-->
tiroit bezi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
tiroit bezi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2/24/2012

kansorejen madde benzenden üretilen plastik bardaklar çay kahve keyfini zehir edebilir

    2/24/2012 10:01:00 ÖS   Yorum yok

Konya Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Aile Hekimliği Anabilim Dalı Başkanı ve Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Selma Çivi, ABD'de yapılan bir araştırmada, plastik ürünlerini fazla kullananlarda, özellikle karaciğer enzimlerinin yükseldiğinin, karın yağlanmasının arttığının tespit edildiğini söyledi.

zehir edebilir

Plastik ürünlerinde bisfenol A ve flalein isimli maddelerin kullanıldığını ifade eden Çivi, ''Çevresel kirleticiler olarak vasıflandırdığımız plastikler, boğazımızdan başlayarak tiroit bezini, karın bölgesinde yer alan pankreas bezini, kadınlarda yumurtalıkları, erkeklerde de testisleri temel olarak etkilemekte ve kısırlığa neden olmaktadır'' dedi.

Çivi, bebek biberonlarında da bu maddelerin kullanılabildiğine dikkati çekerek, biberonların ısıtılmasıyla çocukların küçük yaşlarda, plastik ürünlerdeki zararlı maddelere maruz kaldığını dile getirdi.

Bu maddelerin, çocuklarda davranış bozukluklarına sebep olduğunu vurgulayan Çivi, ''Bu zararlı maddeler, çocukların bütün genetik yapılarını değiştirebilmekte. Bu nedenle plastikleri, günlük yaşamımızdan mümkün olduğunca uzaklaştırıp, plastik ürünler yerine içindeki sıvıya zararlı maddelerini bırakmayan cam ve çelik gibi ürünleri tercih etmeliyiz'' diye konuştu.

Çivi, plastiklerde üçgen biçimindeki bir kutunun içerisinde numaralar olduğunu belirterek, bu numaralardan en tehlikeli olanların 3-6-7 numaralı maddeler olduğunu bildirdi.
Bu numaralardan 3, V ya da PVC yazan plastiğin, gıdalarda kullanılmaması gerektiğini anlatan Çivi, şunları kaydetti: ''7 işareti bulunan veya numarasız olan cam gibi parlak ve sert plastik, en tehlikeli olan plastiktir ve 'güvenli değildir' demektir. İçindeki zararlı maddeleri gıdalara sızdıran bu plastikler yiyecek ve içeceklerde kullanılmamalıdır. 6 numaralı plastik ise kahve ve çay gibi sıcak içecekler için kullanılan köpük bardakların plastik olduğunu çoğumuz bilmeyiz. Bu malzeme benzenden üretilir. Kanserojen bir madde olarak bilinen bu maddenin mutfaktan kesinlikle uzak tutulması gerekir.''

Plastikten korunmak için pratik önlemler


Günlük hayatta tamamen vazgeçilemeyecek olan plastiklerin zararlarını en aza indirgemek için pratik önlemlerin alınabileceğini anlatan Çivi, ''Konserve yerine daha çok taze sebze ve meyveleri tercih ederek bunlardan büyük ölçüde korunabiliriz. Ayrıca biberon kullanmak yerine annelerin bebeklerini emzirmeleri veya toz şeklindeki mamaları tercih etmeleri daha uygun olur'' diye konuştu.

3-6-7 ve numarasız plastik ürünlerinin gıdalardan uzak tutulması gerektiğinin dile getiren Çivi, şu tavsiyelerde bulundu: ''Plastiklerin içerisinde herhangi bir sıvıyı dondurmamak ve ısıtmamak gerekiyor. Aynı şekilde asitli ve tuzlu yiyecekler, plastiğin yapısını bozarak Bisfonel maddesinin gıdaya geçmesine neden oluyor. Konserve veya salamura gibi yiyecekler için plastik kaplar kullanmamalıyız. Plastik ürünlerinde bulunan flalein maddesi, özellikle erkeklerdeki testosteron hormonunu etkileyerek, erkeklerde kısırlık ve güçsüzlüğe neden olmaktadır.''

6/15/2011

hareketsiz kalmak fazla alkol almak ve bazı ilaçlar kemik yapımını engelliyor

    6/15/2011 09:53:00 ÖS   Yorum yok

Uzmanlar, seks hormonlarının az salgılanması ile ilgili sorunların osteoporoza neden olan hastalıkları içinde yer aldığını belirterek, tiroit ile paratiroid bezinin fazla çalışması, şeker hastalığı, hematolojik ve genetik hastalıklar ve fazla alkol kullanımının ostreoporoza yol açtığını ifade ediyor.

Bazı ilaçların da osteoporoza neden olabildiği uyarısında bulunan uzmanlar, bunlar arasında en sık kortizon, kan sulandıran ilaçlar, epilepsi, kanser, guatr, mide ve psikiyatri ilaçlarının bulunduğunu belirtiyor.

Hacettepe Üniversitesi (HÜ) Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Türkiye Osteoporoz Derneği II. Başkanı Prof. Dr. Yeşim Gökçe Kutsal,  osteoporozun kemik kitlesindeki azalmaya bağlı olarak ortaya çıkan ve kırıklara neden olan sistemik bir iskelet hastalığı olduğunu söyledi.
Yetişkin insanlarda kemik kitlesinin, iskelet gelişimi sırasında varılan en yüksek kemik kitlesine ve yaşamın daha sonraki dönemlerinde meydana gelen ''kemik kaybı''nın ya da ''kemik yıkımı''nın derecesine bağlı olduğunu belirten Kutsal, osteoporozun kemik kırıklarına ve ağrıya yol açtığını ve kişinin yaşam kalitesinin bozulmasına neden olduğunu ifade etti.
fazla alkol almak


Kutsal, ''günümüzde sık rastlanan bazı hastalıkların ve sık kullanılan bazı ilaçların kemik yapımını engellediğini, kemik yıkımını artırdığını ve osteoporoza neden olduğunu'' söyledi.

Seks hormonlarının az salgılanması ile ilgili sorunların osteoporoza neden olan hastalıklar içinde yer aldığını belirten Kutsal'ın verdiği bilgiye göre, tiroit ile paratiroid bezinin fazla çalışması, şeker hastalığı, hematolojik ve genetik hastalıklar, fazla alkol kullanımı ostreoporoza yol açıyor.

Bunun dışında uzun süre hareketsiz kalmak, iltihabi bağırsak hastalıkları, bağırsakta emilim bozukluklarına neden olan hastalıklar, böbrek, karaciğer ve romatizmal hastalıklar ile mide ameliyatı ya da organ nakli geçirmiş olmak, akciğerlerde kronik tıkayıcı hava yolu hastalığı bulunması, beslenme bozuklukları ve yetersiz beslenme ve radyasyon tedavisi almış olmak da diğer etkenler arasında yer alıyor.
Kimi hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaçlar da osteoporoza neden olabiliyor. Bunlar arasında en sık kortizon, kan sulandıran ilaçlar, epilepsi, kanser, guatr, mide ve psikiyatri ilaçları bulunuyor.

Ne yapmalı?

Osteoporozdan korunmak için şu önerilerde bulunuluyor:
''Toplum, osteoporoza neden olabilecek hastalıklar ve ilaçlar konusunda bilgilendirilmeli.
-Osteoporoz hastalarında muayenelerde, klinik ve laboratuvar incelemelerde kemik kaybına ve kırığa yol açabilecek hastalık ve ilaçlar gibi tüm faktörler ortaya çıkarılmalı. Çünkü, osteoporoza başka bir hastalık ya da uzun sure kullanılan bir ilaç neden olabiliyor.
-Osteoporoz varlığı belirlenmeli ve tedavi edilmeli.
-İlaç tedavisine başlamadan önce yeterli kalsiyum ve D vitamini alınmalı.
-Yaşam boyu düzenli egzersiz yapılmalı. Hormon eksikliği halinde tanı konulmalı ve etkin tedavi tamamlanmalı.
-Alkol alımı azaltılmalı, sigara tüketimine dikkat edilmeli.
-Osteoporozun tedavisine yönelik geliştirilmiş ilaçlardan hastaya en uygun olanı seçilmeli ve düzenli olarak kontrolleri yapılarak tedavisi takip edilmeli.
-Kemik yoğunluğunun artırılması ve sağlıklı kemikler için puberte öncesi dönemde egzersiz, kalsiyumdan ve D vitamininden zengin diyet yapılmalı, ideal vücut ağırlığı korunmalı.
-Yetişkin dönemde bilinçli egzersiz ile kemik kaybını yavaşlatılırken, ileri yaşlarda düşmelerin şiddeti ve sıklığı hareketliliğin, esnekliğin ve hareket hızının korunması ile azaltılmalı.''

Üç aydan fazla kortizon kullananlar dikkat


İleri yaştakiler, kemik mineral yoğunluğu düşük olanlar, ailesinde osteoporotik kırık olanlar, daha önce basit düşmeler ile kırık geçirmiş olanlar, vücut ağırlığı normalin altında bulunanlar, üç aydan uzun süre kortizon ilacı kullananlar ve ayrıca yoğun sigara ve alkol tüketenlerin öncelikli olarak tedavi edilmeleri gerekiyor.
Gelişebilecek sakatlıkların önlenmesinde ise temel ilkeler, hastanın ve ailesinin bilgilendirilmesi, eğitimi, düşmelerin önlenmesi açısından evinin uyarlanması, düşme için risk faktörlerinin (bireysel ve çevresel) azaltılması, yardımcı cihaz ve günlük yaşam aktivitelerini kolaylaştıracak araçların temini ve bilinçli beslenme olarak gösteriliyor.
cumhuriyet portal

5/24/2011

tiroit bezi tedavisi ilaç tedavisi haricinde özel yöntemlerle tedavi edilebiliyor

    5/24/2011 12:06:00 ÖÖ   Yorum yok
özel yöntemlerle tedavi

Tiroit bezi, boyunda bulunan çok önemli bir iç salgı bezi. Salgıladığı hormonlarla vücudumuzda birçok metabolik olayı kontrol ediyor. Bu yüzden tiroit bezinin fonksiyon bozukluklarında vücutta önemli rahatsızlıklar yaşanıyor ve pek çok organ da bu bozukluktan etkileniyor. 


Tiroit bezinin hızlı çalışarak aşırı tiroit hormonu üretmesi (hipertiroidi) ya da yavaş çalışmasına bağlı olarak yetersiz hormon üretimi (hipotiroidi) şeklinde ortaya çıkan hastalıkların kendilerine özel tedavi yöntemleri bulunuyor. İşte bu güncel tedavi yöntemlerini özetleyen 3 soru ve 3 cevap.


İlaçsız tedavi uygulanıyor mu?  Acıbadem Maslak Hastanesi Endokrinoloji Uzmanı Doç. Dr. Neslihan Kurtulmuş’a göre tiroit hastalıklarında tedavi kararı, tiroidin çalışma durumuna ve doku yapısına göre veriliyor: “Tiroit hastalıklarının bir grubu ilaçla tedavi edilirken bir kısmı ilaçsız izleniyor. İlaç tedavisi gerekenler, hiperfonksiyonel bozukluklar (hipertiroidi) yani tiroit bezinin çok çalıştığı hastalar ile tiroit hormon üretiminin yavaşladığı hastalar. Tiroit hormonlarının kanda aşırı yükseldiği durumda (tirotoksikoz), nedene bağlı olarak tedavi yapılıyor. Eğer tirotoksikoz nedeni tiroidin çok çalışmasıysa ve ona bağlı hormon miktarı arttıysa, aşırı çalışmayı durdurmaya ve hormon düzeyini normal sınırlarına getirmeye yönelik ilaç tedavisi uygulanıyor. Tiroidin çok çalışmasına yol açan otoimmün hastalıklar (Graves hastalığı gibi) ülkemizde çok sık görülüyor. İkinci en sık görülen grupta ise, tiroidin nodüllü guatrına bağlı olarak oluşan hipertiroidi bulunuyor. Sonuçta, iki grupta da tiroit hormonlarının yükseldiği görülüyor ve bunu durdurucu ilaç tedavisi yapılıyor. Bazı durumlarda istenmeyen önemli yan etkiler (kandaki lökosit sayısında düşüklük, karaciğer enzimlerinin yükselmesi) oluşabildiği için hipertiroidi tedavisi dikkat gerektiren bir tedavi. Bu yüzden belli aralıklarla laboratuvar incelemesi yapılıyor ve gerekli durumlarda, uzmanın önerisiyle tedavinin değiştirilmesi gerekebiliyor.”  

Hipertiroidi’den hipotiroidi’ye geçiş nasıl oluyor?


İlaçla tedavisi yapılan hipertiroidi hastalarında, belirli bir süre içerisinde iyileşme görülmezse ya da ilaca bağlı yan etkiler meydana gelirse, endokrinoloji uzmanı yeni bir tedavi planı için hastayla görüşüyor. Acıbadem Kozyatağı Hastanesi Endokrinoloji Uzmanı Dr. Özlem Sezgin Meriçliler, bu hastalar için iki tedavi seçeneği bulunduğunu açıklıyor: “İlaçla tedavisi yapılan hipertiroidi hastalarında, en fazla 1-1.5 senelik periyodik süre içerisinde tiroit hormon üretimi azaltılarak, kandaki tiroit hormonu normale çekilmeye çalışılıyor. Hipertiroidi tedavisine, hastanın ihtiyacına göre değişen dozda devam edilirken amacımız, tedaviyi tamamen keserek tiroidin kendi normal fonksiyonlarına geri dönmesini sağlamak oluyor. Ancak bu sağlanamıyorsa kalıcı tedavi yöntemine geçilmesi gerekiyor. Bunun için iki tedavi yöntemi bulunuyor. Bunlardan biri, halk arasında atom tedavisi olarak bilinen ‘Radyoaktif iyot tedavisi’, diğeri de tiroit bezinin cerrah tarafından alındığı cerrahi yöntem. İki tedavi yönteminin de ortak noktası; kişiyi artık hipotiroidi hastası haline getirecek olması. Yani cerrah tarafından tiroit alındığında ya da radyoaktif iyot tedavisinden sonra tiroit bezi çalışamaz hale geldiğinde dışarıdan tiroit hormonu verilmesi gerekiyor. Peki, kaş yapalım derken göz mü çıkarıyoruz? Hayır! Hipertiroidi tedavisinde, yani fazla çalışan bir tiroitte verdiğimiz ilaçlar, uzun kullanımda yan etkileri olabilen ilaçlar. Ve ilaçları kullanırken bile tiroit hormon düzeyini tam olarak kontrol etmek mümkün olmayabiliyor. Bu nedenle belirli bir sürede normal tiroit fonksiyonlarını yakalayamıyorsak, hastayı hipotiroidi yapmayı tercih ediyoruz. Çünkü dışarıdan tiroit hormonu vererek, kişiyi tamamen normal tiroit fonksiyonlarına sahip bir şekilde kontrol edebiliyoruz. Oysa hipertiroidi tedavisinde bu şansımız her zaman olmuyor.”


Ne zaman radyoaktif tedavi, ne zaman cerrahi yöntem?


Hipertiroidi’nin ilaç sonrası kalıcı tedavisi gereken durumlarda, hangi tedavinin uygulanacağına; hastanın cinsiyetine, yaşına ve tiroidinin durumuna göre karar veriliyor. İkisinin de güvenilir yöntemler olduğunu unutmamak gerekiyor. Eğer radyoaktif iyot tedavisine karar verildiyse tedavi nükleer tıp bölümünün olduğu birimlerde uygulanırken; cerrahi tedavi seçildiyse, ameliyatın endokrinolojik cerrahide uzmanlaşmış doktorlara yaptırılması önem taşıyor. Ameliyatta tiroit dokusunun ne kadarının çıkarılacağına, yine hastanın durumuna, yaşına ve diğer bazı faktörlere göre karar veriliyor. Bir grup hastalıkta (örneğin graves hastalığında) dokunun tamamen çıkarılması gerekiyor. Çok çalışan bir nodüle bağlı bir hipertiroidi söz konusuysa, sadece o bölgeyi çıkarmak tedavi için yeterli oluyor. Kalan doku, hastaya yetecek kadar tiroit hormonu üretmeye devam ediyor. Eğer dokunun tamamı çıkarılmışsa ve hastada tiroit hormonunu yapabilecek doku kalmadıysa, ameliyat sonrası tiroit hormonu dışarıdan ilaç olarak veriliyor. Uzmanlar, hipotiroidi tedavisinde çok daha başarılı olunduğunun altını çiziyorlar. Hasta, tiroit bezi çalışmadığı için ömür boyu dışarıdan tiroit hormonu almak zorunda kalıyor. Ancak piyasada bulunan ilaçlar, vücudun salgılamış olduğu tiroit hormonunun formunda olduğu için, hasta tüm yaşamını sanki tiroit dokusu varmış gibi sürdürebiliyor.
cumhuriyet portal
© 2014 deva arayanlar . Designed by Bloggertheme9
Proudly Powered by Blogger .