-->
obezite etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
obezite etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3/29/2015

Meryem Uzerli, Hülya Avşar ve Gülben Ergen'i zayıflatan Hepobur diyeti

    3/29/2015 01:34:00 ÖÖ   Yorum yok

Meryem Uzerli ve Hülya Avşar'ın da uyguladığı 'Hepobur' diyeti ile ayda 6 kilo vermek mümkün by Haberin varmı

Makarnalı tatlılı diyetin püf noktası ikisi aynı gün yenilmeyecek

Meryem Uzerli, Hülya Avşar ve Gülben Ergen onlar Makarnalı, Çikolatalı Hepobur diyetini yaptı kilo verdi kiloları vermekle kalmadılar ideal kilolarını da korudular


Beslenme uzmanı Banu Kazanç'ın diyeti "Hepobur diyeti" Banu Kazanç sürekli yemek yiyerek daha da önemlisi istenilen her şeyi yiyerek zayıflatıyor ama ne zaman nasıl ve ne kadar yenmesi gerektiğini öğreterek.

Makarnalı tatlılı diyetin püf noktası ikisi aynı gün yenilmeyecek


Makarnalı tatlılı diyetin püf noktası kesinlikle ikisi birden aynı gün yenilmeyecek Makarna, Mantı ya da Pizza bu tür karbonhidratlı yiyeceklerin zamanıysa öğlen öğünleri diyetin olmazsa olmazı günde 2,5 litre su Suyu limonla içenler daha karlı metabolizmayı daha da hızlandırıp vücuttaki ödemi de atıyor

12/29/2014

Çikolatalı süt, Zencefilli yada Keten tohumlu Ananas suyu göbek yağlarını eritiyor

    12/29/2014 01:48:00 ÖS   Yorum yok

Ananasın içinde bulunan enzim proteinin yakılmasını kolaylaştırıyor

Çikolatalı süt, zencefilli yada Keten tohumlu Ananas suyu göbek eritmeye incelmeye yardımcı oluyor tabii dozunda tüketilirse

Beslenme uzmanlarının sıkça önerdiği doğal meyve sularının içerdiği doğal vitaminler hem zayıflamak hem de zehirli toksinlerin dışarı atılması için çok etkili vücuttaki zararlı maddelerden kurtulmak için yeterince su tüketilmesi gerekiyor sıvı takviyesi için su içmekten bıkanların imdadına ise doğal karışımlı içecekler yetişiyor.

Ananasın içinde bulunan enzim proteinin yakılmasını kolaylaştırıyor


Şeker ihtiyacını karşılayan Zencefil Tokluk hissi veriyor Keten Tohumu da eklenirse hazımsızlığa iyi geliyor Beslenme uzmanları çikolatadan vazgeçemeyen ama kilo vermeye çalışanlar içinde çikolatalı süt tavsiye ediyor ama hazır olanları pakette satılanları değil Çikolatalı sütü öğün arası değil öğün olarak tüketmek gerekiyor

11/11/2014

Sağlıksız beslenen Çocuklar Risk altında Kalp Krizi onları da tehdit ediyor

    11/11/2014 01:41:00 ÖÖ   Yorum yok


Bugün henüz Çocuk Parklarında farkında değiller tehlike damarlarını yavaş yavaş sarıyor

Sağlıksız Beslenme, Sigara, Hareketsiz Yaşam yarının Kalp Hastaları Bugün henüz Çocuk Parklarında farkında değiller tehlike damarlarını yavaş yavaş sarıyor artık her 6 çocuk ve gençten biri Damar Sertliği sıkıntısı yaşıyor.


Çocuklarda Sağlıksız Beslenme Obezite, Kalp Hastalıklarının en büyük nedeni Rakamlar korkunç araştırmalar 13-20 yaş arasındaki her 6 çocuk ve gençten birisinde damar sertliği olduğunu gösteriyor uzmanlar çocukları korumak için önce büyüklerin hayatında sigara içmeyi çıkartmak gerektiğini söylüyor.

11/09/2014

Şişman adama kız vermeyiz lafı gururuna dokundu tam 58 kilo verdi

    11/09/2014 03:55:00 ÖS   Yorum yok


önce inanmadı ama 8 ay sonra mucize gibi gelen şey gerçek oldu yeni bir insan oldu

Ailesi "Şişman adama kız vermeyiz" dedi gururuna yediremedi aşk onu tam 58 kilo zayıflattı.


39 Yaşındaki Engin Altuntaş 151 kilodan 93 kiloya düştü bu kiloları vermesi sadece 8 ay sürdü soluğu Doktor Murat Topoğlu'nun yanında aldı Engin Altuntaş Akupunktur tedavisi uygulandı Engin Altuntaşa'a önce inanmadı ama 8 ay sonra mucize gibi gelen şey gerçek oldu yeni bir insan oldu Engin salgılanan Seratonin yani o mutluluk hormonuyla iştahı azalan Engin hayatında yeni bir sayfa açtı

7/10/2013

Şişmanlıkta Dünya 10.'su olduk Karın yağlarını eritmenin sihirli yolu

    7/10/2013 09:08:00 ÖS   Yorum yok
Türkiye'yi dünya sıralamasında onuncu sıraya soktu
Şişmanlıkta Dünya 10.'su olduk Karın yağlarını eritmenin sihirli yolu
Baklavadan, börekten, makarnadan, somun ekmekten vazgeçemeyenler Türkiye'yi dünya sıralamasında onuncu sıraya soktu obezite liginde türkiye rakiplerini geride bırakarak nüfusunun yüzde 30'u ile onuncu sıraya yerleşti türklerin menüsü kalabalık spor yapan ise çok az göbekleri eritmenin en kısa ve etkili yolu ise bu kısa eksersizlerle danbıl yardımıyla bu mümkün.

11/11/2012

gelişigüzel kullanılan antibiyotikler obeziteye yol açıyor

    11/11/2012 10:26:00 ÖS   Yorum yok



doktora danışmadan şeker gibi ağıza atılan antibiyotiklerin obeziteye yani kilo almaya yol açtığı belirtildi.

çarpıcı araştırmanın sonucunu antalya'da düzenlenen endokrinoloji konferansında profesör doktor okan bülent yıldız açıkladı bilim insanları hayvanlar üzerinde yaptı denemeyi antibiyotik verilen hayvanların vücutlarında daha fazla yağ biriktiği çıktı ortaya

10/11/2012

şampuan kullananlar dikkat ftalat kısırlıktan obezite'ye kadar bir çok hastalığa zemin hazırlıyor

    10/11/2012 08:27:00 ÖS   Yorum yok



önce okul malzemeleri ardından ayakkabılar ftalat plastiği yumuşatıp şekil kazanmasını sağlarken sağlığı da olumsuz etkiliyor.

üstelik uzmanların iddiasına göre şimdi şampuanın içinde bile ftalat var doktorlara göre aslında üretim sırasında ftalat açısından masum olan şampuan ne zamanki sağlığa uygun olmayan malzemeyle şişeleniyor işte o zaman ftalat'la tanışıyor şampuanın yapısındaki yağ ambalajın içindeki ftalat'ı etkin hale getiriyor

4/17/2012

uzmanlar kilo vermek isteyenler meyve suyuna değil su içmeye yönelmeli diyor

    4/17/2012 10:41:00 ÖS   Yorum yok

Glasgow Üniversitesi'nin yaptığı araştırmada 2 bin kişiye ''sağlıklı'' kabul ettikleri içeceklerde ne kadar şeker olduğunu düşündükleri sorulmuş.

meyve suyuna değil

Araştırmaya katılanların büyük bir çoğunluğu şeker oranlarını gerçekte olduğundan çok daha düşük tahmin etmiş.

Aynı soru gazlı içeceklerle ilgili sorulduğunda ise deneklerin şeker oranını normalden çok daha fazla zannettiği ortaya çıkmış.


Araştırma sonucunda bir çok kişinin günlük kalorilerinin önemli bir bölümünü farkında olmadan içeceklerden aldığını da ortaya koymuş.


Araştırmacılar katılımcılara günlük içecek tüketimleri ile ilgili sorular sormuş ve günde ortalama olarak 450 kalorilik içecek tüketildiğini ortaya çıkarmış.

Bu kadınların günde alması gereken kalorinin dörtte birine, erkeklerin günde alması gereken kalori sayısının ise beşte birine denk geliyor.

Araştırmacılar içecekler ile tüketilen kalorilerin genellikle hiç hesaba katılmadığına dikkat çekiyor.

Deneye katılanlardan kendilerine gösterilen içeceklerde kaç çay kaşığı şeker olduğunu tahmin etmeleri istendi.

Katılımcılar, doğal elma ve portakal sularında, kafeinli enerji içeceklerinde ve sıvı meyve pürelerinde bulunan şekeri gerçek değerinden 3,4 kaşık daha düşük tahmin etti.

Narlı bir içecekte ise katılımcılar şekerin gerçekte olduğundan tam 18 kaşık daha az olduğunu düşündü.

Bu sonuçların da gösterdiği üzere rejim yapanlar çoğu zaman ''sağlıklı'' olarak gördükleri içeceklerin içerdiği kalorileri hesaba katmayı unutuyor.


Araştırma ekibi katılımcıları bu tarz içeceklerin aşırı tüketiminin obeziteye hız kazandırdığı konusunda uyardı.

Ayrıca şekerli içeceklerin çok fazla tüketilmesi tansiyon ve kalp hastalılarına, diyabete ve felce de neden olabiliyor.

Araştırmayı yöneten Prof Naveed Sattar ''İçtikleriniz de yedikleriniz kadar vücudunuza zarar verebilir'' diyor.

Sattar ''Tartışmasız şekerli içeceklerin gereğinden çok tüketimi obeziteye katkı sağlıyor. Özellikle sağlıklı olarak algılanan doğal meyve suları ve meyve püreleri tüketilirken kalori hesabı yapılmıyor. Oysa ki bu ürünlerde şeker oranı çok yüksek'' dedi.

Sattar sözlerine ''Yani kilo vermek isteyenler meyve suyu içmeyi bırakıp su içmeye başlamalı, ya da diyet içecekler tüketmeli'' diye devam etti.

4/09/2012

obezite ve diyabet hastası kadınlarda otistik çocuk doğurma riski yüksek

    4/09/2012 06:57:00 ÖS   Yorum yok

California Davis Üniversitesi'ndeki araştırmacılar, hamilelik sırasındaki yüksek glikoz oranının, fetüsün beyin gelişimini etkileyebileceğini söyledi.

otistik çocuk doğurma

Pediatrisyenlerin araştırması, bin kadının ve çocuğun yedi yıl boyunca izlenmesi sonucu elde edilen bulgulara dayanıyor.

İngiltere Diyabetliler Vakfı bu konuda daha fazla araştırmaya ihtiyaç olduğunu belirtti.

Araştırmanın yapıldığı California'da kadınların yüzde 1,3'ünde tip 2 diyabeti, 7,4'ünde de hamilelik esnasında ortaya çıkan diyabet gözleniyor.

Araştırmanın gözlediği çocuklar ise 2-5 yaş arasında olup 2003-2010 yılları arasında kayıtları yapılmış.

Araştırma, hamileliği sırasında tip 2 diyabeti gözlenen annelerden doğan çocukların yüzde 9,3'ünde otizm ortaya çıktığını tespit etti.


Bu gruptaki çocukların yüzde 11,6'sının ise gelişme engelli olduğuna dair veriler bulundu.

Herhangi bir metabolik bozukluğu olmayan kadınlardan doğan gelişme engelli çocukların oranının ise yüzde 6,4 olduğu, yani diyabetin risk oranını neredeyse iki katına çıkardığı gözlendi.

Otizm ve gelişme engelli çocukların annelerinin yüzde 20'sinin obez olduğu, normal gelişim göseren çocukların anneleri arasındaki obezite oranının ise yüzde 14 olduğu belirtildi.
İletişim becerileri

Araştırma, çocuk doğurma yaşındaki kadınların yüzde 34'ünün obez, yüzde 9'unun ise diyabetik olduğunu gösterdi.


Otistik çocukların yüzde 29'unun annesinde hamilelik sırasında gözlenen diyabet, yüksek tansiyon ve obezite gibi metabolik sorunlar yaşandığı kaydedildi.

Başka bir gelişim bozukluğu olan çocukların yaklaşık yüzde 35'inin annesinde metabolik bozukluk olduğu, deney grubunda ise bu oranın yüzde 19'u gösterdiği kaydedildi.

Araştırma ayrıca yüksek tansiyon ile otizm ve gelişim bozukluğu arasındaki ilişkiyi de inceledi.

Tüm gruplarda yüksek tansiyonun düşük oranda olduğu, ancak otistik ve gelişim bozukluğu olan çocukların annelerinde, fazla olmamakla beraber bu oranın biraz daha yüzksek olduğu gözlendi.

Çocukların bilişsel becerileri incelendiğinde, anneleri diyabet hastası olan otistik çocukların, anneleri sağlıklı olan otistik çocuklara kıyasla daha düşük performans gösterdiği tespit edildi.

Otistik olmayan çocuklar arasındaki bütün testlerde de herhangi bir metabolik bozukluk ile daha düşük test puanı arasında bağlantı bulundu.

Araştırmayı yapanlar, diyabet ve yüksek tansiyon bakımından obezitenin önemli bir risk faktörü olduğunu ve obezitenin insüline karşı direnişi arttırdığını belirtiyor.

California Davis Üniversitesi'ndeki MIND Enstitüsü'nden Paula Krakowiak "Annelerdeki bu sorunların çocuklarda sinir gelişimsel sorunlarla ilşkisini gösteren bulgularımız kaygı vericidir ve ciddi kamu sağlığı sorunlarına da işaret etmektedir" diyor.

İngiltere Diyabetliler Vakfı araştırma başkanı Dr Matthew Hobbs ise araştırmada ele alınmayan konularla ilgili sorulara cevap bulmak için daha fazla inceleme ihtiyacına vurgu yapıyor.

Hobbs, "Bu araştırma bir bağlantı kurmakla beraber diyabetin gelişimsel sorunlara yol açtığını göstermiyor. Diyabetli kadınlara, hamile kalmayı planlıyorlarsa bunu doktorlarına bildirmeleri önerisinde bulunuyoruz. Böylece sağlıklı bir hamilelik geçirmek için atmaları gereken adımlar konusunda birlikte çaba gösterebilirler" diyor.

4/04/2012

kadınlarda obezite ve boy uzunluğu yumurtalık kanseri riskini arttırıyor

    4/04/2012 03:04:00 ÖS   Yorum yok

Araştırmalar vücut ölçüleri ile yumurtalık kanseri arasında ilişki olduğunu ortaya koyuyor

yumurtalık kanseri riski

Bir araştırmaya göre, uzun boylu kadınların yumurtalık kanserine yakalanma riski kısa boylu olanlara nazaran biraz daha fazla.

Uluslararası araştırmacılar, hormon replasman (östrojen) tedavisi görmemiş kadınlar arasında obezitenin de risk unsuru oluşturduğunu bildiriyor.

PLoS Medicine adlı dergide yayınlanan bu son araştırma, 14 ülkeden 47 epidemiyolojik incelemeyi temel aldı.

Bu araştırmalarda yumurtalık kanserine yakalanan 25 bin kadın ile, 80 bin sağlıklı kadından elde edilen veriler kullanıldı.

Araştırmayı yürüten Oxford Üniversitesi Epidemiyoloji Bölümü'nden Prof Valerie Beral, eldeki bütün veriler bir araya getirildiğinde, boyun yumurtalık kanserinde bir risk faktörü teşkil ettiğinin görüldüğünü belirtti.

Obezite-yumurtalık kanseri ilişkisi


Beral, hormon replasman tedavisi görmemiş kadınlarda yumurtalık kanseri ile obezite arasında da belirgin bir ilişki olduğunu söyledi.

İngiltere Kanser Araştırmaları Vakfı'ndan Sarah Williams bu araştırmanın, kadınlarda yumurtalık kanseri riskine etkisi olan faktörler konusunda belirgin bir çerçeve çizdiğini ve vücut ölçülerinin önemli bir unsur olduğunu belirtti.

Williams, "Kadınlar sağlıklı bir kiloda kalarak hem bu hem de diğer hastalıklara yakalanma riskini azaltabilir" dedi.

Cambridge Üniversitesi'nden Dr Paul Pharoah ise bu araştırmada dile getirilen risk artışının küçük bir oran olduğunu belirtti.

2/07/2012

püre haline getirilmiş meyve ve sebzelerden oluşan mamalarla beslenen çocuklar obeziteye yatkın oluyor

    2/07/2012 10:39:00 ÖS   Yorum yok

Kaşıkla, mama yedirilerek beslenen çocukların, kendi başlarına beslenen çocuklara göre daha kilolu oldukları iddia edildi.

obeziteye yatkın oluyor

İngiltere'nin Nottingham Üniversitesi'nde yapılan araştırmada 155 çocuğun beslenme alışkanlıkları incelendi.

Sonuçlar, ebeveynleri tarafından püre haline getirilmiş meyve ve sebzelerden oluşan mamalarla beslenen çocukların obeziteye, yeme tercihlerini kendi başına oluşturan çocuklara göre daha yakın olduklarını ortaya koydu.

20 aylıktan 6 yaşına kadar farklı yaş gruplarından çocuklar üzerinde yapılan araştırmada çocuklara kendi başlarına yiyebilecekleri farklı gıdaların sunulması ve seçimlerini kendilerinin yapmasının daha az kilo problemi doğurduğu tespit edildi.

Araştırma ekibinden Doktor Ellen Townsend, çocukların kendilerini beslemelerine erken yaşlarda müsaade edilmesinin sağlıklı beslenme için gerekli zemini oluşturduğunu düşünüyor.

Kendi başlarına bırakılan çocukların karbonhidratlı besinlere yöneldikleri ve tatlandırıcılı ya da şekerli gıdaları tercih etmedikleri gözlemlendi.


Doktor Townsend karbonhidratlı ürünlerin çocukların elle beslenmesi için daha uygun olduğunu fakat aynı zamanda çocuğa karar verme şansı tanınmasının önemli olduğunu belirtiyor.

"Mamayla beslenen çocuklar ise ebeveynler tarafından tabakta ne varsa yemeye mecbur bırakılıyor" diyen Townsend araştırmanın uzun vadeli sonuçlarının incelenmesi gerektiğine dikkat çekti.

Araştırma hakkında değerlendirmede bulunan çocuk sağlığı uzmanı Doktor Colin Michie az sayıda denek üzerinde yapılmış olsa da bulguların değerli olduğunu düşünüyor.

Sonuçların aynı zamanda, çocukları besleme biçimlerinin ilerideki besin tercihlerine etkisi olduğu anlamına geldiğini söyleyen Dr. Michie "bu obeziteyle mücadele konusunda yeni bir strateji anlamına gelebilir" diye konuştu.

1/24/2012

çok yağlı ve şekerli beslenme tarzı 100 milyondan fazla sinir hücresini bozarak obeziteye neden oluyor iddiası

    1/24/2012 11:32:00 ÖS   Yorum yok

Fransız Ulusal Sağlık ve Tıbbi Araştırmalar Enstitüsü'nden (Inserm) Fransız ve Alman bilim insanları Raphael Moriez ve Michel Neunlist'in fareler üzerinde yaptığı araştırma, çocukken yağlı yiyecekler ve şekerli içecekler tüketmenin sindirim sistemindeki sinir hücrelerinin gelişimine zarar verdiğini gösterdi.

obeziteye neden oluyor

"The Journal of Physiology" dergisinde yayımlanan araştırma, çok yağlı ve şekerli beslenme tarzının sindirim sisteminin çevresindeki 100 milyondan fazla sinir hücresinin bulunduğu karındaki "ikinci beyni" olumsuz etkilediğini ortaya koydu.

Bilim insanları, bu tür beslenme şekliyle fareleri obez hale getirdi.


Bu beslenme tarzının, sinir hücrelerinin bir bölümünün doğal olarak kaybolmasını engelleyerek, farelerin "ikinci beyninin" doğal gelişim sürecini değiştirdiği görüldü.

Moriez, çok yağlı ve şekerli besinler tüketmenin sindirim borusunun yetişkinlik dönemine uygun beslenme tarzına alışmasını engellediğini, sindirim borusunun "yaşlanmayarak" hayatın maksimum besin alımına uygun dönemindeki şekliyle kaldığını açıkladı.

"İkinci beynin" besinlerin geçişinin hızlandırılması emri verdiğini belirten bilim insanları, bu durumun tokluk hissinin azalmasına yol açabildiğini ve daha fazla besin alma istediğini artırabileceğini belirtti.

Araştırma sonuçları, obezitenin anlaşılmasına ve sindirime bağlı hastalıkların önlenmesine ışık tutabileceği vurgulandı.

1/15/2012

dünyada en fazla tuz kullanan ülke olarak hipertansiyonda birinci sıraya yerleştik

    1/15/2012 02:06:00 ÖS   Yorum yok

Prof. Dr. Saniye Şen, yaptığı açıklamada tuzun, hipertansiyon, kardiyovasküler hastalıklar, felç, diyabet, ödem, obezite, mide kanserleri, böbrek yetmezliği gibi hastalıklara yol açtığını söyledi.

hipertansiyonda birinci sıraya

Şen, beslenme alışkanlıkları ve yaşam biçiminin değişmesi nedeniyle hipertansiyon hastalarının sayısının hızla arttığını, Türkiye'de de bu artışın son 15 yılda ikiye katlandığını belirtti.

Hipertansiyonun, besinle alınan tuzların böbrekler aracılığıyla atılamamasından kaynaklandığını ifade eden Prof.Dr. Şen, ''Ülkemizde, günlük tuz alımı ortalama 18 gramla dünyada en yüksek düzeye ulaşırken, hipertansiyon oranı da birinci sıraya yükseldi. Ne kadar tuz alırsak, dilimizdeki tuza duyarlı algaçlar o kadar köreliyor. Siz tuzu azaltırsanız zaman içerisinde ise bu algaçlar normale dönebiliyor'' diye konuştu.

Tuzlukların üzerine ''tuzu sağlığınız için az kullanınız'' yazılmalı


Aşçıların, yaptıkları yemeklere tuz koymaması gerektiğini, tuz tercihinin, yemeği yiyecek kişiye bırakılmasının doğru bir uygulama olacağını bildiren Prof.Dr. Şen, ''Bütün işletmeciler, gönüllü olarak tuzlukların üzerine, (tuzu sağlığınız için az kullanın) yazdırmalı'' dedi.

Tuzla mücadelenin devlet politikası olarak yürütülmesi gerektiğine işaret eden Prof. Dr. Şen, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Tuz, yemeklerde bozulmayı önlüyor, hatta hafif bozulmaları gizleyebiliyor. Burada, maalesef gıda endüstrisinin bir kar zarar muhasebesi yapılıyor. Bu nedenle tuz mücadelesi devlet politikası olarak ele alınmalı. Bir çok gelişmiş ülke bu savaşı sürdürerek hipertansiyon ve bağlantılı hastalıkları azaltmaktadır. Finlandiya'da günlük tuz alımı 4 grama çekilerek beyin kanamaları yüzde 50, bu kanamaların yol açtığı ölümler yüzde 80 azaltılmıştır.''

12/07/2011

kanser erkeklerde sebze meyve tüketilmemesi kadınlarda obezite ile vuruyor

    12/07/2011 04:48:00 ÖS   Yorum yok

İngiltere Kanser Araştırmaları raporuna göre, erkeklerde görülen kanserin yüzde 23'ünde, kadınlarda görülen kanserin yüzde 15,6'sında başlıca neden sigara alışkanlığı.

kadınlarda obezite

Sigara ve tütün kullanımından sonra, erkeklerde en fazla kansere yol açan neden, yeterince sebze ve meyva yememeleri; kadınlardaysa şişmanlık.

British Journal of Cancer'da yayımlanan ve kanser konusundaki en kapsamlı araştırmalardan biri olarak nitelenen raporun yazarlarından Prof. Max Parkin, "Birçokları kanserin bir kader işi veya şanssızlık olduğuna ya da genetik nitelik taşıdığına inanır. Eldeki veriler gösteriyor ki, tüm kanserlerin yüzde 40 kadarı, elimizde değiştirme olanağı bulunan alışkanlıklarımızın sonucunda ortaya çıkıyor." dedi.

Kanser araştırmacılarının erkeklere tavsiyesi, "sigarayı bırakın, daha fazla sebze-meyva yiyin ve tükettiğiniz alkol miktarını azaltın!"

Kadınlara da, benzer şekilde sigarayı bırakmaları tavsiyesinde bulunuluyor ama hemen ardından "kilonuza dikkat edin!" uyarısı geliyor.


Prof. Parkin, "Erkeklerde kansere karşı koruma sağlaması bakımından sebze-meyva tüketiminin bu kadar önemli çıkmasını beklemiyorduk. Kadınlar arasında da kanser nedeni olarak şişmanlığın, alkol alışkanlığından daha öne çıkması şaşırtıcı oldu." dedi.

İngiltere'de incelemeye alınan toplam 134 bin kanser vakasında, oturulan coğrafi yer ve yapılan iş gibi unsurlar da dahil, yaşam tarzı ve çevresel koşullarla ilişkili 14 etmenin rol oynadığı belirlendi.

Kanser vakalarının 100 bini, sigara ve içki alışkanlığıyla aşırı kiloya bağlı bulundu. Her 25 kanser vakasından birinin, kişinin kimyasal maddeler ya da asbestos bulunan bir ortamda çalışmasından kaynaklandığı saptandı.
Bilinenler, bilinmeyenler

Raporda, sigara tiryakiliğiyle akciğer kanser arasında çok iyi bilinen ilişkinin yanı sıra, daha az bilinen unsurların kansere yakalanmada etkili olduğu kaydedildi. Örneğin meme kanseri tehlikesinin onda birini, kadının emzirmesi ya da alkol tüketmesi değil, aşırı şişman ya da obez olması oluşturuyor.

Yemek borusu ya da gırtlak kanserinde tehlikenin yarısı, çok az sebze-meyva yenmesinden kaynaklanıyor; alkol tüketimiyse riskin yalnızca beşte birini oluşturuyor.

Mide kanserine yakalanma tehlikesinin beşte biri, besinlerdeki fazla tuz miktarından kaynaklanıyor.


Ağız ve boğaz bölgelerinde görülen kanserler ise hemen tamamiyle kişinin yaşam tarzıyla ilişkili. Safra kesesi gibi kimi kanserlerse, genelde yaşam tarzıyla pek ilişkili değil.

Araştırmacılar bulgularını, İngiltere'de 1993-2007 yılları arasındaki vakalara ilişkin verileri kullanarak ve 2010 yılında 18 değişik kanser türünde ortaya çıkacağını tahmin ettikleri vakalara dayandırarak derledi.

Dünya Kanser Araştırmaları Vakfı'nda görevli Dr. Rachel Thompson, "Bu rapor da gayet güçlü bir şekilde gösteriyor ki, kanser tehlikesi, yaşam tarzımızla yakından ilişkili." dedi.
Uzmanlar, sağlıklı yaşamanın kansere yakalanma olasılığını tamamen ortadan kaldırmadığını, ama kişinin şansını artırabileceğini belirtiyorlar.

9/28/2011

sağlıklı bir vücut için mağara adamı gibi yaşayın tavsiyesi

    9/28/2011 08:29:00 ÖS   Yorum yok

Eski ekonomi profesörü Arthur De Vany, Yeni Evrim Diyeti isimli kitabında ilginç bir iddiada bulundu.


mağara adamı gibi yaşayın
Modern yaşam tarzının insan genlerine aykırı olduğunu savunan Paleo hareketinin de kurucusu olarak kabul edilen De Vany, obezite, kalp hastalıkları, diyabetin yüksek kalori ve aşırı yağlı yeme tarzının bir sonucu olduğunu belirtti.

De Vany, 40 bin yıl önce insanların ok ve yayı icat ederek yiyecek kaynaklarını arttırdığını ve daha sofistike düşünen varlıklar haline geldiğini, ancak 8 bin yıl önce tarıma başlanmasıyla insanların yaşam tarzlarının değişime uğradığını savundu. Bunun da insan genlerini değiştirdiğini ve halen bu değişimin devam ettiğini kaydeden De Vany kitabında, ''Hiçbir mağara adamı, akşam yemeğini kovalarken ya da yırtıcı bir hayvan tarafından takip edilirken yavaş hareket etmemişti. Ya koşacak ya aç kalacaktı ya da kendisi akşam yemeği olacaktı'' diye yazdı.

Başka bir araştırma da avcı ve toplayıcı insanların avlanma sırasında yaklaşık 14 kilometre koştuğu ve bunun, kovaladıkları hayvanın aşırı yorgunluktan çökene kadar devam ettiği belirtildi.

9/27/2011

kadınlar'da depresyon riskini azaltmak için günde iki fincan kafeinli kahve yeterli

    9/27/2011 06:32:00 ÖS   Yorum yok

ABD'de yapılan bir araştırmaya göre günde iki fincan ya da daha çok kahve içen kadınlarda depresyon riski azalıyor.


Kahvenin neden böyle bir etki yaptığı henüz anlaşılamadı, ancak çalışmayı yürüten uzmanlar kahvedeki kafeinin beyindeki kimsayal süreçleri etkilediğini düşünüyor.
kafeinli kahve yeterli

Zira kafeinsiz kahve içilmesi aynı etkiyi yaratmıyor.


Bununla birlikte, bulgularının henüz 'daha çok kahve içilmesi' şeklinde bir tavsiye olmadığını belirtiyorlar.

Harvard Üniversitesi'nden uzmanlar 50 bin hemşireyi kapsayan araştırmalarının sonuçlarını dahiliye alanındaki araştırmalara yer veren archives of internel medicine, dergisinde yayımladı.

Araştırma kapsamında hemşirelerin sağlıkları 1996-2006 yılları arasında incelendi ve kendilerinden kahve tüketimi konusunda sorular içeren anketleri doldurmaları istendi.

Bu süre içinde depresyon yaşayan 2600 kadının büyük bölümü, kahve tüketmeyen ya da nadir tüketen gruplardandı.


Buna göre, günde 2-3 kahve içen kadınlarda depresyona girme eğilimi, kahveyi nadiren tüketen hemcinslerine göre yüzde 15, dört fincan içenlerde yüzde 20 oranında azaldı.

Kahve tiryakileri arasında sigara ve alkol kullanma oranları daha yüksekken, obezite, yüksek tansiyon ve diyabet oranları nispeten azdı.

Buna karşılık cemiyet grupları ve kilise etkinliklerine katılım gibi oranlar daha düşük çıktı.

Uzmanlar tüm değişkenleri sabitledikten sonra bile kahve tüketimi ve depresyon oranlarının sürdüğünü kaydediyor.
Dikkatler kafein üzerinde

Daha önce yapılan bazı başka araştırmalarda da, kahve tiryakileri arasında intihar oranlarının daha az olduğu belirlenmişti.
Ne kadar kafein?

Kesin bir limit olmasa da hamile kadınların günde 200 mg'yi aşmaması öneriliyor.

Bir fincan hazır kahve: 100mg
Bir fincan filtre kahve: 140mg
Bir fincan çay: 75mg
Bir kutu kola: 40mg

Kaynak: NHS

Kafein beyinde adenosin gibi bazı kimyasalların iletiminini engellediği biliniyor. Uzmanlar belirledikleri bağlantıya bunun yol açıp açmadığını belirlemek için ek çalışmalar gerektiğini kaydediyor.

Ancak aradaki bağlantı daha farklı ve basit bir neden sonuç ilişkisine de dayanıyor olabilir.

Örneğin olumsuz bir ruh hali içindeki kişiler, kahve içmemeyi seçiyor olabilir. Depresyonun belirtilerinden biri uykusuzluk ve kafein de bu sorunu şiddetlendirebilecek bir uyarıcı. Yani kahve içenlerin depresyona girmemesi yerine, depresyondakilerin kahve içmemesi ve bunun verileri etkilemesi söz konusu olabilir.

Dahası aşırı kafeinin anksiyeteyi artırabildiği de biliniyor.

İsveç'teki Karolinska Enstitüsü'nden farmakoloji ve fizyoloji uzmanı Prof. Bertil Fredholm, yine de bulguların kahveseverler için iyi haber olduğunu düşünüyor.

Bunun önceki araştırmaları pekiştirdiğini söyleyen Fredholm, "bize kahvenin zararlarını kanıtlamak için verilen tüm çabalara rağmen, kanıtlar bu yönde değil." diyor.

Fredholm'e göre, "Bu araştırma kafein kullanımı konusundaki bir kaygıyı daha gideriyor. Makul düzeylerde içildiğinde, kafeinin sağlığımıza zarar verecek şeylerden biri olmadığı görülüyor".

9/07/2011

son on yılda kanser hastalığı yüzde 20 arttı her yıl 12 milyon yeni kanser vakası

    9/07/2011 09:57:00 ÖS   Yorum yok

İngiltere'de kanserle ilgili araştırmalar yürüten bir vakıf, son on yılda dünya çapında kanser vakalarının sayısının yüzde 20 oranında arttığını açıkladı.


yeni kanser vakası
Dünya Kanser Araştırmaları Fonu'nun yaptığı araştırmada, her yıl 12 milyon yeni kanser tanısı konulduğu belirtiliyor. Bu sayı, ortaya çıkan yeni HIV/AIDS vakalarının dört katından da fazla.

Dünya Kanser Araştırmaları Fonu, kötü beslenme ve hareketsiz hayat sürdürmekle bağlantılı 2,8 milyon kanser vakasının, aslında önlenebileceğini vurguluyor.

Hem gelişmekte, hem de gelişmiş olan ülkeleri kapsayan araştırmada kanser vakalarıyla alkol kullanımı ve obezite arasında ilişki kuruluyor.

Fon raporunda, bu ayın sonlarında New York'ta yapılacak olan BM Bulaşıcı Olmayan Hastalıklar Zirvesi'nin, hükümetlere yaşam tarzıyla bağlantılı hastalıklarda gözlenen büyük artışı durdurabilmeleri için, çok ender bir fırsat sunacağı kaydedildi.

Söz konusu zirvede, kalp ve akciğer hastalıklarıyla, şeker hastalığı da gündeme gelecek.


Dünya Kanser Araştırmaları Fonu sözcüsü, yaşam tarzlarında değişikliğe gidilmesi için yürütülecek kampanyaların, uzun süreli tedavilerin maliyetiyle kıyaslanamayacak kadar düşük olduğunu vurguladı.

New York zirvesi öncesinde yoğun lobi çalışmaları yürütülüyor.

BM, sağlık konusunda ikinci kez bu denli yüksek düzeyde bir toplantı düzenliyor.


Bundan önceki zirve, on yıl önce yapılan HIV/AIDS zirvesiydi ve toplantı ardından AIDS, verem ve sıtmayla savaşım programlarına milyarlarca dolar fon aktarılmasının yolunu açmıştı.

8/16/2011

insan sağlığına televizyon daha zararlı bir sigara yaşam süresini 11 dakika 1 saat tv izlemek 22 dakika kısaltıyor

    8/16/2011 10:01:00 ÖS   Yorum yok

Avustralya'da yapılan bir araştırmaya göre, 25 yaşından büyüklerde bir saat televizyon izlemek, ortalama yaşam süresini 22 dakika kısaltıyor.


sigara yaşam süresini
Bir sigara içmekse yaşam süresini 11 dakika azaltıyor. Queensland Üniversitesi'ndeki araştırmada yer alan bilimadamları, günde altı saat televizyon izlemenin ortalama yaşam süresini beş yıl azalttığı uyarısında bulundu. 

 Televizyon izlemenin, sigara ve obezite kadar ciddi bir kamu sağlığı sorunu olduğuna da dikkat çekildi. Uzmanlar, küçük miktarlarda egzersizin bile sağlığa önemli katkıları bulunduğuna da dikkat çekiyor. Bu uzmanları, doğrular nitelikte bir araştırma da Tayvan'da yapıldı. '15 dakika egzersiz şart' Günde sadece 15 dakika egzersiz yapmanın ortalama yaşam süresini üç yıl daha uzattığı ve ölüm riskini yüzde 14 azalttığı belirlendi. 

 Lancet Tıp Dergisi'nde yayımlanan çalışmaya göre, egzersizin sağlığa herhangi bir katkısı olması için yapılması gereken minimum egzersiz de bu. Araştırma, Tayvan'da 400 bin kişinin değerlendirilmesiyle yapıldı. Çalışmaya göre, günde en az 15 dakika, haftadaysa 90 dakika egzersiz, yaşam süresini 3 yıl daha uzatıyor. Uzmanlar, egzersiz yapmaya başlayanların, kısa bir dönem içinde bu suraları çok aştığını vurguluyor. Araştırmada dikkat çeken bir başka bulgu da, egzersiz süresi arttıkça sağlığa katkılarının da büyümesi. Bilimadamları, her 15 dakika ilave egzersizin, ölüm oranlarını yüzde 4 azalttığını kaydediyor. 

7/11/2011

mehmet öz'ün tavsiye ettiği zayıflama hapı afrika mangosu amerikada kriz yarattı

    7/11/2011 09:29:00 ÖS   Yorum yok

Mehmet Öz'ün programında "Afrika Mangosu hapı gerçek bir mucize. Herkes almalı. Eğer günde 2 tablet alırsanız egzersiz yapmadan ve yediklerinize dikkat etmenize gerek kalmadan 28 günde 4-5 kilo verebilirsiniz." açıklamasının ardından 


Çinli üreticiler sahte Afrika Mangosu hapı üretimine başladılar. Hürriyet'in haberine göre 50 ile 70 dolar arasında bir fiyatla satılan şişede bir aylık kullanım için 60 tane hap bulunuyor. ABD'nin en etkili 100 insanı arasında gösterilen Mehmet Öz ayrıca hapın kolestrolü ve kan şekerini de dengelediğini, yemeklerden yarım saat önce hapı almanın yeterli olduğunu söyledi.

afrika mangosu

Dolandırıcılık var


Afrika Mangosu hapının satışlarının patlamasının ardından ABD hükümeti olaya el koydu ve “1 milyar dolarlık bir dolandırıcılık var. 4 haftada 12 kilo verdiren bir hap imkansızdır” açıklaması yaptı. Dünyada obezite vakalarının görüldüğü ülkeler arasında ilk 5’te yer alan ABD’de, diyet ve zayıflama endüstrisi 40 milyar dolar gibi dev bir sektör halinde. 

7/01/2011

pantolon ceplerinde taşınan cep telefonu erkeklerde sperm oranını düşürüyor

    7/01/2011 08:09:00 ÖS   Yorum yok

Profesör Doktor Mehmet Öz, cinsel bölgelere yakın taşınan telefonun sperm oranını düşürdüğünü belirtti.


Sağlıklı beslenme ve yaşam tarzıyla ilgili konularda yıllardır kamuoyuna mesaj vererek Tv’de yaptığı programla bu önerilerini milyonlarca kişiye aktaran Prof. Dr. Öz, günümüzde özellikle kolon kanseri ve kolonoskopiyle ilgili mesajlara ağırlık veriyor.
cep telefonu erkeklerde
Bunun sebebi kendisinde geçen yıl ortaya çıkan prekanseröz (kanser öncesi oluşum) polipler.

Son derece sağlıklı görünen ve sağlık konusunda herkesin itibar ettiği Dr. Mehmet Öz' ün böyle bir şeyle karşılaşması hem kendisini ve hem de onu takip edenleri şok etmişti.

En İyi Hekim hasta Olan Hekimdir
Prof. Dr. Mehmet Öz hastalığı ile ilgili olarak, “Ciddi, ağır hastalığı olan kişileri artık daha iyi anlayabiliyor, empati yapabiliyorum. En iyi hekim, hasta olan hekimdir” dedi.

Yaz tatili için geldiği İstanbul’da gazetecilerle bir sohbet toplantısında buluşan ve sağlığının gayet iyi olduğunu söyleyen Prof. Dr. Öz, alınan polipleri sayesinde kolon kanserinden ölme riskinin birçok kişiden daha az olduğunu söylüyor.

Kendi hastalığını örnek göstererek, 50 yaşından itibaren herkesin kolon kanseri erken teşhisi için kolonoskopi yaptırması gerektiğinin altını önemle çiziyor.


Geçen ay Time dergisine kapak olarak ardından “en bilgilendirici talk şov” ve “en iyi talk şovcu” dallarında iki Emmy ödülü almasıyla gündeme gelen Öz, medyanın halka doktorlardan daha iyi mesaj verdiğini belirtti.

Kendisi Cep Telefonuyla Konuşmuyor
Cep telefonunu konuşmak için kullanmayan, sadece elektronik iletilerini izlemek için kullandığnı söyleyen Prof. Öz, özellikle fazla çekmeyen yerlerde cep telefonuyla asla konuşmadığını belirtti.

Uyurken cep telefonlarının baş ucunda bulundurulmaması gerektiğini kaydeden Öz, “Özellikle erkekler, cep telefonlarını pantolon ceplerinde taşımamalı. Çünkü cinsel bölgelere yakın taşınan cep telefonu sperm oranını düşürüyor” dedi.

Kilo vermek için 5 adım

1. Adım: Beden Kitle İndeksinizi (BKİ) ölçün.

BKİ, vücut ağırlığının, boyun metre cinsinden karesine bölünmesiyle bulunuyor.

Yani, öncelikle boyun uzunluğu ölçülüyor, bu rakam metre cinsinden yazılarak bunun karesi hesaplanıyor. Vücut ağırlığı da bu rakama bölünüyor.

Örnek verilecek olursa, 85 Kg. ağırlığında ve 180 cm boyunda olan bir kişi; boyunu metre cinsinden 1,85 m. olarak ele alarak bunun karesini hesaplamalıdır. Bu hesaplamada rakam ( 1,85 x 1,85) 3,24 çıkacaktır. 85. Kg. ağırlığındaki bu örnek kişi, vücut ağırlık rakamı olan 85'i, elde ettiği 3,24'e bölmelidir. Bu örneğimizde de rakam, yani BKİ, karşımıza 26,23 olarak çıkmaktadır.

Bu hesaplamalar ışığında; 18,5 - 25 arası normal, 25 - 30 arası kilolu, 30 - 40 arası obez ve tehlikeli kabul ediliyor.

BKİ’nin 30’un üzerinde olması, normal BKİ’ye sahip kişiye göre yüzde 40 daha fazla ölme riskine işaret ediyor.

40’tan fazlası ise ölüm riskinin yüzde 250 daha fazla olduğunu gösteriyor. Kalp krizi, felç ve diyabet riski ortaya çıkar.

2. Adım: Hedef belirleyin. Örneğin yüzde 5 kilo kaybı gibi.

3. Adım: Gıda günlüğünüzü tutun ve yediğiniz her şeyi yazın.

4. Adım: Etkili kilo kaybı; diyetisyen, doktor, arkadaş ve sizinle aynı hedefi paylaşan kişilerle birlikte yapılır. Her gün konuşabileceğiniz birlerinin olması motivasyonunuzu yüksek tutar.

5. Adım: Her gün 30 dakika egzersiz yapın. Düzenli egzersiz yapmak yılda 12 kilo kaybettirir.

Kanser Riski Yüzde 60 Azalır
Düzenli hareket etmenin ve egzersiz yapmanın sağlık göstergelerini iyileştireceğini söyleyen Prof. Dr. Öz, “Sadece 4 kilo vererek bile sağlığınızı düzeltebilirsiniz” diyor. Prof. Dr. Öz, 4 kilo verilmesinin yararlarını şöyle sıralıyor:

- Kanser riskini yüzde 60 azaltır
- Kolesterolü yüzde 10 düşürür
- Kalp krizi ve osteoartrit riskinde yüzde 50 azalma görülür
- Tansiyon düşer, bunama riski azalır
- Kan seviyenizde düzelmeler başlar ve ilk olarak karaciğeriniz iyileşmeye başlar.
© 2014 deva arayanlar . Designed by Bloggertheme9
Proudly Powered by Blogger .