-->
terleme etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
terleme etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8/17/2011

anesteziden uyananlar için bulantı ve kusmaya doğal ilaç zencefil

    8/17/2011 11:55:00 ÖS   Yorum yok

Zencefil (Zingiber officinale), zencefilgiller familyasından bir metreye kadar boylanabilen, ince-uzun yapraklı, sarı-kırmızı renklerde çiçekler açan bir bitkidir. 


Başta Çin olmak üzere, Hindistan, Endonezya, Vietnam, Japonya gibi tropik ya da yarı tropik iklimlerde yetişir.

doğal ilaç zencefil
Şifalı bir bitki türüdür. Baharat olarak kullanılır. Dünyanın birçok mutfağında genelde kök olarak kullanılır. Güney Çin'den gelen Zencefil, önce Hindistan'a; ardından Güneydoğu Asya'ya, Batı Afrika'ya ve Karayipler'e yayılmıştır. Zencefil bitkisinin şekilsiz, parçalar halinde bulunan soyulmuş ya da soyulmamış haldeki kurutulmuş kökleri ya da bunların öğütülmüş hali baharat olarak kullanılan kısımdır. Çöreklere katılır. Ayrıca zencefilden gazoz, şarap, turşu ve reçel yapımında da yararlanılır. Mide rahatsızlığına, baş dönmesine iyi gelir ve daha birçok alanda yararı vardır.

Zencefil kökünün bileşiminde önemli etken maddeler var. Taze zencefil etken madde bakımından daha zengin; % 80 su, % 2 protein, % 1 yağ, % 12 nişasta, kalsiyum, fosfor, demir, B ve C vitamini içeriyor. Kuru zencefilde su oranı % 10'dur.

Zencefilin; iştah açıcı, antiseptik, midevi, gaz söktürücü, sindirimi düzenleyici, solunum yollarını açıcı ve toksin atici etkileri bulunuyor. 


Zencefil kan damarlarını açar, terleme ve sıcaklık yapar, kalbi canlandırır. Mutfakta çorbalara, patates, sosis, çeşitli dolmalar, ızgara etler, söğüş, pilav, her türlü beyaz peynire, çeşitli sebzelere, meyva salatasına, çeşitli pastalara, kurabiyelere ve keklere katılır.

Londra’da St. Bartholomew hastanesinde yapılan bir klinik çalışmada, zencefilin hastaların anesteziden uyanınca gösterdikleri bulantı ve kusma belirtilerini antiemetik ilaçlardan daha çok önlediği ortaya çıktı.

6/03/2011

sivrisineklerin insanları sokmasını önlemek için köreltici ilaçlar üretilecek

    6/03/2011 07:08:00 ÖS   Yorum yok
köreltici ilaçlar üretilecek

ABD'de yapılan bir araştırmada, sivrisineklerin koku yoluyla ısıracak insan bulma yeteneğini körelten kimyasal maddeler geliştirildi.



Dişi sivrisinekler, ısıracakları insanların yerini tespit etmek için nefesle salıverilen karbondioksiti takip ediyor.


Karbondioksit seviyesindeki değişmeleri anında fark eden sivrisinekler, bu şekide insanlara ulaşıyor.


Bu bilgi ışığında daha önce karbondioksit tuzakları gibi önlemler geliştirildi, ancak kuru buz ve gaz tüpleri gerektirdiğinden yoksul ülkelerde nadiren kullanılabildi.

Araştırmacılar bu yüzden sivrisineklerin karbondioksit duyarlılığını köreltebilecek kimyasallar bulmaya çalışıyordu.

Üç farklı kimyasal


Kaliforniya Üniversitesi'ndeki bilimadamları kokulu kimyasalları, dünya çapında her yıl yarım milyar insana hastalık yayan ve milyonları öldüren üç tür sivrisinek üzerinde denedi.

Araştırmacılar çalışma sonucu üç farklı türde kimyasal keşfetti.

Bunlardan biri karbondioksit gibi görünüyor ve sivrisinek tuzaklarına yem olarak kullanılabileceği belirtiliyor.

Biri, sivrisineklerin karbondioksiti algılamasını önlüyor, diğeriyse etrafın karbondioksitle dolu olduğunu düşündürüyor ve böylece sivrisineğin yolunu bulamamasını sağlıyor.

Ancak, karbondioksit sivrisineklerin avlarını bulmak için kullandığı tek yöntem değil. Ter ve deri kokusu da sivrisinekleri çekiyor.

Uzmanlar, sözkonusu kimyasalların güvenli ve ucuz olması halinde buluşun ileri doğru atılmış önemli bir adım olabileceğini belirtiyor.
bbc türkçe

5/24/2011

menopoz öncesi sorunlar müdahale edilmesse klinik depresyona dönüşebiliyor

    5/24/2011 11:04:00 ÖS   Yorum yok
klinik depresyona dönüşebiliyor

Kadınların ömrünün üçte birini kapsayan menopozdaki ruhsal ve fiziksel sorunların başarıyla çözümlenmesi, hem bireysel hem de toplumsal açıdan büyük önem taşıyor. 


Menopoza giriş yaşı dünya genelinde 51 iken, ülkemizde bu yaş 46-48 arası kabul ediliyor. Dişiliğin mimari olan östrojen hormonu, aynı zamanda kadınları ciddi sağlık sorunlarından da koruyucu bir özelliğe sahip. Bu yüzden de kadınlar erkeklere oranla sağlık açısından her zaman şanslı sayılıyorlar. Ancak menopoz sonrasında östrojen üretimi olmadığından, kadınlar bu koruyucu etkiden yoksun kalıyor.

Bu erken dönemde görülen şikayetler, kadın yaşamını zorlaştıracak boyutlara ulaşıyor. Nedenler arasında östrojenin kan düzeyindeki azalma ve son zamanlarda progesteron, androjen gibi diğer hormonların da etkisinden söz ediliyor.


Psikolojik sorunlar



Daha önceden düşük benlik saygısı ve yaşantısından yeterince hoşnut olmama gibi psikolojik zorluklar yaşayan kadınlar, menopozdan daha çok etkileniyor. Menopoz, psikolojik olarak çocuk doğurma ve büyütme yeteneğinin kaybı olarak yaşanıyor.

Acıbadem Kadıköy Hastanesi
Psikiyatri uzmanı Doç. Dr. Ece Orhon şöyle konuşuyor:
“Östrojen  eksikliği, direkt olarak psikolojik bozulmaya yol açmaz. Bu hormonun azalması ateş basmaları, uyuşmalar, gece ve gündüz terlemeleri, şişkinlikler, baş dönmesi, denge bozuklukları, çarpıntı gibi birçok otonom sinir sistemi yolu ile ifade edilen şikayetlere yol açar. Bunları yaşayan kadın da, duygusal zayıflama, iç sıkıntıları karamsarlık, isteksizlik ve birçok konuda memnuniyetsizlik hali baş gösterebilir. Her kadında  ruhsal sorunlar görülmez. Kadının kişiliği, özgüveni, meşguliyetleri çalışıp çalışmaması ile direkt ilişkilidir. Özgüveni olan, geçirdiği dönem özelliklerini tanıyan, işi gücü, mesleği ve gerçek meşguliyetleri olan kadınlarda ciddi ruhsal sorunlar, başka tıbbi ortaya çıkarıcı nedenler de yoksa, görülmez.”


Klinik depresyon riski


Gerek bedensel gerekse ruhsal bir çok şikayeti bir arada  yaşayan kadının bireysel, sosyal, iş yaşantısındaki üretkenliği etkileniyor. Bu durum yaşam kalitesini olumsuz etkiliyor. Bu dönemdeki şikayetlerin menopoza girmeden önceki yıllardan da başlayabildiğini belirten Psikiyatri uzmanı Doç. Dr. Ece Orhon ”Menopoza girdikten sonra 4-5 yıla kadar yaşanabilir. Uzman yardımı gereken durumlarda, yardım alınmazsa ruhsal sorunlar klinik depresyona dönüşebilir” uyarısında bulunuyor ve ekliyor:

Kadınların öncelikle jinekologlar ve psikiyatristler tarafından bilgilendirilmeleri ve bu dönemin özelliklerinin anlatılması doğru bir yaklaşımdır. Ruhsal sorunlar önce değerlendirilip, depresyon aşamasına gelinip gelinmediğinin tanısı konulur. Destekleyici, özgüveni yükseltici, bu yeni dönemi planlayıcı yaklaşım ve programlar yapılır. Eğer tanı klinik depresyon ise mutlaka ilaç tedavisi gereklidir. En az 6 ay süren bu tedavi yalnız ilaç uygulaması ile olmamalıdır. Kadının benlik saygısını ve özgüvenini yükseltici, destekleyici psikoterapotik yaklaşım gereklidir.”


Hormon ve antidepresanların ortak kullanımı

Menopoz döneminde, vücutta eksilen östrojenin yerine konulması olarak tanımlanan HRT tedavileri günümüzde kişinin risklerine göre özel olarak planlanıyor. Yapılan araştırmalarda menopozdaki depresyona girmiş kadınlarda düşük doz östrojen ve antidepresan ilaçların birlikte kullanımının başarılı sonuç verdiğinin gözlendiğini belirten Doç. Dr. Orhon şöyle devam ediyor:

“Hormonların doğal olanları tercih edilmelidir. Antidepresanlarla, düşük doz östrojenin birbirlerinin etkilerini arttırdığını ve kadınların şikayetlerinde düzelme olduğu görülüyor. Yaşam sevinci, hayata bağlılığını arttırıcı yaklaşım gereklidir. Kadın, hayata dört elle sarılmalıdır. Bugüne kadar görevlerini en iyi şekilde  yapmış olmanın huzuruna, yılların deneyimini birikimlerini katmalıdır. Artık kendisi için daha çok zaman ayırmalı ve önceden isteyip de yapamadıkları gündeme gelmelidir. Üretkenliğini, kendisine yaptığı yatırımları hayata geçirmelidir. Sosyal ve mesleki kimliği mutlaka korunmalıdır. Yaşam biçiminde kendisine olan saygısını, üretkenliğini koruyan ve çalışmayı sürdüren kadın artık huzurlu ve mutlu bir döneme geçmiş olmaktadır.

Menopoza girmeden önce alınacak tedbirler içinde en önemlisi, menopoz öncesi tıbbi ve ruhsal hazırlıkların doğru ve yeterli olarak yapılmasıdır. Bu dönemin hayatın normal bir diğer dönemi olduğunu, sadece doğurganlığın sonlandığını ve bunun getirdiği rahatlamayı da hatırlamalıdır. Ayrıca yaşam deneyimlerinin getirdiği bilgilerle duygu ve düşüncelerinde olgunlaşmanın yaşandığı haz verici doyumlu ve özgür bir dönemdir.” 

cumhuriyet portal 

12/26/2010

vertigo baş dönmesi hastalığı tedavi yöntemi

    12/26/2010 03:48:00 ÖS   Yorum yok

Vertigo, diğer bir deyişle baş dönmesi... Bu hastalık günümüzde o kadar yaygın ki, tüm hastaların yüzde 5'i bu sorunu yaşıyor.

hastalığı tedavi yöntemi

Birçok nedenden kaynaklanan vertigonun tedavisi ise mümkün.

Aşırı baş dönmesi, yerin ayağın altından kayıyor hissi, mide bulantısı, çarpıntı, terleme bu hastalığın başlıca belirtileri. İşte çok sayıda insan bu şikayetlerden dolayı hastaneye gidiyor.
© 2014 deva arayanlar . Designed by Bloggertheme9
Proudly Powered by Blogger .