-->
parazit etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
parazit etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12/04/2011

sadece türkiyede yetişen cildi yumuşatıcı iltihap giderici sığla ağacı hakkında

    12/04/2011 01:27:00 ÖS   Yorum yok

Anadolu sığla ağacı (Liquidambar orientalis), Altingiaceae familyasından dünyada yalnızca Türkiye'de Fethiye ve Muğla civarında yetişen endemik sığla ağacı türü.

sığla ağacı hakkında

Ağaç, 20 metreye kadar boylanabilir, görünüş olarak çınara benzer. Karaçamlarla karışık ormanlar oluşturur. Uzun ömürlü bir ağaçtır.

Sığala yağı iyi bir antiseptiktir. Eczacılıkta, parfümeride ve ayrıca buhur olarak kilise vb. yerlerde kullanılır. Kuru yongaları çeşitli ayinlerinde tütsü olarak kullanıldığından ağaca "günlük ağacı" denir.


Ağacın kabuğunun yaralanmasıyla, özünden elde edilen bir çeşit balsam olan "Sığla yağı" özellikle parfüm sanayinde kullanılan önemli bir hammaddedir. Ağacın önemi, elde edilen bu yağdan kaynaklanmaktadır.

Eskiden Türkiye'de 20 ton dolaylarında sığla yağı elde edilirken, günümüzde ormanların azalmasıyla yılda ancak 3-4 ton sığla yağı elde edilebilmektedir. Yağa, yurtiçinden ve yurtdışından yoğun talep olmakla berbaber, yeterli miktarda üretim olmadığı için bu talep karşılanamamaktadır. 2000'li yıllarla birlikte artık parfümeri sanayinde sentetik fiksatörler kullanıldığından eskiden olan talepler azalmış ve sığla yağı üretimi 1 tona kadar düşmüştür.

Geçmişte Mısır Kraliçesi Kleopatra'nın "aşk iksiri" ve parfüm olarak kullandığı sığala yağı, Hipokrat döneminden beri ilaç olarak da kullanılmıştır. Eski Mısırlılar sığala yağını mumyalama işlemleri sırasında da kullanmışlardır. Batmış Fenike gemilerinden çıkarılan içi sığala yağı dolu amforalar geçmişte sığla yağının Akdeniz ticaretinde önemli bir yer tuttuğunu göstermektedirler.

Sığla yağının bileşiminde kokusunu veren sinnamik asit, uçucu yağlar ve reçine bulunur.


Yağ, antiseptik özelliğe sahiptir. Parazitlere karşı etkilir. Ciltte yumuşatıcı, rahatlatıcı, iltihap giderici ve yara iyi edici etkileri bulunmaktadır. Halk tarafından özellikle mide rahatsızlıklarında ve yaraların iyileştirilmesinde kullanılmaktadır. Aynı zamanda temizleyici ve ter kokularını giderici olarak da kullanılır.

Bu yağ, parfümeride sabitleyici (fiksatör) olarak kullanılmaktadır. Yani parfüm içersindeki güzel kokuların uçmamasını sağlar. Bu nedenle sığla yağı parfüm sanayinde önemli bir hammaddedir. Bunun yanı sıra sığla yağıyla yapılan sabunlar cilt yumuşatıcı etkiye ve güzel kokuya sahiptir.

11/26/2011

asalak solucanları ortadan kaldıran parazit önleyici papaya bitkisi

    11/26/2011 01:04:00 ÖS   Yorum yok

Papaya, Carica papaya (kavun ağacı) bitkisinin meyvesi ve Carica cinsinin bir üyesi.


Papaya'nın ana vatanının Güney Meksika ve Orta Amerika olduğu sanılmaktadır. Ona "kavun ağacı" meyvesine de, kavun ağacı yemişi denmektedir. Çünkü papayanın bir çeşidinin meyvesinin görünümü kavuna benzese de, tadı balkabağına yakındır.

Papayanın, Hawaii,Tayland ve Meksika olmak üzere üç çeşit tanınmış türü vardır,bununla birlikte Maridol Papaya,Cüce (Dwarf) 


Papaya,Florida Jack Papaya,Çilek(strawberry) Papaya ...v.s başkaca türleri ve kültür çeşitleri de mevcuttur. Hawaii çeşidi olgunlaştığında, kabuğu sarı renkte olan armut biçimindeki meyvelere sahip olmaktadır ve bu meyvelerin eti de, parlak portakal renginde ya da pembemsi olmaktadır. Tam ortasında küçük siyah tohumlar bir arada bulunmaktadır. Meksika çeşidi ötekilerden daha büyük meyvelere sahiptir. Her bir meyve yarım metre boyundadır ve yaklaşık 5 kg. gelmektedir.Tayland türü papayalar ise daha çok diyet salataları ve çeşitli yemeklerin yapımında kullanılmakla her ne kadar dağ papayası veya babako gibi akrabaları kadar olmasada diğer carica papaya türleri içinde soğuğa dayanıklığı ile bilinmektedir.

Papayaya, Avustralya'da "papaw" ya da "pawpaw", Brezilya'da "mamao" adları verilmektedir. 


Çalı ya da ağaç görünümündeki papaya, güneş ve suyu sevmesi yönüyle Kamkat ve Durian gibi Tropikal iklimin ağacıdır.
Olgunlaşmadan toplanan papayalar ise, sebze olarak kullanılmaktadır.Papaya çiğ olarak yenebildiği gibi pişirilerekte yenebilir. Özellikle olgunlaşmamış meyveler zararlı etkilerinin önlemesi için pişirilerek yenmektedir. En dayanıklı carica papaya türleri en fazla -2 derece ısıya dayanabilmektedir. Bir papaya ağacının en fazla 8 yıllık ömrü bulunmaktadır. Papaya tohumdan çoğalabilmekle beraber, kendi kendini tozlayamadığından meyve üretimi için 2 veya daha fazla ağacın bir arada yetiştirilmesi gerekir.

Günümüzde pek çok ülkede Carica Papaya'nın kültür türleri yetişir bunlar hızlı büyür, 3 yıl içinde meyve verir ancak tıpkı diğer carica papaya ailesi üyeleri gibi dona karşı dirençleri çok azdır. Papaya'nın meyve sineği gibi meyve üretimini sekteye uğratıcı zararlıları vardır, bununla birlikte ağaç bir kısım virüslere karşı da hassastır, mesela 1990 yılında ortaya çıkan "papaya ringspot virüsü" Hawai'deki neredeyse bütün bir papaya endüstrisini ortadan kaldırmıştır. Ne yazık ki halen dahi ortaya çıkan bu virüse karşı organik veya konvansiyonel bir mücadele yolu bilinmemektedir. Bununla birlikte bu virüse karşı Sun up ve Rainbow Carica Papaya türleri genetik olarak modifiye edilmek zorunda kalmış ve Hawaideki papayaların %80'i bu genetik olarak modifiye edilmiş veya hibrit ağaçlarla değiştirilmiştir. Ancak bu metotunda tohum stoklarında kirlenmeye yol açma durumu sözkonusu olmuştur.

Papayanın meyvesi; demir, potasyum, kalsiyum fosfat mineralleri ve A, B1, B2, B5 ve C vitamini yönünden zengindir.Ayrıca papaya'nın karaciğer kanserine karşı içerdiği likopen sayesinde koruyucu bir etkisi olduğu ve yine bağışılık sistemini güçlendirdiği iddia edilmektedir. Tohumu çeşitli bakterilere karşı antibakteriyel koruyucudur, ayrıca böbreklere karşı tohumunun yararlı etkisi olduğu düşünülmektedir. Ayrıca şampuan endüstrisinde de papayadan yararlanılmaktadır.

Bununla birlikte çok aşırı papaya tüketimi tıpkı havuçta olduğu gibi beta karoten fazlalığından alerjiye yol açabilmektedir,zira 100 gr papaya 6 gr.kadar Betakaroten içerir.

Yine,olgunlaşmamış papaya meyvelerinin içerdiği lateks konsantrasyonu yüzünden rahim kasılmalarına ve düşük tehlikesine neden olabileceği iddia edilmektedir. Bunun yanında fareler ve maymunlar üzerinde yapılan deneylerde papaya tohumu ekstresinin aşırı dozajının doğum kontrol hapı gibi etki gösterip, hamile kalmayı engellediği, düşük dozunun ise doğmamış çocuklara herhangi bir zararının olmadığı tespit edilmiştir.Bu sebeple hamilelerin dikkatli kullanması gerekir.

Bunun yanında papayanın meyveleri, yaprakları, tohumları v.s parçaları vücuttan asalak solucanları ortadan kaldıran, parazit önleyici antihelmintik alkoloit içerir. Düşük dozlarda bunun herhangi bir zararı olmazsa da aşırı yüksek dozlarda tehlikeli olabilir.

9/01/2011

karın ağrısı ve iştahsızlık çekenler boyu 20 metreyi bulan parazit düşmüş olabilir

    9/01/2011 10:17:00 ÖS   Yorum yok

Karın ağrısı, iştahsızlık ve aşırı halsizlik gibi belirtiler veren, çocuklarda gelişme geriliğinin de sorumlusu olabilen bu tür parazitlerin boyu 20 metreyi bulabiliyor.


 parazit düşmüş olabilir
Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi (RSHM) Parazitoloji Laboratuvarı Şefi Doç. Dr. Ayşegül Taylan Özkan, sonbahar yaklaşırken kirli sular, enfekte hayvanlar ve iyi yıkanmamış sebze ve meyvelerle bulaşan parazitlerle ilgili uyarılarda bulundu.

Aralarında Belçika, İspanya, Portekiz, Almanya ve Hollanda'nın da bulunduğu birçok ülkeye parazitlerle ilgili eğitimlerin de verildiği laboratuvarda yapılan çalışmalarda ilginç bulgulara rastlandığını anlatan Özkan, bağırsak paraziti bulunan birçok kişinin, uzun yıllar bunun farkında olmadan yaşamını sürdürebildiğini, oysa geçmeyen karın ağrısı, iştahsızlık ve aşırı halsizliğin bunun habercisi olabileceğini bildirdi.

Bağırsak parazitlerinin, dışkı yoluyla insandan insana geçebildiğini, insan dışkısıyla kirlenmiş havuz ve diğer su kaynaklarının bulaşma yollarından biri olduğunu ifade eden Özkan, gelişme geriliği görülen çocuklarda da bu parazitlerin varlığından kuşkulanılması gerektiğini belirtti.

Bu tür parazitlerin çocukların vücut gelişimlerini olumsuz etkilediğini vurgulayan Özkan, ''Bağırsak parazitleri çocuklarda gelişme geriliğine yol açar. Sağlık çalışanları ve ailelerin bu konuda uyanık olmasında fayda var. Sözünü ettiğim diğer belirtilerle başvuran yetişkinler için de aynı duyarlılığın gösterilmesi gerekir'' uyarısını dile getirdi.


''Risk yağışlarla artıyor''


ABD ve İngiltere gibi ülkelerde su kaynaklı parazitlerin yaygın olduğunu, yağışların başlamasıyla bağırsak parazitlerinin bulaşma riskinin arttığını anlatan Doç. Dr. Özkan, ''Yağışlarla birlikte hayvan dışkıları su kaynaklarına karışır. Bazılarının klora karşı direnci diğerlerine göre 10 kat daha fazladır. Bu nedenle klor etki etmez. Kirlilik riski olan sulardan uzak durulmalıdır'' diye konuştu.

Laboratuvarda, bağırsak parazitiyle enfekte hayvanlardan alınan ve insan vücudunda bulunan örnekler üzerinde uygulamalı eğitimler verdiklerini kaydeden Özkan, ''Bağırsak parazitleri farklı boyutlarda olabiliyor. Ama içlerinde öyleleri var ki boyları 20 metreyi bulabiliyor. Vücudunda bu uzunlukta bir bağırsak parazitiyle yaşayan bir kişi, ağrı, iştahsızlık gibi belirtilerin bundan kaynaklandığını bilmiyor'' değerlendirmesinde bulundu.

7/27/2011

az pişmiş et ve kedilerin yaydığı parazit beyinde kanser riskini arttırıyor

    7/27/2011 04:14:00 ÖS   Yorum yok

Biology Letters adlı bilim dergisinde yayınlanan araştırmaya göre, uzmanlar toksoplazma gondii adı verilen parazit ile yetişkinlerde ortaya çıkan beyin kanseri arasında 'güçlü bir bağlantı' olduğunu belirledi.


kedilerin yaydığı parazit
Söz konusu parazitin bulaşması, hastalığa yakalanma riskini ikiye katlıyor.

Toksoplazma gondii yaygın bulunan bir parazit ve yetişkin her üç kişiden biri, hayatlarının bir aşamasında bu paraziti taşıyor.

Daha çok kedi pisliği ile yayılan parazitin vücuda girmesinin bir diğer yolu az pişmiş et yenmesi.


Özellikle hamile kadınlar ve bağışıklık sistemi zayıf olan bireyler için ciddi tehdit yaratan bu parazit, çoğu kişi için ise sadece grip benzeri belirtilerle kendini gösterip geçiyor.

Şimdi ise 37 ülkeden topladıkları verileri Fransa-Montpellier'deki CNRS araştırma enstitüsünde, Frederic Thomas liderliğinde inceleyen uluslararası bir ekip, kedilerden alınan parazitin daha ciddi sonuçları olabildiğini belirledi.

Araştırmaya göre diğer faktörler devre dışı bırakıldığı zaman, toksoplazma enfeksiyonuna yakalananların beyinlerinde kanserli tümör oluşması riski 1,8 kat artıyor.

Uzmanlar çalışmalarının kansere parazitin yol açtığını kanıtlamadığını; ancak tek hücveli parazitin hücreleri bu yönde uyarabildiğini gösterdiğini söylüyor.

Toksoplazma gondii üzerinde daha önce yapılan bazı çalışmalar da parazitin insanlarda nörolojik bozukluklara, şizofreniye yol açabildiğini göstermişti.
© 2014 deva arayanlar . Designed by Bloggertheme9
Proudly Powered by Blogger .