-->
organik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
organik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12/25/2011

efsanelere konu olan sağlığa müthiş etkisi olan halen araştırılan acai meyvesi hakkında

    12/25/2011 01:18:00 ÖS   Yorum yok

Euterpe familyasından bir tür palmiye ağacı olup meyvesi ve kaliteli palmiye göbekleri için yetiştirilir. 



acai meyvesi hakkında

Adını Tupi dilindeki ïwasa'i ('ağlayan ya da su saçan meyve’) kelimesinin Avrupa’ya uyarlanmasından alır. 1 cm.den (25 mm) uzun değildir ve mor-kırmızı bir rengi vardır.

Güney Amerika Yağmur ormanlarında yetişmekte olan Acai meyvesi aslında, bir çeşit böğürtlendir. Bilim adamları sürdürülen çalışmalar doğrultusunda bu eşsiz meyveyle ilgili sürekli daha fazla şey öğrenmektedirler. Ama henüz keşfettikleri şey şudur ki: bu meyve sağlığa müthiş etkili.. Açaí Palmiyesi çok yaygındır ve Güney Amerika’nın kuzeyi boyunca sıkça bulunur. Açai Palmiyesinin doğal ortamı nehir kıyıları ve mevsimsel taşkın ovalarıdır ve bu palmiye genellikle Brezilya’nın nehir yatakları boyunca bulunur. Açaí Palmiyesi ayrıca Amazon Nehrinin geniş halicinde de kimyasallardan uzak, organik koşullarda yaygın olarak yetiştirilir ve üretilir.

Greenpeace Uluslararası web sitesinde Acai ile ilgili “Lezzetli, koyu, mor olması ile birlikte, Amazon nehri deltası açısından çok önemli gelir kaynağı ve en önemli orman ürünü” açıklaması yapmıştır.

Los Angeles The Times açıkladığı Acai raporlarında; Amazon yağmur ormanlarında zarar verilmeden yöre insanının biçerdöverleri için sürdülebilir geçim kaynağı olduğunu ve bozulan amazon orman alanlarını ağaçlandırmak için kullanıldığını belirtmiştir.

Brezilya bitkisel tıp biliminde, Açai meyvesinin yağı ishal tedavisinde kullanılır; cilt ülserlerinin lokal olarak temizlenmesinde meyve kabuğu rendesi infüzyonu kullanılır; ve meyve çekirdekleri dövülerek hazırlanan infüzyon da yüksek ateşte yararlıdır. Peru Amazon’unda, kavrularak dövülmüş çekirdeklerden yapılan infüzyon yüksek ateşe karşı kullanılır. Ağaçların Pasifik kıyısı boyunca yetiştiği Kolombiya’da bu meyveye naidí denir ve bundan yaygın ve popüler bir içecek yapılır.

Açai meyvesinin Amazonlardaki en yaygın kullanım şekli koyu mor renkli meyve suyudur. 


Küçük yuvarlak meyveden bu suyu elde etmek için çekirdekler suda bekletilerek ince dış kabuğun yumuşaması sağlanır ve bunlar daha sonra sıkılıp süzülerek çok lezzetli yoğun kıvamlı mor bir sıvı elde edilir. Açaí sıvısı taze ve buz gibi soğuk servis edilir, bazen şeker ve tapyoka unu kullanılır ya da kullanılmayabilir. Bu aynı zamanda dondurma, likör, mus ve genel olarak tatlı yapımında da kullanılan besleyici ve tazeleyici bir içecektir. Yöre halkının bu oldukça besleyici meyve suyundan günde 2 litreye kadar tükettiği belirlenmiştir. Açaí meyve suyu Güney Amerika’nın kuzeyindeki yerlilerin beslenmesinde çok önemli bir yer tutmakta ve tüm sosyo-ekonomik düzeylerde oldukça sevilmektedir. Açai artık günümüzde meşrubatlarda mevcut olup, bu akışı Türkiye ve Avrupa'da ilk olarak So WOW enerji içeceği başlatmıştır.

Brezilyalı halkın anlattığı efsaneye göre;


Eski zamanlarda bir Amazon kabilesi şefi bütün yeni doğan bebeklerin kurban edilmesini hüküm vermiş. Şefin bu kararı vermesinin altında yatan neden, çok kuru geçen bir sezondan sonra yaşanılan yiyecek kıtlığıymış. Eldeki yiyecek ile kabile insanları zar zor yaşıyorlarmış. Şef insanlarının yaşaması için bu zor kararı vermek zorunda kalmış. Ancak Şefin kızı da doğum yapmış ve aynı hüküm onu bebeği için de geçerli olmuş. Bebeği elinden alınıp, kurban edilmiş. Şefin kızı kaybettiği bebeği için yas tutarken, bir gece ağlayan bir bebek sesi duymuş ve sesin geldiği yere doğru gidip, ağlayan bebeği aramış. Ertesi sabah kabile insanları şefin kızını aramaya çıkmışlar. Kızın cansız bedenini, üzerinde bir sürü meyve olan bir palmiye ağacının yanında bulmuşlar. Meyveler o kadar çokmuş ki kıtlık sona ermiş ve şefin hükmü kalkmış, kabile bu ağaca şefin kızı IACA onuruna isim takmışlar. İşte ACAI adı şefin kızının adının tersinden okunmasından geliyor. IACA-ACAI

7/04/2011

yaz aylarında saçların sağlığı için bilinmesi gereken doğrular ve yanlışlar

    7/04/2011 10:03:00 ÖS   Yorum yok

Mevsim değişti. Ancak yaz geldi mi gelmedi mi anlayamadık. Bir gün sağanak yağışlı fırtınalı olan hava durumu, ertesi gün yerini güneşe ve keskin sıcağa bırakabiliyor. 


Hal böyle olunca, vücut bu dengeye alışamıyor, gerek cildimiz gerek saçlarımız alarm vermeye başlıyor. Özellikle yaz aylarında saç problemlerinde artış yaşandığı biliniyor. Peki mevsim dönümlerinde dikkat etmemiz gerekenler neler? Kullandığımız kozmetik ürünlerden yaşam tarzımıza, yemek alışkanlıklarımıza kadar pek çok konuda özenli olmak en ideali. Organicum’un kurucusu, herbalist Işık Kırgız, saç bakımındaki hassas dengeleri anlatıyor.
doğrular ve yanlışlar
Organik ürün tanımlaması, günümüzde artık iyice dile yerleşti. Ancak kozmetik dünyasındaki organik tanımlamasını ne kadar biliyoruz? Kırgız, organik bazlı, sertifikalı organik bitkiler kullanılarak üretilen kozmetik ürünlerin insan bedenine zarar vermeyen, uzun vadede erken yaşlanmaya ve bedenimizde toksik birikime yol açmayan, ekolojik çevrenin korunmasına duyarlı ürünler olduğunu söylüyor. Saçlı deride çok hassas dengeler söz konusu. Kırgız, “Özellikle silikon ve türevleri, parabenler, parafin ve sentetik hormonlar kısa dönemde sanki saça hacim kazandırıyor, canlı ve parlak yapıyor gibi görünseler de uzun vadede saç köklerinin incelmesine, saç gövdesinin donuklaşmasına, kırıklara ve çatallaşmaya yol açar” diyor. Saç sorunlarının en bilinenleri dökülme, kırılma ve kepeklenme ya da çabuk yağlanma. Ancak tek başına bu da değil. Kırgız, “Kadınlar hem gündüz hem gece toplantılara, davetlere katılıyor. Bunun bir etkisi olarak daha sık boya yaptırıyor, neredeyse her gün fön çektiriyor. Hal böyle olunca sentetik kozmetik ürün kullananlar için kaşıntı, egzama ve yaralar da çok sık rastlanan sorunlar olarak karşımıza çıkıyor” diyor. Ayrıca sigara da saç üzerinde olumsuz etkiye sahip. Kırgız, sigaranın saçı besleyen kılcal damarların büzüşmesine yol açtığını özellikle vurguluyor. Peki kadınlar dedik, ya erkekler? “Irsi olarak Türk erkeğinin aşırı yağlanmadan dolayı babadan oğula geçen saç dökülmesi sorunu vardır. 

O yüzden saçın yağ dengesinin yeniden kazanımı önemli.”


Peki, kullanılan ürünler önemli ancak ya yaşam tarzı ve yapılan tercihler? Kırgız, konuyu vurucu örneklerle özetliyor: “Tüm dünyada son 20 senedir sentetik böcek ilaçları, sentetik hormonlar, genetiği oynanmış tohumlar derken insan bedenine ve sağlığına uzun vadede çok büyük zararlar veren, çaresiz hastalıkların yaygınlaşmasına neden olan doğaldan uzak tarım ürünleri ve işlenmiş mamuller piyasaya hâkim oldu. Artık bebek ve çocuklarımızdan başlayarak organik yaşam tarzına yönelmemiz gelecek nesillerin sağlığı, işlenebilir tarım arazilerinin, akarsu ve diğer kaynakların korunması açısından kaçınılmaz bir öncelik. Genetik modifiyeli tohumdan üretilen mısırı, çekirge ve diğer böcekler mısırdan saymıyor, sevmiyor, yemiyor. Bizler ve çocuklarımız da yememeliyiz! Doğanın bize sunduğu mucizeleri yok etmek yerine onların gönüllü koruyucusu olarak yaşamak en önemli önceliğimiz olmalı...”



Doğrusu Yanlışı

- Uzun saç daha fazla dökülür: Yanlış

- Şampuanlamak saç üzerinde dökülmeye sebep olur: Yanlış

(Aksine saçlı deri gözeneklerinin temiz ve açık olması saç dökülmesini önler.)

- Badem yağı, zeytinyağı, vitamin ampulleri ile takviye şarttır: Yanlış

(Kaynağını ve terkibini, kalitesini bilmeden edindiğimiz bu tür yağ veya karışımlar saçımıza yarardan çok zarar getirebilir.)

- Saçlarımızı güneşin en güçlü ışınlarından korumalıyız: Doğru

(Saçları kaplayan sentetik bazlı güneş koruyucu ürünlerden ziyade geniş kenarlı bir plaj şapkası altında saçları toplamak yeterlidir.)

- Saç kremi saç köküne zarar verir: Kısmen doğru

(Sentetik saç kremleri saç köküne uygulanmamalıdır.)

- Saç kremi koyu renk veya kızıl saç boyasını akıtır:

Kısmen doğru

(Sentetik bazlı şampuan ve saç kremleri içerdikleri sentetik kıvam verici ve solventler yüzünden saç boyasının her yıkamada akmasına ve saçın matlaşmasına neden olur. Organik bazlı ürünlerde bu, en aza iner.)

- Maşalar, fön makineleri, saçı çok çekiştiren, yakan işlemler ve sık boyatmak, renk değiştirmek, saçlarınıza uzun vadede kalıcı hasar verebilir: Doğru

- Diyet yapmak saçı ve cildi olumsuz etkiler: Doğru

(Kilo vermek için veya bir hastalığın tedavi sürecinde uygulanan ilaç takviyeli veya ilaç içermeyen diyetler saç ve cilt sağlığı üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir.

5/30/2011

ispanyada ekoli bakterisinin yayıldığı düşünülen iki sera kapatıldı tahliller sürüyor

    5/30/2011 05:07:00 ÖS   Yorum yok
iki sera kapatıldı

Alman makamları, 10 kişinin ölümüne yol açan E Koli salgınının kaynağını teyit etmek için tahlilleri sürdürürken, kamuoyunu salatalık yenmemesi konusunda uyardı.


E Koli bakterisinin ölümcül bir türüyle bağlantılı gıda zehirlenmeleri Almana'nın dışında başka Avrupa ülkelerinde de boy göstermeye başladı.

Alman uzmanlar, E Koli taşıyan organik salatalıkların İspanya'dan ihraç edildiğini düşünüyor, fakat henüz laboratuvar testlerinin kesinleşmediğinin altını çiziyorlar.

Normalde ishale yol açan E Koli bakterisinin ölümcül türevi hastalarda böbreklerin iflas etmesine dek uzanan ağır hasara yol açabiliyor.

Çoğunluğu Almanya'nın kuzeyinde bulunan 450'yi aşkın hastadan 10'u ölürken, pazartesi günü Almanya'nın Hamburg kentinden ülkesine dönen Polonyalı bir kadın fenalaşarak hastaneye kaldırıldı. Doktorlar durumunun ciddi olduğunu söylüyor.

Bunun yanısıra İsveç, Danimarka, Hollanda ve İngiltere'de de vakalara rastlandı.


Çek Cumhuriyeti ve Avusturya'da yetkililer İspanya'dan ihraç edilmiş salatalıkların toplatılmasına karar verdi.

İspanya'da salgının kaynağı olduğundan şüphe edilen iki sera kapatıldı. Avrupa Birliği'nden bir yetkili, seraların incelendiğini fakat ölümcül bakterinin Avrupa'nın gıda zincirine başka bir yerden de girmiş olabileceği olasılığını bertaraf etmediklerini belirtti.

Normalde E Koli salgınları küçük çocukları ya da yaşlı nüfusu etkisi altına alırken, bu sefer hastaların yüzde 90'ını orta yaşta yetişkinlerin oluşturması ve bunların üçte ikisinin de kadın olması bilim dünyasını şaşırttı.

Doktorlar, hastalığın insandan insana doğrudan geçmediğini, fakat hastalanmış bir kişinin hazırladığı yemekten yemenin risk taşıdığını belirtiyor.
bbc türkçe
© 2014 deva arayanlar . Designed by Bloggertheme9
Proudly Powered by Blogger .