-->
obezite etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
obezite etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6/24/2011

iki aylık sıkı bir diyet tip 2 diyabetin ömür boyu sürme sürecini tersine çeviriyor

    6/24/2011 11:35:00 ÖS   Yorum yok

Düşük kalorili bir diyet, tip 2 diyabete çare olabilir mi?İngiltere'de yürütülen bir araştırma, iki aylık sıkı bir diyetin, tip 2 diyabetin ömür boyu sürdüğü yolundaki kanıyı tersine çevirdiğini gösterdi.

tip 2 diyabet
Newcastle Üniversitesi'nden bilim adamları, İngiltere Diyabet Derneği'nin sağladığı fonlarla yürüttükleri araştırmada tip 2 diyabet hastası 11 deneğe iki ay boyunca günde 600 kalorilik bir diyet uyguladı.

Sadece üç ay sonra, deneklerden 7'sinde diyabet belirtileri kayboldu.

Guardian gazetesi, İngiltere'de yılda iki buçuk milyon kişiye çoğu tip 2 olmak üzere diyabet teşhisi konduğunu, diyabet vakalarının, dünya genelinde de yükselişte olduğunu yazıyor.

Kanda aşırı glikoz bulunmasına dayalı bir rahatsızlık olan diyabet, obezite ile yakından ilişkili.


Hastalık, ilaçlar ve hastaya insülin enjekte edilerek kontrol altında tutulabiliyor. Ancak tedavi edilmemesi halinde hastalığın sonuçları körlüğe hatta bacağın kesilmesine dek varabiliyor, yaşam kalitesi ve süresi azalıyor.

Katılımcı sayısı az olsa da uzmanlara göre bu deney, hastalığın ilaç değil ama diyet yoluyla üstesinden gelinmesinin mümkün olduğunu gösteriyor.

Buna göre deneklere sekiz haftanın sonunda normal beslenme düzenine geçmeleri ancak porsiyonlarına dikkat etmeleri söylendi.

Yapılan testlerden sonra deneklerden yedisinde diyabet belirtilerinin ortadan kalktığı anlaşıldı.


Amerikan Diyabet Derneği'nin konferansında sunulan araştırmanın sonuçları aşırı düşük kalorili, diyet içeceklere ve karbonhidratsız sebzelere dayalı bir beslenme düzeninin, pankreasta yağlanmayı ortadan kaldırdığı, böylece insülin üretmesi önündeki engelleri de kaldırdığını gösteriyor.
bbc türkçe

6/10/2011

nikotin tedavisi ile hem sigaradan hem obeziteden kurtulmak mümkün

    6/10/2011 08:54:00 ÖS   Yorum yok
sigaradan obeziteden kurtulmak

Science (Bilim) isimli akademik dergide yayımlanan araştırmada, fareler üzerinde yapılan deneyler sonucunda, nikotinin beyindeki doyma hissi veren bir nöronu harekete geçirdiği bulgusuna yer verildi.


Söz konusu nöronlar, sigara içme isteği yaratan nöronlardan farklı. Araştırmanın ulaştığı sonuç, nikotin tedavisinin aşırı beslenme sorunlarını azaltabileceği.


Açlık da, sigara isteği de yok


Yale Üniversitesi merkezli araştırma ekibinden Profesör Marina Picciotto, ulaştıkları bulguların büyük faydaları olabileceğini söyledi.

Profesör Picciotto, nikotin içeren bir ilaç sayesinde tokluk hissi veren nöronlar harekete geçirilirken, sigara içme isteği yaratan nöronların etkilenmeyebileceğini söyledi.

"Bu, açlık hissi bastırılırken, sigara isteği ortaya çıkmayabilir anlamına geliyor" diyen Profesör Picciotto, yine de ilacın yan etkilerinin incelenmesi gerektiğini ekledi.

Özellikle nikotinin yol açtığı kan basıncının yükselmesi gibi etkilere dikkat çeken Picciotto, "bu tip yan etkilerin önlenebilmesi halinde aşırı kiloluluk gibi büyük bir sağlık sorun karşısında önemli bir adım atılmış olacaktır" dedi.
bbc türkçe

5/31/2011

çocuklarda enerji ve spor içecekleri şişmanlığa ve dişlerde çürümeye yol açıyor

    5/31/2011 10:37:00 ÖS   Yorum yok
dişlerde çürüme

Independent gazetesi, Amerika Birleşik Devletleri'nde enerji ve spor içecekleriyle ilgili yapılan bir araştırmaya geniş yer ayırıyor.



Araştırmaya göre bu tür içecekler çocukları şişmanlatıyor ve dişlerini çürütüyor.


Chicago Üniversitesi'nden bilimadamları, özellikle enerji içeceklerinin kesinlikle çocuklara verilmemesini öğütlüyor.
Su ve egzersiz

Enerji içeceklerindeki kafeinin toksik düzeylerde olduğu ve spor içeceklerindeki kalorinin de çocukları olumsuz etkileyebileceği belirtiliyor.

Doktorların bulgularına göre enerji içeceklerindeki kafein düzeyi, diğer meşrubatların 14 katına denk düşebiliyor.


Aynı zamanda, enerji içeceklerinin ciddi anlamda sporla uğraşan yetişkinler dışında gereksiz ve zararlı olduğu vurgulanıyor.

Uzmanlar, sporla uğraşan çocukların sadece su içerek egzersizle kaybettikleri suyu ve mineralleri yerine koyabileceğini kaydediyor.
bbc türkçe

5/22/2011

hamilelikte en fazla üç defa ultrason takibi yapılması gerekiyor fazlası zararlı

    5/22/2011 06:38:00 ÖS   Yorum yok
üç defa ultrason

Jinekoloji ve Obstetrik Kongresi'nin 9.su Antalya'da düzenlendi. Dernek 2. Başkanı Prof. Dr. Bülent Tıraş, basın toplantısında yaptığı açıklamada, aşırı şişmanlık ve obezitenin sağlıklı yaşamı tehdit eden önemli bir sorun olduğunu belirterek, özellikle kadınların menopoz döneminden sonra kilo alma eğiliminde olduğunu ve kalp hastalıkları riskinin neredeyse erkeklerle aynı düzeye ulaştığını söyledi.


Hormonal düzensizliklerin kadınların kilo vermelerinin önündeki en büyük engel olduğunu vurgulayan Tıraş, menopoz dönemindeki kadınlarda diyete direncin çok yüksek olduğunu ifade etti. Tıraş, kadınların bu dönemde zayıflama planı uygulanmadan önce mutlaka hormon dengelerini sağlamaları gerekliliğine dikkati çekti.
Genç yaştaki kadınları kilo vermekten ve çocuk sahibi olmaktan alıkoyan Polikistik Over Sendromu ile ilgili de bilgi veren Tıraş, bunun her beş kadından birini etkilediğini, nedeninin tam olarak bilinemediğini; tedavinin ise belirtilere yönelik olarak planladığını anlattı.
''Bu sorunun, şişmanlığa mı, yoksa şişmanlığın mı bu soruna yol açtığı'' tartışmaları yapıldığını ifade eden Tıraş, ''Bu hastalık, hem dünyada ve hem de Türkiye'de artıyor. Türk kadınlarının yüzde 20-25'inde bu hastalık görülüyor. Böyle olunca da şişmanlık ya da bunun neden olduğu üreme sorunları, fazla kilo, elma tipi şişmanlık gibi sorunlar da ortaya çıkıyor'' diye konuştu.
Tıraş, yumurtlama bozukluğunun, adet görememe ya da geç adet görme gibi sorunları da beraberinde getirdiğini vurguladı.

Gebelikte ultrasonla takip

TJOD Genel Sekreteri Prof. Dr. Cansun Demir de kongrede gebelikte ultrasonla takibin de ele alındığını belirtti.
Türkiye'de gebelik döneminde ultrasonla, bebeğin gelişiminin her evresinin izlendiğini dile getiren Demir, ABD'de sadece gebelik döneminde üç kez ultrasonla yapılan muayenenin önerildiğini bildirdi. Bu ülkede 11-14. haftada ense kalınlığına, 18-22. haftada anatomik gelişime ve gebeliğin son döneminde de bebeğin ters gelip gelmediğine bakıldığını anlatan Demir, şunları kaydetti:
''Hastalarımız, bizlere bu kadar sık ultrasona girmenin bir zararı olup olmadığını soruyor.
ABD başta olmak üzere gelişmiş ülkelerde anne karnındaki bebeğin ultrasonla takibi sınırlı sayıda yapılıyor. Ultrasonun gebelikte olumsuz etkileri olduğuna dair bir bilimsel kanıt bulunmamakla birlikte, Türkiye'de ise ultrasonla yapılan kontrollerin sayısı dünya standartlarının üzerinde.
Ses dalgası olduğu için ultrasonun bilinen bir zararı yok. Bizi asıl ilgilendiren konu, inceleme sırasındaki ısı artışıdır. Ultrason incelemesi sırasındaki ısı artışının hangi dönemlerde hangi biyolojik etkilere neden olabileceği konusu ise kesin değil.
Domuzlarda yapılan bir çalışmada iki dakikadan uzun süreli bir uygulamanın olumsuz etkileri olabileceği görülmüştür. Genel yaklaşım, 1.5 derecelik ısı artışının, zararı olmayacağı yönündedir. Beş dakika süreyle 4 derece artıştan fazlasının zararlı olabileceği bildirilmiştir.''
Demir, ultrason ile takibin uzun süreli bir inceleme yapılmadan gerçekleştirilmesi gerektiğini de sözlerine ekledi.

''Omega-3 zeka gelişimini arttırıyor"

ABD'deki Penn State Milto S. Hershey Medical Center Direktörü Prof. Dr. Serdar Ural da gebelikte omega 3 kullanımının anne ve bebek üzerindeki olumlu etkilerine dikkati çekti.
ABD'de yapılan çalışmalarda, gebelere verilen vitamin destekleri içinde Omega-3'ün de bulunmasının büyük yararlar sağladığı ve bebeğin zihinsel gelişimini olumlu yönde arttırdığının belirlendiğini vurgulayan Ural, bir soru üzerine planlı hamileliklerde Omega-3'e gebelik öncesinde başlanması ve emzirme döneminde de devam edilmesi gerektiğini bildirdi.
Ural, Omega-3'ün gebelik döneminde ilk 5 ayda 1 kapsül, daha sonraki aylarda da 2'şer kapsül içilmesinin uygun olduğunu belirtti.

Sezeryanla doğumların düşürülmesi
Dernek Başkanı Prof. Dr. İsmail Mete İtil de kongrede sezeryanla doğum oranlarının düşürülmesine yönelik çalışmaların da gündeme geldiğini bildirdi.
Bu konuda kadınların bilinçlendirilmesinin, gebe okullarının yaygınlaştırılmasının ve okullarda cinsel eğitim derslerinin verilmesinin büyük önem taşıdığını kaydeden İtil, şöyle konuştu:
''Hekimlere, bununla ilgili meslek içi eğitim verilmeli. Ayrıca, alt yapı ve sağlık ekibinin güçlendirilmesi gerekli. Doğum salonları yerine, doğum odaları olmalı.
Ağrıyla baş etmek için anestezi uzmanları görevlendirilmeli. Hatta anestezi teknisyenleri doğum sırasında ağrının azaltılması için daha fazla etkin olmalı.
Anestezi uygulamasının mümkün olmadığı durumlarda ağrı kesiciler devreye sokulmalı.

Ülkemizde artık ağrısız doğum daha fazla yapılıyor ama yeterli değil. Anestezi uzmanlarının sayısının artması, sezaryenle doğumların azalmasında etkili olur.''
İtil, ayrıca kongrede kadına yönelik şiddetin de ele alındığını, bu konuda jinekologların da bunun önlenmesinde diğer unsurlarla birlikte görev alabileceğini sözlerine ekledi.
cumhuriyet portal

5/18/2011

amerikanın arizona eyaletinde diyet yapmayan obezlere 50 dolar ceza kesiliyor

    5/18/2011 06:16:00 ÖS   Yorum yok
ceza kesiliyor

ABD'nin Arizona eyaletinde, doktorlarının verdiği diyeti uygulamayan aşırı şişman kişilerin 50 dolar para cezasına çarptırılması öngörülüyor.


Peki bu haksızlık mı, değil mi?

Batılı ülkelerin birçoğunda olduğu gibi Amerika'da da, insanların bel ölçüleri genişlemeye devam ederken, aşırı şişmanlıkla ilişkili mali giderler de tırmanıyor.

ABD'de yoksul kişilere sağlık hizmeti veren Medicaid'in Federal yönetime ve eyalet yönetimlerine yıllık maliyeti, 339 milyar dolar ve bu miktar her yıl yüzde 8 oranında artıyor.

Federal yönetim, bu programa katkıda bulunuyor ve yoksul bölgelerde harcanan her 1 dolar için 3 dolar veriyor.

Bu bütçenin büyüklüğü yüzünden, Medicaid'in, Amerikan Kongresi'ndeki en önemli "mali savaş"lardan biri haline gelmesine, şaşmamak gerek...

Başkan Barack Obama'nın sağlık reformu da, eyaletlerin ödemek zorunda olduğu faturaları milyarlarca dolar artırabilir. Ancak, Cumhuriyetçiler adına, Kongre üyesi Paul Ryan tarafından sunulan bütçe önerisinde, Federal yönetimin katkı payına bir üst sınır konuyor ve böylelikle 10 yıl içinde, 750 milyar dolarlık bir tasarruf sağlanması öngörülüyor. Ama aynı zamanda, eyaletlerin de kesintiye gitmesi isteniyor.

Ve işte şimdi Arizona eyaleti, radikal bir planla ortaya çıktı.


Medicaid'den yardım alan aşırı şişman kişilerin, doktorlarının tavsiye ettiği sıkı diyeti uygulamamaları halinde, yılda 50 dolar para cezasına çarptırılması isteniyor.

Doktorlarının tavsiyelerini gözardı eden sigara tiryakileri ve diyabet hastaları da para cezasına çarptırılacak.

Çocuklu kişiler ve tıbbî nedenler dolayısıyla aşırı şişman olan şahıslar bu uygulamanın dışında tutulacak.


Arizona'daki Medicaid programının müdür yardımcısı Monica Coury, tıpkı sigara alışkanlığının azaltılması için sigaraya konan vergilerin artırılması gibi, insanları kötü beslenme alışkanlığından caydırmayı amaçladıklarını söyledi.

"Amerika'da obezite ile artan sağlık faturaları arasındaki ilişki yadsınamaz. Dolayısıyla bu konuyu konuşmaya çekinmemeliyiz" diyen Coury, ülkedeki aşırı şişmanlık sorununun kriz boyutlarına ulaşmakta olduğunu kaydetti.
Para cezası insanı zayıflatır mı?

"Kilo sorununuz konusunda birşey yapabilecek durumdaysanız, doktorunuz da birşey yapabileceğinize inanarak size belli bir diyet vermişse ve siz buna bağlı kalmıyorsanız, ilerki yıllarda karşılaşacağınız kalp sorunları gibi hastalıkların tedavisinin maliyeti artacak. İşte bu yüzden sisteme katkıda bulunmanızı bekliyoruz." diyen Monica Coury, zayıflama hedeflerini tutturanların, formda kalma videolarıyla ve başka şekillerde ödüllendirileceğini belirtiyor.

Arizona Valisi Jan Brewer tarafından gündeme getirilen düzenlemenin nasıl uygulanacağı henüz belirlenmedi. Eyaletin Kongre'den de onay alması gerekiyor.

Arizona, ABD'de Medicaid programından en fazla yardım alan ikinci eyalet. Eyalette yaşayanların dörtte biri, obez olarak sınıflandırılıyor.

Yale Üniversitesi'ndeki Rudd Beslenme Politikası ve Obezite Merkezi'nden Kelly Brownell ise, "Aptalca bir fikir. Aşırı şişman insanlar, kilo vermek istiyor ama bu çok zor bir iş. Şişman insanların yalnızca yüzde 5'i kilo verdi ve beş yıl süreyle bu kiloları geri almadı. Yönetimin, obez insanları cezalandırma yoluna gideceğine, insanları obeziteye sürükleyen koşulları değiştirmeye çalışması, daha akıllıca olur." diyor.

Arizona'daki Camp Shane zayıflama kampından Ziporah Janowski de, "İnsanların obez olmasının karmaşık nedenleri var. Daha az yemek yeyin demek yeterli değil. İnsanlar, sağlıklı besinler satılan yerlere gidebilecek, bu besinlerden alabilecek olanaklara ya da neyi satın almaları gerektiğini bilecek eğitime sahip değil." diyor.
bbc türkçe yaşam

4/13/2011

zayıflama tedavileri ikinci tip diyabet hastalarının azalmasını sağlıyor

    4/13/2011 04:48:00 ÖS   Yorum yok
ikinci tip diyabet

İngiltere'de zayıflama tedavilerine yönelik bugüne kadarki en kapsamlı çalışmanın sonuçları kamuoyuna açıklandı.


İngiltere'de tıp çevreleri hükümete acilen obezite sorununun varlığını kabul etme çağrısı yapıyor

Ulusal Obesite Cerrahisi Dairesi'nden yapılan açıklamaya göre, tedavi görenler arasında ikinci tip diyabet hastalarının ve başka bazı sağlık sorunları yaşayanların sayısında önemli oranda azalma var.

Daire hazırladığı raporda, söz konusu diyabet hastalarının yüzde 50 azaldığını, hastaların bir yıllık tedavi sonrası ortalama yüzde 60 oranında kilo verdiğini bildirdi.

Genelde tansiyonlarında düzelme görülen bu hastaların, merdiven çıkma gibi daha önce zorlandıkları hareketleri de yapabildikleri gözlendi.

Ulusal Obesite Cerrahisi Dairesi'nin çalışması, 1421 kişinin tedavisinin ayrıntılı şekilde incelenmesine dayanıyor.

'Artacak tedavi taleplerine hazırlıklı olunmalı'


İngiltere Kraliyet Cerrahlar Koleji, bu gelişmeler sonrası Ulusal Sağlık Sistemi'nin, artacak zayıflama tedavisi taleplerine hazırlıklı olması gerektiğini açıkladı.

Ulusal Obesite Cerrahisi Dairesi, obezitenin dünyada giderek bir salgın hastalığa dönüştüğüne dikkat çekti.

Daire sadece İngiltere'de yaklaşık bir milyon kişinin zayıflama tedavisinden faydalanabileceğini bildirdi.

Bu daireden Doktor Alberic Fiennes BBC'ye yaptığı açıklamada, obezitenin, "yıkıcı, etkisizleştirici ve hayat kısaltıcı" bir hastalık olduğuna söyledi.

Alberic Fiennes, İngiltere'de, Ulusal Sağlık Sistemi aracılığıyla daha fazla kişinin zayıflama tedavisi görmesi gerektiğini belirtti.
bbc türkçe sağlık

4/01/2011

sigara içiyorsanız 15 yıl yanlış besleniyorsanız 30 yıl daha yaşlısınız

    4/01/2011 10:47:00 ÖS   Yorum yok
yanlış besleniyorsanız

Yeni doğmuş bir bebeğin kalp ve damar yaşı, fiziksel yaşla aynı. Yani 0. Ancak 1 yaşından itibaren beslenmeye ve yaşam tarzına bağlı olarak fiziksel yaşla kalp damar yaşı farklılaşmaya başlıyor.


Sigara kalp damar yaşını 15, sınav stresi 5, obezite ise 30 yıl ilerletiyor. 7-8 yaşlarında obez bir çocuğun damar yaşı ise 38.

Memorial Şişli Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Bingür Sönmez, kalp ve damar yaşına olumsuz etki eden faktörler hakkında bilgi verdi.

İnsanların iki türlü yaşı vardır; biri takvim, diğeri de damar yaşıdır. Yeni doğmuş bebeğin hem takvim hem de damar yaşı 0’dır. Ancak bunlar birlikte ilerlemez. Çünkü insan yaşamını yakından ilgilendiren ancak uzak durulması gereken çok önemli faktörler, kişiden önce kalbini ve damarlarını yaşlandırıyor.

Kişinin 1 yaşından itibaren kalp ve damar yaşı hızla büyümeye, fiziksel yaşın onlarca yıl önüne geçmeye başlıyor.



Sigara içiyorsanız 15 yıl daha yaşlısınız!


Sigara içen kişiler, takvim yaşından 15 yaş daha yaşlı olduklarını bilmelidir. Çünkü sigara, kalp damar yaşını 15 yıl ilerletiyor. Yani sigara tiryakilerinde damar yaşı, 15 yıl önden gidiyor. 20 yıl, günde 1 paket sigara içen bir insanın, ömrünün 5-10 yıl daha kısa olduğu kesinlikle bilinmelidir.



Yanlış beslenme kalbi 30 yıl ileri götürür


Yanlış beslenme de kalbi yaşlandıran en önemli risk faktörlerinden biridir. Sağlıksız beslenme, kalp ve damar yaşını 30 yıl ileri götürmektedir. Amerikan Kalp Derneği’nin yaptığı bir araştırmaya göre; 10-15 yaşındaki obez çocukların damar yaşının 45 olduğunu saptanmıştır.
cumhuriyet portal

3/18/2011

avrupalılar obezite sorunlarına rağmen daha uzun yaşıyorlar

    3/18/2011 05:12:00 ÖS   Yorum yok
daha uzun yaşıyorlar

Yeni bir araştırmaya göre, artan obezite sorununa rağmen, Avrupa'da ortalama ömür uzuyor.



Sonuçları Journal of Epidemiology dergisinde yayımlanan araştırmayı yürüten profesör David Leon, bunun en önemli nedenlerinden birinin kalp hastalıklarına bağlı ölümlerde görülen azalma olduğunu söylüyor.
Leon, kalp rahatsızlıklarına bağlı ölümlerde en büyük düşüşün İngiltere'de yaşandığını söylüyor, "Bunun bir nedeni tedavi yöntemlerinde kaydedilen ilerlemeler, diğer bir neden ise sigara ve diğer risk faktörlerinde görülen azalma" diye ekliyor.

Obezitenin yüksek gelirli ülkelerde ortalama yaşam süresini etkileyeceğinden kaygı duyuluyor.


Araştırma, henüz bunun gerçekleştiğine dair bir bulgu olmadığını söylüyor ancak Profesör Leon, obezitenin etkilerinin görülmesi için erken olabileceğini de kabul ediyor.

Leon, "Henüz çocukluklarından itibaren obez olan yetişkinlerde obezitenin etkisini görmedik. Bu insanların ortalama ömrünün nasıl etkileneceğini tahmin edemiyoruz" dedi.

Araştırma yüksek miktarda sağlık harcaması yapılmasının ortalama yaşam süresinde artış anlamına gelmeyebileceğini de tespit ediyor.

2007 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nde ortalama yaşam süresi 78 yıl iken, İngiltere'de 80 olduğu araştırmanın bulguları arasında.
bbc türkçe

3/01/2011

şekerli meşrubatlar fazla içildiğinde yüksek tansiyona sebep oluyor

    3/01/2011 08:33:00 ÖS   Yorum yok
yüksek tansiyona sebep

Uzmanlar uyarıyor: Şekerli meşrubatlardan fazla içerseniz yüksek tansiyon riskini artıyor olabilirsiniz.


Yeni bir araştırma, her gün fazladan içilen bir kutu şekerli içeceğin tansiyonun kayda değer biçimde artmasına yol açtığını gösterdi.

2500 kişi üzerinde yapılan araştırma, şekerlendirilmiş meyve suları ya da gazoz ve kola gibi meşrubattan günde 355 mililitrenin üzerinde içmenin dengeleri altüst etmeye yettiğini ortaya koydu.

Amerikalı ve İngiliz araştırmacıların ortak çalışması Hipertansiyon adlı tıp dergisinde yayımlandı.


Meşrubat içmekle tansiyon arasındaki bağlantının tam mekanizması kesin olarak ortaya çıkarılmamış olsa da, bilimadamları aşırı şeker tüketmenin kan damarlarının yapısını ve vücuttaki tuz seviyesini etkilediğini düşünüyor. Suni şekerle tatlandırılmış içecekler bu riski taşımıyor.

Araştırma kapsamında yaşları 40 ila 59 arasında değişen İngiliz ya da Amerikalı denekler dört defaya mahsus son 24 saat içerisinde neler yiyip içtiklerini not ettikten sonra idrar numunesi verdi ve tansiyonları ölçüldü.

Biliminsanları, günde birden fazla şekerli meşrubat içenlerin, şeker oranı en yüksek grubu oluşturduğunu gördü.
Kalp krizi riski

Şekerlendirilmiş meşrubattan fazla içenlerin tükettiği kalori miktarının da şekerli içecekten uzak duranlara kıyasla günde ortalama 397 kalori daha fazla olduğu dikkat çekiyor.

Genelde bakıldığında, şekerli içeceklerden fazla tüketenlerin daha az sağlıklı beslendiği ve aşırı kilolu olduğu görülüyor.

Fakat bütün bunlar bir yana, deneklerin kilosu ve boyu gibi faktörler göz önüne alındığında bile, yüksek tansiyon ve şekerli içecek arasında açıkça bir bağ görüldüğü söyleniyor.

Araştırma ekibinin başkanları arasında yer alan, Londra'daki Imperial College'dan Profesör Paul Elliott, ''Fazla tuz tüketenlerin yüksek tansiyon riskinin arttığı artık yaygın biçimde biliniyor. Fakat bu son araştırma tuzun yanısıra ne kadar şeker tüketildiğinin de önemli olduğuna işaret ediyor.'' dedi.

Yüksek tansiyon, kalp krizi ya da inme geçirme riskini büyük oranda artırıyor.

Amerikan Kalp Vakfı, şekerli meşrubattan haftada 355 mililitrelik üç kutudan fazla içilmemesini öğüt veriyor.
bbc türkçe sağlık

1/27/2011

bulunduğunuz mekanın ısısını düşürerek zayıflayabilirsiniz

    1/27/2011 05:32:00 ÖS   Yorum yok
ısıyı düşürerek zayıflayabilirsiniz

İNGİLTERE’de Londra Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırmaya göre bulunduğunuz odanın sıcaklığını düşürerek kilo vermek mümkün.


Bulgulara göre vücut üşüdüğünde, ısı üreten kahverengi yağ dokusu üretiyor. Vücut, bunu yakarak enerjiye çeviriyor.

Bu sayede vücut ısısı korunuyor. 


“Obesity Reviews”ta yayınlanan araştırmaya göre kış aylarında binalardaki ısıtmanın düşük tutulması obeziteyle başa çıkmak için bir yol olabilir. Araştırmacılara göre 4 derecelik hava sıcaklığı artışı, vücudun yaktığı enerjiyi 800 kalori kadar düşürebiliyor.
hürriyet dünya

1/22/2011

bilinen şişmanlık ilaçlarından daha güçlü bir madde bulundu

    1/22/2011 05:16:00 ÖS   Yorum yok
daha güçlü bir madde

ABD’nin Harvard Üniversitesi’nde 10 kişilik ekibiyle, laboratuvarında şişmanlık ve tip 2 diyabetin moleküler ve genetik mekanizmaları üzerinde çalışan 33 yaşındaki Doçent Dr. Umut Özcan, şu ana kadar bilinen şişmanlık ilaçlarından daha güçlü bir etken madde bulduklarını belirtti.


Leptin hormonu üzerindeki araştırmalardan yola çıkarak ilaç çalışmaları yaptıklarını belirten Özcan, “Fareler üzerindeki çalışmaları tamamlanmak üzere olan etken maddeyle morbid (aşırı) derecede obez farelerin normal kilolarına döndüğünü tespit ettik. Bu etken madde, leptinin vücuttaki etkisini arttırarak hem yeme isteğini azaltıyor hem vücutta enerji harcanmasını artıyor” dedi.
Özcan, etken maddeyi insanlar için ilaç haline getirmek üzere çalışmak için kendi alanında dünyada en iyi sayılacak bazı bilim insanlarıyla ilaç şirketi kurmaya hazırlandıklarını söyledi.

SERCA’nın işlevi

Özcan, çalışmalarında, şişmanlık durumunda, hücre duvarında bulunan SERCA adlı kalsiyum pompası azaldığını ve endoplazmik retikulum’un (hücrede hücre zarı ile çekirdek arasında madde taşıyan ince kanalcıklar) görevini yapamadığını gördüklerini söyledi. Fare deneylerinde, SERCA’yı artırınca tip 2 diyabette iyileşme ve karaciğer yağlanmasında azalma gördüklerini belirten Özcan, “Bu çalışmayla, tip 2 diyabetin gelişiminde rol oynadığı önceden hiçbir şekilde bilinmeyen bir protein olan SERCA’nin ciddi işlevini göstermiş olduk” dedi.
hürriyet dünya

1/02/2011

obez olanlarda kilo almadan salam sosis yiyebilecek

    1/02/2011 07:05:00 ÖS   Yorum yok
salam sosis yiyebilecek

SÜ Ziraat Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Karakaya, ileri işlenmiş et ürünlerinin daha kaliteli ve sağlıklı hale getirilmesi için fonksiyonel özelliklerini artırmak amacıyla bir çalışma başlattıklarını belirtti.


Yaklaşık 1 yıl süren araştırmalarında ekonomik değeri olmayan ayçiçeği bitkisinin tablasındaki beyaz lifsi yapı üzerinde çalıştıklarını ifade eden Karakaya, kurutularak toz formuna dönüştürdükleri bu lifsi bileşenleri, salam sosis gibi et ürünlerinin formülasyonuna laboratuvar ortamında yüzde 1-1,5 oranında karıştırarak çeşitli çalışmalar yaptıklarını bildirdi.

Prof. Dr. Karakaya, lifsi maddelerin daha fazla su absorbe ettiklerini ve tokluk hissi verdiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:
''Bu çalışmalar sonucunda ayçiçeği tablası tozunun özellikle salam, sosis gibi çeşitli et ürünlerinde kullanılmasının hem ürün kalitesi açısından pozitif yönde etkisi olabileceğini, hem de bu tip ürünlerin fonksiyonel özelliklerini artırma açısından bazı faydaları olabileceğini belirledik. Salam ve sosis formülasyonlarına ilave edilen lifsi bileşenler sayesinde ürün, açlığın uzun süre hissedilmemesini sağlayarak bireylerin aşırı kilo almalarının önüne geçebilmesine de katkıda bulunabilir. Bu tip ürünlerin formülasyonuna ilave edilecek lifsi bileşenler, daha fazla su absorbe edebildikleri için dışkının daha bol ve sulu olmasını sağlayarak kabızlık sorununun önlenmesine de kısmen katkı sağlayabilecektir. Metabolik faaliyetlerin daha düzenli gerçekleşmesine de katkı sağlayabilir.''

12/28/2010

obez olan hamile kadınların bebeklerinde obez olma riski yüksek

    12/28/2010 08:38:00 ÖS   Yorum yok

Etlik Zübeyde Hanım Kadın Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesinde düzenlenen toplantıda, anne adaylarına obezitenin gebelik ve bebek üzerindeki etkileriyle ilgili bilgi verildi.

bebeklerinde obez olma

Toplantıda, gebelikte obeziteden kaynaklanan sağlık problemleriyle ilgili uyarılarda bulunan Opr. Dr. Tuğba Ensari, obezitenin gebelikteki en önemli risklerden birisi olduğunu söyleyerek, ''Son 10 yılda annelerde obezite 10 kat arttı. Obez anne adaylarının sağlık harcamaları diğer anne adaylarına göre 16 kat fazla. Obez anneden ise obez bebek doğuyor'' dedi.

12/16/2010

daha uzun yaşamak daha fazla hastalıkla mücadele demek

    12/16/2010 09:35:00 ÖS   Yorum yok
daha fazla hastalıkla mücadele

Daily Mail gazetesindeki bir habere göre, uzun ömrün, hastalıklarla daha uzun yıllar mücadele içinde yaşamak anlamına gelebileceğini belirten araştırmacılar, günümüzde doğanların 30 yıl önce doğanlara oranla, hayatlarının fazladan bir yılını hastalıklı veya sakat geçireceğini bildirdi.


Araştırmaya göre, 2007'de doğan kadınlar hayatlarının 17,1 yılını 1981'de doğanlarsa 16 yılını engelli bir durumda geçirecekler.

12/15/2010

türkiyede obezite sorunu sigaradan daha tehlikeli

    12/15/2010 10:48:00 ÖS   Yorum yok
sigaradan daha tehlikeli

Türkiye’deki en büyük sağlık sorununun şişmanlık ve hareketsizlik olduğunu belirten Sağlık Bakanı Recep Akdağ, diyabet, kalp, damar hastalıkları, bazı kanserler, kronik akciğer hastalıkları, inme, eklem sorunları ve daha çok sayıda sorunun bunlara bağlı olarak ortaya çıktığını söyledi.


Türkiye’deki şişmanlık sorununun ABD, Meksika ve İngiltere gibi ülkelere yaklaştığını söyleyen Bakan Akdağ, bu durumu önleme amacıyla iki yıl çalışarak ülke programı hazırladıklarını belirtti.
© 2014 deva arayanlar . Designed by Bloggertheme9
Proudly Powered by Blogger .