-->
kanser etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kanser etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11/26/2012

dünya tıp literatürüne geçen doğuştan karaciğer kanseri ikizlere organ nakli

    11/26/2012 10:21:00 ÖS   Yorum yok



umutlarını kaybetmişlerdi tek yumurta ikizleri dünyaya geldiklerinde aileyi sevince boğmuştu ama 5 ay sonra doktorların koyduğu teşhis tek kelimeyle kabustu.

mehmet ve rabia fırat çiftinin ikiz bebekleri olacaktı hamilelik süresince yapılan kontrollerde her şey normaldi ikiz kardeşler dünyaya geldi son derece sağlıklı görünen iki kız kardeşten ecrin 5 aylıkken rahatsızlandı küçük kızı hemen doktora götürdüler teşhis kanserdi doktorlar ameliyatı göze alamıyordu istanbula sevk edilen aile profesör doktor münci kalayoğlu ve profesör doktor koray acarlı'ya emanet edildi karaciğerin çeşitli yerlerine sıçramış bu tümörü aynı gün nakil yaparak temizlemeyi planladılar tek yumurta ikizi olduğu için aynı anda nakil yapılması gerekiyordu 10 saat süren operasyonun ardından onlar için mucize gerçekleşti

11/02/2012

kanserin sebebi hastanın kendisi olumsuz düşünce sürekli mutsuzluk

    11/02/2012 06:44:00 ÖS   Yorum yok



kanserin sebebi hastanın kendisi olumsuz düşünce sürekli mutsuzluk hali öfke kontrolü yapamamak sağlıklı hücreyi kanserli hücreye dönüştürüyor.

peki hangi olumsuz duygu hangi kansere zemin hazırlıyor kanserden korunmak için sürekli mutlumu olmak gerekiyor

10/14/2012

Kanser olan eşine destek için saçını kazıtınca kendisininde kanser olduğunu öğrendi

    10/14/2012 12:59:00 ÖS   Yorum yok

Bud Stringer, meme kanseri olan eşine kemoterapi sürecinde destek olmak için saçını kazıttı. Saçlarının gitmesiyle başının üzerinde siyah bir leke ortaya çıkan Stringer, yaptırdığı testler sonucunda ‘melanoma’ adıyla anılan bir tip cilt kanserine yakalandığını öğrendi.

Bir bozuk paranın yarısı büyüklüğündeki tümör bulunduğunda boyun lenf bezlerine sıçramak üzereydi.

Moffitt Kanser Merkezi’nden Doktor Vernon Sondak, “Bud eşini desteklemek için saçlarını kazıtmasaydı, lekeyi fark etmesi uzun zaman alacaktı” açıklamasını yaptı.

Daily Mail’in haberine göre, Stringer’ın eşi Dolly’e Nisan ayında meme kanseri teşhisi konmuştu. Kemoterapi tedavisine başlayan Dolly’e yakında eşi de katılacak.

İki çocuk sahibi 20 yıllık evli çift kansere karşı birlikte savaşıyor. Yakınları çiftin duruma pozitif baktığını ve en kısa sürede sağlıklarına kavuşacağını belirtti. cumhuriyet

10/01/2012

anne babalar çocuğunuz elbise düğmesini ağzına götürüyorsa kanser riskiyle karşı karşıya

    10/01/2012 08:32:00 ÖS   Yorum yok



uzmanlar uyarıyor tıpkı kumaşta olduğu gibi düğme,fermuar,tela gibi bazı tekstil malzemeleride alerji ve kanser tehlikesi taşıyor.

çocuklarının yediklerine içtiklerine dikkat eden anne babalar bu tehlikenin farkında değil ancak kumaşın dikildiği iplikten düğmesine kadar tüm aksesuarların yapımında kullanılan malzeme önemli

120 derecenin üzerinde pişirilen yiyecekler kanser yapıyor

    10/01/2012 02:48:00 ÖS   Yorum yok



120 derecenin üzerinde pişen yiyecekler kanser yapıyor iddianın hedefinde unlu ve nişastalı ürünler var yani soframıza her öğün gelen ekmek gibi.

düşük ısıda yavaş yavaş pişiyor bu yüzden trabzon ekmeği en sağlıklısı ekmeğin pişme derecesi standartların çok üstünde trabzon ve köy ekmekleri pişirme yöntemiyle diğer ekmeklere fark atıyor.

9/20/2012

genetiği değiştirlmiş mısırla GDO'lu beslenen farelerin yüzde 80'i kanserden öldü

    9/20/2012 02:19:00 ÖS   Yorum yok

genetiği ile oynanmış mısır fareleri kanser etti fransız bilim adamlarının iki yıl süren araştırmaları genetiği değiştirilmiş yani GDO'lu mısırla beslenen farelerin daha sık kansere yakalandığı ve daha genç öldüğünü ortaya koydu.

fareler kanser oldu

araştırmalarda dişi farelerin yüzde 80'ninde meme tümörü geliştirirken erkek farelerin çoğunluğu ise karaciğer, deri kanseri ve böbrek rahatsızlıkları sonucu hastalanarak öldü çalışmada GDO'lu ürün üretimi ve pazarlanmasında başı çeken amerikan şirketlerinden birinin ürünü kullanıldı genetiği ile oynanmamasına rağmen tarım ilacı katılmış farelerde de benzer etkiler gözlendi araştırma sonuçları fransız hükümetini harekete geçirdi fransa avrupa birliğine genetiği değiştirilmiş her türlü gıdanın yasaklanması talebiyle başvurmaya hazırlanıyor

9/19/2012

kanseri yenmek için karadeniz'de kokulu kara üzüm yetiştirilecek

    9/19/2012 01:32:00 ÖS   Yorum yok

Samsun 19 Mayıs Üniversitesi, Karadeniz'de kanserin önlenmesi ve sağlıklı nesillerin yetişmesi için kokulu kara üzüm bağcılığının geliştirilmesi için bir çalışma başlattı.



kokulu kara üzüm bağcılığı Kara üzümün antimutagen ve antikanserojen özelliklerinden dolayı Karadeniz Bölgesi'nde bağcılığının geliştirilmesini sağlamaya yönelik yürütülen proje, aynı zamanda

TÜBİTAK tarafından da destekleniyor.

Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Çelik, kokulu kara üzümün sağlık açısından bilinenden çok daha fazla faydasının bulunduğunu, özellikle bağışıklık sistemini kuvvetlendirdiğini söyledi.
Türkiye ve Amerika'nın önde gelen en kaliteli kokulu kara üzüm çeşitlerini topladıklarını ve 61 çeşidi araştırma sahasında çoğaltarak bölgeye uygun çeşidi belirlediklerini anlatan Çelik, bir salkım kara üzüm veya buna eş değer kurutulmuş kara üzüm, vücudu ve beyin hücrelerini zindeleştirdiğini ifade etti.
Bir kilo kara üzümün bin 150 gram süt, 390 gram et, 300 gram ekmek ve bin 200 gram patatese eşdeğer olduğunu dile getiren Çelik, üzümün içeriğindeki maddeler nedeniyle bayanlar için en ideal rejim menüsü olduğunu belirtti.
Prof. Dr. Çelik, projenin, lösemi ve lenfoma tedavisinde kemoterapinin etkisinin artırılması ya da yan etkilerinin azaltılması için resveratrol kullanılabilmesi yolunda bir çalışmayı kapsadığını, proje bedelinin 90 bin lira olduğunu sözlerine ekledi.

6/19/2012

günde 7 bardaktan fazla çay içenlere prostat kanseri uyarısı

    6/19/2012 11:19:00 ÖS   Yorum yok

Yeni bir araştırmaya göre aşırı miktarda çay içen erkeklerin prostat kanserine yakalanma riski artıyor olabilir.

prostat kanseri uyarısı

Glasgow Üniversitesi araştırma ekibi, 37 yıllık bir süre boyunca 6 bini aşkın erkek deneğin sağlık durumunu izledi.

Araştırmacılar, günde yedi bardaktan daha fazla çay içen erkeklerde prostat kanserine, hiç içmeyen ya da az çay içenlere kıyasla, yüzde 50 daha fazla rastlandığını söylüyor.

Ancak doktorların dikkat çektiği bir bilinmez var: Kansere çayın mı neden olduğu, ya da bu erkeklerin daha uzun yaşadıkları için mi kanser olduğu açıklık kazanmadı.


Glasgow ekibi, İskoçya'da erkeklerde en sık rastlanan kanserin prostat olduğunu ve 2000-2010 yılları arasında prostat kanseri teşhislerinde yüzde 7'nin üzerinde artış gözlendiğini belirtiyor.
Uzun ömür

1970 yılında başlanan araştırma çerçevesinde İskoçya'da yaşları 21 ila 75 arasında değişen toplam 6016 gönüllü denekten veriler toplandı.

Sağlık taramasından geçen erkekler, gündelik hayatta tükettikleri çay ve kahve miktarı, sigara içme alışkanlıkları ve alkol kullanımı gibi konularda sorular yanıtladı.

Katılımcıların yüzde 25'ten biraz daha azı, çok çay içen grubu oluşturuyor. 37 yıllık süre boyunca bu grubun yüzde 6,4'ünde prostat kanseri tespit edildi.

Araştırmanın başkanı Doktor Kaşif Şefik, ''Çayın bir risk faktörü olup olmadığından emin değiliz. Çay içenler genelde daha sağlıklı oluyorsa, daha uzun yaşadıkları için prostat kanserinin daha sık görüldüğü grubu oluşturuyor olabilirler.'' diyor.

Doktor Şefik, çok çay içenlerin aynı zamanda daha az kilolu, daha az alkol kullanan ve daha sağlıklı kolesterol seviyesine sahip grup olarak dikkat çektiğini vurguluyor.

Ancak Glasgow Üniversitesi araştırma ekibi, bu faktörleri göz önünde buludurdukları zaman dahi prostat kanseri ve çok çay içimi arasında bir bağ kurulabildiğini söylüyorlar. bbc türkçe

5/21/2012

uykuda nefes alma zorluğu çekenler sorun yaşamayanlara göre beş kat kanser riski taşıyor

    5/21/2012 04:00:00 ÖS   Yorum yok

Daily Telegraph'ta yer alan bir habere göre kimi bilim çevreleri, kandaki oksijen seviyesinin düşük olmasının habis tümör ve bu tümörleri besleyen damarların gelişimini tetikleyebileceğini söylüyor.

kanser riski taşıyor

Bu çevrelere göre gelecekte doktorlar, horlama sorununu çözerek kanserli hücre gelişimini de önleyebilir.

Veriler, ABD'de 1500'ü aşkın deneğin katılımıyla 22 yılı kapsayan bir araştırmaya dayanıyor.

Bu kişilerde söz konusu dönemde kanser oranlarını inceleyen bilim adamlarına göre, uykuda ağır ağır nefes güçlüğü yaşayan kişiler, hiçbir sorun yaşamayanların yaklaşık beş katı oranda kanser riski taşıyor.

Bu tür nefes alma güçlükleri arasında en yaygın olanı, uyku apnesi.


Uzmanlar, yine de bu alanda daha fazla araştırma yapılmasının gerekli olduğunun altını çiziyor.
Çocuklarda uyku sorunları

Amerikan Araştırma Dergisi Pediatrics'te Mart ayında yayımlanan başka bir araştırma da horlama veya diğer uykuda nefes alma problemleri olan çocukların davranış sorunları yaşama riskinin arttığını göstermişti.

Araştırmacılara göre, uyku apnesi ve horlama gibi sağlık sorunları olan çocukların ileri yaşlarda hiperaktif olma olasılıkları daha yüksek.


İngiltere'de yaşayan 11 bin çocuk üzerinde yapılan araştırma heyetinin başkanı Karen Bonuck uyku problemlerinin çocukların beyin gelişimlerine zararlı olabileceğini açıkladı.

Bir tahmine göre, her on çocuktan biri düzenli olarak horluyor ve çocukların yüzde 2 ila yüzde 4'ü uyku apnesinden muzdarip.

Bu da uykularının bölünmesine ve nefes alma sorunları yaşamalarına neden oluyor.

Bu rahatsızlıklara sıklıkla bademcik ve geniz etinden kaynaklanan sorunlar yol açıyor. bbc türkçe

5/10/2012

kansere neden olabilecek dört enfeksiyon tipi tespit edildi

    5/10/2012 05:38:00 ÖS   Yorum yok

184 ülkede görülen 27 kanser tipi üzerinde yapılan araştırma sonucunda kansere neden olabilecek dört enfeksiyon tipi tespit edildi.

dört enfeksiyon tipi

Araştırmaya göre Papillom virüsü, Helicobacter pylori ve Hepatit B ve C virüsleri her yıl 1.9 milyon kişinin karaciğer, rahim ve bağırsak kanserine yakalanmasına neden oluyor.

Araştırmayı gerçekleştiren Fransız Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı bu enfeksiyonların neden olduğu kanser vakalarının önlenmesi ve kanserin tedavi edilebilir bir hastalık olarak algılanması için çalışmalar yapılması gerektiğini söyledi.
'Önlenebilir'

Enfeksiyona bağlı kanser vakaları gelişmekte olan ülkelerde üç kat daha sık görülüyor.


Doğu Asya'da bu tip kanserlerin oranı %22.9 olarak tespit edilirken, İngiltere'de bu oran %7.4'te kalıyor.

Vakaların üçte biri 50 yaşından genç kişilerde kendini gösteriyor.


Kadınlar arasında enfeksiyon kaynaklı kanserlerin yarısını rahim kanseri vakaları oluşturuyor.

Erkeklerde görülen enfeksiyon kaynaklı kanserler ise karaciğer ve mide kanserleri.

Araştırmayı yöneten Dr. Catherine de Martel ve Dr. Martyn Plummer ''Bazı virüs, bakteri ve parazitlerin neden olduğu enfeksiyonlar kanser vakalarının en önemli nedenlerinden ve bu vakalar kolayca önlenebilir'' diyorlar.

Bilim adamları ''Zaten bilinen kamu sağlığı methodları ile enfeksiyonların ilerlemesinin engellenmesi, aşı programlarının uygulanması, anti mikrobik tedaviler gelecekte kanser vakalarının gözle görülür oranda azalmasını sağlayabilir'' diyor.

Rahim kanserine neden olduğu bilinen papilloma virüsüne karşı geliştirilmiş bir aşı mevcut.

Karaciğer kanserine neden olan Hepatit B virüsünün de aşısı var.

Uzmanlar ayrıca Helicobacter pylori enfeksiyonlarının antibiyotiklerle tedavi edilmesi durumunda mide kanseri vakalarının da azalacağı inancında.bbc türkçe

5/07/2012

hintsafranı'nda bulunan kurkumin bağırsak kanseri tedavisinde kullanılacak

    5/07/2012 02:01:00 ÖS   Yorum yok

Köri yapımında kullanılan hintsafranı adlı baharatta bulunan kurkumin adlı kimyasal daha önce de başka faydaları nedeniyle gündeme gelmişti.

bağırsak kanseri tedavisinde

Araştırmalar şimdiden kimyasalın laboratuvarda geliştirilmiş kanser hücrelerini ortadan kaldırabildiğini gösterdi.

Ayrıca kurkuminin bunama ve felç hastalarına da iyi geldiği biliniyor.

Şimdi, İngiltere'nin Leicester kentindeki hastanelerde kurkuminin kemoterapi ile birlikte yarattığı etkiler test ediliyor.

İngiltere'de her yıl 40 bin kişiye bağırsak kanseri teşhisi konuluyor.

Kanserin bağırsaktan vücudun öteki organlarına sıçraması durumunda hastalara üç farklı kemoterapi ilacı bir arada veriliyor, ancak vakaların yarısında ilaçlar etkili olmuyor.

Leicester Royal Infırmary ve Leicester General Hospital'da gerçekleştirilecek deneyde hastalara kemoterapi tedavisine başlamadan yedi gün önce kurkumin tabletleri verilecek ve kimyasalın hastalığın gelişimindeki etkisi ölçülecek.

'Tedavi etmesi zor'


Araştırmayı yürüten Prof William Steward, hayvanlarda yapılan testlerde kurkumin ile kemoterapinin bir arada uygulandığı deneklerin tedaviye çok daha olumlu yanıt verdiğini gördüklerini söyledi.

Steward ''Bağırsak kanseri vücuda bir kez yayıldımı tedavisi çok zor çünkü kemoterapinin yan etkileri hastaların uzun süre ilaçları almasına imkan vermiyor. Kurkumin'in kanser hücrelerinin kemoterapi ilaçlarına karşı olan hassasiyetini artırıyor oluşu önemli çünkü bu sayede daha düşük dozda kemoterapi ile hastaları daha uzun süre tedavi etmek mümkün olabilecek'' dedi.

Steward sözlerine ''Bu araştırma henüz başlangıç aşamasında ancak kanser tedavisinde bitkileri kullanmak çok umut vadeden bir tedavi. Bu sayede gelecekte etkili ilaçlar yaratmayı planlıyoruz'' diye devam etti.

Cancer Resarch UK'den Joanna Reynolds "Böyle bir klinik deneme yaparak kurkuminin faydaları hakkında daha fazla bilgi edinmiş olacağız. Ayrıca bu yeni tedavi yönteminin hastalarda yan etkilere neden olup olmadığını da görebileceğiz'' dedi.bbc türkçe

4/12/2012

bu hastalık insanların kanser hastası olmasını önlüyor

    4/12/2012 07:06:00 ÖS   Yorum yok

İsveç'te yapılan bir araştırma, genetik bir nörolojik hastalık olan Huntington hastalığına sahip kişilerin kansere yakalanma riskinin normalden daha düşük olduğunu ortaya koydu.

kanser olmayı önlüyor

40 yıla yakın süredir tutulan tıbbi kayıtlar Huntington hastalarında tümör görülme olasılığının normalden yarı yarıya daha az olduğunu ortaya koydu.

Araştırma sonuçlarına göre Huntington hastalarının kansere yakalanma riski normalden %53 daha az.


Araştırma sonuçlarını Lancet Onkoloji dergisinde yayınlayan bilim adamları hastaların kansere karşı sahip oldukları korumanın nedeninin henüz belirlenemediğini söyledi.

Cancer Research UK, araştırmanın sonuçlarının kanseri yenmek için yeni bir rota ortaya koyduğunu söyledi.

Lund Üniveristesi'nden bilim adamları 1969 - 2008 yılları arasında İsveç'te tutulmuş hastane kayıtlarını inceledi.

Kayıtlarda 1510 Huntington hastası bulundu.

Araştırmada bu hastalardan sadece 91'inin kansere yakalandığı görüldü.

nörolojik genetik bozukluktur
Huntington hastasının beyin taraması


Huntington hastalığı nörolojik bir genetik bozukluktur.


Genellikle belirtileri 30'lu yaşlarda görülmeye başlanır.

Hastalık hem mental hem de fiziksel problemlere neden olur.

İleri safhalarda hasta hareketlerini kontrol etme kabiliyetini kaybeder ve bunama gözlemlenir.

Ebeveynlerinden biri Huntington hastalığına sahip bir çocuğun hastalığa yakalanma riski %50'dir.

Hastalığın kesin bir tedavisi bulunmamaktadır.

Bu normal istatistiklerden %53 daha düşük bir orana işaret ediyor.

Huntington hastalığı, polyglutamin hastalıkları adı verilen bir hastalık grubundan.

Diğer polyglutamin hastalıkları üzerinde yapılan araştırmalar, bu hastalıkların da kanserle birlikte görülme oranının aynı derecede düşük olduğunu ortaya koydu.

Araştırmacılar ''Bu tip hastalıkların kansere karşı nasıl bir koruma sağladığı hala belirsiz. Konuda daha fazla araştırma yapılması gerekiyor'' diyor.

Lund Üniversitesi'nden Dr Jianguang Ji ''Sonuçlar ilgi çekici. Huntington'a neden olan genetik mutasyonun kansere karşı nasıl bir koruma sağladığı belirsiz ancak laboratuvarda yapılacak incelemeler bize daha çok bilgi verecektir'' dedi.

Dr Ji ''Tüm dünyadan bilim adamları kansere neden olan genetik bozuklukları bulmak için çalışıyor ve bu yeni çalışma onlara araştırmaları için yeni bir ipucu verdi'' diye konuştu.

3/06/2012

kanser belirtilerini doktora söylemeye çekindikleri için binlerce insan hayatını erken kaybediyor

    3/06/2012 09:39:00 ÖS   Yorum yok

Uzmanlar, kimi kanser belirtilerini doktorlarına söylemeye çekinen ya da bu belirtilerin varlığını reddeden binlerce kişinin hastalık erken aşamada teşhis edilemediği için hayatını kaybettiğini söylüyor.

söylemeye çekindikleri için

İngiltere'de Kanser Araştırmaları Merkezi'nin iki bin kişiyi kapsayan araştırmasına katılanların yüzde 40'ı, doktorun söyleyeceklerinden korktuğu için kimi belirtileri kontrol ettirmediğini kabul etti.

Yapılan araştırmaya katılanların dörtte üçü de doktorun boş yere zamanını alıyor olabileceği endişesiyle belirtileri bildirmediğini anlattı.


Bir çoğu da hangi belirtilerin kanser olasılığına işaret ettiğinden haberdar değil.

Uzmanlar, açıklanamayan yoğun gece terlemeleri, dört haftadan uzun süren ağrılar, vücudun herhangi bir yerinde şişkinlik ya da yumruyu genel belirtiler arasında sayıyor.

Ancak kanserde erken teşhis, hayat kurtarabiliyor, başarılı tedavi şansını artırıyor.


Profesör Peter Johnson, yaptıkları araştırmanın, 'halkın kanserin erken belirtileri konusundaki farkındalığını artırmanın ne kadar önemli olduğuna vurgu yaptığını' belirtiyor.

Johnson, "eğer hastalara erken evrede, hastalık vücuda yayılmadan kanser teşhisi konursa, tedavide de başarı elde edilebiliyor. Bu nedenle insanların kanserin erken evresine işaret eden durumların farkında olmaları önemli" diye konuştu.

Johnson, 'bir çok belirtinin sonuçta kanser olmadığının anlaşıldığını, ama böyle bir konuda kumar oynayıp erken teşhis şansının atlanılmaması gerektiğini' vurguladı.

Johnson halkın alabileceği en iyi önlemin, vücutlarındaki alışılmadık değişiklikleri doktorlarına göstermek olduğunu belirtti.

3/04/2012

kanser ilacının sahtesini türkiyede üretip amerikaya bile sattılar

    3/04/2012 03:05:00 ÖS   Yorum yok

en sonunda buda oldu kanser ilacının sahtesini türkiyede üretip amerikaya bile sattılar.



amerikaya bile sattılar
sahtekarlar kanser ilacının sahtesini üretip piyasaya sürdü amerikada yakalanan sahte kanser ilaçlarının türkiyede üretildiği ortaya çıktı

1/26/2012

kızartmada masum çıktı kızartmalarda zeytinyağı ve ayçiçek yağı kullanılırsa sorun yokmuş

    1/26/2012 09:34:00 ÖS   Yorum yok

İspanya'da yapılan bir araştırmada zeytinyağı ve ayçiçek yağında kızartıldığı sürece, kızarmış yiyeceklerin kalp için düşünüldüğü kadar kötü olmayabileceği sonucuna varıldı.

kızartmalarda zeytinyağı ayçiçek yağı

Madrid Otonom Üniversitesi'ndeki uzmanların 40 bini aşkın yetişkin üzerinde yaptığı araştırmaya göre, zeytinyağı ya da ayçiçek yağında kızartılan yiyecekler kalp hastalığı, ya da yeme alışkanlıklarına bağlı erken ölümlere yol açma riskini arttırmıyor.

Ancak, uzmanlar bu durumun hayvansal yağlar için geçerli olmadığına dikkat çekiyor.

Araştırmada, katılımcılara normal bir hafta boyunca neler yedikleri ve yiyeceklerin nasıl hazırlanıp, pişirildiğini sordu.


11 yıl süren araştırmanın başlangıcında katılımcıların hiçbirinde kalp hastalığı yoktu.

11 yılın sonunda, 606 katılımcıda kalp hastalığına rastlandı ve 1134'ü öldü.

Kalp hastalığına yakalananlar incelendiğinde de, hastalıklarla kızarmış yiyecekler arasında bir bağa rastlanmadı.

Uzmanlar da bunun kızartmalarda kullanılan yağın tipiyle ilgili olduğu sonucuna vardı.


Çalışmayla ilgili bir yazı kaleme alan Almanya'nın Regensburg Üniversitesi'nden Profesör Michael Leitzmann, "Bu araştırma, kızarmış yiyeceklerin kalp için kötü olduğu algısının, eldeki kanıtlarla desteklenmediğini gösteriyor" dedi.
Akdeniz diyeti

Düşük yağlı, bol lif içeren sebze ve meyve ve taze balık içeren Akdeniz tipi beslenme usun süredir sağlıklı kabul ediliyor.

Akdeniz tipi beslenmeyle ilgili yapılan çok sayıda araştırma, bu diyetin kanser ve kalp hastalığı riskini azalttığı sonucuna varmıştı.

İngiliz Kalp Vakfi'dan diyetisyen Victoria Taylor ise, "Bu çalışmadaki katılımcılar, zeytinyağı ve ayçiçek yağı gibi doymamış yağlar kullanıyor. Biz de tereyağı ve diğer hayvansal yağlardan vazgeçilmesini tavsiye ediyoruz" dedi.

Taylor ayrıca, "Ancak hangi yağ kullanılırsa kullanılsın, yağ oranının fazla olması daha çok kalori ve daha çok kilo alınması anlamına geliyor. Bu durum da kalp hastalığı riskini arttırıyor. Sağlıklı bir kalp için en iyisi, çok fazla sebze ve meyveyle, çok az fazla yağlı gıdanın tüketildiği dengeli bir diyet" diye de ekledi.

1/18/2012

sütten sonra şimdi de tavukta kanser riski iddiaları ortaya atıldı

    1/18/2012 09:37:00 ÖS   Yorum yok


sütten sonra şimdi de tavukta kanser riski iddiaları ortaya atıldı

uzmanlara göre gdo'lu yemlerle beslenen tavuk ve ineklerin süt ve etinde ciddi tehlike var tavukların iç organlarını bozan gdo onu yiyen insana daha çok zarar veriyor uzmanlara göre gdo'lu yemle beslenen tavuklar çabuk pişiyor piştiğinde geçmiş yıllarda oluşan jölemsi tabaka oluşmuyor oysa bu tabaka insan vücudu için oldukça yararlı doğal ortamda beslenemeyen hayvanların etini sütünü tüketmek karaciğerden böbreklere kadar pek çok organa hasar veriyor peki et süt yapısı bozulmuş homojen yoğurt zararlı peki o zaman ne yiyeceğiz hububat ve bakliyat buğday,bulgur,mercimek,nohut ve fasulyeden yapılan yemek çorba ve tatlılar öneriliyor.

1/17/2012

piyasada satılan sütlerde kansere sarılığa siroza sebep olan madde

    1/17/2012 07:37:00 ÖS   Yorum yok

büyük küçük hemen herkesin tükettiği süt tartışmanın odağında soru önergesiyle gündeme oturdu mhp'li ali ışık sordu




büyük küçük hemen herkesin tükettiği süt tartışmanın odağında soru önergesiyle gündeme oturdu mhp'li ali ışık sordu piyasada satılan sütlerde antibiyotiğe kanser sarılık ve siroza neden olan aflatoksin maddesine rastlanıyormu tarım bakanı rastlanıyor dedi

bakan eker hasta hayvanların tedavisinde antibiyotik kullanılması durumunda çok nadir olarak sütte antibiyotik kalıntısı olabileceğini ifade etti oranın yüksek olmadığının altını çizdi antibiyotik tespit edilmesi durumunda sütün imha edildiğini söyledi

12/07/2011

kanser erkeklerde sebze meyve tüketilmemesi kadınlarda obezite ile vuruyor

    12/07/2011 04:48:00 ÖS   Yorum yok

İngiltere Kanser Araştırmaları raporuna göre, erkeklerde görülen kanserin yüzde 23'ünde, kadınlarda görülen kanserin yüzde 15,6'sında başlıca neden sigara alışkanlığı.

kadınlarda obezite

Sigara ve tütün kullanımından sonra, erkeklerde en fazla kansere yol açan neden, yeterince sebze ve meyva yememeleri; kadınlardaysa şişmanlık.

British Journal of Cancer'da yayımlanan ve kanser konusundaki en kapsamlı araştırmalardan biri olarak nitelenen raporun yazarlarından Prof. Max Parkin, "Birçokları kanserin bir kader işi veya şanssızlık olduğuna ya da genetik nitelik taşıdığına inanır. Eldeki veriler gösteriyor ki, tüm kanserlerin yüzde 40 kadarı, elimizde değiştirme olanağı bulunan alışkanlıklarımızın sonucunda ortaya çıkıyor." dedi.

Kanser araştırmacılarının erkeklere tavsiyesi, "sigarayı bırakın, daha fazla sebze-meyva yiyin ve tükettiğiniz alkol miktarını azaltın!"

Kadınlara da, benzer şekilde sigarayı bırakmaları tavsiyesinde bulunuluyor ama hemen ardından "kilonuza dikkat edin!" uyarısı geliyor.


Prof. Parkin, "Erkeklerde kansere karşı koruma sağlaması bakımından sebze-meyva tüketiminin bu kadar önemli çıkmasını beklemiyorduk. Kadınlar arasında da kanser nedeni olarak şişmanlığın, alkol alışkanlığından daha öne çıkması şaşırtıcı oldu." dedi.

İngiltere'de incelemeye alınan toplam 134 bin kanser vakasında, oturulan coğrafi yer ve yapılan iş gibi unsurlar da dahil, yaşam tarzı ve çevresel koşullarla ilişkili 14 etmenin rol oynadığı belirlendi.

Kanser vakalarının 100 bini, sigara ve içki alışkanlığıyla aşırı kiloya bağlı bulundu. Her 25 kanser vakasından birinin, kişinin kimyasal maddeler ya da asbestos bulunan bir ortamda çalışmasından kaynaklandığı saptandı.
Bilinenler, bilinmeyenler

Raporda, sigara tiryakiliğiyle akciğer kanser arasında çok iyi bilinen ilişkinin yanı sıra, daha az bilinen unsurların kansere yakalanmada etkili olduğu kaydedildi. Örneğin meme kanseri tehlikesinin onda birini, kadının emzirmesi ya da alkol tüketmesi değil, aşırı şişman ya da obez olması oluşturuyor.

Yemek borusu ya da gırtlak kanserinde tehlikenin yarısı, çok az sebze-meyva yenmesinden kaynaklanıyor; alkol tüketimiyse riskin yalnızca beşte birini oluşturuyor.

Mide kanserine yakalanma tehlikesinin beşte biri, besinlerdeki fazla tuz miktarından kaynaklanıyor.


Ağız ve boğaz bölgelerinde görülen kanserler ise hemen tamamiyle kişinin yaşam tarzıyla ilişkili. Safra kesesi gibi kimi kanserlerse, genelde yaşam tarzıyla pek ilişkili değil.

Araştırmacılar bulgularını, İngiltere'de 1993-2007 yılları arasındaki vakalara ilişkin verileri kullanarak ve 2010 yılında 18 değişik kanser türünde ortaya çıkacağını tahmin ettikleri vakalara dayandırarak derledi.

Dünya Kanser Araştırmaları Vakfı'nda görevli Dr. Rachel Thompson, "Bu rapor da gayet güçlü bir şekilde gösteriyor ki, kanser tehlikesi, yaşam tarzımızla yakından ilişkili." dedi.
Uzmanlar, sağlıklı yaşamanın kansere yakalanma olasılığını tamamen ortadan kaldırmadığını, ama kişinin şansını artırabileceğini belirtiyorlar.

11/07/2011

kanser tedavisinde ışık verilince harekete geçecek bir ilaç geliştirilecek

    11/07/2011 06:19:00 ÖS   Yorum yok

Nature Medicine adlı bilim dergisinde yayımlanana araştırmada, kanserli tümörlere yapışan ve sadece belirli bir dalga boyunda ışık verildiğinde harekete geçen bir ilaç geliştirilebileceği belirtiliyor.


harekete geçecek bir ilaç
Böylece tedavinin sadece kanserli bölgeyi hedef alacağı ve etrafındaki dokulara zarar vermeyeceği söyleniyor.

Şu anda kanser tedavileri üç kategoriye ayrılıyor. Bunlar, radyasyon tedavisi, tümörün ameliyatla alınması ve kanserli hücreleri yok etmek için kullanılan ilaçlar.

Bu üç tedavi yönteminin de yan etkileri bulunuyor ve bilimadamları sadece kanserli hücreleri hedef alan tedaviler geliştirmeye çalışıyor.


Maryland'deki Ulusal Kanser Enstitüsü'deki bilimadamlarının yaptığı araştırmada, kanserli hücrelerin yüzeyindeki proteinleri hedef alan bir antikor kullanıldı.

Daha sonra antikora IR700 adı verilen bir kimyaal iliştirildi. IR700 kızılötesine yakın dalga boyundaki bir ışık vurduğunda harekete geçiyor.

Bu dalga boyundaki ışık derinin birkaç santimetre altına nüfuz edebiliyor.
'Umut vaat ediyor'

Bilimadamları bu antikor ve kimyasal bileşimini test etmek için farelerin sırtına yassı hücreli kanser tümörü yerleştirdi.


Daha sonra farelere sözkonusu ilaç verildi ve ışık tedavisi uygulandı.

Araştırma sonucu, "Tedavi edilmeyen fareye kıyasla, tedavi gören faredeki tümör önemli derecede küçüldü ve yaşam süresi büyük ölçüde uzatıldı. Bu seçici hücre imhası, normal hücrelerin gördüğü zararı minimuma indirdi" denildi.

İngiltere'deki Kanser Araştırmaları Vakfı'ndan Doktor Laura McCallum araştırmanın umut vaat ettiğini söyledi.

Ancak McCallum, araştırmanın şu anda sadece fareler üzerinde yapıldığını vurguladı ve bu yöntemin insanlarda da sonuç vereceğini söylemek için çok erken olduğunu kaydetti.

10/27/2011

yapay döllenme ile tüp bebek sahibi olan kadınlarda yumurtalık tümörü riski

    10/27/2011 08:11:00 ÖS   Yorum yok

Araştırmaya göre, yumurta sayısını artırmak için ilaç alan kadınlarda kansere dönüşebilecek yumurtalık tümörü oluşması riski en az üç kat fazla.


kadınlarda yumurtalık tümörü
Ama uzmanlar, kesin riskin çok düşük olduğunu vurguluyor. Bir kanser vakfı, Human Reproduction adlı dergide yayımlanan araştırmanın çok az sayıda kişiyi kapsaması yüzünden sonuçların kesin sayılamayacğını belirtti.

Araştırma kapsamında 1980 ve 90'lı yıllarda Hollanda'daki tüp bebek kliniklerine giden toplam 25 bin kadının sonraki sağlık durumları incelendi.

Bu inceleme sonunda düşünülenden daha fazla sayıda kadında yumurtalık tümörü görüldü.


En fazla artış, bazen kansere dönüşebilen, selim ve habis arası özellikler gösteren yumurtalık tümöründe tespit edildi.

Bu tümör diğerlerinden daha az agresif olmasına karşın, ameliyat gerektiriyor. Tümör, her bin kadından birinde görülüyor. Fakat araştırmaya göre, yapay döllenmeyle çocuk sahibi olan kadınlarda bu oran binde 3,5.

Araştırma sonucunda diğer tümör türlerinde de küçük bir artış görüldü.'Risk abartılmamalı'


Uzmanlar suni döllenme yaptıran kadınlarda ortalama olarak, yumurtalık kanserine yakalanma oranının iki kat fazla olduğunu söylüyor.

Araştırma başkanlık eden uzmanlardan Prof. Flora van Leeuwen, BBC'ye yaptığı açıklamada, "Bu tümörlerin oluşması açısından kesin risk oranı çok düşük. Ama ameliyat gerektiren habis 'borderline tümörü' riskinde artış var. Kadınlar, bu risk konusunda bilgilendirilmeli. Ama risk, çok da abartılmamalı." dedi.

Araştırmanın bir diğer yazarı Prof. Curt Burger da, "Verilmesi gereken başlıca mesaj, IVF tedavisi görmüş kadınların paniğe kapılmaması gerektiği. Bu kişilerde yumurtalık kanseri olayları son derece düşük." dedi.
© 2014 deva arayanlar . Designed by Bloggertheme9
Proudly Powered by Blogger .