-->
ilaç haberleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ilaç haberleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2/18/2012

tıp dünyasından ilaçlarını içmeyi unutanlar için hayat kurtaracak buluş

    2/18/2012 07:25:00 ÖS   Yorum yok

ABD’de bilim insanları, gelecekte ilaç kullanımını tamamen değiştirecek çığır açıcı bir deneye imza attı.

hayat kurtaracak buluş

Massachusetts Institute of Technology (MIT), Harvard Üniversitesi ve Cleveland Western Reserve University tarafından gerçekleştirilen çalışmada, kadın deneklerin derilerinin altına, implantasyon yöntemiyle bir çip yerleştirildi. Çipin içinde bulunduğu cihaza aynı zamanda, osteoporoz hastalığından muzdarip deneklerin kullanmaları gereken ilaçtan konuldu.

12 ay kullandılar


Kablosuz olarak uzaktan kumanda edilebilen ve MicroCHIPS adlı firma tarafından üretilen çipe daha sonra, belirli aralıklarla belirli dozajda ilacı, hastanın kanına karıştırma komutu verildi. 12 ay boyunca gerçekleştirilen deney sonunda, hastaların, konvansiyonel yöntemlerle aynı ilacı kullanmaları durumunda sağlayacakları düzelmeye denk bir iyileşme olduğu tespit edildi.

Sıra uzaktan tedavide


DOKTORLAR, bu yeni tedavi yönteminin yaygın şekilde kullanılmasının erken olduğunu belirtiyor. İlk deneylerde kullanılan çipler, hastaya yalnızca birkaç santimetre uzaklıktan kontrol edilebiliyor. Şimdi amaç, cihazı geliştirmek ve “tele-ilaç” adı verilen, hastanın uzaktan tedavi edilmesine yarayan bu yöntemin geliştirilip resmen uygulamaya sokulmasını sağlamak.

Çipin içinde bir eczane

1- Çok hazneli bir ilaç yayma çipi derinin altına yerleştirildi.
2- Hazneler, platin ve titanyumdan yapılma bir zarla kapatıldı.
3- İstendiğinde ya da programlandığında, bu zar elektrik akımıyla eritiliyor ve ilaç kana karışıyor.

12/05/2011

sosyal güvenlik kurumu ilaçta iskontoyu yüzde 8 arttırdı eczaneleri zora soktu

    12/05/2011 03:32:00 ÖS   Yorum yok

Sosyal Güvenlik Kurumu, bir süre önce ilaçtaki global bütçe uygulaması kapsamında, tebliğ yayınlayarak, iskonto oranlarını yüzde 8 artırdı.

eczaneleri zora soktu

Bu uygulama ile ilaç fiyatlarında indirime gidilirken, iskonto öncesi fiyat ile yeni fiyat arasında oluşan fark, eczaneleri zora soktu. İlaç firmaları da arada oluşan fiyat farkını karşılamayacağını bildiren bir yazı gönderdi. Bazı eczaneler yasal olmamasına rağmen aradaki farkı vatandaştan almaya kalkınca, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik devreye girdi. 

Eczaneler iskonto nedeniyle 120 milyon lira zarara uğradıklarını ve bu zararın karşılanmasını istedi. 


Yaşanan kriz nedeniyle Meclis’teki eczacı kökenli milletvekilleri devreye girdi. Eczacı milletvekilleri Çelik’e, ilaç firmalarının eczanelere iskontolu ilaç faturası kesmediği sürece bu zararın artacağına dikkat çektiler. Çelik de önümüzde günlerde ilaç sanayicileri ile bir araya geleceğini, gerekirse tarafları biri masada buluşturacağını söyledi.

11/23/2011

ağrı kesici parasetamol gün aşırı kullanımda yavaş yavaş öldürüyor

    11/23/2011 10:00:00 ÖS   Yorum yok

Uzmanlar, yaygın biçimde kullanılan ağrı kesici parasetamolün uzun süre gün aşırı kullanımının tehlikelerine dikkat çekti.

gün aşırı kullanım
İskoçya'nın Edinburgh Üniversitesi doktorları, uzun vadede devamlı alınan parasetamolün aşırı doz etkisi yaparak ölüme yol açabildiğini söylüyor.

Üniversitenin araştırma ekibi, Edinburgh'daki hastanelerden birinde son zamanlarda bu duruma işaret eden 150'yi aşkın vaka tespit edildiğini açıkladı.

Dr. Kenneth Simpson, ''Bu kişiler intihar etmek amacıyla bir anda çok miktarda parasetamol almış kişiler değiller, ama az miktarda sürekli bu ilaçtan aldıkları için zaman içinde vücutlarına verdikleri hasar, aşırı dozun öldürücü etkilerine benziyor.'' dedi.

Doktorlar, yavaş ilerleyen aşırı doz vakalarını tespit etmenin zorluğua işaret ediyor.


Araştırma kapsamında, 1992-2008 yılları arasında Edinburgh Royal Infirmary hastanesine, parasetamolün neden olduğu karaciğer yetmezliğiyle kabul edilen 663 hastanın durumu incelendi.

Doktorlar, bu kişilerden 161'inin genellikle baş ya da mide ağrısı için sürekli parasetamole başvuran ve karaciğerlerine verdikleri zarar zaman içinde biriken hastalar olduğunu belirtiyor.

Aşırı dozda parasetamol beyne, böbreklere ve solunuma da zarar verebiliyor.


Dr. Simpson, tek bir seferde intihar amaçlı parasetamol alanlara kıyasla, yavaş yavaş biriken aşırı dozdan hastalanan kişileri kurtarmanın daha zor olduğunu söylüyor.

11/03/2011

aşırı dozda kullanılan ağrı kesicilerin sebep olduğu ölümler uyuşturuculardan daha fazla

    11/03/2011 08:44:00 ÖS   Yorum yok

Amerika Birleşik Devletleri'nde aşırı dozda ağrı kesici alınmasından kaynaklanan ölümlerin sayısının, eroin ve kokain kullanımıyla bağlantılı ölümlerin toplamından daha fazla olduğu açıklandı.


kronik ağrıları dindirmek
Hastalık Kontrol ve Koruma Merkezi'nin yayımladığı raporda, reçeteyle alınan ağrı kesicilerle ilgili suistimalin salgın boyutuna ulaştığı belirtiliyor.

Uyuşturucu etkisi olan ağrı kesiciler, kronik ağrıları dindirmek için reçete ediliyor ancak bu ilaçların yüksek derecede bağımlılık yaptığına dikkat çekiliyor.

Rapora göre son 10 yıl içinde uyuşturucu etkisi olan ağrı kesicilerden kaynaklanan ölümlerin oranı üç kattan fazla arttı.

Günde ortalama 40 kişinin bu şekilde öldüğü kaydediliyor.


Geçen yıl Amerika Birleşik Devletleri çapında yapılan bir araştırma 12 yaşın üstündeki her 20 Amerikalıdan birinin tıbbi amaçlar dışında ağrı kesici kullandığını ortaya koymuştu.

Madde bağımlılığı uzmanlarından Pamela Hyde, ülkede her gün 5500 kişinin reçeteyle yazılan ağrı kesicileri yanlış kullanmaya başladığını söyledi.

1999'dan bu yana ABD'de ilaçların satışı yüzde 300 oranında arttı. 

10/30/2011

tıbbi ilaçların reklamı yasak ama bitkisel ilaçlarda böyle bir sınırlama yok

    10/30/2011 03:15:00 ÖS   Yorum yok

Türk Kardiyoloji Derneği (TKD) tarafından “Kalbiniz Kıtaların Buluştuğu Yerde Atsın” sloganıyla 27-30 Ekim tarihleri arasında İstanbul Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen “27. Ulusal Kardiyoloji Kongresi” dün başladı.


bitkisel ilaçlarda
Ortadoğu’dan Balkanlar’a dek dünyanın çeşitli ülkelerinden 5 bine yakın katılımcının beklendiği kongrede, kalp sağlığı alanında yeni teknolojiler ve son tedavi yöntemleri ele alınacak. Kongrede konuşan Prof. Dr. Oktay Ergene, bitkisel ilaçların kullanımının, basın yoluyla kamuoyuna duyurulmasının yanı sıra, sözde hekimler ve sözde eczacılar tarafından da yaygın hale getirilmeye çalışıldığını belirterek bitkisel kökenli bazı maddelerin bir ilaçmış gibi ulusal ve lokal yayın yapan bazı televizyon kuruluşlarında, bazı internet sitelerinde pazarlandığını ve satışının yapıldığını söyledi.

Ergene, “Hastalar, modern tıbbın önerdiği ilaçları tamamen bırakmayı tercih edebiliyor ve yaşam kalitelerinde azalmalar meydana geliyor. Bu konuyla ilgili bizim bilgimize ulaşan, ancak iki olgu var. Ama sayının daha fazla olduğunu düşünüyoruz. Tıbbi ilaçların reklamının yapılması yasak, ama buna karşılık, hiçbir kanıtı olmayan geleneksel ilaçların veya bitkisel katkı maddeleri olan bu tür maddeler için sözde sağlık programları adı altında reklamlar ve satışlar yapılıyor. Haksız gelir elde ediliyor. Türk milletinin kalp-damar sağlığıyla ciddi şekilde oynanıyor. Bu tür tedavileri kullandığını iddia eden bitkisel sözde şifacılar hakkında suç duyurusunda bulunuyoruz” dedi.

9/07/2011

hamileliğin ilk dönemlerinde kullanılan ağrı kesiciler düşük riskini iki kat arttırıyor

    9/07/2011 10:18:00 ÖS   Yorum yok

Canadian Medical Association Journal tarafından yayımlanan araştırma, hamileliğin ilk aylarında etken maddesi "ibuprofen" ve "naproksen" olan ağrı kesicileri kullanan kadınlarda düşük yapma riskinin, kullanmayanlara oranla iki kattan fazla olduğunu ortaya koydu.

ağrı kesiciler düşük riskiKanada'nın Quebec eyaletinde yaşayan 52 binden fazla hamile kadın arasında yapılan araştırmada, hamile kaldıktan sonra steroid olmayan antiinflamatuvar ilaç (NSAID) kullanan kadınlarda düşük yapma riskinin yükseldiği belirlendi.

İçeriğinde "ibuprofen", "naproksen" ya da kemik ve eklem iltihabı tedavisinde kullanılan "celecoxib" bulunan Aspirin dışındaki steroid olmayan antiinflamatuvar ilaçları inceleyen araştırmacılar, söz konusu ilaçların hamilelik sırasında kullanımının düşük yapma riskini 2,4 kat artırdığını belirledi.

Montreal Üniversitesi CHU Sainte-Justine Araştırma Merkezi'nden Anick Berard, araştırmayla ilgili yaptığı değerlendirmede, steroid olmayan antiinflamatuvar ilaç kullanımının düşük riskiyle yüzde 100 ilişkilendirilemeyeceğini, ancak bu tür ilaçların düşükle sonuçlanabilecek farmakolojik etkiler yaratmasının kuvvetle muhtemel olduğunu bildirdi.

Berard, hamileliğin ilk dönemlerinde ana rahminde bulunan prostaglandin hormonuna benzer maddelerin seviyesinde düşüş yaşandığını ve steroid olmayan antiinflamatuvar ilaçların prostaglandin oluşumunu etkilediğinin bilindiğini belirterek, bu ilaçların kullanımının söz konusu dönemlerdeki normal prostaglandin değişimlerine müdahale ederek düşük riskine yol açabileceğini kaydetti.

Berard, baş ağrısı ve benzeri kısa süreli rahatsızlıklar yaşayan hamile kadınların, etken maddesi "parasetamol" olan ilaçları tercih etmelerinin daha güvenilir bir yöntem olacağını da ifade etti.

9/03/2011

mustafa nevzat ilaç sanayine amerikan ilaç devi eli lilly'den ortaklık teklifi

    9/03/2011 03:07:00 ÖS   Yorum yok

Kanser ilacı Erbitux ve bitkisel ereksiyon hapı Cialis’in üreticisi Amerikan devi Eli Lilly, 1923 yılında Cumhuriyet’le birlikte kurulan, yaklaşık 300 milyon dolara yaklaşan ciroya ve 1 milyar dolarlık değere ulaşan Mustafa Nevzat İlaç Sanayi’ye (MN) ortak olmak istiyor.


amerikan ilaç devi
2010 sonundan itibaren ABD’ye kanser ilacı göndermeye başlayan Mustafa Nevzat’ın azınlık hissesini almak isteyen Eli Lilly, bu sayede hem hızla büyüyen Türkiye pazarına hem de Türkiye üzerinden Asya pazarlarına açılmak istiyor.

WSJ’ye haber oldu


Amerikanın en etkin ekonomi gazetelerinden Wall Street Journal’da (WSJ) dün yayınlanan habere göre Eli Lilly’nin Mustafa Nevzat İlaç Sanayii ile ortaklık için görüştüğü belirtildi ve görüşmelerin ilk aşamalarında bulunulduğu ve ortaklığın Türk şirketin azınlık hisselerinin alımına yönelik olduğu belirtildi. Haberde görüşleri yer alan sektör uzmanları, Mustafa Nevzat’la bir çok batılı ilaç devinin ilgilendiğini, Eli Lilly’nin de bu durumu bildiğinini belirtiyor. Haberde ayrıca, Mustafa Nevzat’ın değerinin 1 milyar dolar olduğu bilgisi yer alıyor. WSJ’nin haberinde şu görüşlere yer veriliyor: “Amerika ve Avrupa’daki ilaç şirketleri ile diğer uluslararası kuruluşlar, kriz nedeniyle sıkıntı yaşayan batılı pazarlardaki düşüşlere panzehir olması için yönlerini doğu ve güneye çevirdi. Ekim ayında, Pfizer, 250 milyon dolara Brezilyalı ilaç üreticisisi Laborotoria Teuto’nun yüzde 40’lık hissesini satın aldı. İçecek devi Diageo ise Şubat ayında 2.1 milyar dolara Türk Mey İçki’yi satın aldı.

Asya için sıçrama tahtası


Türkiye, 70 milyonluk nüfusuyla çok çekici bir gelişmekte olan ülke. Global krizlere rağmen ekonomik büyüme son yıllarda çok hızlı bir gelişim gösteriyor. Batılı şirketler için Türkiye Asya pazarları için de bir sıçrama tahtası.”

Viagra’nın en büyük rakibi

INDIANAPOLIS merkezli ilaç şirketi Eli Lilly’nin ürettiği ilaçlar arasında kanser hastalığı için Erbitux ve ereksiyon için Cialis de yer alıyor. Cialis, Pfizer’in ünlü Viagra hapının en büyük rakibi olarak gösteriliyor. 2011’in ilk 6 ayında 7 milyar dolara yakın ciroya ulaşan şirket 2008’den bu yana önemli bir satın alma yapmadı. Şirket 2008’de bioteknoloji şirketi Imclone Systems’i 6.5 milyar dolara satın almıştı.

9/01/2011

güneş ışınlarının zararlarından korumak amacıyla bilim adamları mercan ve yosun karışımından hap üretecekler

    9/01/2011 12:12:00 ÖÖ   Yorum yok

İngiliz araştırmacılar, mercanların doğal savunma mekanizmasından hareketle insanları ultraviyole ışınlardan koruyacak bir hap üretilebilmesini umuyor.


mercan ve yosun
Böyle bir hapın sadece derideki değil, gözlerdeki hasarı da önleyebileceği belirtiliyor.

Ancak uzmanlar böyle bir ürünün, insanların aşırı dozda kullanmalarını önlemek için, reçeteyle satılmasının gerekebileceğini söylüyor.

İnsanlardaki denemelerin yakında başlatılması planlanıyor.

Bilimadamları bir süredir mercanların barındırdıkları su yosunlarıyla ultraviyole ışınlarına karşı ortaklaşa koruma sağladıklarını biliyorlardı.


Ancak bunun nasıl olduğu anlaşılamamıştı.

Uzmanlar su yosunlarında bulunan bir bileşimin mercanlara geçtiğini ve bunun her ikisi için de koruma sağladığını düşünüyor.

Üstelik bu koruma özelliği su yosunlarından beslenen balıklara da geçiyor.

İnsan vücudunun D vitamini üretebilmesi için ultraviyole ışınları alması şart.


Aşırı güneş koruması da D vitamini eksikliğiyle sonuçlanabiliyor, bu da kemik erimesine yol açıyor.

Londra'daki King's Koleji'nde üç yıldır bu projeyi yürüten Doktor Paul Long, benzer bir ortamı laboratuarda yaratıp biyo sentetik bir hap üretebileceklerine inanıyor.

Araştırmanın başka bir kullanımı da güneşe toleransı yüksek mahsullerin üretilmesini ve bu sayede üçüncü dünya ülkelerinde sürdürülebilir tarımın geliştirilmesinin önünü açabilir.

7/18/2011

demans hastalarına pahalı ilaçlar yerine basit ağrı kesiciler daha etkili

    7/18/2011 04:48:00 ÖS   Yorum yok

Yeni yapılan araştırmalara göre parasetamol gibi basit ağrı kesiciler, demans yani bunama ile ortaya çıkan bazı yan semptomlara karşı, pahalı ilaçlara göre çok daha etkili oluyor.


Bunama çoğu zaman beraberinde ajitasyon ve agresiflik gibi, aşırı heyecan ve gerginlikle kendini gösteren semptomlar getiriyor.

basit ağrı kesiciler
Bu da hem hasta, hem de bakımını yapanlar için ek güçlükler yaratıyor.

Ancak Norveç'te 350'den fazla demans hastasının katılımıyla yapılan bir araştırmaya göre, ağrı kesiciler hastalığın bu unsurları için daha etkin bir tedavi yolu sağlıyor.

Uzmanlar ajitasyon ve agresifliğin temelinde hastanın başka şekilde ifade edemediği bir acının yatıyor olabileceğini düşünüyor.
Alternatif aranıyordu

Demans hastalarında sıkça aşırı heyecan ve gerginlikle kendini gösteren ajitasyonun giderilmesi için, genelde antipsikotik ilaçlar kullanılıyor.


Ancak bu gevşetici ilaçlar demans belirtilerini kötüleştirebildiği gibi, inme veya ölüme varabilen riskli yan etkileri var.

İngiltere'deki Alzheimer Cemiyeti bu nedenle uzun süredir doktorların alternatif tedavi yolları bulmasını istiyordu.

Araştırmayı yapan İngiliz ve Norveçli uzmanlar, bulgularını İngiltere Tıp Dergisi'nde (British Medical Journal) yayınladı.

Norveç'teki bakımevlerinde yatan 352 orta ve ağır demans hastasını kapsayan araştırmada, hastaların yarısına her yemek sonrası ağrı kesici verildi, yarısı ise bilinen tedaviye devam etti.

Uzmanlara göre sekiz hafta sonunda ağrı kesici verilen grupta ajitasyon semptomları yüzde 17 oranında azaldı.

Bu, antipsikotik ilaçların sağladığı iyileşmeden daha yüksek bir oran.


Uzmanlar, eğer hastanın ağrıları uygun şekilde kontrol altına alınırsa, antipsikotik ilaçların gereksiz yere kullanılmasının önüne geçileceğini söylüyor.

Araştırma ekibinin üyesi ve Alzheimer Cemiyeti araştırma birimi yöneticisi olan Profesör Clive Ballard, bulgularının büyük önem taşıdığına inanıyor.

Ballard, "Demans hastalarında ağrıyı tespit etmek çok zor olduğundan, hâlihazırda ağrı tedavisi çok yetersiz" diyor.

Ballard'a göre bulguları, hastaların yaşam kalitesini artırabilir.

İngiltere'de hükümet bir süredir antipsikotik ilaçların gerekli olmayan durumlarda yazılmasının önüne geçmek için bir program yürütüyor.

Bakım hizmetlerinden sorumlu bakan yardımcısı Paul Burstow, çalışmanın sonuçlarını memnuniyetle karşıladı.

Burstow'a göre bulgular aile hekimlerinin demans hastalarına hemen antipsikotik ilaçlar yazmaya girişmeden önce, ajitasyonun arkasında yatan nedeni bulmaya eğilmesi gerektiğini gösteriyor.

7/04/2011

tüp bebek tedavisinde kullanılan ilaçlar down sendromlu çocuk riskini arttırabilir

    7/04/2011 05:37:00 ÖS   Yorum yok

34 çift üzerinde araştırma yapan İngiliz uzmanlar, yaşı ilerleyen kadınlarda IVF işlemi uygulanabilmesi için yumurtalıkları harekete geçirmek üzere kullanılan ilaçların, yumurtanın genetik yapısını bozabildiğine inanıyorlar.


Araştırma kapmasındaki kadınların hepsi de 31 yaşından büyüktü ve kendilerine yumurtalıklarının çalışması için ilaç verilmişti.
down sendromlu çocuk
Bebeklerde Down Sendromu olasılığı annenin ilerleyen yaşıyla orantılı ve özellikle 35 yaşından büyük kadınların Down sendromlu bebek doğurma olasılığı daha yüksek.

Araştırmacılar döllendirilen yumurtalar üzerinde yaptıkları incelemelerde bazı genetik hatalar saptadılar. Bu hatalar, ya hamileliğin son bulmasına ya da bebeğin genetik bozuklukla doğmasına yol açıyor.

Hatalı yumurtaların 100'ü üzerinde yapılan incelemeler, 21. kromozomda ekstra bir kromozom daha bulunduğunu gösterdi. Bu da Down sendromuna yol açıyor.

Ancak, doğal yolla hamile kalan ilerlemiş yaştaki kadınların bebeklerinde görülebilen Down sendromundan farklı olarak, tüp bebek yöntemiyle dünyaya getirilen Down sendromlu bebeklerde gözlenen genetik hataların çok daha karmaşık olduğu kaydedildi.

Araştırmacılar, bu durumdan yapılan tedavinin sorumlu olabileceğine inanıyorlar.

'Doktorlar daha dikkatli olmalı'


Avrupa Üreme ve Embriyoloji Derneği'nin İsveç'te yapılan yıllık konferansında dile getirilen kuşkuların doğruluğu konusunda daha ileri çalışmalar yapılması gerektiği vurgulandı.

İngiliz doktorlar IVF işlemi için yapılan tedavinin risk boyutlarının tam olarak bilinmediğini ama yalnızca Down sendromuna değil, diğer başka genetik sorunlara da yol açabileceğini söylüyorlar.

Konu üzerinde uzman olan, London Bridge Üreme, Jinekoloji ve Genetik Merkezi'nden Prof. Alan Handyside, araştırmacıların kuşkularını destekleyen başka sonuçlar alınırsa, bunun IVF işlemi uygulayan doktorların daha dikkatli hareket etmelerini gerektireceğini söylüyor.

Araştırmacılar bu çalışmanın, hangi kadınların IVF tedavisi yerine, yumurta bağışıyla hamile kalmasının daha yararlı olacağını saptamada yardımcı olacağını belirtiyorlar.

Almanya Bonn Üniversitesinden Prof. Joep Geraedts de, araştırmanın sonucunu, sağlıklı bir hamilelik ve doğum umudu içindeki çiftlere yardımcı olacak büyük bir adım diye niteledi.

7/01/2011

hepatit c ve aids hastalığını ortadan kaldıracak iki yeni ilaç türk bilim adamlarından

    7/01/2011 08:26:00 ÖS   Yorum yok

ABD'nin Pensilvanya eyaletindeki Merck Araştırma Laboratuvarında görevli Dr. Ercem Atillasoy ve Dr. Dalya Güriş, kronik Hepatit-C'ye yönelik ilacın dirençli hastalarda bile tam tedavi sağladığını, HIV ilacının ise AIDS'i kronik bir hastalığa dönüştürerek hastaların yaşam süresini 20-25 yıl artırabildiğini bildirdiler.

 iki yeni ilaç

Merck Araştırma Laboratuvarı'nda Global Ruhsatlandırma İşlerinden Sorumlu Yetkili Müdür ve Aşılardan Sorumlu Tedavi Alanı Lideri olarak görev yapan Dr. Ercem Atillasoy, ABD'de FDA'dan ruhsat alan, Avrupa'da ise yakında ruhsatlandırılması beklenen kronik Hepatit C'ye karşı geliştirilen ilaçla ilgili bilgiler verdi.

''Proteaz inhibitörü'' denilen ilacın, çok yönlü görev yapan protein yapının parçalanmasına engel olarak, virüs parçacıklarının gelişmesini engelleyen bir özelliğe sahip olduğunu ifade eden Atillasoy, tedavide, virüsün çoğalmasını engelleyen enzimin yok edilmesinin hedeflendiğini bildirdi.

İlaç Ağızdan Alınıyor
Şimdiye kadarki Hepatit-C ilaçlarının enjekte edilen nitelikte olduğunu, bu ilacın ise ağızdan alındığını belirten Atillasoy, şu bilgileri aktardı:

''Tedavide bugüne kadar daha çok antiviral ilaçlar veriliyordu, yani Hepatit-C'ye yönelik spesifik ilaçlar yoktu. Bu ilaç ise doğrudan bu hastalığı ortadan kaldırmaya yönelik. Yeni ilaçla artık tedavide etkinlik artacak, süreç ise kısalacak. Tam bir tedaviden söz etmek mümkün. Hepatit-C'ye karşı tıpkı kanserdeki gibi kombine tedavi ön plana çıkıyor. Bu ilaç için de aynı şeyi söylemek mümkün. Yeni ilaç, kronik Hepatit-C'ye yönelik bugüne kadar kullanılan tedavilere eklenerek başarıyı 2-3 kat artırıyor. Diğer ilaçlar üzerinde de çalışmalar sürüyor. Belki yakında tüm ilaçların ağızdan alınması mümkün olacak.''

Karaciğer Nakline Gerek Kalmayacak

Hastalara yaşam şansı tanıyan bu ilaçla karaciğer nakline ihtiyacın da ortadan kalkacağını bildiren Atillasoy, ''İlaç, daha önce hiç tedavi görmeyen ya da tedavisi başarısız olan, siroz gibi karaciğer hastalığı gelişen yetişkin hastalarda son derece etkili. Bu Hepatit-C tedavisinde bir dönüm noktası'' diye konuştu.

İlacın onaylanmasının, tıpta uluslararası alanda son 10 yıl içinde kronik Hepatit-C tedavisindeki en büyük gelişme olduğuna işaret eden Atillasoy, şunları söyledi:

''Mevcut standart tedavilerle karşılaştırıldığında, bu ilaç bir hastanın tespit edilemeyen virüs seviyeleri elde etme şansını büyük oranda artırıyor. Yan etkisi oldukça düşük bu yeni nesil ilaç, birçok hasta için toplam tedavi süresini de kısaltıyor. Amerikan İlaç ve Gıda Kurumu (FDA) uzmanları, ilaçla Hepatit-C tedavisinde yeni bir dönemin başladığını ifade ettiler.''

HIV Artık Kronik Bir Hastalık Olacak

Dr. Ercem Atillasoy, laboratuvarda, AIDS'e neden olan HIV'e karşı geliştirilen ilaçla da hastalığın artık ölümcül olmaktan çıkarılıp kronik hale getirildiğini söyledi.

ABD'de ve Avrupa'da onay alan ilacın, hastalığa yol açan virüsün, hücrenin DNA'sına girme sürecini engelleyen ''integraz inhibitörü'' türden bir ilaç olduğunu anlatan Atillasoy, bu yeni sınıf ilaçla tedavide yanıt alınamayan hastalarda bile olumlu sonuçlara ulaşıldığını ve ''umut'' olduğunu söyledi.

Tam bir tedavi sağlamayan bu ilacın ömür boyu kullanılmasının zorunlu olduğunu ifade eden Atillasoy, ''Hastaların yaşam süresini 20-25 yıl uzatan bir tedavi söz konusu. AIDS önceden hastalar için bir ölüm cezası gibiydi, oysa artık uzun bir yaşam söz konusu olabilecek. İlaç ayrıca iyi tolere edilebiliyor'' dedi.

Diğer ilaçlarla da kombine edilen bu yeni ilacın günde iki kez alınmasının yeterli olduğunu belirten Atillasoy, ''Bu tedaviyle HIV'in kontrol altına alınabildiği hasta oranı yükseldi'' diye konuştu.

Türkiye'de Kullanılması Zaman Alabilir
Dr. Ercem Atillasoy, Türkiye'deki ilaç ruhsatlandırma sürecinin ABD ve Avrupa'dan daha uzun sürdüğünü, bu nedenle her iki ilacın Türkiye'de kullanılması ve geri ödemeye alınmasının zaman alabileceğini bildirdi.

Kas Kanseri Aşısı Yolda
Merck Araştırma Laboratuvarı Aşı Klinik Araştırma Direktörü Dr. Dalya Güriş de, laboratuvarda bu iki ilacın geliştirilmesinin yanında, kas kanserine karşı aşı üzerindeki çalışmaların da sürdüğünü bildirdi.

FDA onayının ardından, aşının 1-2 yıl içinde kullanıma sunulmasının beklendiğini belirten Güriş, aynı laboratuvarda geliştirilen, ''Rahim Ağzı Kanseri Aşısı'' olarak bilinen HPV aşısının artık anal kanserlere karşı da ruhsat aldığını söyledi.

Dr. Dalya Güriş, HIV'e karşı aşı çalışmalarının bir süre önce başarısızlıkla sonuçlandığını, ancak ''ümitsizliğe kapılmadıklarını'', araştırmalarının devam ettiğini sözlerine ekledi. 

6/24/2011

kalp hastalıkları depresyon ve alerji için sık kullanılan ilaçlar ölüm riskini arttırabilir

    6/24/2011 11:21:00 ÖS   Yorum yok

İngiliz araştırmacılar, 65 yaşın üzerindeki kişilerin yarısına bu ilaçların verildiğini söylüyor.Amerikan Jeriatri Dergisi'nde yayımlanan araştırmaya göre, yan etkiler en çok birden fazla ilaç alan hastalarda görülüyor.

ölüm riskini arttırabilir
Uzmanlar ise, hastalara panik yapmamaları ve ilaçları almayı bırakmamaları çağrısı yaptı.

Araştırmacılar, beyindeki asetilkolin isimli bir kimyasalı etkileyen ilaçları inceliyordu.
Asetilkolin puanı

Asetilkolin, sinir hücreleri arasında iletişim sağlayan bir taşıyıcı, ancak sık kullanılan çok sayıda ilacın bu taşıyıcı üzerinde yan etkileri var.

Araştırma kapsamına alınan ilaçlara, taşıyıcıya olan etkileri üzerinden puan verildi.


Yan etkileri az olan ilaçlara bir, orta seviyedekilere iki, yoğun yan etkisi olan ilaçlara ise üç puan verildi.

Araştırma kapsamına dahil edilen ilaçların bazıları yalnızca reçeteyle veriliyor, bazıları ise eczanelerden reçetesiz alınabiliyor.

65 yaş ve üstündeki toplam 13 bin hastanın aldığı ilaçların puanı hesaplandı.

Araştırma sonuçlarına göre, 1991 ile 1993 yılları arasında, aldığı ilaçların toplam puanı 4 ya da üstü olan hastaların yüzde 20'si öldü.
Beyin fonsiyonlarında yüzde 4'lük düşüş

Asetilkolin üzerinde yan etkisi olan ilaçları almayan hastaların ise yalnızca yüzde 7'si öldü.

Aldıkları ilaçların toplam puanı beş ya da daha fazla olan hastaların beyin fonksiyonlarında yüzde 4'lük düşüş tespit edildi.

Başka hastalıklar nedeniyle artan ölüm oranları analizin dışında tutuldu.


Ancak araştırma, bu ilaçların ölüme neden olduğu ya da beyin fonksiyonlarını azalttığını değil, bu gelişmelerle ilişkili olabileceğini söylüyor.

Araştırmayı yürüten doktor Chris Fox, "Tıbbi yetkililer, yaşlı hastalarının aldığı ilaçları düzenli olarak denetlemeli ve mümkün olduğu durumlarda asetilkolin üzerinde yan etkisi olan birden fazla ilaç kullanımını engellemeli." diyor.

Araştırmanın sonuçlarını önemli bulan doktor Clare Gerada da, hastalara şu uyarıda bulundu: "Yapılması gereken ilk şey fazla endişelenmemek. İkincisi ise, doktor ya da eczacınızla konuşmak. Üçüncü olarak, gerekli tavsiyeleri almadan ilaçlarınızı kullanmayı bırakmayın."
'Doktora danışmadan hareket edilmemeli'

Gerada, doktorların ilaç kullanımını her 15 ayda bir gözden geçirdiğini ve farklı ilaçları eş zamanlı kullanmanın risklerini bildiklerini söyledi.

Doktor Fox ise bu tür yan etkisi olan ilaçların ölüm oranına etkisi üzerine araştırmalarını sürdürmek istediğini ifade etti.

Verilerin toplandığı son yirmi yıl içerisinde uygulama ve ilaçların değiştiği, dolayısıyla daha modern bir araştırmanın faydalı olacağı da ifade ediliyor.

Eczacı Ian Maidment, durumun kötüleşmiş bile olabileceğini söylüyor.

Asetilkolinin zarar görmesinin bunama ile ilişkili olabileceği de düşünülüyor.

Bazı Alzheimer hastalarına da asetilkolin seviyesini yükseltme amaçlı ilaçlar veriliyor.

Doktor Susanne Sorensen, beyin fonksiyonlarındaki yüzde 4'lük düşüşün, sağlıklı bir insan tarafından yavaş ve ağır bir gün olarak hisseedileceğini söylüyor.

Sorensen, "Ancak eğer küçük bir şeyin bile kafanızı karıştırabileceği bir sağlık durumu söz konusuysa, düşüş çok daha ciddi" diye de ekliyor.

Sorensen da, hastaların doktorlarına danışmadan ilaçları almayı bırakmaması gerektiğinin altını çiziyor.
bbc türkçe

6/06/2011

dev ilaç şirketleri gelişmekte olan ülkelere aşı fiyatlarını yüzde 95 indirimle verecek

    6/06/2011 03:53:00 ÖS   Yorum yok
gelişmekte olan ülkeler

GlaxoSmithKline, Merck, Johnson & Johnson ve Sanofi-Aventis gibi ilaç devlerinin desteklediği girişim; Birleşmiş Milletler'in daha iyi bir dünya için belirlediği milenyum hedeflerinin gerçekleştirilmesi yolunda önemli bir adım.


İshal, verem, zatürre gibi, gerekli ilaçlar sağlandığında tedavisi kolay olan hastalıklar; yoksul ve gelişmekte olan ülkelerde milyonlarca kişinin ölümüne yol açıyor.

Her yıl beş yaşın altındaki 2 milyon 400 bin çocuk aşılama ile kolayca korunabilecekleri hastalıklar yüzünden yaşamlarını yitiriyor.

Bunun nedeni, gelir eşitsizliği nedeniyle pek çok ülkede yoksul halkın en basit ilaçlara bile ulaşamaması.


Birleşmiş Milletler, Milenyum Kalkınma Hedefleri kapsamında 2015'e dek çocuk ölümlerinin azaltılmasını öngörüyordu.

Küresel Aşılama ve Bağışıklık İttifakı (GAVI) bu hedefi gerçekleştirmesi ve yoksul ülkelere daha uygun fiyatlarla ilaç ve aşı satışını koordine etmesi amacıyla 2008 yılında kamu ve özel sektör ortaklığında, çok sayıda uluslararası örgüt ve yardım kuruluşu desteğinde kuruldu.

Bugün açıklanan karar, 24 milyon çocuğa aşılama olanağı sunulmasını hedefleyen GAVI için büyük bir zafer.
Yüzde 95'e varan indirim

Gelişmekte olan ülkelerde ölümcül ishale yol açarak her yıl bir milyonu aşkın çocuğun ölümünden sorumlu tutulan rotavirüse karşı aşı, fiyatı düşürülecek ürünlerin başında geliyor.

İngiltere merkezli GlaxoSmithKline (GSK) ilaç şirketi Afrika ve Asya'da yaygın olan ve kronik ishale yol açan rotavirüse karşı bağışıklık sağlayan Rotarix aşısının yüzde 67 indirimli olarak satılacağını duyurdu.

Her yıl 500 binden fazla çocuk rotavirüsten kaynaklanan ishal sonucu ölüyor.


Şirketin yöneticisi Andrew Witty, aşının artık yoksul ülkelerde 1 buçuk sterline (2,5 dolar) satın alınabileceğini söyledi.

Çocukların bu hastalığın yarattığı tehditten korunabilmesi için iki doz aşı yeterli.

Plana göre aşı, gelişmiş ülkelere uygulanan daha yüksek fiyatlarla sübvanse edilecek.

Aşının Batılı ülkelerdeki fiyatı 30 sterlin (50 dolar) civarında tutulacak.

GSK, önümüzdeki beş yılda gelişmekte olan ülkelere 125 milyon doz aşıyı toplamda yüzde 95'i bulan indirimlerle sağlayacağını duyurdu.

Andrew Witty, son bir kaç yılda Brezilya'da aşının daha yaygın şekilde kullanılması ile ishal sonucu hastaneye başvuruların yüzde 60 oranında azaldığına, çocuklarda ishal sonucu ölüm oranlarının da düştüğüne dikkat çekiyor.

Bir diğer ilaç firması Merck de kendi rotavirüs aşısını bu ülkelerde dozu 5 dolardan satışa sunacağını; satışlar 30 milyon dozu geçince, fiyatın da 3,5 dolara gerileyeceğini açıkladı.

İki Hint ilaç şirketi Serum Institute ve Panacea Biotec de difteri, tetanos, boğmaca, hepatit B, ve B tipi Haemaphilus Influenza'ya karşı koruma sağlayan beşli karma aşı için GAVI'nin ödediği ücretleri düşürecek.

Bu aşının dozu şu anda 1,75 dolar düzeyinde.

Crucell ve Sanofi Pasteur de bu aşıyı 16 ülkeye GAVI'ye sağlanan fiyatlardan satacaklarını duyurdu.

İlaç firmalarının fiyat indirimi kararı, Birleşmiş Milletler Çocuk Fonu UNICEF'in bu yöndeki çağrısını izliyor.

Açıklanan adımlar ilaç şirketlerinin son yıllarda özellikle yardım kuruluşlarının yönelttiği 'sağlığın ticaretini yapma' eleştirilerine yanıt vermesini sağlayacak.

Yoksul ülkelere aşı dağıtımını sağlayan GAVI, ilaç şirketlerinin yüksek fiyatları nedeniyle, bütçesinde 3,7 milyon dolar açık veriyordu.

Fiyat indirimleri, kuruluşa bu açıdan nefes aldırmış olacak.

Çocuklara yardım kuruluşu Save The Children'ın yöneticisi Justin Forsyth kararı memnuniyetle karşıladı ve böylece yüzbinlerce hayatın kurtarıldığını belirtti.

Forsyth, ishalin yol açtığı çocuk ölümlerinin AIDS, kızamık ve sıtmanın toplamından daha fazla olduğunu vurguladı.
Sıtma aşısı ufukta

GSK aynı zamanda, yakında dünyanın ilk sıtma aşısını geliştireceğini duyurdu.

Tropik kuşaktaki ülkeler için hala ciddi bir hayati risk yaratan sıtma, batılı ülkeler için uzun süre önce bertaraf edilmiş bir tehdit.

Bu nedenle ilaç şirketlerinin sıtma aşısı geliştirmeye gereken önemi vermediğinden yakınılıyordu.

GSK bu aşı için zengin ülkelerde satışlarla yoksul ülkelerin sübvanse edilmesi modelinin uygulanamayacağını kabul ediyor.

Dolayısıyla aşı, yüzde 5 kâr sağlayacak şekilde pazarlanacak; edinilen gelir ise yine, yeni nesil sıtma tedavileri geliştirilmesine aktarılacak.
bbc türkçe

6/04/2011

hepatit c hastalarını yüzde yetmiş oranında tedavi edebilecek yeni bir ilaç piyasaya sürülüyor

    6/04/2011 10:16:00 ÖS   Yorum yok
yeni bir ilaç

Hepatoloji alanında güncel gelişmelerin ve en son bilimsel yaklaşımların masaya yatırıldığı Ulusal Hepatoloji Kongresi'nin 8'incisi 5 Haziran'da sona erecek.



Ankara Sheraton Otel'de gerçekleştirilen kongrede, Türk Karaciğer Derneği (TKAD), kongreye bilimsel katkı sağlayan hekimlere ödül verdi.


Dünyanın önde gelen ilaç firmalarından MSD'nin katkılarıyla düzenlenen ödül töreninde, sözlü bildiri ve poster dallarında 8 hekim ''MSD Bilim Ödülü'ne layık görüldü.

Başarılı hekimler ödüllerini MSD Türkiye Genel Müdürü ve TKAD Başkanı Prof. Dr. Nurdan Tözün'den aldı.


Ödüllerin, hekimlerin kongreye sağladığı bilimsel katkıyı teşvik etmek açısından büyük önem taşıdığını belirten Tözün, ''İleriye yönelik çalışmalara ilham verecek araştırmalara ödül verildi. Araştırmalar titiz bir jüri tarafından tek tek değerlendirildi ve 8 arkadaşımız ödül almaya hak kazandı'' dedi.

Tözün, ''Ülkemizde karaciğer hastalıkları özellikle de viral hepatitler alanında yeni çalışmalara, literatüre mal olacak yeni araştırmalara ve sonuçlarına çok ihtiyaç var'' diye konuştu.

Hepatit C hastalarına müjde


Törende konuşan MSD Türkiye Genel Müdürü Muhittin Bilgütay da MSD'nin Türkiye'de bilimin gelişmesini desteklediğini belirterek, ''MSD için hepatit çok önemli bir alan. Hepatit konusunda bir geleneğimiz var. Uzun yıllardan beri hepatit camiasıyla çalışıyoruz ve destek olmaktan gurur duyuyoruz'' dedi.

Hepatit C hastalarına umut olacak yeni bir tedavinin müjdesini veren Bilgütay, yeni tedavi ile Hepatit C'de yüzde 35–40 olan tedavi başarısının yüzde 70'lere çıkabileceğini belirtti.

MSD olarak hepatit tedavisinde fark yaratacak yeni jenerasyon ilaçları hekimlerin ve hastaların kullanımına sunmada öncü rol oynadıklarını ifade eden Bilgütay, ağızdan kullanılacak bu yeni tedavi seçeneğini kullanıma sunmaya hazırlandıklarını söyledi.

Bilgütay, yeni tedavinin Türkiye'de 2013 yılında kullanılmaya başlanabileceğini bildirdi.
Prof. Nurdan Tözün de yeni tedavi yöntemiyle ilgili yaptığı açıklamada, özellikle tedaviye cevap vermeyen hasta grubu için farklı bir seçeneğin ortaya çıktığını söyledi.
cumhuriyet portal

5/26/2011

kalp hastalığını önleyen tek hap kokteyli yedi farklı ülkede denendi

    5/26/2011 06:58:00 ÖS   Yorum yok
tek hap kokteyli

Kalp ve damar hastalıklarını engellemeyi amaçlayan ilaç kokteylinin yedi ülkede yapılan klinik deneylerinden olumlu sonuç alındı.



400 denek üzerinde gerçekleştirilen ilk araştırmada tek bir hap halinde alınan ilaç kokteylinin kalp hastalığı riskini yarı yarıya azalttığı görüldü.

Dünya Sağlık Örgütü'nün rakamlarına göre, belli başlı ölüm nedenlerinden olan inme ve kalp hastalığı her yıl dünya çapında yaklaşık 17 milyon insanın yaşamını erken noktalıyor.

Uzmanlar, günde tek kez alınacak ucuz bir hap geliştirerek küresel bir sağlık kampanyasına ön ayak olmayı uzunca bir süredir planlıyordu.

Bugüne değin farklı ülkelerde birbirinden ayrı yapılan sınırlı deneylerin ardından, uzmanlar ilk defa geliştirdikleri hapı uluslararası bir araştırmaya tabi tuttu.

Sözkonusu hap, kolestrol ve tansiyon düşürücü dört ayı ilacın karışımını içeriyor.


Hapın denendiği 400 kişi, aralarında ABD, Hindistan ve Brezilya'nın da bullunduğu yedi ayrı ülkede yaşıyor.

Uzun erimli kullanılırsa kalp ve damar hastalığı riskini yüzde 50'ye varan oranda azaltacağını ileri süren kimi araştırmacılar, hapın 55 yaşın üzerinde herkes tarafından alınmasını salık veriyor.

Araştırmanın sponsorluğunu yapan hayır kurumu Wellcome Trust, sonucu ''heyecan verici'' diye niteleyerek, ileriki yıllarda dünyanın en büyük sağlık sorunlarına karşı yeni nesil ilaç kokteyli tedavilerine geçişte bu deneyin önemli bir adım olmasını umduğunu açıkladı.

Ancak sözkonusu hapın yararlarına şüpheyle bakan ve yan etkilerine dikkat çeken uzmanlar da var.


Uluslararası deneyde, hapı alan her altı kişiden biri mide rahatsızlığı ve öksürük dahil kimi yan etkilerden şikayetçi oldu.

İngiltere Kalp Vakfı, hapın üzerinde yeni deneylerin yapılması gerektiğine dikkat çekti.

Vakfın sözcülerinden Natasha Stewart, ''Tek bir hapla herşeyin yoluna gireceği mesajını vermek yerine, kalp hastalıklarına karşı dünya çapında sağlıklı yaşam, diyet ve egzersizin öneminin vurgulanmasını, ayrıca sigara ve alkolün zararları konusunda herkesin bilinçlenmesini sağlamak gerektiğini'' söylüyor.
bbc türkçe

5/11/2011

ilaç firmaları arasında yapılan bir anket sektörün sıkıntılarını ortaya çıkardı

    5/11/2011 09:24:00 ÖS   Yorum yok
anket sektörün sıkıntıları

Alınan kararların araştırmacı ilaç firmalarının Türkiye'deki AR-GE yatırımlarını nasıl etkileyeceği sorulduğunda katılımcıların yüzde 69,5'i yatırımların azalacağını belirtirken, katılımcıların yüzde 91,3'ü bu koşullarda firmasının görünür bir gelecekte üretim veya idari yatırım yapmayı düşünmeyeceğini vurguladı.


Çalışmaya katılanların yüzde 60,9'u planlanan bazı yatırımların tekrar gözden geçirilmekte olduğunu, bunların iptallerinin söz konusu olabileceğini kaydetti. Gözden geçirilen yatırımların 3'ünün 50 milyon doların üstünde bulunduğu bildirildi. Firmaların yüzde 52,2'si ise sektörde uygulanan politikalar nedeniyle bazı yatırımların iptal kararlarının alındığını bildirdi. Bunlar arasında da 50 milyon doların üstünde 2 yatırımın olduğu belirtildi.
Ankete katılan yöneticilerin yüzde 95,7'si yapılacak yeni bir fiyat indiriminin işlerini olumsuz etkileyeceğini ifade ederken, yüzde 78,2'si araştırmacı ilaç firmalarının görüşlerine değer verilmediği ve etkin bir paydaş olarak karar süreçlerine arzu edilen biçimde dahil edilmediklerini belirtti.

Sektörde iş yapabilme ortamının bozulduğundan yakınan katılımcılar, bunun en önemli nedenleri arasında öngörülebilirliğin bulunmamasını, korumacı politikaları, fikri mülkiyet haklarının yeterince güvence altında olmadığını düşündüklerini ve şeffaflık olmamasını gösterdi.

Ankete katılan yöneticilerin yüzde 56,5'i sektörde uygulanan politikalar nedeniyle istihdamın yüzde 20'ye varan oranlarda, yüzde 17,4'ü ise yüzde 20'den fazla azalacağı tahmininde bulundu.

Ankete katılan uluslararası araştırmacı ilaç firması yöneticilerinin ''önemli'' bir endişesi de ''Türkiye'de uygulanan politikaların genel merkezlerin ülkeye bakışına olan etkileri'' konusunda ortaya çıktı. Katılımcıların tamamı, fiyat indirimlerine odaklanan politikaların, genel merkez yönetimlerinin Türkiye'ye bakışlarını olumsuz etkilediğini kaydetti. Bu olumsuz izlenimin sonuçları ise ''genel merkezler tarafından alınan yatırım, istihdam ve teknoloji transferi gibi kararlarda Türkiye'nin dışlanması'' oluyor.

''Anket sonuçları endişe verici''


AİFD Başkan Yardımcısı Engin Güner, yaptığı değerlendirmede, anket sonuçlarının ''oldukça endişe verici olduğunu'' belirterek, şunları kaydetti:
''Bu sonuçlar sektörümüzde kelimenin tam anlamıyla bıçağın kemiğe dayandığını gösteriyor. Son 2 yıldır alınan kararlar ardından oluşan ortamda artık ülkemizde yapılması planlanan yatırımlar ciddi bir şekilde sorgulanmaya, iş planları tekrar gözden geçirilmeye başlanmıştır. Bugüne kadar pek çok özveride bulunmuş olan sektörümüz bir fiyat indirimini daha kaldırabilecek durumda değildir. Sektörün hızla geliştiği Çin, Hindistan, Brezilya ve Rusya arasında yer alan Türkiye'nin yatırım ve teknoloji transferi açısından artık cazibesi azalmakta, bu ülkelerin gerisinde kalmaktadır. En büyük endişemiz ise hastalarımızın ilaca erişiminin zorlaşması riskidir. Ancak endüstri olarak bunu önlemek için her zamanki hassasiyetimizle elimizden geleni yapmaktayız.''
cumhuriyet portal

5/06/2011

alman ilaç firması bayer ms hastalığında olumlu sonuçlara ulaştığını açıkladı

    5/06/2011 10:51:00 ÖS   Yorum yok
ms hastalığında olumlu sonuçlar

Alman ilaç firması Bayer öncülüğünde MS hastalığı ile ilgili 21 yıldır süren araştırma ve incelemeler sonucunda, MS tedavisinde etkisi kanıtlanan ilk tedavi olan inferon beta kullanımının, sağ kalma sürecini anlamlı olarak arttırdığı, düzenlenen toplantı ile açıklandı.


Ceylan İnterondinatel'deki toplantıda konuşan Prof. Peter Rieckmann, aksonal ara yüzün zarar görmesinin engellenmesi ve aksonlarda lezyona neden olan durumlara müdahale edilmesi halinde, hastalığın ilerlemesinin engellenebileceğini belirtti. Rieckmann, ''İnterferon beta, erken müdahale etmekle kalmıyor, aynı zamanda antioksidatif faktörleri de etkiliyor. Bunun sonucunda ilaç, hastalar üzerinde MS'in gelişimini stabil hale getirme yolunda yardımcı oluyor'' diye konuştu.

Kronik prograsif bir hastalık olan MS'in erken yaşlarda başladığını belirten Rieckmann, MS hastalarının sağkalım süresinin, normal sağkalım süresinden on yıl daha az olabileceğini ifade etti.


Rieckmann, sağkalımın, MS hasatalığı ile mücadelede en çok tartışılan konu olduğuna işaret ederek, ''Araştırmalarımızda 'interferon beta'yı baştan itibaren alan hastalarda yaşam süresinde uzama gözlendi. Uzun süreli araştırmamız sonucunda daha uzun süre interferon beta'ya bağlı kalındığında, engellilik ve hastalık belirtilerinin negatif sonuçlarında yüzde 50 civarında azalma görülmekte. Bu ilacın güvenlik profilinde de olumsuz sonuç görülmedi. 1989 yılında 372 kişi ile başladığımız araştırmalarda, sağkalım konusundaki izlenimler, onuncu yıldan itibaren kendisini göstermeye başladı'' dedi.

21 yıl önce araştırmalar başladığında, MS ile ilgili hiçbir tedavinin bilinmediğini kaydeden Rieckmann, sözlerini şöyle sürdürdü:


''Yapılan çalışmalarda, lezyonların daha az miktarda artması ya da durması üzerine yoğunlaştık. Hastalığın seyrini gözlemledik. Hastalar ya bu ilacı aldı ya da başka ilaçlar almaya devam etti. Uzun süreli bir inceleme sonucunda 16 yılda takip edilen hastaların yüzde 90'ında MS ile ilgili verilere ulaşmayı başardık. Araştırmadaki ilk beklentimiz, ilaçların engelliliğin ilerlemesini durdurması ve sağkalım oranları üzerindeki etkileri yönündeydi. 21 yıllık uzun dönem izlem çalışmasının sonuçları, etkili görülen 'interferon beta' tedavisine devam eden hastaların daha uzun süre yaşadığını ortaya koydu. interferon beta'ya en erken başlayan ve en uzun süre bu tedaviyi sürdürenler üzerindeki olumlu gelişmelerde ortaklaştık. Bunlar, yıllar önce tedavisi olmayan hastalıkla ilgili umut verici gelişmelerdir.''

İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Nöroloji Ana Bilim Dalı Başkanı ve Türkiye MS Derneği Bilimsel Danışmanı Prof. Aksel Siva da Türkiye'de 40 bin civarında MS hastası bulunduğunu belirterek, ''Türkiye'deki hastaların da yakından takip etmesi gereken bir gelişme oldu. 'İnterferon beta' kullananlar üzerinde yapılan araştırmada ortaya çıkan dataya göre, MS'te 21 yıllık süreçte ilacı kullananlarda, kullanmayanlara göre yaşam süresinde olumlu bir artış olduğu gözlemlendi. İncelemeler başarılı bir şekilde ilerleyerek devam etmelidir'' diye konuştu.


21 Yıllık çalışma

Birçok ünlü bilim insanının katılımıyla süren 21 Yıllık Uzun Dönem İzlem Çalışması'nda, interferon beta ile çok merkezli, plasebo kontrollü öncü çalışma ve ataklı seyirli, MS hastalarının sağkalım sonuçlarını elde etmek için yapılan öncü çalışmaya katılan 372 hastadan 366'sının (yüzde 98,4) yaşayıp yaşamadıkları ve kaybedildilerse ölüm nedenleri araştırıldı.

İlaçların etkinliğini ölçmeyi amaçlayan araştırmaların çoğu MR sonuçları, klinik ataklar gibi kısa dönem sonuçlara odaklandı. Birkaç bağımsız çalışma, standartlaştırılmış ölüm oranının, MS'li hastalarda MS'li olmayan genel nüfusla karşılaştırıldığında 2-5 kat fazla olduğunu gösterdi.

Çalışmalar sonucunda, hastalık seyrini değiştiren ilaçların etkisiyle ilgili bilgi eksikliği için önemli veriler elde edildi. Neredeyse hastaların tamamına ulaşılarak bu süre içinde kaybedilen 81 hastanın çoğunun başlangıçta aktif ilaç almayan plasebo (Farmakolojik olarak etkisiz bir ilacın telkine dayalı bir etki ortaya çıkarma hali) kolunda olduğu saptandı.

250 mikrogram interferon beta alan gurupta ölüm riskinin, ilk başta plasebo alan hastalarla karşılaştırıldığında yüzde 46,8 azaldığı belirlendi.
cumhuriyet portal

4/28/2011

altın çileğin zayıflamaya yardımcı olduğu iddiası sadece yanıltmadır açıklaması

    4/28/2011 11:09:00 ÖS   Yorum yok
takviye edici gıdalar

Türk Eczacıları Birliği (TEB), zayıflamada etkili olduğu söylenen "altın çilek" meyvesinin tanıtımını yapanlara tepki gösterdi.


TEB, zayıflamak isteyenleri "Altın çileği mucizevi ve zayıflamaya yardımcı bir ürün olarak lanse eden kişiler, yalnızca yanıltmaktadır" diye uyardı.

TEB son günlerde özellikle zayıflamada etkili olduğu yönünde tanıtımı yapılan "altın çilek" meyvesinin bu tür bir etkisi ile ilgili yeterli düzeyde çalışma yapılmadığını açıklayarak, "Altın çileği mucizevi ve zayıflamaya yardımcı bir ürün olarak lanse eden kişiler, hepimizi yalnızca yanıltmaktadır" dedi.

"Tüm Toplumun Kandırıldığı Bir Alana Dönüşmüş..."
TEB, son dönemde oldukça popüler hale gelen "sağlıklı yaşam" sloganının "sağlık" kadar "sağlıksızlığı" da beraberinde getirdiğini belirtti. Bunun en önemli nedeninin, gelişmiş kitle iletişim araçları ile toplumun belirli ürünler konusunda yanlış bilgilendirilmesinden kaynaklandığını vurgulayan TEB, "Özellikle bitkisel ürünler ya da takviye edici gıdalar, tüm toplumun göz göre göre kandırıldığı bir alana dönüşmüş durumdadır" dedi.

TEB açıklamasına şöyle devam etti:

"Mucizevi meyve olarak lanse edilen ve neredeyse tüm sağlık sorunlarına deva olduğu iddia edilen söz konusu ürün ile tüm toplum açık bir biçimde, hem de medya kanalı ile kandırılmaktadır.

Öncelikle söz konusu meyve ile ilgili yeterli düzeyde bilimsel çalışma yapılmış değildir.


"Altın Çileğin En Belirgin Özelliği Antioksidan Etkisidir"
Mevcut çalışmalar ışığında, TEB Eczacılık Akademisi üyelerimizden Yeditepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erdem Yeşilada'nın verdiği bilgiye göre; altın çileğin en belirgin ve üzerinde durulan özelliği antioksidan etkisidir.

Bu etkisi meyvelerin sarı rengini veren karotenoit bileşenleri ve fenolik içeriği ile ilişkilidir. Ancak antioksidan etkisinin bekleme sırasında (kurutma dahil) C vitamini ve fenolik bileşenlerin parçalanması ile kayba uğradığı bildirilmektedir.

Meyvelerin halk arasında ileri sürülen karaciğer işlevleri, görme sorunları ve yüksek kolesterolü düşürücü etkileri antioksidan özelliği ile ilişkilendirilebilir. Nitekim deneysel çalışmalarda sıçanlarda deneysel karaciğer harabiyetini (karbon tetraklorür ve asetaminofen nedenli karaciğer toksisitesi) önleyici etkisi bulunduğu gösterilmiştir. Diyabetik sıçanlarda üzerinde yürütülen bir yeni çalışmada ise 15 gün süre ile uygulandığında kan şekerini yüzde 30 oranında düşürdüğü bildirilmektedir."

"Günde 5 Taze Meyve Yenmesi..."

Günde 5 taze meyve yenmesi halinde yemek sonrası yükselen kan şekerinin kontrolünü sağlayabileceğini öneren TEB, "Meyve suyunun görüşü artırdığına ilişkin iddialar tavşan gözü ve fibroblast primer kültürlerinde yapılan deneyler ile desteklenmektedir. Son dönemde yapılan deneysel çalışmalarda akciğer kanseri, karaciğer kanseri hücreleri (in vitro) üzerinde baskılayıcı etkisi bildirilmektedir. Ancak bağırsak kurtları üzerinde bir etki gözlenmemiştir" dedi.

Açıklamada şu konulara dikkat çekildi:

"Zayıflattığına Dair Hiçbir Bilimsel Kanıt Bulunmamaktadır"
"Buna karşın söz konusu meyvenin zayıflama konusunda herhangi bir kimyasal ya da mekanik etkisi olduğuna dair hiçbir bilimsel kanıt bulunmamaktadır. Dolayısıyla, altın çileği mucizevi ve zayıflamaya yardımcı bir ürün olarak lanse eden kişiler, hepimizi yalnızca yanıltmaktadır."

Açıklamada, altın çileğe mevcut yasal mevzuat çerçevesinde Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı tarafından, takviye edici gıda olarak üretim izni verilmediğinin anlaşıldığı ifade edilerek, "Dolayısıyla, altın çilek meyvesini içeren tüm ürünler sahtedir ya da iddia ettiği etkiyi gösterme konusunda hiçbir güvenilir yanı yoktur" ifadesine de yer verildi.

"İlacın Tek Gerçek Uzmanı Eczacıdır"
İster bitkisel ister kimyasal kökenli olsun ilacın tek gerçek uzmanının eczacı olduğu vurgulanan açıklamada, bugüne kadar masum gibi gösterilmeye çalışılan bitkisel ürünlere ilişkin ciddi tehlike konusunda farkındalık yaratmaya çalıştıklarına dikkat çekildi.

Açıklamada ayrıca, "Bizler, fizyolojik ya da psikolojik sistemin düzenlenmesinde etkide bulunan ürünlerin tamamının yalnızca Sağlık Bakanlığı onayı ile halka ulaştırılması gerektiğine inanıyoruz. Unutmayınız ki sağlık oyuna gelmez" denildi.
trt türk

4/22/2011

kemik erimesine karşı kemik oluşumu sağlayan mucize aşı geliştirildi

    4/22/2011 09:22:00 ÖS   Yorum yok
 mucize aşı geliştirildi

Özellikle kadınlarda menopoz döneminde yaşanan, ölümlere yol açan kemik erimelerine karşı yeni kemik oluşumu sağlayan muhteşem bir aşı geliştiridi.
Osteoporoz yani kemik erimesi kemik doku yogunluğunun azalması nedeniyle dayanıklılığının azalması, yani kalitesinin düşmesi.


Kemik erimesinin şiddeti arttıkça kemik kırılganlığı da artıyor. Kemik erimesi, zamanında yakalanıp önlenmezse sakatlıklara ve ölüme neden oluyor.

Dünyada kalp-damar hastalıkları ve kanserden sonra bilinen 3. ölüm nedeninin osteoporoz olduğu bildirilirken bu sinsi hastalıktan kurtulmak için bilimadamları mucizevi bir aşı geliştirdi.

Kemik erimesi için kullanılan ilaçlar kemiğin erime sonucu kırılmasına yol açıyordu.Ancak aşı yeni kemik oluşumuna yardımcı olacak.


İngiliz Dailyi Mali gazetesinin haberine göre aşı, yeni kemik oluşumunu engelleyen sclerostin proteinini bağlıyor.Bu proteinin çalışmasını engelleyen yeni ilaç kemiğin yenilenmesini hızlandırıyor.

400 kadın üzerinde yapılan çalışmada olumlu sonuç veren ilaç Amerikan ve Belçikalı iki şirket ortaklığında geliştirildi.

Araştırmada yer alan kadınlara ilaç ayda bir ya da üç ayda bir enjekte edildi.Kemik erimesi ilaçlarının ise hergün alınması gerekiyor.

Sonuçları son derece olumlu görülen ilaç üç yıl içinde piyasaya sürülecek.
trt türk

4/07/2011

antibiyotiklere direnen süper mikroplar eşi benzeri görülmedik düzeye ulaşıyor

    4/07/2011 04:56:00 ÖS   Yorum yok
süper mikroplar

Avrupa Birliği'nin sağlık uzmanları, antibiyotiklere dirençli süper mikroplardaki artışın eşi benzeri görülmedik bir düzeye ulaştığı uyarısını yapıyor.


Her yıl Avrupa Birliği'nde 25 bini aşkın kişi en son antibiyotiklerin bile etkili olamadığı bakteri enfeksiyonlarından ölüyor.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO), durumun kritik bir noktaya geldiğini açıkladı.


Örgüt, uluslararası toplumun yeni ilaçlar üretmek için birlikte hareket etmesi gerektiğini söylüyor.

Dünya Sağlık Örgütü'nün Avrupa'dan sorumlu yetkilisi Zsuzsanna Jakab, ''Antibiyotikler çok kıymetli bir bilimsel keşif. Fakat bu ilacı umursamıyor, aşırı kullanıyor, yanlış alıyoruz. Şimdi de karşımızda hiçbir ilacın yenemediği süpermikroplar var.'' diye konuştu.
bbc türkçe
© 2014 deva arayanlar . Designed by Bloggertheme9
Proudly Powered by Blogger .