-->
romatizma etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
romatizma etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11/27/2011

romatizma ve deri kızarıklılarında kullanılan akdeniz defnesi

    11/27/2011 03:04:00 ÖS   Yorum yok

Akdeniz defnesi, (Laurus nobilis), defnegillerden, her mevsim yeşil kalabilen, güzel kokulu ve yapraklarının kullanım alanı oldukça geniş olan bir çalı veya ağaç türü.


akdeniz defnesi

Yemeklere lezzet kattığı gibi alternatif tıpta da birçok yararı vardır. Ayrıca Türkiye'nin tarım ihracatında önemli bir paya sahiptir.

Akdeniz'e özgü bir bitki olan defne, genelde 2-6 m boyunda bir çalı veya ağaçtır, ama boyu 10 metreyi bulabilir. Gövdesinin alt kısmı gri, üst kısmı yeşildir. Yaprakları 6–12 cm uzunlukta ve 2–4 cm genişliktedir. Yapraklar kokuludur, şekilleri mızrak ucu gibi, kenarları dalgalı, üst yüzleri koyu yeşil, alt yüzleri açık yeşıldir. Çiçekleri 1 cm çapında olup açık sarı veya yeşildir, sapın aynı noktasından 4-5 tanesi birden çıkarak birer öbek oluşturular. Bu çiçek öbekleri yaprağın yanında çift olarak açarlar. Ağaçlar erkek ve dişi olarak ayrılırlar. Meyvesi yaklaşık 1 cm çapında, içinde tek bir tohum barındıran siyah bir yemiştir. En büyük düşmanı yaprak bitidir.

Defneden elde edilen defne yaprağı, yemeklerde tat vermek için kullanılmaktadır. Avrupa'da genelde önce kurutulur ve salça yapılırken beraberce pişirilir.

cilt nemlendirici olarak

Akdeniz defnesi, süs bitkisi olarak, özellikle süs bahçelerinde Akdeniz iklimi ve okyanus iklimi olan bölgelerde yetiştirilir. Dona çok duyarlı olduğu için daha soğuk yerlerde ise ev bitkisi olarak yetiştirilmektedir. Defne bitkisinin kaynağı Doğu Akdeniz bölgesi olup oradan ılıman iklimli başka yörelere yayılmıştır.

Defne yağı defne meyvelerini sıkarak elde edilen, 30 °C'de eriyen bir yağdır. %95 yağ asitlerinden ve %5 esansiyel yağlardan oluşur. Yağ, en çok sabun üretiminde kullanılıp, bunun yanı sıra kozmetik sanayisinde cilt nemlendirici olarak kullanılır.

Şifalı ot olarak romatizma, deri kızarıklıkları ve kulak ağrıları için kullanılır.


Tıbbi literatürde defne yaprağının antioksidan, analjezik (ağrı kesici), antienflamatuar ve antikonvulsant (antiepileptik) yararlarının olduğu belirtilmektedir.

Defne yaprağınin yıllık üretimi yılda 8 bin tondur, bunun yaklaşık %80'ı Türkiye'den kaynaklanır bu üretimden 8 milyon dolar gelir elde edilmektedir.

Defne yaprağı %1-3 esans yağlarından oluşur. Bu lipitler 1,8-cineole ve pinen, Terpen, Sesquiterpen, Metileugenol ve daha ufak miktarlarda α- ve β-Pinen, Phellandren, Linalool, Geraniol ve Terpineol. Defne yaprağının tat ve aroması büyük ölçüde eugenol adlı esansiyel yağdan kaynaklanır.

9/09/2011

kronik ağrılara sebep olan gen bulundu uzun vadeli ağrılar için ilaç geliştirilecek

    9/09/2011 04:32:00 ÖS   Yorum yok

Kronik ağrıya yol açan geni bulduklarını ilan eden bilimadamları, bu sayede uzun vadeli ağrıları tedavi için yeni ilaçlar geliştirilebileceğini söylüyor.


Science adlı bilimsel araştırma dergisinde yer alan çalışmaya göre, Cambridge Üniversitesi uzmanları farelerin ağrıya duyarlı sinirlerinden HCN2 adı verilen geni çıkardı.

 uzun vadeli ağrılar
Geni 'silmek', kronik ağrıları yok etti, ancak akut acı hissini engellemedi.

Uzmanlar bu bulgu doğrultusunda yeni hedefin HCN2 geninin ürettiği proteini bloke edecek özel ilaçlar geliştirmek olacağına inanıyor.

Dünyada milyonlarca kişi romatizma ve başağrısı gibi kronik ağrılarla yaşıyor.


Sadece İngiltere'de her yedi kişiden biri kronik ağrı çektiğini söylüyor.

Sinirlerin acıya duyarlı uçlarında HCN2 geninin bulunduğu uzun zamandır biliniyordu ancak ağrıyı düzenleyici etkisi anlaşılmamıştı.
Romatizmadan, diyabet ve bel ağrılarına

Bu araştırmada önce hücre kültürleri içindeki sinirlerden HCN2 geni alındı ve elektrik ile verilen uyarılar ardından sinirde değişiklik olup olmadığı incelendi.

Sonraki aşamada ise HCN2 geni alınmış fareler incelendi.

Farelerin farklı şekil ve düzeyde acı veren uyaranlardan kaçınma hızını ölçen bilimadamları, geni çıkarmanın sinirlerin hasar görmesiyle oluşan nöropatik ağrıları da ortadan kaldırdığı sonucuna vardı.

Kronik ağrılar genelde iki şekilde ortaya çıkıyor: Yangılı ve nöropatik.


Yangılı ağrılar, yanık ya da romatizma gibi uzun süre devam eden bir hastalık, yaralanma ya da sakatlanmanın sonucunda, sinir uçlarını hassaslaştırarak ağrı algısının yoğunlaşmasına yol açıyor.

Nöropatik ağrılar ise sinirlerin hasar görmesi ile oluşan ve ömür boyu sürebilen ağrılar. Çalışmada, çok yaygın görülmesine rağmen, varolan ilaçların bu tür ağrının tedavisinde fazla etkili olmadığı belirtiliyor.

Diyabet ve zona hastaları ile kanser için kemoterapi görenlerin yanı sıra, bel ağrısı ve diğer kronik ağrılar çekenler de bu gruba giriyor.

Cambridge Üniversitesi Farmakoloji Bölümü Başkanı ve araştırma grubunun lideri olan Profesör Peter McNaughton, bu insanlar için umut doğduğunu söyledi.

"Acı duyusu için pek çok farklı gen kritik rol oynuyor. Bunlara müdahale edilmesi ise genellikle tüm ağrıları, hatta genel olarak hissetme yetisini ortadan kaldırıyor." diyen McNaughton, kendilerinin ise bu geni çıkarmak ya da ilaçlarla bloke ederken normal acı duyusunu etkilemediğini belirtiyor.

Acı duyusunu korumanın 'bireyin kendisini koruma refleksleri açısından çok önemli' olduğunu vurguluyor.

Sırt ve bel ağrıları konusunda destek sağlayan BackCare adlı kuruşun başkanı Dr. Brian Hammond da bulguları memnuniyetle karşıladı.

"Kronik ağrının yol açtığı ızdırabı hafifleten etkin bir tedavi geliştirilmesi çok sevindiricidir. Ağrıyı azaltırken bedenin uyarı mekanizmalarını muhafaza edebilen bir çözüm ise büyük bir atılımdır" dedi.

3/15/2011

halsizlik ve yorgunluk varsa yumuşak doku romatizmasına işaret olabilir

    3/15/2011 08:56:00 ÖS   Yorum yok
yumuşak doku romatizması

Memorial Hizmet Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Bölümü’nden Uz. Dr. Demet Tekdöş Demircioğlu, fibromiyalji sendromu ve tedavi yöntemleri hakkında bilgi verdi.




Kadınlarda daha sık görülüyor

Fibromiyalji sendromu yaygın ağrı şikayeti ile birlikte, hassas noktaların varlığını kapsayan bir yakınmalar topluluğudur. Toplumda sıklığı yüzde 1 ile 5 arasında değişmektedir. Sıklıkla kadınlarda görülmekle beraber; her iki cinsi ve her yaş grubunu etkileyebilen bir durumdur.

Çoğunlukla yaygın vücut ağrısı, uyku bozukluğu, yorgunluk, tüm vücutta tutukluk, baş ağrısı, ellerde ve ayaklarda uyuşma gibi pek çok farklı yakınmalar bir arada görülebilmektedir.
Bu sendromun nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte; travma, spor yaralanmaları, uyku bozuklukları, otonomik disfonksiyon, psikolojik bozukluklar ile ilişkili olabileceği bilinmektedir.



3 aydan fazla süren belirtilere dikkat!


Fibromiyalji tanısı, sıklıkla kronik ağrı öyküsü ve hassas noktaları ortaya çıkaran fizik muayene ile konulur. Bu öykü en az 3 aydan beri sürmekte olan vücudun üst ve alt yarısında yer alan ağrıyı da içermelidir. Fizik muayene 18 adet daha önce tanımlanmış hassas noktanın 11 tanesinde ağrı oluştuğunu göstermelidir. Yakınmayı açıklayacak fiziksel bulgunun olmaması beklenmekle birlikte bölgesel ve sistemik hastalıkların ayırıcı tanısının yapılabilmesi için ayrıntılı muayene yapılması önemlidir.



Hastalık konusunda bilinçli davranın


Fibromiyalji sendromunun ilerleyici olmaması ve hastalarda uzun dönemde yaşam süresinin etkilenmediği unutulmamalıdır. Öncelikle hasta eğitimi önemlidir. Uzun süreli oturma, ayakta durma, stres, uzun süreli yazı yazma, ağırlık kaldırma, kolların gergin pozisyonda çalışma yüzeyinde bulunması gibi faktörler fibromiyaljinin belirtilerini şiddetlendirebileceği akılda tutulmalıdır.



Uygun tedavi ağrıyı azaltarak yaşam kalitesini yükseltir

Tedavide amaç ağrı ve yorgunluktan yakınan fiziksel ve sosyal yaşamı etkilenmiş kişinin yakınmalarına yönelik tedavi seçeneklerini hazırlamaktır. İlaç tedavisinde ağrı kesiciler, kas gevşeticiler, antidepresanlar tercih edilir. Fizik tedavi ajanlarının yanında egzersizler (Yürüyüş, koşu, bisiklet egzersizleri) önerilir. Fibromiyaljinin tedavisinde ilaç tedavisi daha çok hastanın şikayetlerine yönelik uygulanır. Fizik tedavide sıcak, soğuğun ve elektriksel uyarının fizyolojik etkilerinden yararlanarak kaslarda gevşeme ve yumuşak doku ağrılarının giderilmesi amaçlanır.

Aerobik egzersizler örneğin yürüyüş, egzersiz bisikleti ve su tedavileri ağrıyı kontrol altına almaktan çok hastaların fiziksel fonksiyonlarını artırır, ağrılı noktaların algılanmasını azaltır. Bu tedavi yöntemlerinin kombine olarak uygulanmasının daha faydalı olduğu yapılan çalışmalar da gösterilmiştir. Fibromiyalji sendromunun kesin tedavisi yoktur ancak, uygulanan tedavi yöntemleri ile hastalar ağrıyı daha az algılar ve yaşam kalitelerini yükseltirler.
cumhuriyet portal

2/16/2011

depresyondan romatizmaya ilaçsız manyetik alan tedavisi

    2/16/2011 09:20:00 ÖS   Yorum yok
manyetik alan tedavisi

Tamamlayıcı tıbbın bir kolu olan manyetik alan tedavisi, hastalara hızlı ve ilaçsız tedavi seçeneği sunuyor.


Beslenme ve çevre şartları, stres ve elektro-manyetik kirlilik...

Tüm bu faktörler vücutta, hücrelerin etrafındaki doğal elektro-manyetik alana zarar veriyor, bağışıklık sistemini çökertiyor.

Fizik-tedavinin tamamlayıcı bir dalı olan manyetik alan tedavisi ise zarar gören hücrelerin yenilenmesini sağlıyor.

Enerji Tıbbı Uygulamaları Derneği Başkanı Dr. Mustafa Erşin, "Manyetik alan tedavisi, vücudun hücreler tarafından üretilen elektromanyetik aktivitesinin suni cihazlar yardımıyla vücuda gönderilerek, hücrenin çalıştırılmasının sağlanması ve hücrelerin iyileşmesini sağlayan bir yöntem" diye konuştu.

Tedaviye başlayacak hastalara ilk önce parmak uçlarından kapsamlı bir vücut taraması yapılıyor.


Dr. Mustafa Erşin, "Sonrasında da manyetik alan tedavisinin uygulanacağı bölgeler belirlenebiliyor." diyor.

Tedavide, özel manyetik alan üreten yataklar kullanılıyor.

Ağrı giderici ve ödem çözücü nitelikteki manyetik alan tedavisi, hamileler hariç herkese uygulanabiliyor.

Tedavinin aylık maliyeti 500 lira...
trt türk

2/01/2011

çamurdan yapılan bu krem romatizma ve egzama ağrılarına iyi geliyor

    2/01/2011 10:04:00 ÖS   Yorum yok
romatizma egzama ağrıları

Denizli'de bir termal tesisinin Yönetim Kurulu Başkanı olan Mustafa Şen, çamurdan elde ettiği peloid kremle yılda 800 bin lira gelir hedeflediğini bildirdi.


Mustafa Şen yaptığı açıklamada, 1983'ten bu yana termal çamur üzerine çalışmalar yaptığını, 4 yıl peloid çamur üzerine araştırma yaparak çamurun kokusunu giderdiğini anlattı.

Ar-Ge çalışmaları kapsamında özellikle İsrail çamurunu incelediğini ifade eden Şen, Sarayköy'de bulunan çamurun İsrail'in Lut Gölü çamurundan daha kaliteli olduğunu savundu.

Şen, üzerinde çalıştıkları projeye ilişkin bilgi de vererek, "termal suyun içerisindeki bitki köklerinden oluşan çamurdan yılda yaklaşık 300 ton çamur elde etmeyi hedeflediklerini", çamurun krem haline getirilmesiyle de yılda 800 bin lira gelir elde etmeyi planladıklarını bildirdi.

Çamurun Kreme Dönüşme Serüveni...

Çamurun krem haline dönüştürülmesini de anlatan Şen, şu bilgileri verdi:
"İlk başta çamuru kaynaktan çıkarıyoruz. Süzüyoruz, içerisinden bazı maddeleri aldıktan sonra elekten geçiriyoruz. Daha sonra krom tepsiler içinde dinlenmesi için 3-4 gün bekletiyoruz. Dinlendirdikten sonra tekrar torbalara koyuyoruz, suyunu tamamen gideriyoruz. Yani bir kese yoğurdunu asar gibi, damlacıkları bitirdikten sonra tekrar ikinci bir işleme, karma işlemine geçiyoruz. İkinci işlemden sonra çamur yeniden elekten geçiriliyor ve krem haline getiriliyor. Üçüncü ve dördüncü etapta bu kremleri krom kova içinde bir kozmetik firmasında paketlemeye geçiyoruz."

Peloid Çamurunun Tedavi Edici Özelliği...

Peloid çamurun güzellik salonlarında, "romatizma, cilt, egzama rahatsızlıklarının tedavisinde, cildin yaşlanmasında, ergenlik sivilcelerinin giderilmesinde önemli bir rol oynadığını" belirten Şen, "Biz termali kişinin ayağına getireceğiz. Buradan çamuru alan kişi, evinde kendisine uygulayabilecek" dedi.

Çamurun bazı bölgelerde 35, bazı bölgelerde 90 derece sıcaklıkta olduğunu dile getiren Şen, 35 derecelik çamuru insan gücüyle çıkarabildiklerini, bunları romatizmal hastalıklar ve eklem rahatsızlıklarının tedavisinde kullandıklarını söyledi. Şen, 90 derece ısıdaki çamuru iş makineleri yardımıyla çıkarabildiklerini ve yüz maskesi yapımında kullandıklarını bildirdi.
trt türk

12/26/2010

bal tedavisi kanser hastalarında daha iyi sonuç veriyor

    12/26/2010 12:50:00 ÖÖ   Yorum yok

OMÜ Veteriner Fakültesi Biyokimya Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Cevat Nisbet, arı ve arı ürünlerinin maddi kayıplı, iyileşmeyen ve kangrenli yaraların, zehirinin ise romatizma, kronik ağrılar, migren, sinüzit, bazı kanser türleri ve birçok hastalığın tedavisinde kullanıldığını, özellikle kanserli hastada çok iyi sonuçlar alındığını vurguladı.

kanser hastalarında daha iyi
Apiterapi araştırma çalışmaları hakkında bilgi veren Dr. Cevat Nisbet, bal, arı sütü, probolis ve polen gibi arı ürünleriyle tedavi yöntemleri üzerinde çalıştıklarını söyledi. Projenin ikinci aşamasında arı zehrini kullanmaya başladıklarını, bunun alternatif bir tıp olmadığını ifade eden Dr. Nisbet, “Biz bunu destekleyici tedavi olarak modern tıbbın yanında kullanıyoruz. Bir de bilindiği gibi fitoterapi, bitkilerle terapi denen Anadolu'da yaygın olarak kullanılan bir tedavi yöntemi var.
© 2014 deva arayanlar . Designed by Bloggertheme9
Proudly Powered by Blogger .