-->
prostat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
prostat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3/31/2013

Türk Üniversitesi Kanser Hücrelerini yok eden Yeni bir ilaç geliştirdi

    3/31/2013 04:52:00 ÖS   Yorum yok
Kanser Hastalarına yeni bir umut doğdu 4 yıldır kanser tedavisi üzerinde araştırma yapan Bursa Uludağ Üniversitesi hasta hücreleri yok edebilecek yeni bir ilaç geliştirdi 

 özel bir bileşimle hazırlanan ilacın benzer ilaçlara göre çok daha güçlü bir anti kanser özelliği olduğu belirlendi ilaç henüz deneme aşamasında gerekli testlerden geçtiği takdir de meme, prostat ve akciğer kanserleri tedavisinde kullanılacak.


6/19/2012

günde 7 bardaktan fazla çay içenlere prostat kanseri uyarısı

    6/19/2012 11:19:00 ÖS   Yorum yok

Yeni bir araştırmaya göre aşırı miktarda çay içen erkeklerin prostat kanserine yakalanma riski artıyor olabilir.

prostat kanseri uyarısı

Glasgow Üniversitesi araştırma ekibi, 37 yıllık bir süre boyunca 6 bini aşkın erkek deneğin sağlık durumunu izledi.

Araştırmacılar, günde yedi bardaktan daha fazla çay içen erkeklerde prostat kanserine, hiç içmeyen ya da az çay içenlere kıyasla, yüzde 50 daha fazla rastlandığını söylüyor.

Ancak doktorların dikkat çektiği bir bilinmez var: Kansere çayın mı neden olduğu, ya da bu erkeklerin daha uzun yaşadıkları için mi kanser olduğu açıklık kazanmadı.


Glasgow ekibi, İskoçya'da erkeklerde en sık rastlanan kanserin prostat olduğunu ve 2000-2010 yılları arasında prostat kanseri teşhislerinde yüzde 7'nin üzerinde artış gözlendiğini belirtiyor.
Uzun ömür

1970 yılında başlanan araştırma çerçevesinde İskoçya'da yaşları 21 ila 75 arasında değişen toplam 6016 gönüllü denekten veriler toplandı.

Sağlık taramasından geçen erkekler, gündelik hayatta tükettikleri çay ve kahve miktarı, sigara içme alışkanlıkları ve alkol kullanımı gibi konularda sorular yanıtladı.

Katılımcıların yüzde 25'ten biraz daha azı, çok çay içen grubu oluşturuyor. 37 yıllık süre boyunca bu grubun yüzde 6,4'ünde prostat kanseri tespit edildi.

Araştırmanın başkanı Doktor Kaşif Şefik, ''Çayın bir risk faktörü olup olmadığından emin değiliz. Çay içenler genelde daha sağlıklı oluyorsa, daha uzun yaşadıkları için prostat kanserinin daha sık görüldüğü grubu oluşturuyor olabilirler.'' diyor.

Doktor Şefik, çok çay içenlerin aynı zamanda daha az kilolu, daha az alkol kullanan ve daha sağlıklı kolesterol seviyesine sahip grup olarak dikkat çektiğini vurguluyor.

Ancak Glasgow Üniversitesi araştırma ekibi, bu faktörleri göz önünde buludurdukları zaman dahi prostat kanseri ve çok çay içimi arasında bir bağ kurulabildiğini söylüyorlar. bbc türkçe

4/17/2012

prostat kanseri tedavisinde ultrason yöntemi ile iktidarsızlık ve idrar tutamama azaltılıyor

    4/17/2012 12:35:00 ÖS   Yorum yok

Lancet Oncology dergisinde yayınlanan ve 41 hasta üzerinde gerçekleştirilen araştırma, bölgesel ultrason tedavisinin şu an kullanılan tedavi yöntemlerinin neden olduğu iktidarsızlık ve idrar tutamama gibi yan etkileri azaltabileceğini ortaya koydu.

ultrason yöntemi ile

Araştırmacılar bulguların daha geniş çaplı araştırmalarda da tekrarlanması durumunda prostat kanseri tedavisinde yeni bir döneme girileceğine inanıyor.

Araştırmayı finanse eden Medikal Araştırma Konseyi sonuçların oldukça ümit verici olduğunu söyledi.

İngiltere'de her yıl 37 bin erkeğe prostat kanseri teşhisi konuyor.

Prostat kanseri hastaları çok önemli bir ikilem ile karşı karşıyalar.


Hastalık her yıl 10 bin kişiyi öldürüyor. Ancak bazı vakalarda tedavi uygulanmasa da kanser ilerlemiyor.

Standard prostat kanseri tedavisinde ya ameliyat yapılıyor ya da tüm prostata radyoterapi uygulanıyor.

Bu tedaviler prostat çevresindeki dokulara da zarar verebiliyor.Bu zarar da idrar tutamama ve iktidarsızlık gibi problemlere neden oluyor.

Bölgesel tedavi

Londra'daki University College Hospital'dan doktorlar prostat kanseri tedavisi için yeni bir yöntem geliştirdiler.


Bu tedavide yüksek yoğunluklu ve belirli bir bölgeye odaklanmış ultrason ile prostatın tamamı değil sadece kanserli hücreler hedef alınabiliyor.

Gerçekleştirilen 41 kişilik araştırmanın amacı teorik olarak geliştirilen yöntemin işe yarayıp yaramadığını test etmekti.

Tedavide, prostatın yakınına ses dalgalarını kanserli hücrelere yollayan özel bir sonda yerleştiriliyor.

Bu şekilde kanserli hücreler 80c'ye kadar ısıtılarak yok ediliyor, kanserin çevresindeki doku ve kaslar ise zarar görmemiş oluyor.

Araştırmayı yürüten gruptan ürolog Hashim Ahmed, tedaviyi gerçekleştirmelerinin ardından 12 ay geçtiğini ve sonuçların oldukça iyi göründüğünü söyledi.

Hashim Ahmed ''Bu araştırma sayesinde prostat kanserinde sadece kanserli hücreleri yok ederek yan etkileri azaltmanın mümkün olduğunu ortaya koyduk. Yeni tedavi yönteminin uygulandığı 10 erkekten 9'u tedaviden sonra iktidarsızlık problemi yaşamadı. İdrar tutamama sorunu ise deneklerin hiç birinde görülmedi'' dedi.

Doktor Ahmed tedavinin ardından kanserin prostattan temizlenme oranının da oldukça yüksek olduğunu ancak tedavinin yaygınlık kazanmasından önce daha büyük gruplar üzerinde araştırmaların yapılması gerektiğini söyledi.

Hashim Ahmed ''Bu tedavi sayesinde kanseri tedavi etme şeklimizi tamamen değiştirebiliriz. Hem tedavi giderleri düşer hem de erkekler prostat kanseri tedavisini çok daha az yan etki ile atlatabilirler'' dedi.

Deneye iki sene önce katılan katılan 72 yaşındaki Robert Page tedavinin çok başarılı olduğunu söylüyor.

Page ''Sonuçlar çok iyiydi. Tedaviden memnun kaldım.Yan etkiler oldukça azdı. Özellikle de klasik tedavilerle kıyaslandığında'' dedi.

Daha fazla deney

Cancer Research UK'in alt kuruluşu Gray Radyasyon, Onkoloji ve Biyoloji Enstitüsü'nden Prof. Gillies McKenna sonuçların ümit verici olduğunu söyledi.

McKenna ''Eğer bu bulgular daha kapsamlı bir deneyde doğrulanırsa, bölgesel ultrason tedavisi prostat kanseri tedavisinde yararlı olduğu kanıtlanmış diğer tedaviler ile birlikte kullanılabilir'' dedi.

Prostat Kanseri Derneği'nden Owen Sharp da deneylerin devam etmesinin gerekliliğinin altını çizdi.

Sharp ''İktidarsızlık ve idrar tutamama gibi yan etkileri azaltan tüm prostat kanseri tedavilerini destekliyoruz. Bu yeni tedavi gelecekte bunun gerçek olabileceğini gösteriyor'' dedi.

Ancak Sharp şimdilik söz konusu tedavinin sadece 50'den az hasta üzerinde denendiğini ve tedavinin daha oldukça kısa bir zaman önce uygulandığını da hatırlattı ve ''Yapılacak diğer deneylerin sonuçlarını heyecanla bekliyoruz. Umarız bu yeni tedavi sayesinde erkekler hayat kalitelerini kaybetmeksizin prostat kanserinden kurtulabilirler'' dedi.

3/15/2012

yıl içinde sadece üç ay üretilebilen akçaağaç'tan elde edilen maple şurubu her derde deva

    3/15/2012 11:40:00 ÖS   Yorum yok

Akçaağaç ya da İsfendan Çınarı'nın gövdesinden, yılın sadece Şubat-Mart ve Nisan aylarında alınabilen ağaç özsuyunun işlenmesi ile elde edilen Maple Şurubu, uzmanların tespitlerine göre bağışıklık sisteminden kalbe, prostattan yaşlanmayı durdurmaya kadar bir dizi rahatsızlığa iyi geliyor.

her derde deva

Doğal tatlandırıcı olarak kullanılabilen şurup, içeriğindeki magnezyum, demir, fosfor, potasyum, manganez, çinko, kalsiyum ve riboflavin ile tam bir şifa kaynağı. Antioksidan özelliği ile kanı temizleyen

Maple Şurup'un, erkek sağlığı üzerinde de olumlu etkileri olduğu biliniyor.


Sadece 3 ay üretilebiliyor

Kanada'nın Guelph kenti yakınlarındaki Shady Grove Maple Çiftliği, diğer Maple Şurup çiftlikleri gibi bugünlerde oldukça hareketli.

Ağaçlardan sadece yılın 3 ayı alınabilen özsuda yıllık üretimde en iyi rekolteyi yakalayabilmek için aralıksız çalışan çiftlik personeli, bir yandan da çocukları yarıyıl tatilinde olan aileleri ağırlıyor.

Bir Kanada geleneği haline gelen Maple Şurup'la krepli kahvaltı için çiftliğe gelen ailelere, çiftlikte Maple Şurup'la üretilmiş şekerlemeler ve kurabiyeler de satılıyor. Çiftlikteki at arabası ile orman turuna götürülen çocuklar ve ailelere, burada eski usulle üretilen Maple Şurup gösteriliyor, akide şekeri veriliyor.

"Yüzde 95'i su"

Maple Şurup'un hangi aşamalardan geçtiğini anlatan Shady Grove Çiftliği Sahibi Dan Kaufman, ağacın gövdesine takılan çeşmeden kovaya akan usarenin yüzde 95'inin su olduğunu söyledi.

Kovalarda biriken özsuyun, pompalama sistemi ile ana tanklara, oradan da Sugar House (Şeker Evi) denilen son işleme merkezine taşındığını anlatan Dan Kaufman, şurubun, basit anlatımla kazanlarda kaynatılarak elde edildiğini söyledi.

"Burada gördükleriniz, sadece nostaljiyi yaşatmak için" diyen Dan Kaufman, "Maple Şurup'un geçmişte nasıl elde edildiğini çocuklara göstermek ve geleneği yaşatmak için ateşte kazanları ve kovaları kullanmaya devam ediyoruz. Artık birçok çiftlik, ağaç gövdesinde kova bile kullanmıyor. Zaten bizim üretimimiz de son teknolojiye sahip sistemlerle Sugar House'da yapılıyor" dedi.

Kuzey Amerika yerlilerinin buluşu olan Maple Şurup, ilk kez 19. yüzyıl başlarında başkalarınca da tadılmaya başlandı. Günümüzde dünya Maple Şurup üretiminin yüzde 80'ni Kanada'da yapılıyor. Kanada'yı yüzde 5.5'lik üretim ile ABD, onu Japonya ile Güney Kore izliyor.

8/09/2011

yaşlanan erkeğin en önemli sorunlarından prostat kanserinin belirtileri

    8/09/2011 08:48:00 ÖS   Yorum yok

Uzmanlar, prostat kanserinin, yavaş ilerlediği ve geç bulgu verdiğini belirterek, bulguların ortaya çıktığında hastalığın ilerlemiş ve metastatik şeklinde kendini gösterdiğini ifade ediyor. 


Gazi Üniversitesi (GÜ) Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, prostat kanserinin yaşlanan erkeğin en önemli problemleri arasında yer aldığını söyledi.

prostat kanserinin belirtileri
Avrupa'da 2009 yılı itibari ile 2.6 milyon yeni kanser vakası saptandığını belirten Biri, tüm kanser vakalarının yüzde 11'inin ve kanserden ölümlerin yüzde 9'unun prostat kanseri olduğunu ifade etti. Biri, prostat kanseri için bilinen en kuvvetli risk faktörünün genetik olduğuna, ailede prostat kanseri öyküsü olmasının prostat kanseri için risk oluşturduğuna dikkati çekerek, beslenme alışkanlığının da prostat kanseri gelişiminde etkili olabileceğinin düşünüldüğünü dile getirdi. 

 Prostat kanserinin, genel olarak orta-ileri yaş erkeklerin hastalığı olduğunu, hastalığın yavaş ilerlediğini ve geç bulgu verdiğini ifade eden Biri, bulgular ortaya çıktığında ise hastalığın ilerlemiş ve metastatik şeklinde kendini gösterdiğini söyledi. Biri, hastalığın bulguları arasında sık sık işeme, gece idrara çıkma, ağrılı idrar yapma ve idrar yapmada zorluğun öne çıktığını belirterek, 

''İlerlemiş hastalık da ise bel ve eklem ağrıları, halsizlik ve kilo kaybı olabilir. 


Bazen hastalık hiç belirti vermeden rastlantısal olarak veya kontrollerde PSA yüksekliği nedeniyle yapılan biyopsi ile ortaya çıkabilir'' diye konuştu. Tedavi seçenekleri Biri'nin verdiği bilgiye göre, hastalığın tevdisi tamamen evresine göre yapılıyor. Dikkatli izlem, cerrahi tedavi, radyoterapi, HIFU, hormonoterapi, kemoterapi gibi tedavi seçenekleri bulunuyor. Cerrahi tedavi, açık cerrahi, kapalı cerrahi ve robotik cerrahi olarak uygulanabiliyor. Prostat kanserinde dikkatli izlem, yavaş seyir gösteren ve tedavinin yan etkileri nedeniyle tedavi edilmeyecek hasta gurubuna uygulanıyor. İzlem protokolüne alınan hasta, düzenli olarak serum PSA ölçümü ile birlikte hastalığa özgü sorgulama ve parmakla rektal muayene ediliyor. Üç ayda bir PSA ölçümü diğer biyokimya testleri, yılda bir prostat iğne biyopsisi yapılarak hastalığın ilerleyip ilerlemediği kontrol ediliyor ve gerektiğinde kemik taraması isteniyor. Yerel olarak yerleşmiş, uzak yayışım göstermeyen hastalık durumda ise radikal prostatektomi tedavisi uygulanıyor. Açık, kapalı ya da robotik cerrahi ile prostat kapsülü ile birlikte, seminal veziküllerin ve çevre yağ dokuları ile birlikte çıkarılıyor. Bu tedavi, tümörün prostat dokusuna sınırlı olan, lenf nodu tutulumu olmayan, uzak metastaz olmayan, 75 yaşından küçük hastalara yapılabiliyor. Genel anesteziye bağlı risklerin dışında bu uygulama sonrasında idrar kaçırma ve sertleşme problemleri yaşanabiliyor. Yapılan çalışmalarda idrar kaçırma oranı yüzde 9-27 ve sertleşme problemi oranı ise yüzde 13-49 arasında değişiyor. Brakiterapi olarak da adlandırılan radyoreterapi ile prostat bezine yüksek dozda radyasyon verilebiliyor. Hormonal tedavide ise prostat kanseri testosteron denilen hormona duyarlı bir kanser çeşidi olduğundan sık tercih ediliyor. Testosteron bir erkeklik hormonu ve prostat kanserinde varlığı istenmiyor. Dolaşımdaki testosteronun ortadan kaldırılması ya da salgılanmasının durdurulması hormonal tedavinin temel prensibini oluşturuyor. Hormonal tedavide, dolaşımdaki testosteron hormonun baskılanmasına bağlı olarak seksüel problemler, meme büyümesi, bulantı, mide problemleri ve baş dönmesi gibi yan etkiler görülebiliyor. Hormon dirençli kanserlerde ya da ilerlemiş kanserlerde kemoterapi kullanılıyor. Krioterapi seçeneğinde ise prostat dondurularak tedavi ediliyor. Krioterapi ultrasonografi eşliğinde iğneler ile girilerek prostatın soğutulması ve dondurulması ile yapılıyor. Prostat kanserinde alternatif tedavi metotalarından olan HIFU (High Intensity Focused Ultrasound) ameliyatsız bir yöntem olarak gösteriliyor. Özel bir ultrason probunun bilgisayar eşliğinde makata yerleştirilerek kanserli dokunun odaklanması ve ses dalgaları ile tedavi edilmesi prensibine dayanıyor. HIFU, hastalık tekrarladığında yeniden uygulanabiliyor ya da diğer tedavi yöntemleri başarısız olduğunda yapılabiliyor.

7/30/2011

kanser hastaları atom çekirdeğinin pozitif yüklü parçacıkları protonlar ve iyonlarla tedavi olabiliyor

    7/30/2011 10:08:00 ÖS   Yorum yok

Gisela, 60’lı yaşların başında. Başında örgü bir beyaz şapka var. Şapkanın altından saçlarının yavaş yavaş çıkmaya başladığı görülüyor. Beş yıl önce konulan rahim kanseri teşhisinden bu yana kanser Gisela’nın yakasını bırakmıyor. 


Gisela, durumunu, “Tümör ikinci kez yayıldığında, kanserin sevmediğim bir akrabam olduğu gibi bir fikre kapıldım, benimle yaşıyor, bana çok yakın, hatta içimde. İlgi görüyor ve çok iyi besleniyor. Ona iyi bakıyorum, ama bir saçmalık yaptığında silah dolabını açıyoruz, doktorlara gidiyoruz ve biraz darbe alıyoruz" sözleriyle anlatıyor.

protonlar ve iyonlarla tedavi
Kemoterapi ya da ameliyat… Alman doktorlar Gisela’ya bugüne kadar bu tedavi yöntemlerini uygulamış. Ancak artık Almanya’nın iki kentinde, Heidelberg ve Münih'te yeni bir yöntem denenmeye başlandı. Kanser hastaları, atom çekirdeğinin pozitif yüklü parçacıkları protonlar ya da iyonlarla tedavi ediliyor:

Gerd Datzmann, Münih'teki Rieneker Proton Merkezi'nde görev yapan bir fizikçi. Hareket ettirilebilen bir hasta yatağının önünde duruyor. Beyaz bir hastane odasının ortasına yerleştirilen bu yatak özel bir şekilde tasarlanmış. Büyük yuvarlak bir türbine benzeyen bu yatağın üzerinde yaklaşık bir metre uzunluğunda bir kol bulunuyor. Datzmann tedavinin bu yatakla yapıldığını söylüyor: “Işın, bu uzantı sayesinde hastanın vücuduna aktarılıyor. Cihazı odanın her yanına çekebiliyoruz, böylece hasta her açıdan da ışın alıyor.”

Sağlıklı dokulara asgari zarar


Hasta, aslında devasa mıknatıslardan oluşan bir tünelin içinde tedavi ediliyor. Yaklaşık 9 metre çapında ve yaklaşık 150 kilogram ağırlığındaki bu manyetik tünelde, mıknatıslar sayesinde toplanan ışın demeti hastanın vücudundaki tümöre gönderiliyor. Uzman Datzmann, bu yöntemle sağlıklı dokuya verilen zararın asgari düzeye indirildiğini söylüyor.

Kanser hücresine odaklı proton ışınları doku içerisinde ilerlerken yavaşlıyor. Kanserli dokuya geldiklerinde ise radyasyon uzmanı tarafından doz artırılıyor ve böylelikle sağlıklı dokuya fazla zarar verilmeden doğrudan tümöre müdahale ediliyor. Münih’teki merkezin başkanı Dr. Hans Rienecker, bunun kanserle mücadelede çok daha etkin bir yöntem olduğunu belirtiyor. Rienecker, “Diğer tedavilerde tümör dışındaki yerler de ışınlara maruz kalıyor. Örneğin röntgen ışınlarında vücudun tamamı ışın alıyor. Proton tedavisinde ise durum daha farklı: Bu parçacıkların nereye kadar gireceği, hız ayarı yapılarak belirleniyor" şeklinde konuşuyor.

Hassas dokularda en etkili yöntem


Bu yöntem Gisela’nın hayatını kurtarmış. Zira daha önce tam beş kez ameliyat olan Gisela'ye, kemoterapi uygulanmış. Ancak doktorlar tümörün yayılmaya devam ettiğini tespit etmiş. Gisela son çare olarak proton tedavisine başvurmuş. Heidelberg’de bulunan terapi merkezinin Bilim-Teknik Direktörü Thomas Haberer, yılda beş bin ila 10 bin hastanın bu tedaviden faydalanabildiğini söylüyor: “Özellikle hassas dokular söz konusu olduğunda farklı bir durum ortaya çıkıyor. Örneğin, görme sinirlerinin yakında bulunan beyin söz konusuysa. Mesela prostat tedavisini ele alalım: Bağırsak ile idrar kesesi birbirinden kolaylıkla ayrılamıyor, bu nedenle vücuda gönderilen ışınların tam olarak tümöre denk gelmesini, etraftaki sağlıklı dokuya ise dik bir şekilde düşmesini sağlamak zorundayım. Böyle durumlarda parçacık ışınları tercih ediliyor.”

Bu yöntemin en büyük dezavantajı ise böyle bir tedavinin uygulanacağı merkezlerin kurulmasının toplam 100 ila 200 milyon euroya mal olması. Bu tür bir tedaviye gereksinimi olan tüm hastaların tedavi edilebilmesi için Almanya’da altı ila sekiz adet yeni merkeze ihtiyaç var.


Nicolas Martin / Çeviri: Başak Özay

Editör: Hülya Köylü
© 2014 deva arayanlar . Designed by Bloggertheme9
Proudly Powered by Blogger .