-->
mide etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
mide etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12/04/2011

tıp dünyasından yeni buluş draco virüs bulaşan hücreleri tespit edip yok ediyor

    12/04/2011 01:50:00 ÖS   Yorum yok

Amerikalı bilim adamları çocuk felcinden gribe tüm virüs çeşitleriyle baş edebilen, tıp dünyasında çığır açabilecek önemli bir buluşun eşiğinde. Bu buluşun adı "Draco"

draco virüs bulaşan hücreler
Massachusetts Teknoloji Enstitüsü araştırmacılarından Todd Rider’e göre 'Draco', tüm insafsız virüs çeşitlerine karşı etkin olan bir etken madde. Rider, "Draco’yu bugüne kadar 15 farklı virüse karşı test ettik. Bunlar arasında grip virüsü, domuz gribi H1N1, mide-bağırsak gribi, çocuk felci ve dang virüsünü sayabilirim. Ve ilaç hepsinde etkisini gösterdi. Daha test etmemiz gereken birçok virüs çeşidi var. Umarım Draco bütün virüs çeşitlerine karşı etkili olur" diye konuşuyor.

Peki, bu ilaç nasıl birbirinden farklı bu kadar virüse karşı etkili olabiliyor? Cevabı çok basit. Çünkü ilaç virüsün kendisine değil, virüsün buluştuğu insan hücrelerine karşı saldırıya geçiyor. Rider, bunu şu sözlerle açıklıyor: "Virüsler canlı hücre içerisinde çoğalır ve sonra da o hücreleri öldürürler. Ardından da bir diğer hücreye sıçrarlar. İşte Draco da virüsün ilk bulaştığı hücreyi, daha virüs çoğalmaya fırsat bulamadan yok ediyor. Böylece diğer hücrelere bulaşmasını da önlüyor"

Virüslü hücre nasıl tespit ediliyor?


Araştırmacı Todd Rider’e göre Draco’nun virüs bulaşmış hücreleri tespit etmesi de çok kolay oluyor. Bunu ribonükleik asit yani RNA'ları izleyerek yapıyorlar. Virüsler hücre içerisinde çoğalmaya başladıklarında, çok uzun ve çift dizimli bir RNA şeridi oluşturuyorlar. Bu çift RNA şeridine normalde sağlıklı hücrelerde rastlanmıyor. Rider, Draco'nun, işte bu çift RNA şeritli virüs işlemiş hücreleri tanıdığını ve virüslü hücrelerin kendi kendisini yok etmesini sağladığını belirtiyor. Rider, ''Böylece enfeksiyon da sona eriyor. Sağlıklı hücrelere hiçbir şey olmuyor" diye konuşuyor.
Rider ve ekibi, Draco'yu, farklı virüsler bulaştırılmış hücrelerde ayrı laboratuvar kaplarında denemiş. Ayrıca domuz gribi taşıyan farelerin tedavisinde de başarı sağlanmış. Rider Draco’nun normal soğuk algınlığından çiçek hastalığına kadar virüs kaynaklı hastalıkları ortadan kaldıracak evrensel bir ilaca dönüşeceğini düşünüyor.

'İlaç büyük risk de teşkil ediyor'


Ancak bu araştırmaya kritik yaklaşan birçok bilim insanı da bulunuyor. New York’taki Mount Sinai Tıp Okulu'ndan Mikrobiyolog Andrea Branch da bunlardan biri. Branch meslektaşlarının buluşunu takdirle karşılıyor ancak bu ilacın aynı zamanda büyük risk teşkil ettiğini savunuyor. Brach bu riski şöyle açıklıyor: "Eğer virüs çok sayıda hücreye bulaştı ise ve hücreler bir nevi intihara sürüklenecekse, bu hastayı öldürebilir. Eğer virüs az sayıda hücreye bulaşmış ise Draco işe yarayabilir. Ama örneğin Hepatit B gibi bir hastalıkta, enfeksiyon karaciğer hücrelerinin büyük bir kısmına yayıldığından, eğer hastalıklı hücreler öldürülürse, o zaman karaciğer yetmezliği baş gösterir. Ve hastayı karaciğer nakli olmadan kurtaramazsınız. İlacın virüsü değil de virüslü hücreleri öldürmesinin tehlikesi işte burada yatıyor."

Yine de Todd Rider ve ekibi araştırmalarına azimle devam ediyor ve bir sonraki etapta Draco’yu ebola ve HIV’e karşı test etmeyi hedefliyor.

© Deutsche Welle Türkçe

Marieke Degen / Çeviren: Başak Demir

Editör: Beklan Kulaksızoğlu

kalbi kuvvetlendiren mideye iyi gelen kardelen çiçeği hakkında

    12/04/2011 01:03:00 ÖS   Yorum yok

Kardelen, bir çenekli çiçekli bitki familyalarından nergisgiller (Amaryllidaceae) içinde sınıflanan Galanthus cinsi bitki türlerinin ortak adıdır. çok yıllık, soğanlı ve otsu bitkilerdir.

kardelen çiçeği hakkında

Kardelenler, tıbbi açıdan önemli oldukları düşünülen bitkilerdir:

Türkiye'de halk arasında, toprak üstü kısımları kalbi kuvvetlendirici, mideye iyi gelen ve âdet söktürücü ilaç; toprak altı kısımları ise taze haldeyken ezilerek, çıbanları olgunlaştırmak için hazırlanan lapa olarak kullanılır.

İçerdikleri ve ilaç olabilme olasılığı bulunan alkaloit ve lektinler nedeniyle, çok sayıda araştırmaya konu olmaktadırlar.


Türkiye'de 14 türünün doğada yetiştiği bilinen kardelenlerden bazılarının soğanları Türkiye'nin ihraç ürünleri arasında bulunmaktadır. Galanthus elwesii ile Galanthus ikariae ve/veya Galanthus latifolius adlı türler, uzun yıllardan beri ve başta Hollanda olmak üzere bazı ülkelere, "süs bitkisi" adı altında ihraç edilmiştir. Güncel durumda, Galanthus elwesii ile Galanthus woronowii türleri dışındaki kardelen soğanlarının doğadan toplanarak ihraç edilmesi yasaktır. Bahsi geçen ve Türkçe'de sırasıyla "Toros kardeleni" ve "Karadeniz kardeleni" olarak anılan iki türün soğanlarının ihracatı ise sınırlandırılmıştır.

11/26/2011

tıbbi faydaları en fazla olan şifalı bitki bahçe nanesi hakkında

    11/26/2011 12:52:00 ÖS   Yorum yok

Bahçe nanesi (Mentha × piperita), ballıbabagiller (Lamiaceae) familyasından tıbbi faydaları en fazla olan bir nane türü.

bahçe nanesi
Su nanesi (Mentha aquatica) ve kıvırcık nanenin (Mentha spicata) melezi olan bahçe nanesinin Dünya'nın her yerinde tarımı yapılır. Yaprakları ve çiçekli uç kısmı kullanılır. %1-3 oranında mentol, menton, flavonoidler, fenoller, triperten ve tanen içeren uçucu yağ taşır.

Sindirim sistemi


Nane sindirim sistemi için iyi bir bitkidir. Safra ve mide sekresyonunu uyarır, hazımsızlık ve gaz şikayetlerini hafifletir. Mide bulantısını önler. Antispazmodik özelliği sayesinde mide ağrıları ve gazdan doğan barsak kramplarında etkilidir. Kabızlık ve ishal şikayetlerinde de bu etkisini gösterir. İyi bir sindirim için yemeklerden sonra bir fincan nane çayı alınması önerilir.

Enfeksiyonlar üzerine


İçerdiği esansiyel yağlar antiseptik ve mantarları öldürücü özellik taşırlar. Bu özelliği gastroenteritlerde etkili olmasının bir başka sebebidir. Birkaç damlası ile bronşitli hastalarda göğüse, farenjitli hastalarda boğaza ve sinüzitli hastalarda sinüslerin üstüne yapılacak masaj etkili olur. (Bu masaj geceleri yapılırsa uyumayı engelleyebileceğinden sabahları yapılması tavsiye edilir.) Uyarıcı özelliği vardır.

Deriye uygulanmasıyla ağrı kesici özelliği vardır. Baş ağrılarında suyla karıştırılmış nane yağının 10 dakikalık uygulaması yeterlidir. Burkulmalarda da nane yağı ile masaj faydalı olur.

10/28/2011

günde iki tablet aspirin almak bağırsak kanseri riskini yüzde 63 oranında azaltıyor

    10/28/2011 10:47:00 ÖS   Yorum yok

İskoçya'daki Newcastle Üniversitesi'nde, risk grubundaki 861 hastayla yapılan araştırmada, günde iki aspirinin iki yıl sonunda bağırsak kanseri vakalarını yüzde 63 oranında azalttığı görüldü.


bağırsak kanseri riski
Araştırma 1000 kişide bir görülen Lynch sendromlu hastalar üzerinde yapıldı.

Bu hastaların bünyesi DNA'larındaki bozuklukları belirleyip onarmada zorluk yaratıyor, kanser riskini yükseltiyor.
Kansere yatkınlık

Lynch sendromlu hastalarda özellikle bağırsak, rahim ve mide kanseri daha yaygın olarak görülüyor.

Araştırmada her gün 600 miligram aspirin verilen birinci grup hastalar arasında 19 tümör vakası ortaya çıkarken, aspirin almayanlar diğer grupta 34 vaka tespit edildi. Bu vaka sayının yüzde 44 oranında daha az olması anlamına geliyor.

İki yıl süreyle aspirin alan hastalar içindeki değerlendirmede ise kanser vakalarının yüzde 63 azaldığı tespit edildi. Bu grupta Lynch sendromuyla bağlantılı kanser vakaları da yarı yarıya azaldı.

Araştırmaya öncülük eden Prof. John Burn, İngiltere'de 30 bin Lynch sendromlu yetişkin hasta olduğunu belirterek, "Bu kişilerin hepsine tedavi uygulanırsa 30 yıl içinde 10 bin kanser vakasını ve bu hastalıktan bin kişinin ölmesini engelleyebiliriz" dedi.

Burn, yan etkilere de dikkat çekti ve "10 bin kanser vakasını önleme karşılığında 1000 mide ülseri ve 100 felç vakası birçoklarına göre fena bir şey olmaz" diye konuştu.

Prof. Burn, ailesinde bağırsak kanseri geçmişi olanların düşük dozda aspirin almalarını tavsiye etti.

6/18/2011

midenin ürettiği protein gastrokin fazlası mide kanserini engellemeye yetiyor

    6/18/2011 12:11:00 ÖÖ   Yorum yok

Güney Kore'de Prof. Park Sang-von ve ekibi, mide kanserine yakalanan 40 hastadan alınan kanser hücrelerini inceledi ve midenin ürettiği Gastrokin 1 (GKN1) adlı proteinin miktarı ile tümörün büyüklüğü arasında bağlantı olduğunu gördü.


mide kanserini engellemeMide kanserinin ilk aşamasında GKN1'in büyük ölçüde azaldığını belirten Park, fazla miktarda proteinin ise kanserin gelişmesini durdurduğunu vurguladı.

Proteinin doğal olarak üretildiğine dikkati çeken Park, vücudun bu proteini daha fazla üretmesinin yolunu bularak, yan etkiler olmadan tümörün büyümesinin kontrol altına alınabileceğini belirtti.


Park ayrıca, midedeki protein seviyesine bakarak doktorların çabucak erken tanı koyabileceğini de ifade etti.

Araştırma, "Journal of Pathology" dergisinde yayımlandı.
cumhuriyet portal

6/15/2011

hareketsiz kalmak fazla alkol almak ve bazı ilaçlar kemik yapımını engelliyor

    6/15/2011 09:53:00 ÖS   Yorum yok

Uzmanlar, seks hormonlarının az salgılanması ile ilgili sorunların osteoporoza neden olan hastalıkları içinde yer aldığını belirterek, tiroit ile paratiroid bezinin fazla çalışması, şeker hastalığı, hematolojik ve genetik hastalıklar ve fazla alkol kullanımının ostreoporoza yol açtığını ifade ediyor.

Bazı ilaçların da osteoporoza neden olabildiği uyarısında bulunan uzmanlar, bunlar arasında en sık kortizon, kan sulandıran ilaçlar, epilepsi, kanser, guatr, mide ve psikiyatri ilaçlarının bulunduğunu belirtiyor.

Hacettepe Üniversitesi (HÜ) Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Türkiye Osteoporoz Derneği II. Başkanı Prof. Dr. Yeşim Gökçe Kutsal,  osteoporozun kemik kitlesindeki azalmaya bağlı olarak ortaya çıkan ve kırıklara neden olan sistemik bir iskelet hastalığı olduğunu söyledi.
Yetişkin insanlarda kemik kitlesinin, iskelet gelişimi sırasında varılan en yüksek kemik kitlesine ve yaşamın daha sonraki dönemlerinde meydana gelen ''kemik kaybı''nın ya da ''kemik yıkımı''nın derecesine bağlı olduğunu belirten Kutsal, osteoporozun kemik kırıklarına ve ağrıya yol açtığını ve kişinin yaşam kalitesinin bozulmasına neden olduğunu ifade etti.
fazla alkol almak


Kutsal, ''günümüzde sık rastlanan bazı hastalıkların ve sık kullanılan bazı ilaçların kemik yapımını engellediğini, kemik yıkımını artırdığını ve osteoporoza neden olduğunu'' söyledi.

Seks hormonlarının az salgılanması ile ilgili sorunların osteoporoza neden olan hastalıklar içinde yer aldığını belirten Kutsal'ın verdiği bilgiye göre, tiroit ile paratiroid bezinin fazla çalışması, şeker hastalığı, hematolojik ve genetik hastalıklar, fazla alkol kullanımı ostreoporoza yol açıyor.

Bunun dışında uzun süre hareketsiz kalmak, iltihabi bağırsak hastalıkları, bağırsakta emilim bozukluklarına neden olan hastalıklar, böbrek, karaciğer ve romatizmal hastalıklar ile mide ameliyatı ya da organ nakli geçirmiş olmak, akciğerlerde kronik tıkayıcı hava yolu hastalığı bulunması, beslenme bozuklukları ve yetersiz beslenme ve radyasyon tedavisi almış olmak da diğer etkenler arasında yer alıyor.
Kimi hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaçlar da osteoporoza neden olabiliyor. Bunlar arasında en sık kortizon, kan sulandıran ilaçlar, epilepsi, kanser, guatr, mide ve psikiyatri ilaçları bulunuyor.

Ne yapmalı?

Osteoporozdan korunmak için şu önerilerde bulunuluyor:
''Toplum, osteoporoza neden olabilecek hastalıklar ve ilaçlar konusunda bilgilendirilmeli.
-Osteoporoz hastalarında muayenelerde, klinik ve laboratuvar incelemelerde kemik kaybına ve kırığa yol açabilecek hastalık ve ilaçlar gibi tüm faktörler ortaya çıkarılmalı. Çünkü, osteoporoza başka bir hastalık ya da uzun sure kullanılan bir ilaç neden olabiliyor.
-Osteoporoz varlığı belirlenmeli ve tedavi edilmeli.
-İlaç tedavisine başlamadan önce yeterli kalsiyum ve D vitamini alınmalı.
-Yaşam boyu düzenli egzersiz yapılmalı. Hormon eksikliği halinde tanı konulmalı ve etkin tedavi tamamlanmalı.
-Alkol alımı azaltılmalı, sigara tüketimine dikkat edilmeli.
-Osteoporozun tedavisine yönelik geliştirilmiş ilaçlardan hastaya en uygun olanı seçilmeli ve düzenli olarak kontrolleri yapılarak tedavisi takip edilmeli.
-Kemik yoğunluğunun artırılması ve sağlıklı kemikler için puberte öncesi dönemde egzersiz, kalsiyumdan ve D vitamininden zengin diyet yapılmalı, ideal vücut ağırlığı korunmalı.
-Yetişkin dönemde bilinçli egzersiz ile kemik kaybını yavaşlatılırken, ileri yaşlarda düşmelerin şiddeti ve sıklığı hareketliliğin, esnekliğin ve hareket hızının korunması ile azaltılmalı.''

Üç aydan fazla kortizon kullananlar dikkat


İleri yaştakiler, kemik mineral yoğunluğu düşük olanlar, ailesinde osteoporotik kırık olanlar, daha önce basit düşmeler ile kırık geçirmiş olanlar, vücut ağırlığı normalin altında bulunanlar, üç aydan uzun süre kortizon ilacı kullananlar ve ayrıca yoğun sigara ve alkol tüketenlerin öncelikli olarak tedavi edilmeleri gerekiyor.
Gelişebilecek sakatlıkların önlenmesinde ise temel ilkeler, hastanın ve ailesinin bilgilendirilmesi, eğitimi, düşmelerin önlenmesi açısından evinin uyarlanması, düşme için risk faktörlerinin (bireysel ve çevresel) azaltılması, yardımcı cihaz ve günlük yaşam aktivitelerini kolaylaştıracak araçların temini ve bilinçli beslenme olarak gösteriliyor.
cumhuriyet portal
© 2014 deva arayanlar . Designed by Bloggertheme9
Proudly Powered by Blogger .