Astım hastaları için tamamen tahıldan oluşan lifli yiyecekler ve meyve sebzelerin umulmadık faydalarının olduğu ortaya çıkarıldı Fareler üzerinde yapılan ve sonuçları Natural Medicine dergisinde yayımlanan araştırma, bol lifli yiyeceklerden oluşan beslenme biçiminin akciğerlerdeki enflamasyonu azaltabileceğini gösteriyor.
Bol lifli ürünler midede emilmiş besinleri etkileyerek, bağışıklık sisteminin yapısını değiştirebiliyor.
Araştırmacılar, işlenmiş yemeklerden yemenin astımın nedenlerinden biri olabileceğini düşünüyor.
Solunum kanalları bu süreçte tahrişe daha hassaslaşıyor ve bu durum da astımı tetikleyebiliyor.
Sorunun çözümü midede yaşayan bir bakteride yatıyor.
İnsan vücudundaki hücrelerde trilyonlarca mikrop bulunuyor.
Giderek artan sayıda araştırma, bu bakterilerin insan sağlığına büyük faydası olduğuna işaret ediyor.
İsviçre’de Lozan Üniversitesi’nden bir ekibin yaptığı araştırmaya göre bol ve az lifli yiyecekler midedeki bakterilerin çeşidini etkileyebiliyor.
Bol lifli ürünler sayesinde midede bulunan bakteriler daha çok yağlı asit üretiyor. Bu asitler daha sonra kanda emiliyor.
Araştırmacılar bu asitlerin bağışıklık sistemine sinyal göndererek akciğerlerdeki tahrişe karşı daha güçlü bir savunma sağladığını söylüyorlar.
Az lifli yiyecekler ise böyle bir etkiye sahip değiller. Alıntı.(BBC Türkçe)
meyve sebze etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
meyve sebze etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
1/06/2014
3/09/2012
cilt güzelliği ve sağlığı sebze meyveyi ne kadar tükettiğinize bağlı
seyyah1906
3/09/2012 06:51:00 ÖS
Yorum yok
İngiltere'de bilimadamları bir kaç hafta meyve sebze yemenin bile cilt rengini güzelleştirdiğini belirtiyor.
Edinburgh'daki St Andrews Üniversitesi tıp fakültesi uzmanları, 35 kişilik bir grubun beslenme alışkanlıklarını inceledi.
Uzmanlar, daha çok yeşil sebze yiyenlerin tıklayın daha canlı bir ten rengine sahip olduğu sonucuna vardı.
Altı hafta içinde sağlıklı beslenen kişilerin ciltlerinde "altın bir ışıltı" oluştuğu, kötü beslenen kişilerde ise bozulma ve solgunluk oluştuğu belirtiliyor.
Yenilen sebze meyvenin kişinin dış görünümüne yansıyarak cazibesini arttırdığı görüşü başka bilimsel çalışmalarda da ortaya atılmıştı.
Pek çok sebze ve meyvede bulunan ve sarı ve kırmızı renk veren karotenin cilt rengini etkilediği, çok uzun yıllardır biliniyor.
Ancak normal ve sağlıklı bir beslenme alışkanlığının ne düzeyde etki ettiği net değildi.
St Andrews Üniversitesi sağlık psikolojisi uzmanı tıklayın Dr. Gözde Özakıncı ve meslekdaşları, altı haftalık çalışmalarında çoğu beyaz, 35 gönüllü öğrencinin ne kadar sebze ve meyve aldığının kaydını tuttu.
Gönüllülerden bu süre içinde solaryum, makyaj ve bronzlaştırıcı krem kullanmamaları istendi.
Tenlerinin renk tonu özel bir araçla, deney öncesinde, sırasında ve sonrasında incelendi.
'Güzellik' motivasyon sağlayabilir
Elde ettikleri sonuçlar, sebze meyve tüketiminde meydana gelen değişimlerin cilt rengini de değiştirdiği yönündeydi.
Aynı ekibin daha önce yaptığı bir çalışmada da cilt renginde hafif değişikliklerin bile yüzün çekici olarak algılanması ile bağlantısı olabileceği belirlenmişti.
Uzmanlar, makalede "beslenmede ufak değişiklikler bile cilt tonunda gözlenebilir iyileşme sağlayabiliyor" diyor.
Bununla birlikte, benzer bir uygulamanın yaşlılarda farklı sonuç verebileceğini, beyazlar dışındaki ırklar için de ayrı bir çalışma gerekebileceğini söylüyorlar.
Bilim ve tıp makalelerinin yer aldığı bilimsel halk kütüphanesi yayını PLoS One'da yayınlanan makalenin tüketim ve görünüm arasındaki bağlantıyı tam olarak kanıtlamadığına inanan uzmanlar da var.
Cambridge Üniversitesi'nden beslenme uzmanı Dr Glenys Jones yiyeceklerin nasıl pişirilip tüketildiğinin sebze-meyveden alınan karoten miktarını önemli ölçüde etkilediğine, ancak bu farkların çalışmada göz önüne alınmadığına dikkat çekti.
Jones yine de çalışmanın insanları daha sağlıklı beslenmeye teşvik etmek açısından önem taşıdığını belirtti; "sebze meyveler sadece cildimiz değil, genel sağlığımız için faydalı" dedi.
İngiltere'de halkın yüzde 75'inin meyve sebze tüketimi önerilen ortalama düzeyin altında.
Uzmanlar, "daha iyi bir görünüm" fikrinin, insanları motive etmede önemli bir katkı sağlayabileceğini düşünüyor.
Dr. Gözde Özakıncı, beslenme alışkanlıklarını değiştirmek açısından "bir kaç hafta içinde daha iyi görüneceğinizi bilmek, ilerleyen yıllarda sağlıklı olacağınız beklentisinden daha etkili olabilir" diyor.
12/07/2011
kanser erkeklerde sebze meyve tüketilmemesi kadınlarda obezite ile vuruyor
seyyah1906
12/07/2011 04:48:00 ÖS
Yorum yok
İngiltere Kanser Araştırmaları raporuna göre, erkeklerde görülen kanserin yüzde 23'ünde, kadınlarda görülen kanserin yüzde 15,6'sında başlıca neden sigara alışkanlığı.
Sigara ve tütün kullanımından sonra, erkeklerde en fazla kansere yol açan neden, yeterince sebze ve meyva yememeleri; kadınlardaysa şişmanlık.
British Journal of Cancer'da yayımlanan ve kanser konusundaki en kapsamlı araştırmalardan biri olarak nitelenen raporun yazarlarından Prof. Max Parkin, "Birçokları kanserin bir kader işi veya şanssızlık olduğuna ya da genetik nitelik taşıdığına inanır. Eldeki veriler gösteriyor ki, tüm kanserlerin yüzde 40 kadarı, elimizde değiştirme olanağı bulunan alışkanlıklarımızın sonucunda ortaya çıkıyor." dedi.
Kanser araştırmacılarının erkeklere tavsiyesi, "sigarayı bırakın, daha fazla sebze-meyva yiyin ve tükettiğiniz alkol miktarını azaltın!"
Kadınlara da, benzer şekilde sigarayı bırakmaları tavsiyesinde bulunuluyor ama hemen ardından "kilonuza dikkat edin!" uyarısı geliyor.
Prof. Parkin, "Erkeklerde kansere karşı koruma sağlaması bakımından sebze-meyva tüketiminin bu kadar önemli çıkmasını beklemiyorduk. Kadınlar arasında da kanser nedeni olarak şişmanlığın, alkol alışkanlığından daha öne çıkması şaşırtıcı oldu." dedi.
İngiltere'de incelemeye alınan toplam 134 bin kanser vakasında, oturulan coğrafi yer ve yapılan iş gibi unsurlar da dahil, yaşam tarzı ve çevresel koşullarla ilişkili 14 etmenin rol oynadığı belirlendi.
Kanser vakalarının 100 bini, sigara ve içki alışkanlığıyla aşırı kiloya bağlı bulundu. Her 25 kanser vakasından birinin, kişinin kimyasal maddeler ya da asbestos bulunan bir ortamda çalışmasından kaynaklandığı saptandı.
Bilinenler, bilinmeyenler
Raporda, sigara tiryakiliğiyle akciğer kanser arasında çok iyi bilinen ilişkinin yanı sıra, daha az bilinen unsurların kansere yakalanmada etkili olduğu kaydedildi. Örneğin meme kanseri tehlikesinin onda birini, kadının emzirmesi ya da alkol tüketmesi değil, aşırı şişman ya da obez olması oluşturuyor.
Yemek borusu ya da gırtlak kanserinde tehlikenin yarısı, çok az sebze-meyva yenmesinden kaynaklanıyor; alkol tüketimiyse riskin yalnızca beşte birini oluşturuyor.
Mide kanserine yakalanma tehlikesinin beşte biri, besinlerdeki fazla tuz miktarından kaynaklanıyor.
Ağız ve boğaz bölgelerinde görülen kanserler ise hemen tamamiyle kişinin yaşam tarzıyla ilişkili. Safra kesesi gibi kimi kanserlerse, genelde yaşam tarzıyla pek ilişkili değil.
Araştırmacılar bulgularını, İngiltere'de 1993-2007 yılları arasındaki vakalara ilişkin verileri kullanarak ve 2010 yılında 18 değişik kanser türünde ortaya çıkacağını tahmin ettikleri vakalara dayandırarak derledi.
Dünya Kanser Araştırmaları Vakfı'nda görevli Dr. Rachel Thompson, "Bu rapor da gayet güçlü bir şekilde gösteriyor ki, kanser tehlikesi, yaşam tarzımızla yakından ilişkili." dedi.
Uzmanlar, sağlıklı yaşamanın kansere yakalanma olasılığını tamamen ortadan kaldırmadığını, ama kişinin şansını artırabileceğini belirtiyorlar.
11/25/2011
kanserden korunabilmek için kilosu 50 bin euroluk sebzeler
seyyah1906
11/25/2011 08:16:00 ÖS
Yorum yok
Bitkiler, hastalıklara karşı bazı koruyucu maddeler içerir. Bu değerli maddelerin başında flavonoid adı verilen bileşikler geliyor.
Flavonoidlerin en önemli kaynağı da günlük hayatta sıkça tükettiğimiz başta çay olmak üzere baharatlar, çeşitli sebze ve meyveler. Flavonoidler özellikle değerli antioksidan özellikler barındırır. Bu da vücutta birçok hastalığın sorumlusu olan tehlikeli radikalleri yakalayarak etkisiz hale getirmeleri anlamına gelir.
Flavonoidlerin kalp-damar rahatsızlıklarından kansere kadar birçok hastalığa karşı koruyucu etkisi var. Flavonoidlerin potansiyelinin ne kadar büyük olduğu bugüne kadar kantılanabilmiş değildi. Bonn Üniversitesi ve Jülich araştırma merkezinde bu etkiyi ortaya çıkarmak için son derece pahalı sebzeler yetiştiriliyor.
Maydonoz, ıspanak, nane gibi yüksek miktarda flavonoid içeren bitkilere karbondioksit gazı veriliyor.
Bu gaz bitkilerin büyümesi için gerekli. Ancak bilim insanları deneyleri sırasında atmosfere zararlı karbonlar içeren bildiğimiz karbon-12’yi değil, nadir olarak bulunan karbon-13 ağır izotopunu kullanıyorlar. Jülich Araştırma Merkezi’nin biyoloji uzmanı Profesör Ingar Janzik, “Bu ağır izotop doğada da mevcut ancak normal karbondioksit içindeki payı yüzde biri geçmiyor“ diyor. Bu yüzden de oldukça pahalı. 4 bin litre karbon-13 ağır izotopu yaklaşık 100 bin euro ediyor.Flavonoidler kansere karşı koruyor mu?
Bu pahalı araştırmanının nedenine gelince; Bonn Üniversitesi Beslenme ve Gıda Bilimleri bölümünden Maike Gleichenhagen bu karbondan flavonoid elde ettiklerini açıklıyor. Yani bitkilere karbon-12 izotopu yerine daha nadir bulunan karbon-13 verildiğinde, flavonoidler daha da belirgin hale geliyor. Araştırma için belirginleştirilmiş flavonoidler bitkilerden ayrıştırılıp gıda maddeleriyle karıştırılıyor. Daha sonra teste katılan denekler bu gıdaları tüketecek. Bonn Üniversitesi’nden Benno Zimmermann, kan tahlilleri sonucunda örneğin flavonoidlerin vücutta nereye yerleştiklerini kolayca belirleyebilmeyi umuyor. Testlere 2012 yılı başında başlanacak. İlk sonuçlar ise büyük ihtimalle 2012 ortasında alınacak.
Uzmanlar henüz işin başında olduklarını hatırlatıyor. İlk sonuçların alınmasından sonra flavonoidlerin kalp-damar rahatsızlıkları ya da kansere karşı korunmada nasıl bir etkisi olduğu ve bu maddenin insan sağlığının korunması için nasıl kullanılabileceği ortaya çıkacak.
© Deutsche Welle Türkçe
Judith Hartl / Ufuk Çakır
Editör: Ahmet Günaltay
9/01/2011
karın ağrısı ve iştahsızlık çekenler boyu 20 metreyi bulan parazit düşmüş olabilir
seyyah1906
9/01/2011 10:17:00 ÖS
Yorum yok
Karın ağrısı, iştahsızlık ve aşırı halsizlik gibi belirtiler veren, çocuklarda gelişme geriliğinin de sorumlusu olabilen bu tür parazitlerin boyu 20 metreyi bulabiliyor.
Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi (RSHM) Parazitoloji Laboratuvarı Şefi Doç. Dr. Ayşegül Taylan Özkan, sonbahar yaklaşırken kirli sular, enfekte hayvanlar ve iyi yıkanmamış sebze ve meyvelerle bulaşan parazitlerle ilgili uyarılarda bulundu.
Aralarında Belçika, İspanya, Portekiz, Almanya ve Hollanda'nın da bulunduğu birçok ülkeye parazitlerle ilgili eğitimlerin de verildiği laboratuvarda yapılan çalışmalarda ilginç bulgulara rastlandığını anlatan Özkan, bağırsak paraziti bulunan birçok kişinin, uzun yıllar bunun farkında olmadan yaşamını sürdürebildiğini, oysa geçmeyen karın ağrısı, iştahsızlık ve aşırı halsizliğin bunun habercisi olabileceğini bildirdi.
Bağırsak parazitlerinin, dışkı yoluyla insandan insana geçebildiğini, insan dışkısıyla kirlenmiş havuz ve diğer su kaynaklarının bulaşma yollarından biri olduğunu ifade eden Özkan, gelişme geriliği görülen çocuklarda da bu parazitlerin varlığından kuşkulanılması gerektiğini belirtti.
Bu tür parazitlerin çocukların vücut gelişimlerini olumsuz etkilediğini vurgulayan Özkan, ''Bağırsak parazitleri çocuklarda gelişme geriliğine yol açar. Sağlık çalışanları ve ailelerin bu konuda uyanık olmasında fayda var. Sözünü ettiğim diğer belirtilerle başvuran yetişkinler için de aynı duyarlılığın gösterilmesi gerekir'' uyarısını dile getirdi.
''Risk yağışlarla artıyor''
ABD ve İngiltere gibi ülkelerde su kaynaklı parazitlerin yaygın olduğunu, yağışların başlamasıyla bağırsak parazitlerinin bulaşma riskinin arttığını anlatan Doç. Dr. Özkan, ''Yağışlarla birlikte hayvan dışkıları su kaynaklarına karışır. Bazılarının klora karşı direnci diğerlerine göre 10 kat daha fazladır. Bu nedenle klor etki etmez. Kirlilik riski olan sulardan uzak durulmalıdır'' diye konuştu.
Laboratuvarda, bağırsak parazitiyle enfekte hayvanlardan alınan ve insan vücudunda bulunan örnekler üzerinde uygulamalı eğitimler verdiklerini kaydeden Özkan, ''Bağırsak parazitleri farklı boyutlarda olabiliyor. Ama içlerinde öyleleri var ki boyları 20 metreyi bulabiliyor. Vücudunda bu uzunlukta bir bağırsak parazitiyle yaşayan bir kişi, ağrı, iştahsızlık gibi belirtilerin bundan kaynaklandığını bilmiyor'' değerlendirmesinde bulundu.
7/17/2011
sıcaklarda gıda zehirlenmesinin önüne geçmek için yağlı yemeklerden uzak durun
seyyah1906
7/17/2011 11:48:00 ÖS
Yorum yok
Akdeniz Üniversitesi (A.Ü) Ziraat Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ayhan Topuz, sıcak yaz aylarında kalorisi yüksek, ağır, yağlı, karbonhidratlı gıdaların zehirlenmelere neden olabileceğini belirterek bunların yerine, meyve, sebze ağırlıklı yiyeceklerin tüketilmesi gerektiğini söyledi.
Doç. Dr. Topuz, yaz aylarında tüketilen et, süt, yumurta, tavuk, balık ve yumurtayla katkılanmış besinlerin, sıcaklığın etkisiyle gıda zehirlenmelerine yol açabileceğini belirtti.
Zehirlenmelerin önüne geçebilmek için toplumun bilinçli olması gerektiğini anlatan Topuz, tüketicilerin marketten aldıkları gıda ürünlerini öncelikle doğru bir şekilde muhafaza edebilmelerinin önemli olduğunu vurguladı.
Özellikle dondurulmuş ürünlerin kullanımında çok dikkatli ve bilinçli davranılması gerektiğinin altını çizen Topuz, şunları söyledi:
''Marketten -18 santigrat derecede dondurulmuş ürün alınıyorsa, yine aynı ürün evde -18 santigrat derecede muhafaza edilmeli.
Genelde kişi, buz dolabından ürünü alıyor ve çözülsün diye sıcak bir ortama bırakıyor. Uzun süre sıcakta bekleyen ürün, mikroorganizmaların çoğalmasına ve toksin üremesine neden oluyor. Ürün toksin ürettiği için biz daha sonra ne kadar pişirsek de zehirlenmeye yol açıyor.''
Bunların yapılmaması halinde ürünün insan sağlığı açısından riskli noktalara geleceğini belirten Topuz, gıdaları tüketirken temizliğin de büyük önem taşıdığına işaret etti. Yemeklerin hazırlanması ve tüketilmesi sırasındaki hijyene önem verilmesi gerektiğini anlatan Topuz, ''Sıcak suyla sabunla ya da özel dezenfeksiyonlarla ve en az 30 saniye süreyle mutlaka ellerin temizlenmesi gerekiyor'' dedi.
Risk altındakiler
Yaz aylarında oluşan gıda zehirlenmelerinde risk faktörlerinin kişiden kişiye değişitiğini de söyleyen Topuz, ''Kişilerin bağışıklık sisteminin güçlü ve mikroorganizmalara dirençli olması, riskleri ortadan kaldırır'' dedi.
Zehirlenmelerden özellikle, bebekler, yaşlılar, hamileler gibi bağışıklık sistemi hassas olan kişilerin daha çok etkilendiğini, ayrıca kemoterapi, ışın tedavisi gibi ağır tedavi koşullarının uygulandığı, bağışıklık sistemi zayıf olan tüketici gruplarında da zehirlenmelerin ağır neticelere neden olabileceğini belirtti.
Nasıl anlarız?
Gıda zehirlenmellerinde, bulantı, kusma ve ishal gibi üç ana belirti olduğunu söyleyen Topuz, ''ileri aşamalarda ise ateş, baş ağrısı, karın krampları gibi belirtiler görülmektedir. Zehirlenme belirtileri, tüketilen gıda grubuna ve mikroorganizmanın cinsine bağlı olarak 30 dakika sonra da görülebilirken, belirtiler 72 saate kadar uzayabiliyor'' diye konuştu.
Zehirlenmenin hafif seyrettiği koşullarda, bulantı olduğu takdirde çözümün bir sağlık kuruluşuna gitmenin olmadığını belirten Topuz, ''vücut bir mikroorganizmayı, toksini aldığı zaman bunları atmak isteyecektir. Bunu da ya Kusarak yapacak ya da ishalle atacak. Bu yüzden birden bulantıyı kesmenin, ishali bastırmanın çareleri aranmamalı'' dedi.
Zehirlenme belirtilerinin iki günden fazla seyrettiği zaman problem olduğunu belirten Topuz, ''böyle durumlarda kişi bir an önce bir sağlık kuruluşuna gitmelidir. Ayrıca hemen hekime başvurulması gereken kanlı ishal, ishalle beraber yoğun boyun ağrıları ve şiddetli ateş gibi durumlar da hekime gitmeyi gerektiren durumlardır'' ifadesini kullandı.
Kaydol:
Kayıtlar
(
Atom
)