-->
kan şekeri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kan şekeri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7/06/2011

tip 1 diyabet hastasına pankreastan yapılan hücre nakli sayesinde insülin ihtiyacı kalmadı

    7/06/2011 06:32:00 ÖS   Yorum yok

Tip 1 diyabet hastası olan ve Edinburg merkezli hücre nakli programı çerçevesinde tedavi gören Kathleen Duncan, pankreastan yapılan adacık (islet) hücre nakli ardından, artık insülin almasına gerek kalmadığını belirtti.

Bu alanda öncü niteliğinde olan nakil programı 2009 yılında başlatıldı ve şimdiye dek iki hastaya üç adacık (islet) hücre nakli yağıldı.
Tip 1 diyabet hastaları, genelde kan şekerini kontrol altında tutma konusunda sorun yaşıyorlar ve kan şekeri düştüğü anda ( Hipoglisemi habersizliği) kendilerini kaybedebiliyorlar.
 insülin ihtiyacı kalmadı

Nakil işlemi, ölmüş bir donörün pankreasından alınan adacıkların (islet) karmaşık bir hazırlık aşamasından geçirilmesini öngörüyor.


Bu adacık hücreleri daha sonra Edinburg'daki nakil merkezinde diyabet hastalarına enjekte ediliyor ve böylece hastanın kendi kan şekerini üretmesi sağlanıyor.

30 Yılı aşkın bir süre önce Tip 1 diyabet hastası tanısı konan ve günde dört kez insülin enjeksiyonu yapmak zorunda olan Kathleen Duncan, yaşadıklarını anlatırken, "Bu tedaviden önce kan şekeri düzeyim hakkında hiçbir fikrim olmadığı ve ne zaman yığılıp kalabileceğini bilemediğimden kendimi tamamiyle çaresiz hissediyordum. Bu durum yalnız beni etkilemekle kalmadı, yıllarca hem kocam Chris, hem de oğlum David açısından kaygı yarattı. David, okuldan eve gelip de beni kendimi kaybetmiş halde bulacak diye çok korkuyordum; onun için de, insan içinde yığılıp kalırsam biri nasılsa hastaneye götürür diye, hep dışarda dolaşıyordum." diyor.

Nakil işleminden sonra yaşam koşullarının değiştiğini anlatan Duncan, "Hastalığım üzerinde ve günlük hayatımda artık daha fazla kontrol sahibiyim; normale yakın bir hayat sürebiliyorum." dedi.

İskoçya Ulusal Kan Nakli Hizmetleri'ni ziyaretinde, Duncan'la görüşen Sağlık Bakanı Nicola Sturgeon da, tedavi programından övgüyle sözetti ve daha fazla sayıda insana yardım edilebilmesi için, daha fazla donörlük başvurusunda bulunulması çağrısında bulundu. 

4/29/2011

kandaki şeker düşüklüğü hipoglisemi şeker hastalığı kadar yaygın

    4/29/2011 10:25:00 ÖS   Yorum yok
Tepkisel Hipoglisemi

Hipogliseminin bir çeşidi olan “tepkisel (reaktif) hipoglisemi”nin diyabete giden yolda, diyabetin iki adım öncesi olarak kabul edildiğini belirten İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Sedef Altınışık “tepkisel hipoglisemi” ile ilgili sorularımızı cevapladı:



Tepkisel Hipoglisemi nasıl oluşur?

Tepkisel hipoglisemi, aslında halk arasında yaygın olarak “hipoglisemi” denilince anlaşılan durumdur. Şekerli veya şekere çabuk dönüşen bir gıdanın alınmasından belirli bir süre (genellikle 2- 4 saat) sonra ortaya çıkar. Tepkisel olarak adlandırılmasının nedeni vücutta şekerli gıda alımına bir tepki olarak ortaya çıkmasıdır. Tepkisel hipoglisemi, insülin direnci nedeniyle, vücudumuzun şekeri kullanmayı bilememesi ve şekerin kullanılabilmesi için gereğinden fazla insülin salgılaması sonucu bir süre içinde hızla şekerin yakılması ile oluşur.

Kişinin tatlı gıdayı daha çok talep etmesi, dolayısıyla tükettiği gıdalarda hızlı enerjiye dönüşecek yanlış karbonhidratları seçmesi, aldığı kaloriyi kaçınılmaz olarak arttırır ve kiloda artış gerçekleşir. Kilo artışı insülin direncini arttırır. İnsülin direnci arttıkça, insülin fazla salgılanır. Ancak zamanla insülin üreten organımız pankreas yorulur, yeteri kadar insülin üretememeye başlar ve kanda şeker yükselir. Bu durum da, şeker hastalığına giden yolu oluşturur.

Tepkisel hipoglisemi dışında, açlıkta, kanda şeker hormonu olarak adlandırabileceğimiz insülinin fazla salgılanması nedeniyle de hipoglisemi olabilir. Bu durum insülin salgılayan bir tümörün varlığı gibi oldukça ender rastlanan durumlarda görülebilir. Ayrıca şeker düşürücü ilaçların yanlış/fazla kullanımı ve bazı kötü huylu hastalıklar gibi özellikli durumlarda da hipoglisemi görülebilir.


Tepkisel Hipoglisemi en çok hangi yaşlarda görülür?


Tepkisel hipoglisemi, en çok 30'lu yaşlardan sonra görülür. Ancak erişkin yaşların başında da hipoglisemiye rastlanabilir. Ailede 1. derece akrabalarda şeker hastalığı öyküsü olması, kişinin ideal kilosunun üzerinde olması gibi faktörler hastalığın ortaya çıkma yaşını erkene alacaktır.


Tepkisel Hipogliseminin belirtileri nelerdir?


Belirtileri halsizlik, konsantrasyon kaybı, aşırı sinirlilik, ellerde titreme, gözlerde kararma, soğuk terleme, fenalık hissi, ölüm korkusu, çarpıntı olabilir. Hatta bayılma, koma durumu da görülebilir. Tatlı gıdalara veya şekere hızlı dönüşebilecek basit karbonhidratlara (beyaz unlu gıdalar gibi) aşırı düşkünlük vardır. Tepkisel hipoglisemide belirtilerden biri görülebilir, birkaçı bir arada olabilir veya belirtisiz seyredebilir. Yani belirtileri kişiden kişiye değişkendir. Ancak bir kişide hipoglisemiye hangi belirtiler eşlik ediyorsa, bu durum oluştuğunda o kişide hipogliseminin hep aynı belirtileri ortaya çıkacaktır.


Tepkisel Hipoglisemi teşhisi nasıl konulur?

Kanda şeker seviyesine bakılır. Öncelikle açlıkta şeker ve gerekli görülürse insülin bakılır. Şüphe durumunda hekimin belirleyeceği dozda ağızdan verilecek glukoz solüsyonu (basit şeker çözeltisi) ile hekim tarafından belirlenecek uzunlukta ve sıklıkta şeker ile, gerekirse insülin seviyelerine de bakılarak, şeker yükleme testi yapılır.


Yanlış beslenme mi tepkisel hipoglisemiye yol açar?

Genetik yatkınlık hipogliseminin altında yatan faktörlerin başında gelse de, yanlış beslenme ve yıllar içinde kilo alınması hipoglisemiyi daha erken yaşta ortaya çıkarır, şeker hastalığına gidişi hızlandırır.


Tepkisel hipoglisemi nasıl tedavi edilir?

* Uzman bir diyetisyen tarafından tıbbi beslenme tedavisi düzenlenmeli.
* Reaktif hipogliseminin engellenmesi için şekerli ve şekere çabuk dönüşecek gıdalardan uzak durulmalı.
* Uzun açlıklar engellenmeli.
* Kompleks karbonhidratları içeren doğru gıdaların önerileceği günde 3 ana ve en az 3 ara öğün içeren bir beslenme sisteminin oluşturulması sağlanmalı.
* Hipoglisemi oluştuğu zaman kaçınılmaz olarak hastanın şeker alması gerekecektir. İnsülin direnci saptanmışsa hekim tarafından ilaç tedavisi de önerilir. Hasta düzenli aralıklarla takip edilmeli.


Tepkisel hipoglisemi doğru tedavi edilmezse nelere yol açabilir?

Hipoglisemi vücudun yakıtı olan şekerin ani düşmesi olduğu için tehlikeli bir durumdur. Hipogliseminin kişide yaratacağı huzursuzluk, dikkat güçlüğü, sinirlilik durumları kişinin toplum içindeki konumuna zarar verebilir. Araç kullanırken istenmedik kazaların yaşanmasına neden olabilir. Tatlı gıdalara düşkünlük yaratacağı için, kilo artışına neden olacak şeker hastalığının ortaya çıkmasını hızlandırır. Gözlerde kararma, soğuk terleme, fenalık hissi gibi nispeten hafif sayılabilecek belirtilerle seyredebilen tepkisel hipoglisemi, baygınlık, koma hatta ölüme bile neden olabilecek kadar ciddi olabilir. Reaktif hipoglisemi acil müdahale edilmesi gereken sonuçlarıyla, ciddi ve kalıcı olabilecek bir durumdur.

Reaktif hipoglisemi, gizli şeker ve şeker hastalığı aynı yol üzerinde yer alan birbirini takip eden kilometre taşlarıdır. Genetik yapıdaki yatkınlık nedeni ile oluşurlar; ancak doğru beslenme, düzenli egzersiz, takip ve ideal kilonun korunması ile ertelenebilirler, ötelenebilirler. Kan şekerinin belirli sınırlar içinde tutulması ile kişi sağlığını kazanır, sağlıklı ve uzun bir ömür sürebilir.
cumhuriyet portal

4/25/2011

sağlıklı kilo vermek için üç öğün değil altı öğün yemek yenmesi öneriliyor

    4/25/2011 10:46:00 ÖS   Yorum yok
altı öğün yemek

Memorial Antalya Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümünden Diyetisyen Berna Ertuğ, yaptığı yazılı açıklamada, bahar güneşinin yavaş yavaş sıcaklığını hissettirmesiyle kazak ve kabanların yerini alan ince kıyafetlerin, kış boyu vücutta birikmiş fazla kiloları ortaya çıkardığını belirtti.


Her aynanın karşısına geçildiğinde rahatsızlık duyulan birkaç fazla kilonun, umutsuzluğa itip, yanlış yönlendirmesine izin vermemesini isteyen Ertuğ, kısa zamanda, hızlı kilo vermek uğruna uygulanan yanlış diyetlerin, verilen kiloların çok kısa zamanda geri alınmasına neden olduğunu vurguladı.

Kilo vermek isteyenlere metabolizmalarını hızlandırmayı öneren Ertuğ, 3 ana 3 ara öğün kuralına bağlı olarak, tüm gün boyunca besinlerin 6 öğüne paylaştırarak tüketilmesi gerektiğine işaret etti. Kan şekerinin dengelenmesi için 3 saatten fazla aç kalınmamasının önemine değinen Ertuğ, ''Bu sayede gün içinde tetiklenen tatlı krizlerini bastırmak ve tek bir öğünde çok fazla yemek yeme isteğinden kurtulmak kolaylaşacaktır'' değerlendirmesinde bulundu.

Doğru besin gruplarından, uygun miktarlarda tüketmek ve kilo verirken sağlıklı kalmak için 4 yapraklı yonca modelinin uygulanmasını tavsiye eden Ertuğ, her yaprağın süt ve ürünleri (süt, yoğurt, ayran, cacık), et-kuru baklagiller-yumurta-peynir, ekmek-tahıl (ekmek, makarna, pilav, çorba) ve meyve sebze gibi besin gruplarını temsil ettiğini belirtti.

Yemek yemeğe başladıktan 15-20 dakika sonra doygunluk hissinin oluştuğuna işaret eden Ertuğu, ''Yemek çiğnenmeden, hızlı bir şekilde yutularak yendiğinde gereğinden fazla yemek kaçınılmazdır. Bu nedenle yavaş yemeye özen gösterilmeli, yemek sırasında lokmalar arasında sık sık aralar verilmelidir'' önerisinde bulundu.

Susamayı beklemeden su içilmesinin önemini vurgulayan Ertuğ, vücudun yediklerini doğru sindirebilmesi, metabolik hızın yavaşlamaması, atıkların vücuttan atılması ve vücut ısısının dengelenmesi için, özel bir sağlık problemi yoksa, her gün en az 2-2.5 litre (10-12 su bardağı) su içilmesini tavsiye etti.

Geç yenen akşam yemeğiyle geç saatlerde televizyon karşısında yenen atıştırmalıkların kilo vermenin önündeki en büyük engel olduğuna dikkati çeken Ertuğ, sağlıklı bir şekilde atıştırmak için enerjisi düşük olan ve bol lif içeren domates, salatalık, havuç gibi besinler tercih edilmesi gerektiğini kaydetti.

Küçük aktivitelerin bile gün içinde enerjik kalınmasını sağlayacağını ifade eden Ertuğ, asansör yerine merdivenin tercih edilmesinin, farkına varılmadan vücut şekline olumlu olarak yansıyacağını belirtti.

Fazla kiloları verebilmek için aceleci davranmanın vücudu olumsuz etkilediğine işaret eden Ertuğ, uzun dönemde alınan kiloları, birkaç haftada vermenin yapılabilecek en büyük hatalardan biri olduğunu vurguladı. Tedavinin diyetisyen kontrolünde yapılmasının, sağlıklı bir şekilde kilo vermek için çok önemli olduğuna dikkati çeken Ertuğ, bunun için metabolizma hızının oksijen tüketimi yöntemiyle ölçülmesi, detaylı vücut analizi yapılması, kişinin sağlık durumu, yaşam şekli ve diğer tüm özellikleri incelenerek, diyetisyen tarafından önerilen sağlıklı beslenme programının uygulanmasını istedi.
cumhuriyet portal

1/02/2011

yaşlanmayı geciktirmek için yaban mersini meyvesi

    1/02/2011 06:22:00 ÖS   Yorum yok

Kalp, ağız sağlığı ve damar tıkanıklıklarına karşı ciddi yararlar sağladığı bilinen yaban mersininin görme bozuklukları, kan şekeri, kolesterol ve idrar yolu enfeksiyonu gibi birçok hastalığın Tedavisinde de olumlu etkileri olduğu bildirildi.

yaban mersini meyvesi
Artvin Çoruh Üniversitesi (AÇÜ) Orman Fakültesi Orman Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Zafer Ölmez, halk arasında mavi yemiş, ligarba, ayı üzümü, morsivit, çalı çileği ve Trabzon çayı gibi isimlerle anılan yaban mersininin, ılıman iklim kuşağında yetişen bir bitki türü olduğunu, botanik olarak meyvesinin gerçek üzümler grubunda yer aldığını söyledi.

Türkiye'de Artvin, Rize, Trabzon, Giresun, Ordu, Samsun'un yüksek kesimlerinde doğal olarak yetişen türlerinin bulunduğunu belirten Ölmez, ''Yurt dışında blueberry olarak tanınan yaban mersininin meyveleri, Avrupa ve Amerika'da reçel, marmelat, pasta, pekmez, meyve suyu, meyveli yoğurt, dondurma, meyveli çörek, şarap gibi pek çok gıda malzemesi yapımında kullanılmaktadır. Yapraklarından çay yapılırken, kökleri, meyveleri, çiçekleri ve yine yaprakları ilaç sanayinde değerlendirilebilmektedir'' dedi.

12/21/2010

süt içenlerde diyabet riskinin düştüğü belirlendi

    12/21/2010 07:16:00 ÖS   Yorum yok
riskinin düştüğü belirlendi

Boston'daki Harvard School of Public Health'de görevli bilim adamı Dariush Mozaffarian ve ekibi, 3736 kişinin katıldığı ve aslında kalp ve dolaşım bozukluklarının risk faktörlerini belirlemek için yapılan uzun dönemli araştırmayı değerlendirdi.


Bilim adamları, bu araştırmanın verilerini kullanarak katılımcıların diyabet riskini belirlemek için kan şekeri ve insülin değerlerini, ayrıca kandaki çeşitli yağ asitlerinin oranlarını analiz etti.

12/20/2010

soğuk havalarda şeker hastalarının dikkat etmesi gerekenler

    12/20/2010 10:23:00 ÖS   Yorum yok
dikkat etmesi gerekenler

Özellikle şeker hastalarının kış aylarında beslenme düzeni, spor aktivitesi, vücut bakımı gibi pek çok konuda dikkatli olması gerekiyor. Memorial Etiler Tıp Merkezi Dahiliye Bölümü’nden Uz. Dr. Murat Görgülü,“Şeker hastalarının kış mevsiminde dikkat etmesi gereken noktalar” hakkında bilgi verdi.


Çantanızda mutlaka yiyeceğiniz olsun

Hastalar uzun süre aç kalmamalı, bir kerede çok fazla yemek yememelidir.
© 2014 deva arayanlar . Designed by Bloggertheme9
Proudly Powered by Blogger .