-->
kalp hastalıkları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kalp hastalıkları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5/23/2012

insan deri hücresinden sağlıklı kalp kasları oluşturuldu

    5/23/2012 03:02:00 ÖS   Yorum yok

Bilim insanları laboratuvar ortamında hastanın kendi deri hücresinden sağlıklı kalp kasları oluşturmayı başardı.

sağlıklı kalp kasları

Bu yöntemle kalp hastalarında kök hücre tedavisinin uygulanması hedefleniyor.

European Heart Journal adlı tıp dergisinde yer alan açıklamada, hücreler hastanın kendisinden alındığı için doku reddi riskinin ortadan kalktığı belirtiliyor.

Hayvanlarda yapılan deneyler olumlu sonuç verdi; fakat bu deneysel tedavinin insanlarda kullanılması yıllar alabilecek.


Uzmanlar kalp hastalıkları ve diyabet, Parkinson, Alzheimer gibi hastalıkların tedavisinde kök hücre kullanımına giderek daha sık başvuruyor.

Kök hücreler farklı hücre türlerine dönüşme özelliğine sahip olduğu için büyük önem taşıyor.

Bilim insanları bu hücreleri kullanarak hasarlı organ ya da dokuları onarma yöntemleri geliştirmeye çalışıyor.
'Yeni ve heyecan verici'

İngiltere'de 750 bin kişide kalp yetmezliği var; yani kalp vücuda yeterince kan pompalayamıyor.
Kalp yetmezliği nedenleri

Kalp krizi
Yüksek tansiyon
Kalp kapakçıklarında sorun
Kardiyomiyopati - kalp kas hastalıkları
Aşırı alkol
Doğuştan gelen sorunlar

Araştırmacılar hasarlı kalp kaslarını onarmak için yöntem geliştirmeye çalışıyor.


Bu son araştırmada İsrail'deki bir ekip, kalp yetmezliği olan iki hastadan deri hücreleri alıp laboratuvarda bazı genlerle kimyasal maddelerle karıştırarak kök hücre tedavisi uygulamaya çalıştı.

Böylece kalp hücreleri ile aynı özelliklere sahip hücreler elde edildi.

Bu hücreler bir sıçana nakledildiğinde etraflarında bulunan kalp dokusu ile birleştikleri görüldü.

Araştırma başkanı Profesör Lior Gepstein, "Araştırmamızda yeni ve heyecan verici olan şey, yaşlı ve ileri derecede kalp yetmezliği olan bir hastadan alınan deri hücrelerinin laboratuvarda genç ve sağlıklı kalp hücrelerine dönüşmesinin mümkün olduğunu göstermesidir" dedi.

Araştırmacılar, insanlar üzerinde deneylere başlamadan önce konu üzerinde daha fazla çalışma yapılması gerektiğini vurguluyor.

İngiltere Kalp Vakfı'ndan Dr. Mike Knapton bunun gelecek vaad eden bir çalışma olduğunu, ancak bu bulguların klinikte uygulanması için zamana ihtiyaç olduğunu belirtti.bbc türkçe

3/13/2012

yüksek miktarda kırmızı et tüketimi kalp damar hastalıkları ve kanserden ölüm riskiyle bağlantılı

    3/13/2012 01:44:00 ÖS   Yorum yok

ABD'de Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde yapılan bir araştırma, fazla kırmızı et tüketmenin kanser ve kalp hastalıklarından ölme riskini artırdığına işaret ediyor.

kalp damar hastalıkları

Uzmanlar, kırmızı et yerine balık, tavuk ve sert kabuklu yemişler tüketilmesinin riski azalttığını söylüyor.

İngiliz Kalp Vakfı uzmanları, dengeli bir beslenme düzeninin parçası olarak kırmızı etin hala tüketilebileceğini vurguluyor.

Araştırma kapsamında 37,698 erkeğin 1986-2008 ve 83,644 kadının 1980-2008 yılları arasındaki verileri incelendi.

Bu verilere göre, her gün fazladan işlenmemiş bir porsiyon kırmızı et yemek, ölüm riskini yüzde 13 oranında artırıyor.


Bunun yüzde 18'ini ölümcül kalp damar hastalıkları, yüzde 10'u da kanserden ölümlerden oluşuyor.
'İşlenmiş et daha riskli'

İşlenmiş ette ölüm oranı yüzde 20'ye çıkıyor. Bunun da yüzde 21'i kalp hastalıkları, yüzde 16'sı da kanserden kaynaklanıyor.

Uzmanlar, "Daha yüksek miktarda kırmızı et tüketiminin kalp damar hastalıkları ve kanserden ölüm riskiyle bağlantısı olduğunu tespit ettik." dedi.

Araştırmacılar, kalp krizi riskinin artmasının kırmızı etteki doymuş yağlardan kaynaklanabileceğini vurguladı.


İşlenmiş etlerde kullanılan sodyumun da tansiyonu etkilemesi nedeniyle kalp damar hastalıkları riskini artırdığı belirtiliyor.

İngiliz Kalp Vakfı'ndan beslenme uzmanı Victoria Taylor, yağsız kırmızı etin tercih edilmesini ve ızgara gibi pişirme yöntemleri kullanılmasını öneriyor.

9/28/2011

sağlıklı bir vücut için mağara adamı gibi yaşayın tavsiyesi

    9/28/2011 08:29:00 ÖS   Yorum yok

Eski ekonomi profesörü Arthur De Vany, Yeni Evrim Diyeti isimli kitabında ilginç bir iddiada bulundu.


mağara adamı gibi yaşayın
Modern yaşam tarzının insan genlerine aykırı olduğunu savunan Paleo hareketinin de kurucusu olarak kabul edilen De Vany, obezite, kalp hastalıkları, diyabetin yüksek kalori ve aşırı yağlı yeme tarzının bir sonucu olduğunu belirtti.

De Vany, 40 bin yıl önce insanların ok ve yayı icat ederek yiyecek kaynaklarını arttırdığını ve daha sofistike düşünen varlıklar haline geldiğini, ancak 8 bin yıl önce tarıma başlanmasıyla insanların yaşam tarzlarının değişime uğradığını savundu. Bunun da insan genlerini değiştirdiğini ve halen bu değişimin devam ettiğini kaydeden De Vany kitabında, ''Hiçbir mağara adamı, akşam yemeğini kovalarken ya da yırtıcı bir hayvan tarafından takip edilirken yavaş hareket etmemişti. Ya koşacak ya aç kalacaktı ya da kendisi akşam yemeği olacaktı'' diye yazdı.

Başka bir araştırma da avcı ve toplayıcı insanların avlanma sırasında yaklaşık 14 kilometre koştuğu ve bunun, kovaladıkları hayvanın aşırı yorgunluktan çökene kadar devam ettiği belirtildi.

8/06/2011

ucuz ve kısa süren oksijen testi sayesinde kalp rahatsızlığı olan bebeklerin kurtulabilmesi mümkün oluyor

    8/06/2011 05:18:00 ÖS   Yorum yok

20,055 yeni doğmuş çocuk üzerinde yapılan incelemelerde kandaki oksijen seviyesini ölçmeye yarayan testlerin, benzer diğer testlerden daha güvenilir olduğu sonucuna varıldı.


bebeklerin kurtulabilmesi mümkün
Araştırmanın bulgularının yayınlandığı Lancet adlı tıp dergisinde, oksijen testlerinin İngiltere'nin tümünde uygulamaya koyulması çağrısında da bulunuldu.

Birçok vakada tespit edilemeyen kalp rahatsızlıkları olduğunu hatırlatan İngiltere Kalp Vakfı da bu testin insan sağlığında gerçek bir fark yaratabileceğini belirtiyor.

Kalp odacıkları arasındaki delikler ve sorunlu kalp kapakçıkları gibi doğuştan kalp hastalıkları her 145 çocuktan birini etkiliyor.
Test 20 yıldır kullanımda

Bu tür hastalıkların teşhisi için hamilelik sırasında ultrasonla inceleme ve doğumdan sonra kalp atış hızı ölçümü yapılmasına rağmen çok yüksek bir tespit oranı yakalanamıyordu.

İngiltere çapında altı kadın doğum hastanesinde bulunan doktorlar, 20 yıldır kullanımda olan oksijen ölçüm cihazlarının bebeklerdeki kalp hastalıklarının teşhisinde daha başarılı olduğu sonucuna vardı.

Doktorlar, kandaki oksijen seviyesi düşük olan ya da el ve ayakta yapılan ölçümleri farklılık gösteren bebekler için ek incelemelerde bulunuyor.

Beş dakikadan az vakit alan oksijen seviyesi ölçümü, ciddi bozuklulukların yüzde 75'ini teşhis edebiliyor. Bu oran, oksijen testinin, diğer geleneksel yöntemlerle birlikte kullanıldığı durumlarda ise yüzde 92'ye yükseliyor.bbc türkçe

7/04/2011

patatesi kızartmak yerine fırında veya haşlama yaparak tüketmek daha sağlıklı

    7/04/2011 09:50:00 ÖS   Yorum yok

Alabama'daki Tuskegee Üniversitesinde görev yapan beslenme ve tatlı patates uzmanı Adelia Bovell-Benjamin, yiyeceklerin kilo almaya etkisinin hazırlanma şekilleriyle de ilgili olduğuna dikkat çekerek, insanların tatlı patatesi kızartmak yerine fırında pişirmeyi ya da haşlamayı tercih ettiği için de daha sağlıklı olduğunu belirtiyor.



Tatlı patates antioksidanlarla dolu

Aynı şekilde pişirildiklerinde renkli yiyeceklerin avantajlı olduğunu söyleyen Bovell-Benjamin, tatlı patatesin antioksidanlarla dolu olduğunu vurgulayarak, tatlı patatesin beta karoten, C vitamini, E vitamini, antioksidan özelliğe sahip antosiyanin ve tatlı patateste depolanan bir protein olan sporamin içerdiğine dikkat çekiyor.
fırında veya haşlama
"Antioksidan, kalp hastalığı ve kanser riskini azaltıyor"

Los Angeles Times'ın yansıttığı haberde, araştırmaların antioksidan yönünden zengin olan besinleri tüketmenin kalp hastalığı ve kanser gibi kronik hastalıkların gelişmesi riskini düşürebildiğine işaret ettiği belirtiliyor.


"Tatlı patates daha uzun süre tok hissetmenizi sağlar"


Aynı zamanda, tatlı patatesin kan şekerinin hızlı bir şekilde yükselmesine neden olan glisemik indeks oranının beyaz patatesten daha az olduğu belirtilerek, düşük glisemik indeksli besinlerin kan şekerinin hızlı bir şekilde yükselmesine neden olmadığı için pankreası fazla çalıştırmadığı ifade ediliyor.


"Kızartılmış patates felç riskini de yükseltiyor"


Bonnie Liebman adındaki bir beslenme uzmanı da, benzer şekilde kızartılmış patatesin alınan kalori ve tuz miktarını yükselttiğini ifade ederek, yüksek oranda tuz tüketiminin yüksek kan basıncı, kardiyovasküler hastalıklar ve felç riskini arttırdığını vurguluyor.

"Patatesin beyazı da tatlısı da aynı besin değerine sahip"

Haberde, ancak bir karşılaştırılma yapıldığında iki patates türünün de benzer olduğu vurgulanarak, bir porsiyon (100 gram) beyaz patateste, 92 kalori, 21 gram karbonhidrat, 2.3 gram diyet lifi, 2.3 gram protein ve günlük önerilen C vitaminin yüzde 17'sinin olduğu ve tatlı patatesteki miktarların da benzerliğine dikkat çekiliyor.

Bir porsiyon tatlı patateste de, 90 kalori, 21 gram karbonhidrat, 3 gram diyet lifi, 2 gram protein ve günlük önerilen C vitaminin yüzde 35'sinin olduğu ifade ediliyor.

5/22/2011

kök hücre ile bütün organların tamiri yapılabilecek organ nakli tarih olacak

    5/22/2011 07:00:00 ÖS   Yorum yok
organ nakli tarih

Günümüzde kök hücre çalışmalarında deneysel ortamlarda her dokunun elde edildiğini belirten uzmanlar, hayvan deneylerinden alınan başarılı sonuçların insanlarda da sağlandığında ''organ naklinin ortadan kalkacağını'' belirtiyor. 


Uzmanlar, kök hücre ile karaciğer, böbrek, kalp yapılabileceğini müjdeliyor. Hematoloji Uzmanlık Derneği tarafından Antalya'da düzenlenen Avrasya Kök Hücre ve Aferez Toplantısı'nda Dernek Başkanı Prof. Dr. Süleyman Dinçer, kök hücre ile yapılacak tedavilerin artık birçok hastalığa şifa olabilmesi yönünde çok önemli çalışmalar yapıldığını söyledi. Kemik iliği nakli ile kök hücre naklinin gerçekte birbirinden çok farklı olmadığını ifade eden Dinçer, kök hücre nakillerinin endikasyonu geniş olduğu için daha çok tercih edildiğini belirtti. Dinçer, kök hücrenin embriyonal kök hücre, doğmamış çocuktan elde edilen kök hücre ve anne karnındayken elde edilen embriyodan alınan kök hücreden elde edildiğini anlattı.
Kök hücre tedavilerinin başta lösemi, lenfoma, myelomalar, oto immun hastalıklar ve bazı kanserler ile solit tümörlerde kullanılabildiğini belirten Dinçer, şöyle devam etti: ''Kök hücre nakli, deneysel ortamda bütün hücrelere dönüşebiliyor, bütün organların tamirinde yarıyor. Önümüzdeki 3-5 yıl içerisinde şu anda tedavi endikasyonu olmayan hastalıklarda yeni tedavi endikasyonu olacağını düşünüyoruz. Bunlardan birisi kalp hastalıkları, nörolojik hastalıklar gibi tedavisi olmayan hastalıklara çözüm olacak. Organ, ileri dönemde yedek parça halini alacak. Kök hücre ile karaciğer, böbrek, kalp yapılabilecek. Bunlar deneysel ortamda yapılıyor. Her doku elde edildi, insanlarda kullanılabilmesi için belli bir süre ve bazı çalışmaların tamamlanması gerekiyor. Bunlar tamamlanıp, tamamen kontrol edilebilir hale geldiğinde insanlarda kullanılmaya başlanacak. Fare, maymun gibi hayvanlarda tüm organlar üretildi ve kullanılıyor. Uyum sorunu yok.''

'Doku nakli enjekte edilecek'


''İleride organ nakli olmayacak, doku nakli, hücre nakli olacak''
diyen Dinçer, ''Son yıllardaki gelişmeler erişkinden alınan herhangi bir hücrenin bile kök hücreye dönüşebileceğini ortaya koydu. Kan, diş ve boğazdan alınan bir parçayı özel yöntemlerle 5 gün gibi bir sürede kök hücreye dönüştürebiliyorsunuz. Ondan da sinir, kas, kalp kası oluşturup alınan kişiye tekrar enjekte ediliyor'' diye konuştu.
Dinçer, en kolay üretilenler dokuların yağ, kemik ve kıkırdak olduğunu vurgulayarak, ''Kök hücre ile organ nakli sorunu ortadan kalkacak'' dedi. Gelecekte birçok hastalığın tedavisinin kök hücre ile yapılacağını ifade eden Dinçer, ''Yanığı, kanserlerin çoğunu, kalp hastalıkları, damar hastalıkları ve sinir hastalıkları kök hücre ile tedavi edeceğiz'' diye konuştu. Dinçer, bu konuda Türkiye, Avrupa, Amerika, Asya ülkeleri ve özellikle Çin'de son yıllarda çok ciddi çalışmalar yapıldığını sözlerine ekledi.
cumhuriyet portal

5/05/2011

taze sıkılmış üzüm kızılcık frenk üzümü damar duvarlarını rahatlatıyor

    5/05/2011 12:36:00 ÖÖ   Yorum yok
damar duvarlarını rahatlatıyor

Üzüm, kızılcık ve frenküzümü gibi meyvelerin karışımından oluşan taze sıkılmış meyve suyu kalbe iyi geliyor.


Fransız uzmanlar, domuzlarda kalp damarlarında yaptıkları deneyler sonucu, bu şekilde hazırlanmış meyve sularının, damar duvarlarını rahatlattığını belirledi.

Bilim adamları, damar sağlığını iyileştirip iyileştirmediği konusunda daha fazla araştırma yapılması gerektiğini söylüyor.

Araştırma sonuçları, İngiliz Kalp Vakfı'nın sebze ve meyve tüketiminin kalp hastalıkları riskini azalttığı yolundaki bulgularını da güçlendiriyor.

Araştırma kapsamında uzmanlar, polifenol adı verilen ve özellikle dutsu meyvelerde bulunan bir kimyasal maddeyi inceledi.


Sonucunda bu maddenin en aktif olduğu meyvelerin frenk üzümü, yaban mersini, kekremiş (kırmızı yaban mersini), aronya(avcı üzümü), kızılcık ve üzüm olduğu anlaşıldı.

İngiliz Kalp Vakfı'ndan diyetisyen Tracy Parker, yine de neden kimi meyve ve sebzelerin kalbe daha iyi geldiğini hala anlayamadıklarını belirtiyor.

Ancak meyve suyunda daha az lif ve daha fazla şeker bulunduğundan uzmanlar, meyveleri yiyerek tüketmenin daha yararlı olduğunun altını çiziyor.
bbc türkçe

5/03/2011

amerikadaki türk mucit hastane virüsünü anında tespit eden cihaz geliştirdi

    5/03/2011 09:25:00 ÖS   Yorum yok
hastane virüsünü anında tespit

ABD'de yaşayan bir Türk'ün geliştirdiği cihaz, tıp dünyasında kendine sağlam bir yer edinecek gibi görünüyor.


Amerika Birleşik Devletleri'nde yaşayan bir Türk, hastane virüsünü anında yakalayan cihaz geliştirdi.

Bu yıl 12. kez düzenlenen ve sadece New York Üniversitesi öğrencilerinin başvurduğu "Yeni Girişim Teknolojileri" yarışmasına, liderliğini yaptığı 3 kişilik ekip ile katılan Avdar Şan birinci oldu.

Şan ve ekibi, projeleriyle MRSA adıyla bilinen antibiyotiklere dirençli bakteri türünün teşhisi için başarılı şekilde kullanılabilecek bir cihaz geliştirdi.

Cihaz 2 parçadan oluşuyor: Bir okuyucu ve bir elektronik yonga, yani çip. Okuyucu, yonganın üzerindeki bilgileri taramak için kullanılıyor. Yonganın şekli günlük hayatta kullanılan flash belleklere benziyor.

Cihazın etkinliğini daha çok hastanelerde görülen MRSA bakterisinin teşhisinde deneyen Avdar Şan ve ekibi, bu alanda kullanılan cihazların hız yetersizliğine cevap buldu.

Şan ve ekibinin geliştirdiği cihaz, hedef molekülleri çok kısa sürede ve büyük bir hassasiyetle tespit ederek teşhisteki gecikmeyi ortadan kaldırıyor.

Antibiyotiğe dayanıklı olan MRSA bakterisinin sebep olduğu hastane enfeksiyonu Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, ölüm nedenleri arasında kalp hastalıkları, kanser ve beyin kanamalarından sonra dördüncü sırada.

Dünya Sağlık Örgütü, yatarak tedavi gören her 10 kişiden birinde hastane enfeksiyonu görüldüğünü bildiriyor.
trt türk

4/16/2011

iki bardak kırmızı pancar suyu tansiyonu 3 satte düşürüyor 2 gün etkili oluyor

    4/16/2011 07:51:00 ÖS   Yorum yok
tansiyonu satte düşürüyor

Bilimdeki gelişmelere rağmen bazı hastalıklar küresel çapta tehdit olmaya devam ediyor.


Başta kanser olmak üzere Alzheimer, tansiyon, şeker ve kalp hastalıklarıyla ilgili kesin etkili bir tedavi metodu geliştirilemedi.

Ancak tabiat eczanesinden zaman zaman müjde niteliğinde yeni haberler geliyor.

Amerikan Wake Forest Üniversitesi'nden bilim adamları, 70 yaşın üzerindeki 14 deneğe başta kırmızı pancar olmak üzere nitrat yönünden zengin bir diyet uyguladı.

Sonuçlar son derece çarpıcıydı.


Nitratça zengin besinler tüketen deneklerin beyinlerinin ön kısmına kan akışının hızlandığı tespit edildi.

2 su bardağı taze kırmızı pancar suyu içildiğinde, 3 saat içinde tansiyonun düştüğü ve etkinin 2 gün devam ettiği gözlendi.

Pancar suyunun kabızlığı giderici etkisiyle bağırsak kanserine karşı koruyucu olduğu da belirtiliyor.
trt türk

3/26/2011

kontrolsüz stres hastalıklara daha kolay yakalatıyor zor iyileştiriyor

    3/26/2011 10:11:00 ÖS   Yorum yok
daha kolay yakalatıyor

15. Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Kongresi için Antalya'nın Manavgat ilçesine gelen Köse, kontrol altındaki stresin iyi olduğunu ve vücudun bağışıklık sistemini güçlendirdiğini, bellek artışına neden olduğunu söyledi.


Bununla birlikte kontrol edilemeyen kronik stresin bağışıklık sistemini zayıflattığını dile getiren Köse, bu şekilde hastalıklara daha kolay yakalanıldığını ve daha zor iyileşildiğini kaydetti. Köse, ''Stres esnasında beyinden salgılanan ve tüm organizmayı denetleyen hormonlar, kan basıncını, şeker düzeyini, çarpıntıyı, terlemeyi artırıyor. Bunu az kontrol edenlerde strese bağlı hastalıklar artıyor'' dedi.

Stresin kalp hızı ve kan basıncını artırıp, bağışıklık sistemini baskıladığına işaret eden Köse, baş edilemeyen stresin kalp hastalıkları ve hipertansiyon, kansere yol açan kötü huylu tümörler, otoimmün hastalık, inme ve infeksiyon olasılığını artırdığını, sürekli yorgunluk, bellek problemleri ve depresyona neden olduğunu belirtti.
Öpücük hastalığına yakalananlarda stresin tedavi süresini uzattığına işaret eden Köse, tıp öğrencileri arasında yapılan çalışmaların da sınav stresinin bağışıklık sistemini baskıladığı ve hastalıklara yatkınlığın arttığını kanıtladığını kaydetti.

Çocuklarda stres


Stresin çocukların daha kolay hastalanmalarına neden olduğunu ifade eden Köse, özellikle bir yakınını kaybetmenin çocukların stresini artırdığını vurguladı.
Köse, ''Çocuklar üzerine yapılan bir çalışmada, stres düzeyi yüksek olan çocuklarda bir yıllık toplam hastalık oranında yüzde 40, ateşli hastalık oranında yüzde 77 artış olduğu saptanmıştır'' diye konuştu.

Stres ve diyabet


Kronik streste vücutta enerjinin depolanmadığını belirten Köse, bu şekilde kişilerin çabuk yorulduğunu ve diyabet olasılığının arttığını söyledi.
Stres sırasında hormonların enerji oluşturabilmek için daha fazla glukoz ve yağ asidi salınmasına neden olduğunu anlatan Köse, bu durumun insüline bağımlı ve insülin dirençli diyabette glukoz birikmesine, kan şekerinin yükselmesine ve damarlarda plak oluşumuna neden olup hasara yol açtığını kaydetti.
Stresin, doğal öldürücü hücre sayısını azalttığını, tümör kanlanmasını artırdığını ve tümör dokusuna glukoz sağladığını belirten Köse, ''Kanserli kişi optimist, kendine güvenen ve sosyal olarak desteklenmiş ise yaşam süresi daha uzun ve yaşam kalitesi daha yüksek oluyor'' dedi.
Doç. Dr. Köse, yapılan bir araştırmanın, psikolojik destek alan meme kanseri hastalarının destek almayanlara göre yaşam sürelerinin daha uzun, kanser tekrarlama oranlarının da daha düşük olduğunun saptandığını söyledi.

Gribal enfeksiyonlar artıyor

Gribal infeksiyonların da stresle arttığını belirten Köse, iyileşme süresini de geciktirdiğini vurguladı.
Köse, hem solunum yolu infeksiyonunun hem de klinik soğuk algınlığının psikolojik stres ile arttığını dile getirdi.
Stresle baş edemeyenlerin gribal enfeksiyonlara daha çabuk yakalandığını belirten Köse, ''Aşı olduktan sonra bizi koruması için verdiği cevap da stresli anımızda azalıyor ama stressiz olduğumuz dönemde artıyor'' diye konuştu.
AIDS hastalarında yapılan bir çalışmada depresyonun CD4T hücrelerinde azalmaya yol açtığının rapor edildiğini kaydeden Köse, buna karşın meditasyon gibi tekniklerin eklemlerde ağrı, tutukluk, şişlik ve fonksiyon kaybına neden olan eklem romatizması hastalarında semptomları önemli ölçüde azalttığını dile getirdi.
Köse, ''Gülmek, stresi, ağrıyı azaltır, ağrı eşiğini yükseltir, immüniteyi güçlendirir, kan ve lenf akımını, oksijenizasyonu artırır ve kan basıncını düşürür'' dedi.
cumhuriyet portal

3/18/2011

avrupalılar obezite sorunlarına rağmen daha uzun yaşıyorlar

    3/18/2011 05:12:00 ÖS   Yorum yok
daha uzun yaşıyorlar

Yeni bir araştırmaya göre, artan obezite sorununa rağmen, Avrupa'da ortalama ömür uzuyor.



Sonuçları Journal of Epidemiology dergisinde yayımlanan araştırmayı yürüten profesör David Leon, bunun en önemli nedenlerinden birinin kalp hastalıklarına bağlı ölümlerde görülen azalma olduğunu söylüyor.
Leon, kalp rahatsızlıklarına bağlı ölümlerde en büyük düşüşün İngiltere'de yaşandığını söylüyor, "Bunun bir nedeni tedavi yöntemlerinde kaydedilen ilerlemeler, diğer bir neden ise sigara ve diğer risk faktörlerinde görülen azalma" diye ekliyor.

Obezitenin yüksek gelirli ülkelerde ortalama yaşam süresini etkileyeceğinden kaygı duyuluyor.


Araştırma, henüz bunun gerçekleştiğine dair bir bulgu olmadığını söylüyor ancak Profesör Leon, obezitenin etkilerinin görülmesi için erken olabileceğini de kabul ediyor.

Leon, "Henüz çocukluklarından itibaren obez olan yetişkinlerde obezitenin etkisini görmedik. Bu insanların ortalama ömrünün nasıl etkileneceğini tahmin edemiyoruz" dedi.

Araştırma yüksek miktarda sağlık harcaması yapılmasının ortalama yaşam süresinde artış anlamına gelmeyebileceğini de tespit ediyor.

2007 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nde ortalama yaşam süresi 78 yıl iken, İngiltere'de 80 olduğu araştırmanın bulguları arasında.
bbc türkçe

2/07/2011

kalp yetmezliğinde yeni yöntemle kalp kası güçlendiriliyor

    2/07/2011 08:02:00 ÖS   Yorum yok
kalp kası güçlendiriliyor

Bacaklara sarılan manşonlarla kalp ritmi ile senkronize şekilde yüksek basınçlı hava verilen ''Enhanced External Counter Pulsation (EECP)'' yöntemi, kılcal damarları kuvvetlendirerek kalp kasının daha iyi beslenmesini sağlıyor. 


By-bass ya da balon tedavisi yapılamayacak kalp hastalarına ve kalp nakline uygun olmayan hastalara umut ışığı olan yöntem, diyabet, solunum ya da böbrek yetersizliği gibi eşlik eden sağlık sorunları bulunan hastalarda başarı ile uygulanıyor.Günde birer saatten toplam 35 seans uygulanan yöntem, tamamen ayaktan tedavi esasına dayanıyor. Seansı tamamlandıktan hemen sonra günlük yaşamına dönebilen hastanın, seansları tamamlandığında yaşam kalitesi artıyor, anjin ataklarının görülme sıklığı azalıyor, daha az ilaç gereksinimi duyuyor, sosyal ve iş yaşamına dönebiliyor.
Medicana Intarnational Ankara Hastanesi Kardiyoloji Anabilim Dalı hekimlerinden Doç. Dr. Erdem Diker, EECP yönteminin, bacaklara tansiyon aletinin manşonları gibi hızla hava dolan ve boşalan hava torbalarının sarılarak, kalp ritmi ile senkronize şekilde bu torbaların yüksek basınçlı hava ile dolup boşalması esasına dayandığını söyledi.
Yöntemin, koroner arter hastalıklarında ve kalp yetmezliği tedavisinde kullanılan bir tedavi olduğunu anlatan Diker, ''Yöntem, by–pass veya balon tedavisi görmüş ancak tekrar damar tıkanması gelişmiş hastalarda, bütün ilaçlarını aldığı halde veya girişimsel tedaviler yapıldığı halde göğüs ağrısı veya nefes darlığı devam eden hastalarda başarı ile uygulanıyor'' dedi.
Yöntemin göğüs ağrısı şikayeti olan ancak ilaçlara ya da başka bir tedaviye cevap vermeyen, yapılacak başka bir tedavi seçeneği bulunmayan kalp hastalarda da etkili olduğunu belirten Diker, EECP'nin kalp yetmezliği hastalarına uygulandığında olumlu etki yaptığını söyledi.
Diker, kalp yetmezliğinin, tamamen düzeltilmesinin mümkün olmadığını, tedavi protokolünde ancak şikayetleri azaltacak, bir miktarda da hayatı uzatacak ilaçların bulunduğunu ifade ederek, bu durumda ilaç dışı tedavi metotlarının devreye girdiğini dile getirdi. Bu tip hastaların kalbine pil yerleştirildiğini, bundan da fayda sağlanamadığında ya da hastanın pil tedavisine uygun olmaması halinde kalp naklinin söz konusu olduğunu ifade eden Diker, ''Eğer, hasta bu müdahaleye de uygun değilse EECP deneniyor'' diye konuştu.
Diker, EECP yönteminin, her kalp yetmezliği tanısı konulan hasta için uygun bir tedavi seçeneği olmadığını vurgulayarak, tedaviden ancak seçilmiş hastaların yararlanabildiğini söyledi.

''Göğüs ağrısı ataklarının görülme sıklığı azalıyor"

EECP tedavisinden sonra hastaların yaşam kalitelerinin arttığını belirten Diker'in verdiği bilgiye göre, hastalar tedavi sonrasında ağırlık taşıyabiliyor, göğüs ağrısı ataklarının görülme sıklığı azalıyor, daha az ilaç gereksinimi duyuyor, sosyal ve iş yaşamına dönebiliyor, kendilerine güven kazanıyor ve egzersiz yapabilir hale gelebiliyor.
Tedavi esnasında kılcal damarlar kuvvetlendirildiğinden kalp kasının daha iyi beslenmesi sağlanıyor. Bilimsel çalışmalar esas alındığında başarı oranı yüzde 80'lerin üzerine çıkıyor. EECP tedavisi hastalarının 5 yıl içerisinde tekrar şikayet etme oranı da düşüyor.

''Modern tedaviyle cevap alınamadığında EECP"

Ortalama 5 hafta süren tedavide, kalp damarlarının kolleteral dolaşımının artırılması amaçlanan yöntem, mevcut tedavi yöntemlerinden faydalanamayan hastalar için umut ışığı oluyor. Örneğin, bazı kalp damar hastalarının damarları, balon ve stenle açılabiliyor, kalp damarlarını köprülemek için by-pass yapılabiliyor ve bunlar ilaç tedavisi ile destekleniyor. İlaçlar, kalbin oksijen tüketimini azaltıyor, kalbin beslenme düzeyini yükseltiyor, dolayısıyla göğüs ağrısı şikayetini ortadan kaldırmaya çalışıyor.
Kişinin kalp damarlarında hastalık ve göğüs ağrısı şikayeti bulunması halinde mevcut yöntemlerden bir tanesiyle tedavi görebiliyor. Bu tedavi metotları tek tek ya da birlikte de uygulanabiliyor. Ancak, kimi zaman öyle bir noktaya geliniyor ki hastanın, teknik olarak artık herhangi bir damarına balon ya da stent yapılamıyor. Bir daha by-pass yapılması mümkün olmuyor ya da damar yapısı itibariyle zaten by-passa hiçbir zaman uygun olamıyor.
Maksimum dozda ilaç veriliyor, ancak buna rağmen kalp damarlarındaki darlığa bağlı göğüs ağrıları devam edebiliyor. Hastaya, hiçbir müdahale yapılamıyor. Hiçbir modern tedaviyle cevap alınamadığında EECP denilen tedavi yöntemi uygulanabiliyor.

Nasıl uygulanıyor?
Yöntem, tamamen ayaktan tedavi esasına dayanıyor. Bir hasta için toplam 35 seans uygulanıyor. Her seans yaklaşık bir saat sürüyor. Uygulama öncesinde, mutlaka hastadan ''tedavi için bir sakınca yoktur'' raporunu belgelemesi gerekiyor. Raporda, kişinin yüksek tansiyonunun bulunmaması, ayak damarlarında damar tıkanıklığı olmaması, son dönem (terminal) kalp yetmezliğinin olmaması şart koşuluyor.
Hasta, bu aşamadan sonra bir programa alınıyor ve röntgen masasına benzeyen ancak çok daha konforlu bir masaya yatırılıyor. Hastanın bacaklarına ve kalçasına içine hızla yüksek havanın girip çıktığı özel plastik torbalarla (manşonlar) sarılıyor. Hastanın kol ve bacaklarına sarılan manşonlar, kalp atımı ile senkronize olacak 200 milimetre civa basıncına kadar şişiyor ve iniyor. Kalbin kasılma anında, kan vücutta rahatça ilerlesin diye torbalar boşalıyor, kalbin gevşeme anında ise şişiyor. Böylece, manşonların şişmesi ile kan kalbe hızla gönderiliyor.

''Geri ödeme listesinde yok"
Her yaş grubuna uygulanabilen yöntem, ilk seansta hastalarda biraz huzursuzluğa yol açabiliyor. Hasta alıştıktan sonra çoğunlukla hastalar seans süresince uyuyor. Uygulama, birbirine takip eden 35 gün devam ediyor. Tedavi sonrasında hasta, günlük yaşantısına devam edebiliyor. Seanslar tamamlandığında, tedaviden objektif fayda elde ediliyor.
Tedavi ilk uygulanmaya başlandığında bilimsel olarak fayda sağladığı ispatlanmadığından Türkiye'de Sosyal Güvenlik Kurumu'nun geri ödeme listesinde yer almazken, artık bilimsel olarak ispatlanan yöntemin ilerleyen günlerde geri ödeme kapsamına alınması bekleniyor. Yöntem ilk kez Ankarada'da bir hastane çatısı altında, Medicana Ankara International Hastanesinde uygulanmaya başlanacak.
cumhuriyet portal

12/23/2010

türkiye sigara tüketiminde rusyadan sonra ikinci ülke

    12/23/2010 08:47:00 ÖS   Yorum yok
 rusyadan sonra ikinci

Maliye Bakanlığı ve çeşitli üniversitelerden akademisyenlerin katkılarıyla Dünya Sağlık Örgütü tarafından hazırlanan raporda sigara kullanımına ilişkin çarpıcı rakamlar ve tespitler yer alıyor.


Türkiye Rusya’dan Sonra İkinci
Raporun hazırlayıcısı olarak kısa bir sunumunu yapan Ayda Yürekli, sigara kullanımının azaltılması için öncelikle vergilerin artırılması gerektiğini savundu.

Türkiye’nin en çok sigara içilen 14 ülke arasında Rusya’dan sonra ikinci sırada olduğuna dikkat çeken Yürekli, günlük ortalama 25 sigara içimiyle Türk erkeklerinin birinci sırada; günlük ortalama 15 taneyle de Türk kadınlarının ikinci sırada yer aldığının altını çizdi.

© 2014 deva arayanlar . Designed by Bloggertheme9
Proudly Powered by Blogger .