-->
dokular etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
dokular etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12/27/2011

yüzdeki kırmızı lekeler için 5'er dakikalık seanslarla tedavi imkanı

    12/27/2011 10:42:00 ÖS   Yorum yok

Selçuk Üniversitesi (SÜ) Selçuklu Tıp Fakültesi Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zekeriya Tosun, yüzde oluşan kırmızı lekeler nedeniyle toplum içine çıkamayan kişilerin psikolojilerinin bozulduğunu, içine kapanık olduklarını ve aile içi huzursuzluklara yol açtığını, çok basit bir tedavi sonrası bu kişilerin sıkıntılarından kurtulabileceğini ve görünümlerinin düzeltilebileceğini bildirdi.

seanslarla tedavi imkanı

Prof. Dr. Tosun, yaptığı açıklamada, kişilerin doğuştan veya sonradan yüzünde veya vücudunun diğer bölgelerinde oluşan kırmızı lekelerin (hemanjiom veya vasküler malformasyon) yüzünden görünümlerinden dolayı toplum içine çıkamadıklarını belirterek, halk arasında yüzde ''gül lekesi'' olarak tabir edilen bu rahatsızlığın tedavisinin uygulanmaya başladığını söyledi.

Dünyada yaygın kullanılan, Türkiye'de ise henüz yeni yaygınlaşmaya başlayan ''lazer'' yöntemini bu tür rahatsızlıkların tedavisinde kullanan ilk üniversite hastanelerinden biri olduklarını ifade eden Prof. Dr. Tosun, ''Hastalarımız arasında yüzündeki görüntüden dolayı kayınvalidesi tarafından dışlanan beğenilmeyen gelin, kocası tarafından 'gözüme gözükme kime görünürsen görün' denilen kadının bu dertlerine çare oluyoruz. Lazer yöntemiyle uygulamadığımız ve her seansı 5 dakika süren bu tedavi sonrası lekeleri yok ediyoruz'' dedi.

İnsanların böyle bir tedaviyi bilmediklerini anımsatan Prof. Dr. Tosun, bu noktada hasta potansiyeli sayısının küçümsenemeyecek oranda olduğunu, utanmaları nedeniyle bu kişilerin kendilerini gizlediklerini vurguladı.

Prof. Dr. Tosun, ''En fazla 5 dakikalık lazerle tedavi uyguluyoruz. Ameliyat gerektirmiyor ve yan etkisi yok. Tedavi uyguladığımız yerin dışında başka bir dokuya da zarar vermiyor. SGK ilk 5 seansa kadar tedavi ücretini karşılıyor. Lezyonun koyuluğuna göre seans süresi 5 ile 8 arasında değişiyor'' diye konuştu.

Türkiye'de estetik konusunda yanlış yönlendirmelerin olduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Tosun, bu hastaların lazer tedavileri yapabilen hekimlerin bulunduğu merkezlere yönlendirilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.

7/30/2011

kanser hastaları atom çekirdeğinin pozitif yüklü parçacıkları protonlar ve iyonlarla tedavi olabiliyor

    7/30/2011 10:08:00 ÖS   Yorum yok

Gisela, 60’lı yaşların başında. Başında örgü bir beyaz şapka var. Şapkanın altından saçlarının yavaş yavaş çıkmaya başladığı görülüyor. Beş yıl önce konulan rahim kanseri teşhisinden bu yana kanser Gisela’nın yakasını bırakmıyor. 


Gisela, durumunu, “Tümör ikinci kez yayıldığında, kanserin sevmediğim bir akrabam olduğu gibi bir fikre kapıldım, benimle yaşıyor, bana çok yakın, hatta içimde. İlgi görüyor ve çok iyi besleniyor. Ona iyi bakıyorum, ama bir saçmalık yaptığında silah dolabını açıyoruz, doktorlara gidiyoruz ve biraz darbe alıyoruz" sözleriyle anlatıyor.

protonlar ve iyonlarla tedavi
Kemoterapi ya da ameliyat… Alman doktorlar Gisela’ya bugüne kadar bu tedavi yöntemlerini uygulamış. Ancak artık Almanya’nın iki kentinde, Heidelberg ve Münih'te yeni bir yöntem denenmeye başlandı. Kanser hastaları, atom çekirdeğinin pozitif yüklü parçacıkları protonlar ya da iyonlarla tedavi ediliyor:

Gerd Datzmann, Münih'teki Rieneker Proton Merkezi'nde görev yapan bir fizikçi. Hareket ettirilebilen bir hasta yatağının önünde duruyor. Beyaz bir hastane odasının ortasına yerleştirilen bu yatak özel bir şekilde tasarlanmış. Büyük yuvarlak bir türbine benzeyen bu yatağın üzerinde yaklaşık bir metre uzunluğunda bir kol bulunuyor. Datzmann tedavinin bu yatakla yapıldığını söylüyor: “Işın, bu uzantı sayesinde hastanın vücuduna aktarılıyor. Cihazı odanın her yanına çekebiliyoruz, böylece hasta her açıdan da ışın alıyor.”

Sağlıklı dokulara asgari zarar


Hasta, aslında devasa mıknatıslardan oluşan bir tünelin içinde tedavi ediliyor. Yaklaşık 9 metre çapında ve yaklaşık 150 kilogram ağırlığındaki bu manyetik tünelde, mıknatıslar sayesinde toplanan ışın demeti hastanın vücudundaki tümöre gönderiliyor. Uzman Datzmann, bu yöntemle sağlıklı dokuya verilen zararın asgari düzeye indirildiğini söylüyor.

Kanser hücresine odaklı proton ışınları doku içerisinde ilerlerken yavaşlıyor. Kanserli dokuya geldiklerinde ise radyasyon uzmanı tarafından doz artırılıyor ve böylelikle sağlıklı dokuya fazla zarar verilmeden doğrudan tümöre müdahale ediliyor. Münih’teki merkezin başkanı Dr. Hans Rienecker, bunun kanserle mücadelede çok daha etkin bir yöntem olduğunu belirtiyor. Rienecker, “Diğer tedavilerde tümör dışındaki yerler de ışınlara maruz kalıyor. Örneğin röntgen ışınlarında vücudun tamamı ışın alıyor. Proton tedavisinde ise durum daha farklı: Bu parçacıkların nereye kadar gireceği, hız ayarı yapılarak belirleniyor" şeklinde konuşuyor.

Hassas dokularda en etkili yöntem


Bu yöntem Gisela’nın hayatını kurtarmış. Zira daha önce tam beş kez ameliyat olan Gisela'ye, kemoterapi uygulanmış. Ancak doktorlar tümörün yayılmaya devam ettiğini tespit etmiş. Gisela son çare olarak proton tedavisine başvurmuş. Heidelberg’de bulunan terapi merkezinin Bilim-Teknik Direktörü Thomas Haberer, yılda beş bin ila 10 bin hastanın bu tedaviden faydalanabildiğini söylüyor: “Özellikle hassas dokular söz konusu olduğunda farklı bir durum ortaya çıkıyor. Örneğin, görme sinirlerinin yakında bulunan beyin söz konusuysa. Mesela prostat tedavisini ele alalım: Bağırsak ile idrar kesesi birbirinden kolaylıkla ayrılamıyor, bu nedenle vücuda gönderilen ışınların tam olarak tümöre denk gelmesini, etraftaki sağlıklı dokuya ise dik bir şekilde düşmesini sağlamak zorundayım. Böyle durumlarda parçacık ışınları tercih ediliyor.”

Bu yöntemin en büyük dezavantajı ise böyle bir tedavinin uygulanacağı merkezlerin kurulmasının toplam 100 ila 200 milyon euroya mal olması. Bu tür bir tedaviye gereksinimi olan tüm hastaların tedavi edilebilmesi için Almanya’da altı ila sekiz adet yeni merkeze ihtiyaç var.


Nicolas Martin / Çeviri: Başak Özay

Editör: Hülya Köylü
© 2014 deva arayanlar . Designed by Bloggertheme9
Proudly Powered by Blogger .