-->
doğal besinler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
doğal besinler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4/25/2013

Canan Karatay yine haklı çıktı Amerika Kuyruk yağını sağlıklı yağ olarak onayladı

    4/25/2013 09:02:00 ÖS   Yorum yok
hep söyledi hep savundu dünya çapında yapılan araştırmalar onu haklı çıkardı canan karatay'ın korkmadan yiyin dediği kuyruk yağını amerika'da sağlıklı yağlar listesine aldı yüzde 60'ı doymamış yağ asitlerinden oluşuyor 

yani omega yağ asitleri bakımından zengin bu asitler ise kalbi koruyor kalp damar hastalıklarına iyi geliyor profesör doktor canan karatay'a göre kuyruk yağının yanısıra tereyağı, zeytinyağı, fındık yağı ve balık yağı sağlıklı yağlar zararlı olanlar ise trans yağlar ve paketlenmiş yağlar amerikan gıda ve sağlık dairesinin yaptığı araştırma kuyruk yağının kalp kadar eklemlerede iyi geldiğini ortaya çıkardı bu araştırmaya göre gençlik yıllarında yeterince kuyruk yağı yiyenlerde yaşlılık yıllarında eklem ağrılarına daha az rastlanıyor

10/09/2012

Domates ağırlıklı beslenme inme riskini yüzde 55 önlüyor

    10/09/2012 06:19:00 ÖS   Yorum yok

Domates, biber ve kavunda bulunan likopen adlı parlak kırmızı renkli kimyasal madde incelendi.

Neurology dergisinde yayımlanan ve 1031 erkeği kapsayan araştırma, kanlarında en fazla likopen bulunanlarıne en az inme riskiyle karşı karşıya olduğunu ortaya koydu.

İnme Derneği, likopenin neden bu etkiyi gösterdiğinin incelenmesi çağrısında bulundu.

Araştırmanın başlangıcında bu erkeklerin kanındaki likopen miktarı tespit edildi ve 12 yıl boyunca takip altına alındı.

Kandaki likopen miktarına göre denekler dört gruba ayrıldı. En düşük likopen miktarına sahip 258 kişilik grupta 25 inme gözlenirken 259 kişinin bulunduğu en yüksek likopen grubunda 11 inme vakası kaydedildi.

Araştırma, likopen bakımından zengin bir beslenme rejimiyle inme riskinin %55 oranında düşürüldüğünü vurguladı.

Kuopia'daki Doğu Finlandiya Üniversitesi'nden Dr Jouni Karppi, "Bu araştırma, meyve ve sebze bakımından zengin bir beslenme ile inme riskinin azalması arasında bir bağlantı olduğunu bir kez daha göstermiştir." dedi.

Karppi, "Bu sonuçlar, günde en az beş meyve ve sebze porsiyonu tüketilmesini tavsiye eden ve böylece dünya çapında inme sayısının azalabileceğini öngören eski araştırmanın sonuçlarını desteklemektedir." diye devam etti.

Karppi likopenin antioksidan gibi işlev gördüğünü, inflamasyonu azalttığını ve kanda pıhtılaşmayı engellediğini vurguladı.

İnme Derneği'nden Dr Clara Walton "Bu araştırma domates, kırmızı biber ve kavunda bulunan bir antioksidanın inme riskini azalttığını ortaya koyuyor. Ancak bu diğer meyve ve sebzeleri yemekten alıkoymamalı bizi; hepsinin ayrı ayrı yararı var ve hepsi de dengeli beslenmenin bir bileşenidir." dedi.bbc türkçe

Walton domates gibi bir sebzedeki bu antioksidanın nasıl olup da inme riskini azalttığı konusunda daha fazla araştırma yapılması gerektiğini belirtti.

1/15/2012

sağlıklı yaşam için vazgeçilmez olan limonu ne kadar tüketiyoruz?

    1/15/2012 02:14:00 ÖS   Yorum yok

Mersin Turunçgil Üreticileri Birliği (MERTUB) verilerinden derlenen bilgiye göre, Türkiye genelinde yıllık 1 milyon 100 bin ton civarında gerçekleşen limon üretiminin yüzde 60'ını Mersin karşılarken, diğer bölümünü ise Adana, Hatay, Antalya ve İzmir yöreleri üretiyor.

limonu ne kadar tüketiyoruz

Yıllık üretimin 450 bin tonunu dış pazarda değerlendiren sektör, yaklaşık 650 bin tonunu ise iç pazarda tüketiciyle buluşturuyor. Her limonun ortalama olarak 100 gram olduğunu belirtilirken, 650 bin tonluk iç tüketim ile yaklaşık 6,5 milyar adet limon doğrudan ya da çeşitli ürünlerin içerisinde tüketiciye ulaşıyor. Limonda kişi başına yaklaşık yıllık tüketim ise 88 adet olarak gerçekleşiyor.



Tüketim teşvik edilmeli


MERTUB Başkanı Ahmet Dursen Şahin, geçen yıl 450 bin ton civarındaki limon ihracatının, bu yıl 500 bin tona ulaşmasının beklendiğini söyledi. Bu yüzden sevinçli olduklarını ifade eden Şahin, ancak, üreticinin limonu kilosu 50 kuruştan satması nedeniyle sıkıntılı olduklarını ve maliyetleri karşılamakta zorlandıklarını vurguladı.

İç piyasaya sunulan limonun birçok alanda değerlendirilebildiğini anlatan Şahin, ''Buna rağmen iç piyasadaki tüketim halen yetersiz. Çünkü limon C vitamini başta olmak üzere A ve B vitaminleri açısından çok zengin. Her derde deva olan limonu, özellikle kış aylarında sofradan eksik etmemek gerekiyor. Başta çocukların sağlığı için, herkes birbirini limon tüketimine teşvik etmeli. Bu noktada özellikle velilerin daha hassas olmasını istiyoruz'' dedi.

Şahin, Türkiye'nin çoğu Avrupa ülkesine göre daha az limon tükettiğine dikkati çekerek, ''Ülkelerin limon tüketimine ilişkin elimizde sağlıklı bir veri yok. Ancak, gözlemlediğimizde, Türkiye sanayisinde kullanılan limon, İspanya'dakinin beşte biri. Bu noktada devletin de tüketimi artırıcı bazı teşvikler gerçekleştirmesi gerekir. Çünkü sağlıklı yaşam için vazgeçilmez olan limonun fazla tüketilmesiyle, sağlık harcamalarında da tasarruf sağlanabilir'' diye konuştu.

6/18/2011

zeytinyağının bir faydası daha ortaya çıktı yaşlılarda felç riskini azaltıyor

    6/18/2011 10:09:00 ÖS   Yorum yok

Fransa Bordeaux Üniversitesinde yapılan 65 yaş ve üstü 7 bin 625 kişinin en az beş yıl incelendiği bir araştırmada, zeytinyağını yemek yaparken ya da salata sosu olarak kullanan kişilerin, hiç zeytinyağı kullanmayanlara göre felç riskinin daha düşük olduğu bulundu. 

yaşlılarda felç riski
BBC'nin yansıttığı araştırmanın başkanı Dr.Cecilia Samieri, "Araştırmamız, beslenmeyle ilgili bu yeni tavsiyenin 65 yaş ve üstü insanları felçten koruduğunu ortaya çıkardı" diyerek, yaşlı insanlarda yaygın olan felçten korunmak için zeytinyağının ucuz ve kolay bir yol olduğunu vurguladı.



Haberde, araştırmanın düzenli olarak ve "ölçülü miktarda" zeytinyağı kullanan kişilerde kullanmayanlara oranla beslenme, egzersiz ve kilo gibi diğer faktörler de göz önünde bulundurulduğunda, felç riskinin yüzde 41 azaldığını ortaya çıkardığına dikkat çekiliyor.
Ayrıca, Felç Vakfı'ndan Sharlin Ahmed ise zeytinyağının sağlık için yararlı olduğunun uzun zamandan beri bilindiğini belirterek, sağlıklı ve dengeli beslenmenin bir parçası olarak diğer yağlara alternatif olarak zeytinyağı tüketilmesinin felç riskini düşürebileceğine işaret etti.
cumhuriyet portal

4/28/2011

altın çileğin zayıflamaya yardımcı olduğu iddiası sadece yanıltmadır açıklaması

    4/28/2011 11:09:00 ÖS   Yorum yok
takviye edici gıdalar

Türk Eczacıları Birliği (TEB), zayıflamada etkili olduğu söylenen "altın çilek" meyvesinin tanıtımını yapanlara tepki gösterdi.


TEB, zayıflamak isteyenleri "Altın çileği mucizevi ve zayıflamaya yardımcı bir ürün olarak lanse eden kişiler, yalnızca yanıltmaktadır" diye uyardı.

TEB son günlerde özellikle zayıflamada etkili olduğu yönünde tanıtımı yapılan "altın çilek" meyvesinin bu tür bir etkisi ile ilgili yeterli düzeyde çalışma yapılmadığını açıklayarak, "Altın çileği mucizevi ve zayıflamaya yardımcı bir ürün olarak lanse eden kişiler, hepimizi yalnızca yanıltmaktadır" dedi.

"Tüm Toplumun Kandırıldığı Bir Alana Dönüşmüş..."
TEB, son dönemde oldukça popüler hale gelen "sağlıklı yaşam" sloganının "sağlık" kadar "sağlıksızlığı" da beraberinde getirdiğini belirtti. Bunun en önemli nedeninin, gelişmiş kitle iletişim araçları ile toplumun belirli ürünler konusunda yanlış bilgilendirilmesinden kaynaklandığını vurgulayan TEB, "Özellikle bitkisel ürünler ya da takviye edici gıdalar, tüm toplumun göz göre göre kandırıldığı bir alana dönüşmüş durumdadır" dedi.

TEB açıklamasına şöyle devam etti:

"Mucizevi meyve olarak lanse edilen ve neredeyse tüm sağlık sorunlarına deva olduğu iddia edilen söz konusu ürün ile tüm toplum açık bir biçimde, hem de medya kanalı ile kandırılmaktadır.

Öncelikle söz konusu meyve ile ilgili yeterli düzeyde bilimsel çalışma yapılmış değildir.


"Altın Çileğin En Belirgin Özelliği Antioksidan Etkisidir"
Mevcut çalışmalar ışığında, TEB Eczacılık Akademisi üyelerimizden Yeditepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erdem Yeşilada'nın verdiği bilgiye göre; altın çileğin en belirgin ve üzerinde durulan özelliği antioksidan etkisidir.

Bu etkisi meyvelerin sarı rengini veren karotenoit bileşenleri ve fenolik içeriği ile ilişkilidir. Ancak antioksidan etkisinin bekleme sırasında (kurutma dahil) C vitamini ve fenolik bileşenlerin parçalanması ile kayba uğradığı bildirilmektedir.

Meyvelerin halk arasında ileri sürülen karaciğer işlevleri, görme sorunları ve yüksek kolesterolü düşürücü etkileri antioksidan özelliği ile ilişkilendirilebilir. Nitekim deneysel çalışmalarda sıçanlarda deneysel karaciğer harabiyetini (karbon tetraklorür ve asetaminofen nedenli karaciğer toksisitesi) önleyici etkisi bulunduğu gösterilmiştir. Diyabetik sıçanlarda üzerinde yürütülen bir yeni çalışmada ise 15 gün süre ile uygulandığında kan şekerini yüzde 30 oranında düşürdüğü bildirilmektedir."

"Günde 5 Taze Meyve Yenmesi..."

Günde 5 taze meyve yenmesi halinde yemek sonrası yükselen kan şekerinin kontrolünü sağlayabileceğini öneren TEB, "Meyve suyunun görüşü artırdığına ilişkin iddialar tavşan gözü ve fibroblast primer kültürlerinde yapılan deneyler ile desteklenmektedir. Son dönemde yapılan deneysel çalışmalarda akciğer kanseri, karaciğer kanseri hücreleri (in vitro) üzerinde baskılayıcı etkisi bildirilmektedir. Ancak bağırsak kurtları üzerinde bir etki gözlenmemiştir" dedi.

Açıklamada şu konulara dikkat çekildi:

"Zayıflattığına Dair Hiçbir Bilimsel Kanıt Bulunmamaktadır"
"Buna karşın söz konusu meyvenin zayıflama konusunda herhangi bir kimyasal ya da mekanik etkisi olduğuna dair hiçbir bilimsel kanıt bulunmamaktadır. Dolayısıyla, altın çileği mucizevi ve zayıflamaya yardımcı bir ürün olarak lanse eden kişiler, hepimizi yalnızca yanıltmaktadır."

Açıklamada, altın çileğe mevcut yasal mevzuat çerçevesinde Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı tarafından, takviye edici gıda olarak üretim izni verilmediğinin anlaşıldığı ifade edilerek, "Dolayısıyla, altın çilek meyvesini içeren tüm ürünler sahtedir ya da iddia ettiği etkiyi gösterme konusunda hiçbir güvenilir yanı yoktur" ifadesine de yer verildi.

"İlacın Tek Gerçek Uzmanı Eczacıdır"
İster bitkisel ister kimyasal kökenli olsun ilacın tek gerçek uzmanının eczacı olduğu vurgulanan açıklamada, bugüne kadar masum gibi gösterilmeye çalışılan bitkisel ürünlere ilişkin ciddi tehlike konusunda farkındalık yaratmaya çalıştıklarına dikkat çekildi.

Açıklamada ayrıca, "Bizler, fizyolojik ya da psikolojik sistemin düzenlenmesinde etkide bulunan ürünlerin tamamının yalnızca Sağlık Bakanlığı onayı ile halka ulaştırılması gerektiğine inanıyoruz. Unutmayınız ki sağlık oyuna gelmez" denildi.
trt türk

4/16/2011

iki bardak kırmızı pancar suyu tansiyonu 3 satte düşürüyor 2 gün etkili oluyor

    4/16/2011 07:51:00 ÖS   Yorum yok
tansiyonu satte düşürüyor

Bilimdeki gelişmelere rağmen bazı hastalıklar küresel çapta tehdit olmaya devam ediyor.


Başta kanser olmak üzere Alzheimer, tansiyon, şeker ve kalp hastalıklarıyla ilgili kesin etkili bir tedavi metodu geliştirilemedi.

Ancak tabiat eczanesinden zaman zaman müjde niteliğinde yeni haberler geliyor.

Amerikan Wake Forest Üniversitesi'nden bilim adamları, 70 yaşın üzerindeki 14 deneğe başta kırmızı pancar olmak üzere nitrat yönünden zengin bir diyet uyguladı.

Sonuçlar son derece çarpıcıydı.


Nitratça zengin besinler tüketen deneklerin beyinlerinin ön kısmına kan akışının hızlandığı tespit edildi.

2 su bardağı taze kırmızı pancar suyu içildiğinde, 3 saat içinde tansiyonun düştüğü ve etkinin 2 gün devam ettiği gözlendi.

Pancar suyunun kabızlığı giderici etkisiyle bağırsak kanserine karşı koruyucu olduğu da belirtiliyor.
trt türk

4/12/2011

süt asidi ve alkol fermantasyonu ile yapılan mucize içecek kefir her derde deva

    4/12/2011 10:56:00 ÖS   Yorum yok
her derde deva

Çok eski yıllardan beri özellikle Kafkaslar'da yapılan, bugün ise Avrupa ve Amerika ülkelerinde ticari amaçla üretilen süt asidi ve alkol fermantasyonu yardımıyla yapılan köpüklü, koyu kıvamlı (yoğurt kıvamında), hafif ekşimsi bir Türk içeceği Kefir...


Kefir Nedir?
Kefir, kefir taneleri ile elde edilen Kafkas orjinli etilalkol ve laktik asit fermantasyonlarının birarada oluştuğu tarihi geçmişi olan bir süt içeceğidir.

Kefir çok karışık bir mikrobiyolojik yapıya sahiptir. Boyutları 0,5-3 cm arsasında değişir ve fındık ya da buğday tanesi büyüklüğünde beyaz, beyaz-sarı arasında renklerde küçük karnabahar veya patlamış mısır görünümündedir.

Kafkas Türkleri'nin Gençlik İksiri

Kafkas Türkleri kefiri su yerine içmekte ve gençlik iksiri olarak kullanmaktadır. Kafkaslar'dan dünyanın her tarafına yayılan Türkler, bu içeceklerini beraberinde dünyanın her tarafına götürmüş ve yaymıştır.

Şu anda bilimsel araştırma yapan fakülteler başta olmak üzere kefirin faydaları üzerinde ciddi çalışmalar yapilmakta ve önemli sonuçlara ulaşılmaktadırlar.

Neye İyi Gelir?
Kullanımı ve hazmı çok kolay olan kefir hücre yenileme özelliğine sahiptir. Mucize içecek kefir özellikle bağırsaklardaki maddelerin küreselleşmesini önlediğinden ömür uzatıcı olduğuna inanılır.

Kefir protein, yağ, laktoz ve mineraller bakımından hayli zengindir. İlaç tedavisi kesilmeden kullanıldığı zaman kandaki kötü kolestrolü azaltır, tansiyonu düşürür, idrarı sulandırır.

Her Derde Deva
Vücuttan atılması gereken maddelerin atımını kolaylaştırır, bağırsak hareketlerini hızlandırır, bulaşıcı sarılık, eklem hastalıkları, ishal, kabız, kan kaybı, idrar torbası hastalıları, doğum sorunları, şeker düşmesini ve önemlisi kanseri geciktirir.

Hazmının kolay, proteince zengin oluşu nedeni ile kefir hastalar ve çocuklar için de önemli bir besindir. Hatta 20-30 günlük çocuklara bile günde 1-2 kaşık içirilmesi önerilmektedir.

Ayrıca yapılan araştırmalarda kefirin kadın ve erkeklerde cinsel gücü arttırdığı da bildirilmiştir.

Cilde Faydalı
Kefir, hücre yenileme sayesinde de kadınlar tarafından cilt maskesi olarak kullanıldığı da bilinmektedir.

Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Süt Teknolojisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Emel Sezgin, Japonya' da fareler üzerinde yapılan bir araştırmaya göre kefirin içinde yer alan maddelerin kanseri %53,6 oranında azalttığını ve ayrıca kefirin kanseri önleyici ilaçlarla kullanılması halinde kanserin tekrarlanma riskinin %67 oranında azalttığını da ortaya çıkarttığını belirtmiştir.

Sinirsel Hastalıkların Tedavisinde...

Ayrıca kefir: sinirsel rahatsızlıklara, iştahsızlık ve uykusuzluk için de yararlı olmaktadır. Ülser, yüksek tansiyon, bronşit, astım hastalarının tedavisinde de kullanılmaktadır.

Kefiri yaşı ne olursa olsun her yaştaki insan kullanabilir. Yan etkisi yoktur. Çocuklara bile rahatlıkla verilebilir.

Yapılan çalışmalar, kefirin, iştahsızlık ve uykusuzluğa da iyi geldiğini göstermiştir.
trt türk

4/03/2011

bahar alerjisi ve diğer alerjiler için doğal tedavi andız bitkisi kullanılabilir

    4/03/2011 09:37:00 ÖS   Yorum yok
doğal tedavi andız

Iğdır Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi ve ''Şifalı Bitkiler'' kitabı yazarı Prof. Dr. Yusuf Zeynelov, bahar alerjilerinin ağaç ve bitkilerden yayılan polenlere bağlı olarak meydana geldiğini, ancak asıl nedenlerinden birinin de vücuttaki vitamin yetersizliğinden kaynaklandığını belirtti.


Zeynelov, yaz aylarında tüketilen taze meyve ve sebzenin kışın bulunmaması nedeniyle insanların bünyelerinin zayıfladığını dile getirdi.

Vitamin yetersizliğinin vücuttaki bağışıklık sisteminin zayıflamasına, bunun da alerjik hastalıkların daha kolay yerleşmesine neden olduğunu kaydeden Zeynelov, polenin ise ağaç ve bitkilerin yanı sıra evdeki halı, yorgan, yastık gibi yünlü bir çok malzemede bulunabileceğini söyledi.

Bahar alerjisine karşı şifanın doğada olduğunun altını çizen Zeynelov, Türkiye'nin bir çok yerinde bulunabilen andız bitkisinin alerjik hastalıklara en iyi gelen bitki olduğunu söyledi.
Andız bitkisinin kökünün ve çiçeğinin tedavi için kullanılabildiğini belirten Zeynelov, ayrıca papatyanın da iyi bir antibiyotik olması dolayısıyla vücuttaki mikroorganizmaların canlandırılması amacıyla her zaman kullanılabileceğini ifade etti.

Zeynelov, civanperçemi otu olarak bilinen bitkinin Türkiye'de yaklaşık 80 çeşidinin bulunduğunu, Doğu Anadolu Bölgesi'nde bulunan 16 çeşit civanperçemi otundan ancak 7 çeşidinin tedavi amacıyla kullanılabildiğini ve bu bitkinin de alerjik hastalıklar için çok faydalı olduğunu söyledi.

Alerji tedavisinde huş ağacının tomurcuk ve yapraklarının da kullanıldığını anlatan Zeynelov, huş ağacının tomurcuklarının mutlaka Nisan ayında toplanması ve hemen tüketilmesi gerektiğini bildirdi.

Alerjik hastalıklarla ortaya çıkan kaşıntı ve sivilce sorununun da doğal çözümü olduğunu kaydeden Zeynelov, bu hastalık için de kırlangıç otunu önerdi.
Bahar aylarında bol miktarda bulunan Kırlangıç otundan alınan sütün direk sivilcelere uygulanmasıyla rahatsızlığın bir kaç saat içinde geçtiğini ileri süren Zeynelov, kırlangıç otunun yapraklarının kaynatılarak bir bezle vücuda uygulanmasıyla da hastaların şifa bulacağını belirtti.



''Bitkileri taze tüketin''


Kendisinin sadece eğitim öğretim hayatı değil, çocukluğundan bu yana bitkilerle uğraştığını ve ''bu işe ömrünü verdiğini'' söyleyen Doç. Dr. Zeynelov, bitkisel tedavi de en önemli konunun bitkilerin taze ve zamanında toplanması olduğunu vurguladı.

''Her bitkinin bir zamanı vardır ve bu bitkiler zamanına göre hastalıklara şifa olabilir'' diyen Zeynelov, zamanında toplanmayan, zamansız kurutulan bitkilerin de faydası olabileceğini ancak zamanında toplanan bitkiye göre faydasının çok az olacağına dikkati çekti.

Zeynelov, bitkilerin kurutulacaksa da en iyi zamanında toplanarak kurutulması gerektiğini bildirdi.

''Kabalak kabızlığa, kızılağaç şekere iyi gelir"


''Şifalı Bitkiler'' adıyla bir de kitap yazan Prof. Dr. Yusuf Zeynelov, bitkilerin en az 10 yıl denendikten sonra faydalarıyla ilgili bilgi verebildiğini belirterek, bazı bitkilerin faydalarını şöyle sıraladı:

Kabalak (Deve Tabanı): Astım hastalıklarının yanı sıra mide ve bağırsaktaki kabızlık sorununa iyi geliyor. İçinde yoğun kobalt maddesi bulunduğu için saçın beyazlanmasında da kullanılıyor. Kökü ve sürgünleri kullanılan bitkinin kökü mart aylarında sürgünleri ise Haziran'a kadar tüketilebiliyor. İlk bu bitkiyi yiyenlerin kökünü direk yememeleri, yoğurtla birlikte yenmesi tavsiye ediliyor. Kanser hastalığını önceden engelleyen en güçlü bitkilerden biri olarak biliniyor.

Kızılağaç: Şeker hastalığına iyi geliyor.

Isırgan otu: Antibiyotik özelliği var, ancak faydalı olması için zamanında toplamak ve kurutmak çok önemli. İltihap sökücü yönü de bulunan otun bağırsakları rahatlatıcı, kanseri sakinleştirici etkilerinin de olduğu ifade ediliyor. Bruselloz hastalığına yüzde 70 oranında şifa olduğunu söyleyen Zeynelov, kendisine gelen her 10 hastadan 7'sini ısırgan otuyla tedavi ettiğini belirtiyor. Isırgan otu ayrıca saç dökülmesinin önüne geçmek için de kilit önemde...

Çakşır: Cinsel gücü artırıcı özelliğiyle tanınıyor. Nisan ayında çıkan çakşırın kan hareketini hızlandırıcı ve damar tıkanıklığını önleyici etkileri de olduğu bildiriliyor.

Kaz ayağı (tere): Mayıs ayında toplanması gereken bu bitkinin, mayıs ayı dışında toplanması halinde hiç bir faydasının olmayacağı belirtiliyor. Şekeri önleyen ve kandaki şeker oranını düşürdüğü belirtiliyor.

Kekik: Hem kokusu hem de verdiği lezzet nedeniyle yemeklerde tercih edilen bu bitki, bağırsak ve midenin rahatlaması için önemli. Kekiğin kesinlikle tam çiçek açtığı zaman toplanması gerekiyor.

Gileburu: Hemeroid hastalığına iyi geliyor. Özellikle Nisan ayında toplanması ve kurutulması gerekiyor.

Prof. Dr. Zeynelov, zamanında toplanmış bu bitkinin 3-5 gün içinde hemeroid hastalığını kesin tedavi ettiğini belirtti.
cumhuriyet portal

2/07/2011

kalsiyum demir potasyum ve magnezyum deposu pekmezin çeşitleri

    2/07/2011 07:40:00 ÖS   Yorum yok
magnezyum deposu pekmez

Bugüne kadar bir çok atasözü, deyim ve tekerlemeye de konu olan pekmez, günlük kalsiyum, demir, potasyum ve magnezyum ihtiyacını karşılarken özellikle hamileler ile gelişim çağındaki çocuklar beslenmesinde de 


Önemli rol oynuyor.''Armudu sapıyla, üzümü çöpüyle, pekmezi küpüyle'', ''Pekmez gibi malın olsun'', ''Küpün içinde pekmez, bu pekmez bize yetmez, bizim köyün kızları davulsuz gelin gitmez'', ''Dolapta pekmez yala yala bitmez'', ''Kavutu olan pekmeze katar, aklı olan öğüt tutar'' gibi pek çok tekerleme, atasözü ve deyimde adı geçen pekmez Anadolu'nun dört bir yanında farklı meyvelerden üretilerek, özellikle soğuk kış günlerinde üşümemek için tüketiliyor.
Binlerce yıllık geleneksel beslenme kültürü ve damak zevkinin vazgeçilmezlerinden biri olan pekmez aynı zamanda ''enerji içeceği'' özelliğine sahip.

Bitlis'in Gezo pekmezi


Bitlis'in meşhur ''gezo'' pekmezi, yöredeki meşe ağaçlarının yaprakları üzerinde bulunan ve bal tadındaki renksiz ve yapışkan şıradan elde ediliyor. Yurttaşların meşe yaprakları üzerindeki şırayı ''gezo'' olarak adlandırdıklarını ifade eden Bitlis İl Kültür ve Turizm Müdürü Hüsnü Işıkgör, ''Gezo, aynen bal gibi tatlıdır. Hoş bir kokusu ve lezzeti vardır. Özellikle Mutki halkı bu tatlı şıranın gece Allah tarafından yağdırıldığına inanır'' dedi.

İnanışa göre, Musa Peygamber Firavun'un zulmünden kaçarken kavmiyle birlikte Eriha'da bir dağa gelir.
Hazreti Musa ve kavmi sabah yola çıkar, her yeri sis kaplar. Çıkış bulamazlar ve dönüp dolaşıp aynı yere gelirler. Bu tam 40 yıl sürer. 40 yıl boyunca Allah gökyüzünden 'men' yani 'gezo' yağdırmış. Kavim meşe yaprağına yağan bu balı, tam 40 yıl yemiş.
Bölgede, birkaç yılda bir oluşan gezonun ancak adil yöneticiler zamanında yağdığı, zulüm döneminde kesildiği yönünde de inanışlar var.

Adıyaman'da yarış atlarına içiriliyor


Adıyaman'ın Tut ilçesinde hazırlanan dut pekmezi de kendine has özelliği ile yöre halkı tarafından büyük ilgi görüyor. Bölgede yaş veya kurutulmuş duttan hazırlanan pekmez her daim sofraların baş köşesinde yerini alırken, enerji verici özelliğiyle şerbet haline getirilerek özenle beslenen yarış atlarına da içiriliyor.
Dallardan silkelenen ya da döküldüğü zemin üzerinden özenle toplanan dutlar, çuvallar içinde ezilerek suyu çıkarılıyor. Dut suyu daha sonra elekten geçiriliyor ve bahçelerde kurulan büyük bakır kazanlara konularak, üzerine bir miktar su ilave ediliyor. Kazanlarda 2-3 saat kaynatılan dut suyu bir süre sonra şerbete dönüşüyor.
Bir sonraki aşamada dut şerbeti kazandan alınıyor ve bir kez daha süzüldükten sonra güneşte kurumaya bırakılıyor. Bakır ya da alüminyum leğenlere konularak güneşin altında 3-4 gün bekletilen dut şerbeti, bu sürenin sonunda pekmez oluyor. Pekmez daha sonra bulunduğu kaptan cam ya da plastik saklama kaplarına alınıyor.
Saklama kaplarına alınırken bir kez daha süzgeçten geçirilen pekmez, tüketilmeye hazır hale geliyor.

''Andız" pekmezi

Kahramanmaraş'ta halkın ''pıtık'' adını da verdiği ''andız'' pekmezi, kıvamı nedeniyle bir tür enerji içeceği olarak da biliniyor. Orman varlığı bakımından zengin olan Andırın'ın yüksek rakımlı tepelerinde yetişen andız bitkisinin özünden yapılan pekmezin, öksürüğe karşı etkili olduğunu belirtiliyor.
Kahramanmaraş'ta pekmez üreten Veysi Fırış, andız pekmezinin yapımını şöyle anlattı:
''Bu pekmez andız ağacının kozalaklarından yapılır. Bronşit, öksürük, sarılık, kaşıntı, egzama, mide bulantısı, akciğer, karaciğere faydalı bir pekmezdir. Bütün pekmez cinslerinde olduğu gibi kan yapıcıdır ve enerji verir. Tadı biraz acımsıdır. Çocukların öksürük şurubudur. Bir çeşit enerji içeceğidir. Andız pekmezi, tadı dolayısıyla genellikle tek başına tüketilmez. Şifa amaçlı kullanılır. Tahinle karıştırılarak tüketilebilir.''

''Gideceğin yer Antep, yiyeceğin pekmez''

Geçmişte Gaziantep denilince ilk akla gelen ürünlerden birinin Antep pekmezi olduğunu belirten Gaziantep Ziraat Odası Başkanı Zihni Kepkep, halk arasında da ''Gideceğin yer Antep, yiyeceğin pekmez'' sözünün hala yaygın bir şekilde kullanıldığını söylüyor.

Mardin'in üzüm deposu: Ömerli

Mardin'in kuzeyinde yer alan Zinnar bölgesi ve Akras köyü ile Ömerli, Midyat, Mazıdağı ve Derik ilçelerinde yetişen üzümlerden yapılan pekmez, kışın en çok tüketilen gıdalar arasında yer alıyor.


"Armut, elma pekmezi"

Çay ve fındığın yaygın olarak yetiştirildiği Karadeniz'de üzüm pekmezinin yanı sıra dut, elma, armut, kiraz, incir, kayısı, hurma, erik gibi meyvelerin de pekmezi yapılıyor.
Soğuk kış günlerinde Karadeniz'de de pekmez vazgeçilmezler arasında yer alıyor. Ordu'da dut, elma, armut, üzüm, kiraz, incir, kayısı, hurma, erik gibi meyvelerin pekmezi büyük ilgi görüyor.

Şeker pancarından üzüm pekmezi

Misket elmasıyla ünlü Amasya'da ev hanımları en çok elma ve üzüm pekmezi yapıyor.
Amasyalı ev hanımı Ümmühan Torbacı (53), elma ve üzüm pekmezinin yanı sıra ayva ve dut ile şekerpancarından da pekmez ürettiklerini söyledi.

Rize'de iki çeşit üzüm pekmezi

Rize'de üzüm pekmezi yörede tatlı ve ekşi olmak üzere iki şekilde hazırlanıyor. Kilosu 30 ile 50 lira arasında satışa sunulan el yapımı kara üzüm pekmezi, ev ekonomisine de önemli katkı sağlıyor.
Pazar ilçesinde yaşayan ve pekmez üretimi yapan Nazmi Kadıoğlu, ezilen üzümlerin şıra ve posasının ayrılması için ince delikli süzgeç ya da tülbent kullandığını belirterek, ''Şırayı ocağa kaynatırız. Buna şıranın kestirilmesi denir. Şıranın kestirilmesi ile içindeki mayalar ölür ve şaraplaşma önlenmiş olur'' dedi.

Karpuzdan üretilen pekmez

Bulgaristan'ın Silistre kentinden 1938 yılında gelen soydaşların iskan edildiği Kırklareli'nin Arizbaba köyünde de başka bölgelerde rastlanmayan karpuz pekmezi yapılıyor.
Köy sakinlerinden 70 yaşındaki Naziye Aykut, karpuz pekmezinin yapılışını şöyle anlatıyor:
''Karpuz pekmezinin yapımı, sezon sonunda son turfanda karpuzların toplanmasıyla başlar. Sabahın erken saatlerinde imece yöntemiyle ikiye ayrılan karpuzların içi tahta kaşıklarla alındıktan sonra odun ateşi üzerindeki büyük bakır kazanlara atılarak, kaynatılmaya başlanır. Karpuz parçaları ve çekirdekleri biri birinden ayrıldıktan sonra kazandaki karpuzlar kepçe ile alınarak, başka bir kazanın üzerindeki ağaçtan yapılan süzgecin üzerine serilir ve bir bez parçasının üzerine bırakılır. Bezden süzülen sıvının, alt kısımdaki kazana akması sağlanır. Bez üzerinde kalan karpuzun posası da sıkılarak işlem tamamlanır. Daha sonra karpuzun suyu yeniden ateş üzerindeki kazanlara atılarak karıştırılmaya başlanır. Kazanda kaynayan karpuz suyu koyulaşmaya başlayınca, kazanın altındaki ateş söndürülerek pekmez kıvamını alması beklenir. Daha sonra elde edilen pekmez, tüketime hazır hale gelir.''

Dadaşların kar helvası tutkusu

Erzurum'da geleneksel yöntemlerle yapılan ve doğal ürünlerin kullanıldığı dut pekmezi, farklı lezzetiyle dikkat çekiyor.
İspir, Olur ve Tortum ilçelerinde birçok aile için ek gelir kaynağı olan dut pekmezinin yapımında tamamen organik olarak yetiştirilen dut kullanılıyor. Normal pekmezden çok daha fazla katı olan, bal kıvamındaki Erzurum dut pekmezi, geleneksel yöntemler kullanılarak üretiliyor.
Köylerde kurulan ocaklardaki kazanlarda su ilave edilerek, 4 saat kaynatılan ve ardından preslenerek posası alınan dut, bir gün güneşte bekletiliyor. Bal kıvamı halini alan dut pekmezi bu şekilde tüketime sunuluyor.
Daha çok kahvaltıda yenilen dut pekmezi, yörede farklı şekillerde de değerlendiriliyor. Kış aylarında yağan taze kar, dut pekmezi ile karıştırılarak ''kar helvası'' yapılırken, ayrıca kavrulmuş buğday ve mısır ununa ilave edilip haşlandıktan sonra ''kavut'' adı verilen farklı bir lezzet elde ediliyor.
Soğuk havaya karşı vücut direncini artırdığı ve mide rahatsızlıklarına iyi geldiği bilinen dut pekmezi, özellikle kış aylarında yörede yaygın olarak tüketiliyor.
Erzurum'da yıllık 400 ton civarında üretimi yapılan ve kilogram fiyatı 3-10 lira arasında değişen dut pekmezi daha çok il içerisinde satılırken, az da olsa İstanbul, İzmir ve Bursa gibi büyükşehirlerde de satışa sunuluyor.


Tokat'ın Zile pekmezi

Tokat'ın meşhur ''Zile'' pekmezi, yörenin yarı sıra yurt içi ve yurt dışında da bol miktarda tüketiliyor. Türkiye'de pekmez deyince hemen akla Zile geliyor. Hoş ve aromatik lezzete sahip olan Zile pekmezi, zengin vitamin ve minerallere sahip özelliği ile biliniyor.
Şöhreti sadece Zile ve Türkiye sınırları içinde kalmayıp Almanya, Fransa, Hollanda, İngiltere gibi Avrupa ülkelerinde de adından söz edilen Zile pekmezi için 1890 tarihli Osmanlı yıllığında ''gayet nefis ve meşhurdur'' ifadeleri kullanılıyor.
4 bin yıllık tarihe sahip Anadolu'nun en eski ilçelerinden biri olduğu belirtilen Zile'de, pekmez üretimi modern teknolojiye sahip fabrikalarda üretiliyor. Özellikle çocukların gelişimi açısından faydalı olduğu ifade edilen Zile pekmezi saf üzümden yapılırken, içine konan yoğurt tozu, süt, yumurta, nişastayla, kalori ve besin değeri bir kat daha artırılıyor.
cumhuriyet portal

1/17/2011

çaya şeker yerine bal katılırsa antioksidan değeri artıyor

    1/17/2011 07:38:00 ÖS   Yorum yok
bal katılırsa antioksidan

Birçok hastalığın oluşum ve gelişiminde risk azaltıcı etkisi olan antioksidan maddelerle ilgili yapılan araştırmada, Türk insanının çok sık tükettiği çayın içeriğindeki antioksidanların hangi koşullarda, nasıl etkilendiğini incelediklerini anlattı. Balın bileşiminde de antioksidan özelliğe sahip polifenoller bulunduğunu vurgulayan Prof. Dr. Boyacıoğlu, şöyle devam etti:


''Çay ve bal günlük yaşamımızın iki vazgeçilmez gıda maddesi. Araştırmamızda antioksidanca zengin bu iki gıda maddesinin bir arada kullanımının nasıl bir sonuç vereceğini görmek istedik. Çalışmada, sonuçları etkileme açısından fark yaratıp yaratmadığını görebilmek için çam balı, poliflora (karışık bölgelerden toplanmış), yöresel (Şemdinli) ve monoflora (ayçiçeği) olmak üzere 4 çeşit bal kullandık. Bu karışımı farklı sıcaklıklardaki içilmeye hazır çaylara karıştırdık.

12/30/2010

doğal besinler ile aklı ve kalbi korumak elinizde

    12/30/2010 06:40:00 ÖS   Yorum yok

Amerikan Beslenme Akademisi yayınladığı dergide vücudu kanser, kalp krizi, Alzheimer ve diyabet gibi ciddi rahatsızlıklara karşı koruyan besinlere yer verdi. Bu besinlerin başında badem geliyor.

aklı ve kalbi korumak


Badem

Her gün, bir çay fincanın yarısını dolduracak miktarda, yani 30 gram badem yemeyi ihmal etmeyin. Omega-3 asitli yağları açısından oldukça zengin bir besin olan badem, kandaki kötü kolesterol (LDL) oranını yüzde 4.4 oranında düşürüyor. Badem böylece damar tıkanıklıklarını önleyerek, dolaşım sisteminin düzenli olarak çalışmasını sağlıyor; kalbi koruyor.
© 2014 deva arayanlar . Designed by Bloggertheme9
Proudly Powered by Blogger .