-->
dengeli beslenme etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
dengeli beslenme etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12/02/2012

beş dakikada hazırlanan en doğal ilaç kış çayı gripten koruyor

    12/02/2012 11:44:00 ÖS   Yorum yok



kış geldi mevsim değişimiyle beraber kış hastalıklarıda kapıya dayandı yatağa düşüren düşürmesede süründüren kış hastalıklarından korunmak için reçete kış çayı.

ama önce grip salgınından korunmak için dengeli beslenmek gerekiyor sağlıklı kahvaltı sağlıklı bir güne başlamak için gerekli

10/09/2012

Domates ağırlıklı beslenme inme riskini yüzde 55 önlüyor

    10/09/2012 06:19:00 ÖS   Yorum yok

Domates, biber ve kavunda bulunan likopen adlı parlak kırmızı renkli kimyasal madde incelendi.

Neurology dergisinde yayımlanan ve 1031 erkeği kapsayan araştırma, kanlarında en fazla likopen bulunanlarıne en az inme riskiyle karşı karşıya olduğunu ortaya koydu.

İnme Derneği, likopenin neden bu etkiyi gösterdiğinin incelenmesi çağrısında bulundu.

Araştırmanın başlangıcında bu erkeklerin kanındaki likopen miktarı tespit edildi ve 12 yıl boyunca takip altına alındı.

Kandaki likopen miktarına göre denekler dört gruba ayrıldı. En düşük likopen miktarına sahip 258 kişilik grupta 25 inme gözlenirken 259 kişinin bulunduğu en yüksek likopen grubunda 11 inme vakası kaydedildi.

Araştırma, likopen bakımından zengin bir beslenme rejimiyle inme riskinin %55 oranında düşürüldüğünü vurguladı.

Kuopia'daki Doğu Finlandiya Üniversitesi'nden Dr Jouni Karppi, "Bu araştırma, meyve ve sebze bakımından zengin bir beslenme ile inme riskinin azalması arasında bir bağlantı olduğunu bir kez daha göstermiştir." dedi.

Karppi, "Bu sonuçlar, günde en az beş meyve ve sebze porsiyonu tüketilmesini tavsiye eden ve böylece dünya çapında inme sayısının azalabileceğini öngören eski araştırmanın sonuçlarını desteklemektedir." diye devam etti.

Karppi likopenin antioksidan gibi işlev gördüğünü, inflamasyonu azalttığını ve kanda pıhtılaşmayı engellediğini vurguladı.

İnme Derneği'nden Dr Clara Walton "Bu araştırma domates, kırmızı biber ve kavunda bulunan bir antioksidanın inme riskini azalttığını ortaya koyuyor. Ancak bu diğer meyve ve sebzeleri yemekten alıkoymamalı bizi; hepsinin ayrı ayrı yararı var ve hepsi de dengeli beslenmenin bir bileşenidir." dedi.bbc türkçe

Walton domates gibi bir sebzedeki bu antioksidanın nasıl olup da inme riskini azalttığı konusunda daha fazla araştırma yapılması gerektiğini belirtti.

11/17/2011

tüketici örgütleri adına yapılan araştırmada deniz tuzu ile sofra tuzunun farkı yokmuş

    11/17/2011 09:51:00 ÖS   Yorum yok

Daha doğal ve sağlıklı olduğu öne sürülen kaya ve deniz tuzunun, sofra tuzundan hiçbir farkı olmadığı belirtildi.

sofra tuzunun farkı
İngiltere'de Which ve Consensus Action adlı tüketici örgütleri adına yapılan bir araştırmada, sofra tuzuyla daha pahalı satılan diğer tuzların kimyasal içeriklerinin farklı olmadığı belirlendi.

Kaya ve deniz tuzu üreticileri, gerçek tabloyu yansıtmadığı gerekçesiyle rapora tepki gösterdi.

Uzmanlar, günlük altı gramdan (bir çay kaşığı) fazla tuz tüketilmemesini öneriyor. 


Aşırı tuz tüketimi yüksek tansiyon, yüksek felç riski ve kalp rahatsızlıklarıyla ilişkilendiriliyor.

Araştırmada, sıradan tuzla kaya tuzu ve deniz tuzunun yüzde yüzde sodyum klorid içerdiği, yüksek miktarda tüketilmesi halinde hepsinin eşit derecede zararlı olduğu belirtildi.

Raporda, televizyon programlarında ünlü aşçıların halkı yemeklere deniz ya da kaya tuzu koymaya özendirmemesi, dengeli bir beslenmede yemeklere fazladan tuz ilave etmeye gerek olmadığı kaydedildi.

Uzmanlar, bazı tuz üreticisi şirketlerin deniz ve kaya tuzlarının daha doğal olduğu ve vücut için gerekli mineralleri içerdiğini söyleyerek halkı yanılttıklarını söylüyor.

Which adına yapılan bir araştırmaya katılanların üçte biri, deniz tuzunun sofra tuzundan daha yararlı olduğuna inandığını belirtti. 

5/28/2011

yaşam süresi türkiyede 50 yıl öncesine göre 50 yaş ortalamasından 73,8'e çıktı

    5/28/2011 10:01:00 ÖS   Yorum yok
yaş ortalaması

Antalya'nın Belek Turizm Merkezi'nde, Akademik Geriatri 2011 Kongresiyle ilgili basın toplantısı düzenlendi. 


Basın toplantısına, kongre başkanı Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Geriatri Ünitesi Başkanı Prof. Dr. Servet Arıoğlu, Kongre Eş Başkanı İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Geriatri Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Akif Karan, Kongre Genel Sekreteri Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Geriatri Ünitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Cankurtaran, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Geriatri Ünitesi'nden Doç. Dr. Meltem Halil katıldı.Prof. Arıoğlu, Türkiye'de son yapılan Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi'ne göre nüfusun 72 milyon 561 bin 312 olduğunu, bunun yüzde 7,01'nin 65 yaş ve üzerinde bulunduğunu söyledi. Yaşlı nüfusun yüzde 3,01'nin erkeklerden oluştuğunu vurgulayan Arıoğlu, ''Türkiye'de 2008 yılı Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre beklenen yaşam süresinin 73,8 yıla ulaştı. Bu süre 2003 yılında 70,9, 50 yıl önce 50, 30 yıl önce ise 60 yıl idi'' dedi.

En uzun yaşam süresi Nazilli'de


Türkiye'de beklenen yaşam süresinin en uzun olduğu bölgenin Aydın'ın Nazilli ilçesi olduğunu anlatan Arıoğlu, ''Nazilli'de 60 yaş üstü nüfus yüzde 23 olarak belirlenmiştir. Nüfusun yüzde 1,3'ü 90 yaş üstündedir'' dedi.
Arıoğlu, bu durumu Ege tipi beslenme, yöresel ve genetik etkilere bağladı. Arıoğlu, Türk toplumunun yaşlanmakta olduğunu, Türkiye'nin buna hazırlıklı olması gerektiğini ifade etti.
Prof. Dr. Akif Karan da sadece tıp mensuplarının değil, toplumun da yaşlılık konusunda eğitime ihtiyacı olduğuna işaret ederek, Türklerin yaşı ilerledikçe hastalıklarını yaşlılığa bağlayıp üzerinde durmadıklarını kaydetti.
Karan, yaşlıların her sağlık sorununda mutlaka doktora başvurulmasını önerdi. Yaşlıların doktorların önerdiği ilaçların dışında eş dost tavsiyesiyle ilaç ve bitkisel ürünleri kontrolsüzce kullandığına, ancak yaşlıların ilaçların yan etkilerinden ölüme varan sonuçlara ulaşacak kadar olumsuz etkilendiğine değinen Karan, yaşlıların doktor önerisi dışında ilaç almamaları gerektiğinin altını çizdi.
Karan, antibiyotik gibi bazı ilaçların yanlış kullanımının toplumun tümüne yan etkisi olduğunu da kaydetti. Prof. Karan, günümüzde yaşlıların çantalarında en az 2-3 ağrı kesici bulunduğuna işaret ederek, bu ilaçların bilinçsiz olarak kullanılması halinde böbrek ve kalp fonksiyonları üzerinde ciddi risk oluşturacağını belirtti.


"Evde profesyonel bakım"


Doç. Dr. Mustafa Cankurtaran ise yaşlıların ''Yaşlıyım'' demeden fiziksel açıdan hareket etmesi gerektiğini vurguladı. Kişinin bitkisel hayata bile girmesine neden olan şeker düşmesine dikkati çeken Cankurtaran, yaşlıların doktor kontrollerini ihmal etmemesi gerektiğini ifade etti.
Türkiye'de 65 yaş üstü 5 milyon vatandaş olduğunu, bunun çok yakında 10 milyona yükseleceğine değinen Cankurtaran, artık yaşlıların evde yaşamlarını sürdürmelerinin zorlaştığını, ancak Türkiye'de yaşlı bakımevi sayısının yetersiz kaldığını bildirdi.
Dünyanın yaşlı bakımevlerinde bakımda belli bir doygunluğa eriştiğini söyleyen Cankurtaran, gelişmiş ülkelerin şimdi evde profesyonel bakıma yöneldiğini kaydetti.
Türkiye'de günümüzde 25 yaşlı bakım şirketi olduğunu bildiren Cankurtaran, bunun sayısının artacağını düşündüğünü kaydetti.

Yaşlılarda beslenme bozukluğu ciddiye alınmalı
Doç. Dr. Meltem Halil ise yaşlanmada beslenme sorunları ve beslenme sorunu geliştiğinde yapılacak tedaviyi anlattı. Beslenme bozukluğunun çok önemsenmeyen, ancak çok sık karşılaşılan bir durum olduğunu belirten Halil, özelikle huzurevi ve yaşlı bakımevinde beslenme bozukluğunun yüzde 85'lere ulaştığını, beslenme bozukluğu olan hastalarda çeşitli komplikasyonlar geliştiğini söyledi.

Yaşlılığı da planlamak lazım

Basın toplantısının soru ve cevap bölümünde Doç. Dr. Cankurtaran insanların çocukları ve kariyerleri için planlama yaptıklarını, yaşlılıklarını nasıl geçireceklerini planlamadıklarını, oysa günümüzde bunun da çok gerekli olduğunu ifade etti.
Evde bakımı yapılan yaşlıların bez ve ilaç, tıbbi beslenme ürünlerinin geri ödemeleriyle ilgili SGK açısından sorunlar olduğunu bildiren Cankurtaran, bazı ilaç gruplarında yaşlıların ulaşmasını engelleyici maddeler bile bulunduğunu söyledi. Türkiye'de yaşlılığın konforlu geçmesi açısından çok eksikler olduğunu söyleyen Cankurtaran, ''Emekli maaşlarında iyileştirmenin hayata geçirilmesi, ekonomik düzenlemeler yapılması lazım'' dedi.
Prof. Dr. Arıoğlu, yaşlılar arasında intihar oranlarıyla ilgili bir soru üzerine, ''En riskli yaşlı grubu, izole, eskiden beri sosyal ilişkileri iyi olmayan, eşini yakın tarihte kaybetmiş yalnız yaşamak zorunda kalan erkekler. Onların intihara teşebbüsleri teşebbüste kalmıyor, ölümle sonuçlanıyor'' dedi.
Arıoğlu, yaşlı bireyin ağzından bir kez bile ölüm sözcüğü çıkması halinde hemen psikiyatrist desteğine başvurulması gerektiğini, aksi halde yakınlarının büyük vicdan azabı çekebileceğini kaydetti.

Demirel'in yaşı

Bir başka gazetecinin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in yaşını gündeme getirmesini nasıl değerlendirdiklerini sorması üzerine Kongre Genel Sekreteri Cankurtaran, ''Yaş değil verimlilik kriter olmalı, 87 yaşında olması da Süleyman (Demirel) beyin fikrini beyan etmesine engel olmamalı'' diye konuştu.
cumhuriyet portal

4/19/2011

hamile kadınların beslenme şekli bebeklerin dna'sını değiştiriyor

    4/19/2011 06:31:00 ÖS   Yorum yok
bebeklerin dna'sını değiştiriyor
Anne karnında bebek

İngiltere'de yapılan bir araştırmaya göre, anne adaylarının hamilelik sırasında beslenme şekli, bebeklerinin DNA'sında değişiklikler yaratarak obezite riskini artırabiliyor.


Southampton Üniversitesi'nden uzmanların Diabetes (Diyabet) dergisinde yayınlanacak olan çalışmasına göre düşük düzeyde karbonhidrat tüketmek, bebeğin genlerinde bazı unsurların değişmesine yol açıyor.

Bu değişikliklerin görüldüğü bebekler, yaşamlarının ileriki aşamalarda daha çok kilo alıyor.


Yani anne düşük karbonhidratlı biar beslenmeye geçerse, çocuğunun kilo alma riskini artırıyor.

İngiliz Kalp Vakfı, bu nedenle kadınların beslenme ve yaşam tarzları konusunda daha çok bilinçlendirilmesini istiyor.
Bebek DNA'sını çevreye göre programlıyor

Uzmanların teorisine göre, anne karnında gelişimini sürdüren bebek, dünyaya geldiğinde karşılaşacağı ortama hazırlıklı olmaya çalışıyor ve DNA'sında buna göre değişiklikler oluyor.

Yani karbonhidratı az bir ortamda gelişen bebek, yeterli besin olmadığı varsayımıyla vücudunu depolamaya programlıyor.

Daha önce hayvanlarda yapılan çalışmalarda da beslenmenin gen işlevlerinde değişiklik yaratabildiği belirlenmişti. Buna, epigenetik değişim deniyor.

Bu alana eğilen uzmanlar çevre ile genlerin nasıl bir etkileşim içinde olduğunu anlamaya çalışıyor.

Söz konusu araştırmada, uzmanlar göbek bağından numuneler alarak 'epigenetik markörleri' inceledi.


Bu veriler hamileliklerinin başlarında şeker ve nişasta alımı az, düşük karbonhidratlı gıdalarla beslendiğinde, çocuklarda bu markörlerin geliştiğini belirledi.

Daha sonra da bu markörler ile aynı çocukların altı ve dokuz yaşında obez olma riski arasında ciddi bir bağ ortaya çıkarıldı.
Anahtar A vitamini

Uluslararası uzmanların katkıda bulunduğu çalışmaya liderlik eden Profesör Keith Godfrey, BBC'ye açıklamasında "Şaşırtıcı olan, bu verilerin altı ile dokuz yıl kadar sonra çocuklardaki şişmanlığın dörtte birini açıklaması" dedi.

Raporda genetik özelliklerin doğum kilosundan "çok daha büyük" etki yaptığı ve annenin zayıf ya da kilolu olmasıyla bir ilgisi bulunmadığı kaydediliyor.

Söz konusu değişiklikler A vitamini için reseptörler yaratan RXRA geninde görüldü. A vitamini, hücrelerin yağları nasıl işleyeceğini belirliyor.

Profesör Godfrey, "bu hem çok etkileyici hem de potansiyel önemi büyük bir araştırma" dedi.

"Hamile kadınlar beslenme konusunda tavsiyeler alıyor ancak bu konu, çoğu zaman sağlık personeli için öncelik olmayabiliyor."

"Bu araştırma ise bebeklerinin uzun vadeli sağlık durumunda etkili olduğu için annelerin beslenme tavsiyelerini dikkatle izlemesi gerektiğini gösteriyor."

İngiliz Kalp Vakfı'ndan Profesör Mark Hanson da araştırmanın epigenetik değişimlerin kısmen de olsa yaşamın ilk dönemleri ile daha sonraki hastalıklar arasında bağlantı oluşturduğuna ilişkin önemli kanıtlar sunduğunu söyledi.

Hanson bunun kadınların gelecek nesillerin sağlığını iyileştirebilmek için beslenme konusunda daha fazla desteğe ihtiyacı olduğunu gösterdiği görüşünde.

bbc türkçe sağlık

2/04/2011

dünyada obezite sayısı son otuz yılda iki kat daha arttı

    2/04/2011 07:32:00 ÖS   Yorum yok
 iki kat arttı

İngiliz tıp dergisi Lancet'te yayınlanan bir çalışmaya göre, dünyada obezite düzeyi son 30 yılda ikiye katlandı.


Araştırmaya göre 2008 yılında dünyada yarım milyar yetişkin obez vardı.

Bu, 1980'deki sayının iki katı.

Gelişmiş ülkeler arasında kitle-vücut indeksi en yüksek olanlar Amerikalılar, Japonya ise burada en alt sırada.

Aşırı kilo sorunu, Latin Amerika ülkeleri ile Orta Doğu ve Çin'in bazı kesimlerinde de etkili oluyor.

Bu durum gelir düzeyinin yükselmesi ve yemek alışkanlıklarının değişmesi ile açıklanıyor.


Ancak Lancet'te yayınlanan diğer iki çalışmada obezite düzeyleri yükselmiş olsa da tansiyon ve kolesterol düzeylerinin iyiye gittiği belirtiliyor. Bunun da daha çok sebze meyve tüketmek, tuzdan vazgeçmekle sağlandığı düşünülüyor.

Bu iyi bir haber çünkü obezite genellikle kalp hastalıkları, şeker ve kanser ile bağlantılı.


Raporun yazarları obezite oranları artsa bile, daha dengeli beslenme, ilaç kullanımı ve daha az sigara tüketimi sayesinde dünya genelinde daha az kalp hastalığı görülmesi konusunda iyimserler.

Obezite son yıllarda ortalama ömrün de uzamasıyla, sağlık sistemleri önündeki en büyük 'yük'lerden biri olarak gösteriliyordu.
bbc türkçe sağlık
© 2014 deva arayanlar . Designed by Bloggertheme9
Proudly Powered by Blogger .