-->
cinsel ilişki etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
cinsel ilişki etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9/08/2011

eşcinsel ve biseksüel erkeklere uygulanan ömür boyu kan verme yasağı gevşetiliyor

    9/08/2011 10:00:00 ÖS   Yorum yok
Birleşik Krallık hükümeti, Kasım ayından itibaren, son bir yılda başka bir erkekle cinsel ilişkiye girmemiş erkeklerin kan bağışı yapabilmesini kabul etti.

kan verme yasağı
Söz konusu yasak, HIV virüsünün bulaşmasını önlemek amacıyla 1980'lerde yürürlüğe sokulmuştu.

Ancak hükümet yetkilierinden oluşan panele sunulan son tıbbi veriler, eşcinsel ve biseksüel erkeklere uygulanan ömür boyu kan verme yasağının artık haklı gösterilemeyeceğini ortaya koyuyor.

İngiltere, İskoçya ve Galler'de yönetimler, sunulan tezi kabul ederek kuralların gevşetilmesini kararlaştırdılar. Kuzey İrlanda'da da yakında bir karar alınması bekleniyor.

Söz konusu yasak hem birey eşitliği, hem de tıbbi nedenler dolayısıyla sorgulanmaktaydı.


Birleşik Krallık Ulusal Kan Hizmetleri, tüm kan bağışlarını HIV ve diğer hastalıkların taramasından geçiriyor. Ancak enfeksiyonun kapılmasından sonra virüsün saptanamayacağı bir ara dönem bulunuyor.

Hükümete bağlı Kan, Doku ve Organ Güvenliği Danışma Komisyonu üyelerinden Prof. Deirdre Kelly, toplanan kanların güvenliğinin çok büyük önem taşıdığını söyledi ve bu alanda konacak kısıtlamaların, son bilimsel verilere dayandırılması gerektiğini vurguladı.

Prof. Kelly, tıpta sağlanan ilerlemeler sayesinde, bağışlanan kanda yapılacak tahlillerde hata olasılığının önemli ölçüde azaltıldığını söyledi ve riskli olabilecek dönemin süresinin de kısaldığını kaydetti.

Birleşik Krallık Kan ve Organ Nakli Birimi'nde tıp ve araştırma müdürü olan Dr. Lorna Williamson, eşcinsel ve biseksüel erkeklere konan bir yıl kuralının uygulanmasında, kan bağışında bulunmak üzere başvuran erkeklerin "dürüst beyanlarının" esas alacaklarını belirtti.

Eşcinsel hakları grubu Stonewell, bu kararın doğru yolda atılmış bir adım olduğunu kaydetti.

Diğer bazı ülkelerde de benzer kararlar alındı ve uygulanmakta.


Güney Afrika'da sonuncu cinsel ilişkiyle kan bağışında bulunabilme zamanı arasındaki süre kısıtlaması 6 ay. Avustralya, İsveç ve Japonya ise birer yıllık süre koyuyorlar.

Avustralya'da yapılan araştırmalara göre, kuralların değiştirilmesinden sonra ülkede HIV virüsünün yayılmasında belirgin bir artış gözlenmedi.

6/22/2011

kadınların jinekolojik kanserlerden korunması için yılda bir kez muayene olmalı

    6/22/2011 10:31:00 ÖS   Yorum yok

Jinekolojik kanserlerin tek bir nedene bağlı olarak gelişmediğini ifade eden Dokuz On Kadın Hastalıkları ve Doğum Hastanesi Tıbbi Direktörü Özgün, kansere neden olan risk faktörlerinin bilinmesinin, tedavide ve korunmada hayati önem taşıdığını ifade etti.

muayene olmalı


Özgün, sigara kullanımının diğer kanser türlerinde olduğu gibi jinekolojik kanser türleri için de çok önemli bir risk faktörü olduğunu vurgulayarak, cinsel yolla bulaşan hastalıkların, erken yaşta cinsel ilişki, kocası çok eşli kadınlar ve genellikle düşük sosyo ekonomik durumdaki kadınlar arasında yaygın görüldüğünü belirtti.

En sık rastlanan jinekolojik kanser türünün, rahim ağzından kaynaklanan "serviks" kanseri olduğunu belirten Özgün, halk arasında bilindiği adıyla rahim ağzı kanserinin dünya genelinde meme kanserinden sonra kadınlarda en sık görülen kanser türü olduğunu kaydetti. Bu kanser türünün, PAP smear tarama testi ile çok erken dönemde tanımlanabildiğine işaret eden Özgün, jinekolojik kanserlerin belirtilerinin farklılık gösterdiğini belirterek, rahim ağzı kanserinde cinsel ilişki sonrasında lekelenme tarzında vajinal kanama, adet miktarında ya da süresinde artış, kahverengi vajinal akıntı şeklinde belirtiler olabileceğini ifade etti. Özgün, ileri evrelerde bel ve kasık ağrısı, idrar yapmada güçlük ya da bacak ödeminin de görülebileceğini kaydetti.

İkinci sırayı rahmin iç tabakasından kaynaklanan ve halk arasında rahim kanseri olarak bilinen "Endometrium" kanserinin aldığını anlatan Özgün, modern toplumlarda rahim kanserinin sıklığının giderek arttığına ancak ölüm oranının oldukça düşük olduğuna dikkati çekti. Rahim kanserinin, erken bulgu veren bir kanser türü olduğunu ifade eden Özgün, menopoz öncesi ya da menopoz döneminde anormal kanamalarla belirti verdiğini söyledi.

Yumurtalıklardan kaynaklanan ve "over" kanseri olarak adlandırılan yumurtalık kanserlerinin ise jinekolojik kanserler içinde en fazla ölüme yol açan kanser türü olduğunu belirten Özgün, 40 yaşın üzerindeki kadınların yüzde 12'sinde over kanserinin teşhis edildiğini, tüm kadınların yüzde 5'inde bu kansere rastlandığını söyledi. Rahim iç yüzü kanserinde şişmanlık, diyabet öyküsü, geç menopoz yaşı, kısırlık ve progesteron olmaksızın tek başına östrojen kullanımının risk faktörü olduğunu anlatan Özgün, yumurtalık kanserinde ise Karın şişliği, ağrı, hazımsızlık, karın çevresinde artış ile anormal vajinal kanamanın en sık görülen belirtiler olduğunu kaydetti.

Aşı hayati önem taşıyor


Operatör Dr. Osman Denizhan Özgün, jinekolojik kanserlerin nedenleri çok farklı olduğu için korunmada da birçok faktörün dikkate alınması gerektiğine dikkat çekti. Rahim ağzı kanserinden korunmak için cinsel yolla bulaşan hastalıklardan özellikle HPV enfeksiyonundan korunmanın ön plana çıktığını kaydeden Özgün, bir kadının yaşam boyu genital HPV enfeksiyon geçirme riskinin yüzde 80 olduğunu, bu enfeksiyonların çoğu kendiliğinden iyileşse de "HPV virüsünün rahim ağzı kanserinden yüzde 99.7 oranında sorumlu" olduğunu bildirdi. 9-45 yaşları arasında yapılan HPV aşısının rahim ağzı kanserini yüzde 75 oranında önlediğini belirten Özgün, "Rahim ağzı kanserine karşı aşı ve PAP smear testi ile düzenli takipler yapılmalı" dedi. Özgün, üreme çağında doğum kontrol hapı kullanan kadınlarda, rahim ve yumurtalık kanserlerinin görülme oranlarının belirgin oranda azaldığının tespit edildiğini ifade ederek, şu önerilerde bulundu:
"Sigara kullanılmamalı. Aşırı kilo alımı engellenmeli, tek başına östrojen alınmamalı ve kanserleşme riski taşıyan rahim hastalıkları uygun tedavi edilmeli. Yumurtalık kanserinde doğum kontrol hapları kullanılabilir ve ailede yumurtalık kanseri varlığında koruyucu girişimler önerilebilir. Yılda en az bir kez jinekolojik açıdan muayene olmalı ve tarama testleri yaptırılmalı."
cumhuriyet portal

5/24/2011

türkiyede cinsel problem yaşayanların sadece yüzde 12'si hekime başvuruyor

    5/24/2011 10:43:00 ÖS   Yorum yok
hekime başvuruyor

Başta Dünya Sağlık Örgütü olmak üzere cinsel sağlıkla ilgilenen birçok sağlık örgüt ve kuruluşu cinsel sağlığı şu şekilde tanımlıyor:  


 "Cinsel sağlık, cinsellikle ilgili fiziksel ruhsal ve sosyokültürel sağlık ve esenlik sürecinin kesintisiz olarak yaşanmasıdır." Bu tanım bu süreç kesintiye uğradığında "hem sağlığımız etkilenecek, hem  de yaşam kalitemiz bozulacak" anlamına geliyor. Acıbadem Hastanesi Üroloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ferruh Şimşek cinsel sağlıkla ilgili şunları söylüyor:  "Cinsel sağlık herkes için çok önemli olan ancak bir aksaklık olduğunda önemsizmiş gibi gösterilen, ardına düşmekte zorlanılan ve çare aramak için yeterince cesaret gösterilmeyen ve ne yazık ki biz doktorların da hastalarımızda varlığını pek araştırmadığımız bir konu. Oysa çok az hastalık hem kadında hem de erkekte gerek fiziksel gerek ruhsal gerekse de sosyal sağlığımızı bu kadar etkileyip bozabilir."
Cinsellik Bir Tabu

Cinsel sorunlar orta yaş ve üzerindeki kadın ve erkeklerde daha çok gözleniyor. Bunda birçok etkenin varlığı tartışılmaz. Özellikle organik kökenli hastalıklarda cinsel sağlık daha çok etkileniyor. Cinsel sağlığı birebir etkileyen hastalıklardan olan tansiyon yüksekliği, diyabet, kolesterol yüksekliği gibi damarsal hasar yaratan hastalıklar, kronik depresyon gibi psikiyatrik rahatsızlıklar her zaman hastaların farkında oldukları sorunlar değiller. Prof. Dr. Şimşek  "Birçok durumda hasta cinsel problemle başvurup hastalığının bilincinde olmayabilmektedir" diyerek şöyle devam ediyor: "Bu açıdan da cinsel problemler altta yatan nedenin ortaya konabilmesi açısından dikkatle değerlendirilmelidir."

Ancak cinsellikle ilgili olarak konuşmanın çok duyarlı bir konu olduğunu da unutmamak gerekiyor. İnsanların konuyla ilgili konuşmaktan çekinmesi hem onların cinsel sağlıklarını etkiliyor hem de doktorların işini zorlaştırıyor. Prof. Dr. Şimşek  konuyla ilgili şunları söylüyor: "Hastaların yakınmalarını beyan etmeleri hem kendileri için hem de problemi halletmeye çalışan doktor ve araştırıcılar için hiç de kolay değil. Çünkü birçok kültürde bu konuların konuşulması kabul edilemez tabular arasında yer alıyor."

Kadınlar Sekse İlgisiz


Toplumda insanlar cinselliği ne kadar önemsiyorlar? Başka bir deyişle cinsel yaşam hayatın ne kadar önemli bir parçası? Yaygın inanışa göre kadınlar ve erkekler belli yaşlardan sonra cinselliğin o kadar önemli olmadığını düşünüyorlar. Ancak bu sadece bir kanı olmaktan öteye gitmiyor. Prof. Dr. Şimşek, gerçeğin sanılanın aksine olduğunu söylüyor: "Bu yanıtları almak ancak toplum ölçeğinde yapılması gereken bilimsel araştırmalarla mümkün. 2001-2003 yılları arasında dünya ölçeğinde yapılan ve ülkemizi de içine alan Pfizer Global Survey adlı araştırma 40 yaş üzeri erkek ve kadınlarda cinsellikle ilgili pek çok yargının doğru olmayabileceğini gösteriyor. Ülkemiz içinse erkeklerimizin yüzde 70'inin cinselliği yaşamın çok önemli bir parçası olarak gördüğünü, kadınlarımızda ise bu oranın sadece yüzde 30 olduğunu ortaya koyuyor."
Aslında kadınlar ve erkekler arasındaki bu çarpıcı fark dünya ölçeğinde de geçerli. Oranlar sanılanın aksine benzer. Cinsellik erkekler için daha önemli. Yaş gruplarında bu oranlar incelendiğinde yaş ilerledikçe cinselliğe verilen önemin azaldığı görülüyor. Ancak yine de 70'lli yaşlardan sonra bile erkeklerin yüzde 57 si cinselliği yaşamlarında çok önemli buluyorlar. Kadınlarda durum vahim. Türk kadınları 60 yaştan sonra sadece yüzde 14 oranında cinsel yaşamı önemsiyorlar. Bu dramatik rakamlar kadınların toplumda 50'li yaşlardan sonra neredeyse cinsellikten vazgeçtiğini ortaya koyuyor.  Prof. Dr. Şimşek "Erkekler  40'lı yaşlardan sonra haftada birkaç kez ilişkiyi düşündükleri halde bu oran kadınlarda sadece yüzde 23" diyerek sözlerini şöyle sürdürüyor: "Oysa derin bir çelişki olarak erkek ve kadınların yarısından çoğu cinsel performansları azaldığında partnerleri veya eşleri ile olan ilişkilerinin bozulacağını düşünüyorlar."

Sorunlar dile getirilmiyor


Sağlık kuruluşlarına başvurma oranı erkek ve kadınlarda yüzde 12. Sorun olsa bile yine de hala toplumda sağlık kuruluşlarına başvurmada bir çekingenlik olduğu görülüyor. Prof. Dr. Şimşek bu noktada şöyle konuşuyor: "Bunu yenmek için biz doktorlara da görev düşüyor. Cinselliğin ve aksaklıklarının önemsenmesi gerektiğini vurgulamamız gerekiyor. Nitekim bu araştırma gösteriyor ki herhangi bir nedenle sağlık kuruluşlarına başvuran 40 ve üzerindeki erkeklerde, doktoru cinsel sağlığı ile yüzde 6 oranında, kadınlarda yüzde 10.3 oranında sorgulama yapmış. Bunun çok yetersiz olduğu açık. Çünkü erkeklerin yüzde 70'i kadınların yüzde 57'si bunu doktorundan bekliyor.  Sonuç olarak cinsel sağlığa verilmesi gereken önem göz ardı ediliyor ve bu daha çok mutsuzluk ve sağlıksızlık kaynağı. Oysa çareler var yeter ki aransın."

Özellikle organik kökenli hastalıklarda cinsel sağlık daha çok etkileniyor. Cinsel sağlığı birebir etkileyen hastalıklardan olan tansiyon yüksekliği, diyabet, kolesterol yüksekliği gibi damarsal hasar yaratan hastalıklar, kronik depresyon gibi psikiyatrik rahatsızlıklar hastaların aslında pek de farkında olmadığı hastalıklar.

Cinsellik erkekler için daha önemli. Yaş gruplarında bu oranlar incelendiğinde yaş ilerledikçe cinselliğe verilen önemin azaldığı görülüyor. Ancak yine de 70'lli yaşlardan sonra bile erkeklerin yüzde 57'si cinselliği yaşamlarında çok önemli buluyorlar.
cumhuriyet portal

5/18/2011

estetik göğüs büyütmede kaşıkcı elması yöntemi ile doğal görünüm

    5/18/2011 10:47:00 ÖS   Yorum yok
kaşıkcı elması yöntemi

Estetik Plastik Cerrahi Uzmanı Opr. Dr. Volkan Tayfur, Türkiye'de dünya ortalamasının üzerinde olan göğüs estetiğinde önemli bir yer tutan göğüs büyütme ameliyatları konusunda son gelişmelerle ilgili bilgi verdi.


Göğüs büyütmenin estetik cerrahinin en yüz güldürücü ameliyatlarından biri olduğunu, hastanın ameliyat öncesinde destekli iç çamaşırı kullanmasının, bu operasyon için iyi bir aday olduğunu gösterdiğini anlatan Tayfur, ''Göğüs büyütmede ilk seçenek silikon protezdir, ama bu operasyon kişinin kendi yağ dokusu kullanılarak da yapılabilir. Silikon maddesi insan vücudu ile çok uyumludur'' dedi.Türkiye'de ''göğüs büyütme'' denilince, akla 'ABD'deki gibi büyük ölçülere sahip olunacağı' şeklinde yanlış bir kanı geldiğini ifade eden Tayfur, ''Oysa bizde güzellik anlayışı doğal ve göze az çarpan olduğu için böyle bir durum söz konusu değil. Çoğu hastamızdaki değişiklik, operasyon sonrasında fark edilmez bile'' diye konuştu. Çoğu kadının, dışarıdan nasıl görünmek istiyorsa buna uygun giysiler seçtiğini anlatan Tayfur, hastaya en uygun ölçüye, ayrıntılı provalardan sonra karar verildiğini söyledi.
Tayfur, şu bilgileri aktardı: ''Koltuk altından endoskopik göğüs büyütme ameliyatı zahmetli olmakla beraber hiç iz bırakmaz. Kalan iz koltuk altının en derin yerine gizlenir ve zamanla solar. Hastanın tercihi ameliyatın göğüs başından ya da altından yapılması ise bu yöntemler de uygulanabilir. Hangi yöntem seçilirse seçilsin öngörüşmede yapılan uzun provalarla istenen görüntü ortaya konmalıdır. Bu İşlem tıpkı gelinlik provalarına benzer. İç çamaşırı içine yerleştirilen deneme protezleri ile ayna karşısında çeşitli kıyafetler denenir ve yakışan görüntü ortaya konur. Daha sonra bu boyuttaki silikonun kişinin dokusuna uygun olup olmadığı muayene sırasında titizlikle yapılan ölçümlerle belirlenir. Silikonların boyu, eni, yüksekliği kişinin ihtiyacına göre üç boyutlu planlanarak seçilir. Ameliyat, uyutmadan sakinleştiricilerle (sedasyon) ya da genel anestezi altında yapılır. Ameliyat sonrası aynı gün eve dönülür. Ertesi gün duş alınabilir. İlk hafta biraz şiş olan göğüsler kısa sürede yumuşak ve doğal haline kavuşur.''
Doğru teknikle yapılan ameliyatta süt kanallarının zarar görmediğini ve duyunun kaybolmadığını ifade eden Tayfur, son nesil protezlerin çok uzun yıllar sorunsuz kalabilecek özellikte olduğunu bildirdi. Tayfur, ''Göğüs büyütmede, doğal meme dokusu ile yerleştirilen protezin uyumu, kaşıkçı elmasındaki pırlanta dizisi ile içindeki büyük elmas arasındaki kadar mükemmel olmalıdır. Çevresindeki pırlanta dizisi doğal göğüs dokusunu, içindeki büyük elmas ise yerleştirilen protezi temsil etmelidir'' şeklinde konuştu.

'Eşleri değil, kadınlar istiyor'

Estetik Plastik Cerrahi Uzmanı Opr. Dr. Volkan Tayfur, kadınların göğüs büyütme ameliyatını eşlerinin değil, kendi istekleri üzerine yaptırdığını belirterek, ''Ancak kendine öz güveni artan kadın daha mutlu oluyor, bu da erkeği olumlu yönde etkiliyor'' dedi. Artık yeni gelişmeler sayesinde bu tür ameliyatların ağrılı olmadığını, hastanın kısa sürede normal yaşamına dönebildiğini ifade eden Tayfur, Türkiye'nin bu konuda dünyanın en iyi ülkeleri arasında yer aldığını söyledi. Yaş ilerledikçe kişilerin ekonomik durumlarında düzelme olduğunu ve yaşamdan beklentilerinin arttığını kaydeden Tayfur, ''Erkekler dış görünüşleri nedeniyle çok fazla eleştiriye maruz kalmıyor, ancak kadınlarda ileri yaşa bağlı değişiklikler daha fazla göze çarpıyor. Bu nedenle kadınların çok gecikmeden küçük müdahalelerle kendilerini yenilemeleri, mutlu bir evliliğin devamına da katkı sağlıyor'' ifadesini kullandı.

Göğüs estetiğinde sık sorulan sorular

Estetik Plastik Cerrahi Uzmanı Opr. Dr. Volkan Tayfur, göğüs estetiği konusunda hastaların sıklıkla sorduğu sorular ve yanıtları ile ilgili şu bilgileri aktardı:
-Göğüslerim büyüsün, ama hiç iz kalmasın istiyorum. Yapabilir misiniz?''
-Evet. Hepimiz sahip olduğumuz güzelliğin doğal ve Tanrı vergisi olmasını istiyoruz. Eşimizin, sevgilimizin ilerde göğüs büyütme yaptırdığımızı anlamamasını istiyoruz. Bu durumda koltuk altından endoskopik büyütme işlemi tavsiye edilebilir.
-Göğüs büyütme istiyorum, ama eşim beğenir mi bilmiyorum.
-Evet beğenir. Belki farkında değilsiniz, ama eşiniz sizi küçük göğüslü olsanız da beğenmektedir. Erkeklerin çoğu eşlerinin küçük göğüslü olmasını anlayışla karşılarken esas sorun kadının kendini güzel hissetmemesi ile başlar. Tüm gününü dolgulu iç çamaşırı ile mutlu geçiren kadın, eşinin karşısında kendini eksik hisseder. Bu eksiklik kadının kendine güvenini zedeler. Erkekler bunu anlayamaz. Mutsuz kadının karşısındakini mutlu etmesi ne kadar mümkündür? Bu durumda yapılacak iki şey var. Ya küçük göğüslerinizle güzel olduğunuzu fark edin ya da estetik cerrahi size yardımcı olabilir. Birçok erkek ameliyat sonrası oluşan güzel görüntü kadar kadınının güçlenen öz güveninden etkilenir ve mutlu olur.
-270 cc silikon istiyorum. Yapar mısınız?
-Hayır. Silikon seçimi yalnız toplam hacimle yapılmaz, iş o kadar basit değil. Son nesil damla silikonlar artık eni, boyu yüksekliği farklı şekillerde geliyor. Nasıl her kadının göğüs yapısı birbirinden farklıysa kullanılacak silikon da ona göre seçilmeli. Üç boyutlu planlama gerekir.
-Göğüs büyütme istiyorum, ama doğal durur mu?
-Bu çok önemli bir konu. Amerika Birleşik devletlerinde çok büyük göğüs tercih ediliyor. Bu aslında kültürel bir farklılık. Çok büyük evler, devasa arabalar, çok kaslı erkekler ve çok büyük göğüsler. Avrupa ve bizde estetik anlayışı ise çok farklı. Biz çok daha zarif şeylerden hoşlanıyoruz. Bu durum göğüs estetiği felsefesinde de geçerli. En önemli kural, doğal göğsün boyutlarına göre silikon protez seçmek. Olması gereken boyutta seçilen protez çok doğal durur.
-Göğüs büyütme ameliyatı süt vermeye engel midir?
-Hayır, engel değildir. Silikon süt sıvısına hiç temas etmez ve süt kanallarına uzaktır. Silikonun süte karışmaz bebeğe zararı yoktur. Doğru uygulanan tekniklerde süt kanalları korunur ve zarar görmez. Kişi göğüs silikonu ile rahatça süt verebilir.
-Göğüs büyütme koltuk altı dışında nerelerden yapılır?
-İkinci yöntem göğüs başının, yani ucunun hemen altından damla silikonu yerleştirmek. Burada zaten renk geçişine bağlı doğal bir çizgi var. Buradan yapılan kesik pek görünmez. Üçüncü yöntemse silikon estetiğini göğüs altı çizgiden yapmak. Dünyada en sık kullanılan yöntem budur. Burası da zaten katlantı şeklinde olduğu için çok görünmez. Tüm bunlara muayene sırasında koltuk altı yapısı, göğüs başı genişliği ve rengi, göğüs altı çizginizin yapısı ve ten renginize göre karar vermek en doğrusudur.
-Göğüslerim arasında farklılık var. Meme büyütme ameliyatında düzeltilebilir mi?
İki meme arasında ufak farklar bulunması doğaldır ve yalnız bunun için ameliyat olmak gerekmez. Göğüs büyütme için başvuran birçok kişi bu farkları görmemiştir bile. Eğer fark büyükse meme büyütme ameliyatı sırasında düzeltilir. Bu düzeltme yeni izler oluşturmayı gerektiriyorsa ameliyat öncesi planlamada buna beraber karar veriyoruz.
-Silikonu göğüs altına mı, kas altına mı yerleştiriyorsunuz?
-Her ikisine de. Ayrıca kas zarı altına da yerleştirilebilir. Göğüs dokusu, altına konacak protezi güzelce gizleyecek, yıllar içinde problem çıkarmayacak kadar kalınsa kasa hiç ellemeden göğüs altına koyulabilir. Bu durumda yeni şekil hemen oluşuyor, ağrı da çok az oluyor. Eğer göğüs inceyse bu yöntem ilk aylarda güzel görünse de sonra problem çıkaracağı için yapılması önerilmez.
-Göğüs büyütme ameliyatı olsam sarkma olur mu?
-Protez boyutu doğru seçilirse, zaten sarkık bir göğüs büyük protezle zorlanmazsa, doğru ameliyat şekli uygulanırsa böyle bir sorun yaşanmaz. Bununla birlikte silikon estetiği yaptırıp yaşlanınca da aynı şekle sahip olacağını düşünmek hayalperestlik olur.
-Protezler patlar mı, 'protezi patladı' ne demektir?
-Son nesil protezler patlama ve akmaya çok dirençlidir. Üzerine yatmak, sıkmak, düşmek, spor, cinsel ilişki protezleri patlatmaz. Kurşun mermisi ya da bıçaklanmanın silikonu deldiği görülmüştür. Ameliyattan sonraki ilk günlerde aşırı basınç, trafik kazaları protezin patlamasına değil, dikişlerin açılmasına yol açabilir. Bu durumda tekrar dikiş koymak gerekir.
-Daha önce silikon ameliyatı oldum, ama memnun değilim. Düzeltilebilir mi?
-Evet, düzeltilebilir. Protez çok küçükse daha büyük, çok büyükse daha küçük protezle değiştirilir. Yeri kaymışsa, protez değiştirilmeden düzeltilir. Göğüste sarkma varsa silikon değişmeden toparlama yapılır. Göğüste kırışıklıklar olabilir, protez göze görünebilir ya da dokununca hissedilebilir. Bu durumda hiç kesmeden yağ transferi ile düzensizliklerin giderilmesi sağlanır.
cumhuriyet portal

1/17/2011

cinsel birleşmeden sonra grip benzeri bir durum varsa nedeni sperm alerjisi

    1/17/2011 07:31:00 ÖS   Yorum yok
nedeni sperm alerjisi

Hollanda'daki Utrecht Üniversitesi Psikofarmakoloji Bölümünden Profesör Marsel Waldinger, tıp literatüründe, Boşalma Sonrası Hastalığı Sendromu (post orgasmic illness syndrome-POIS) olarak yer alan cinsel hastalığa, kişinin kendi spermine alerjik reaksiyon göstermesinin yol açabileceğini belirlediklerini söyledi.


Tıp literatüründe 2002 yılından beri bulunan POIS, boşalma sonrası ortaya çıkan, ateş, burun akıntısı, aşırı yorgunluk ve göz yanması gibi grip benzeri semptomlarla kendini belli ediyor ve bazı durumlarda iki hafta kadar sürebiliyor.

Hastalığın nedeninin şimdiye kadar psikolojik olduğunun sanıldığına işaret eden Waldinger, ancak Hollanda'daki bir tıp dergisinde yayımladıkları iki bilimsel araştırmanın bunun kişinin kendi spermine oto-alerjik reaksiyon göstermesi sonucu ortaya çıktığını gösterdiğini kaydetti.

1/14/2011

cinsel terapi tedavisinde tecavüze uğrayan kadınlar var

    1/14/2011 11:08:00 ÖS   Yorum yok
tecavüze uğrayan kadınlar

Vajinusmusun Türkiye’de pek çok çiftin hayatını kararttığını ve bu nedenle çok istismar edildiğini ifade eden CİSED Genel Başkanı Dr. Cem Keçe; “Vajinismuslu çiftlerde uygulanabilecek doğru bir cinsel terapi; sadece penisin vajene girmesinin başarılması ile değil, çiftin sağlıklı ve mutlu bir cinsel yaşantıya kavuşması ile de ilgilenen bir terapi yaklaşımıdır.


Böyle bir cinsel terapi, cinselliğin mekanik bir sürece dönüşmesini sağlıklı bulmaz. Oysa muayenehanede cinsel birlikteliği yaşatmak, çoğu zaman sorumluluğu üzerlerinden atmak düşüncesine sahip kişilerin uygun bulduğu bir yöntem olarak cinselliği mekanik bir eyleme dönüştürür. Uygulanan bu yöntem geçici başarıya odaklıdır. Zaten korku, güven sorunu olan ve cinselliğe yönelik olumsuz duygu ve düşünceleri olan bir bireyi muayenehane gibi güvensiz bir ortamda cinsel ilişkiye yönlendirmek bu bireyin bilinçdışı süreçlerinde yıpranmalara, daha çok suçluluk ve utanma duygularının ortaya çıkmasına neden olacaktır” dedi.
© 2014 deva arayanlar . Designed by Bloggertheme9
Proudly Powered by Blogger .