-->
alerji etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
alerji etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5/02/2011

astım hastalarının parfüm kullanırken dikkatli olması gerekiyor

    5/02/2011 07:01:00 ÖS   Yorum yok
parfüm kullanırken

Astımın görülme sıklığı gerek dünyada, gerekse ülkemizde her geçen gün giderek artıyor.


Batı Avrupa'da son 10 yıl içinde hastalığın görülme sıklığı 2 kat artarken, ABD'de astım hastalarının sayısında 1980'den bu yana yüzde 60 oranında bir artış görüldüğü belirtiliyor.

Dünyada yaklaşık 300 milyon, ülkemizde de 4-5 milyon astım hastası yaşıyor. 3 Mayıs Dünya Astım Günü nedeniyle astımın artışına dikkat çeken International Hospital’dan Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Nur Kaşkır, sanayileşme ve modern yaşam tarzının hastalığın artışını etkileyen en önemli etkenler olduğuna ifade ediyor. Astıma yol açan pek çok neden olduğuna, yaz mevsimine yaklaştığımız şu günlerde ise özellikle kadınlarda parfüm kullanımı arttığına da dikkat çeken Dr. Nur Kaşkır, “Bir parfüm onlarca, hatta yüzlerce çeşit uçucu organik madde yayıyor. Bunlardan çoğu güvenle solunsa da bazıları astımı tetikleyebiliyor. Bu nedenle kişiler kendilerine ve astımlı çocuklarında semptom artışına neden olabilen parfümler konusunda titiz davranmalı. Aynı zamanda çocuk bakıcılarının kullandığı parfümlere de dikkat etmeliler!” uyarısında bulunuyor.


Keskin kokulardan uzak durun!


Yapılan araştırmalara göre; günlük hayatta kullanılan deodorant, keskin kokulu parfümler ve oda spreyi ile parfümlü deterjanlar astımı tetikleyebiliyor. Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Nur Kaşkır, bazı astım hastalarının bu tür maddelerin nefes darlığına neden olabileceğini bilmeksizin keskin kokulu parfümler, oda parfümleri, banyolarda kullanılan aparatlar ve kokulu mumlarla iç içe yaşadıklarına dikkat çekerek, “Bu durum parfüm alerjisi değil, irritasyon dediğimiz, keskin kokulara karşı zaten artmış duyarlılığı olan bronşların hassaslığının artması ve bronşlarda daralma cevabının olmasıdır. Astım ataklarıyla karşılaşmamak için bu tür kokulara karşı dikkatli olmak gerekiyor” diyor.

Şampuanlar, saç spreyleri, oda spreyleri, saç boyaları, oda boyaları ve daha onlarcası…


Günlük hayatımızda giderek daha fazla yapay madde kullanıyoruz. Peki ya bu maddelerin sayılarının ve çeşitliliğinin artması toplumda astımın ve şiddetinin de artmasına neden olabilir mi? Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Nur Kaşkır bu reaksiyonların alerji sınıfına girmese de alerjik kişilerdeki ilave etkilerinin de yadsınamayacağına dikkat çekiyor.


Astımı neler tetikliyor?

• Ailesel öykü,
• Enfeksiyonlar,
• Mevsim değişimi, hava ısısının değişmesi-özellikle soğuk hava-,nem oranının artması,
• Kokular, stres, bazı ilaçlar,
• Sigara içmek veya sigara içilen ortamlarda bulunmak,
• Bazı işyerlerinde solunan gazlar ve kimyasallar ,
• Alerjik astım durumunda alerjenler ile karşılaşma (ev tozu akarları, küf mantarları, polenler-çiçek tozları, ağaç ve yabani ot polenleri, küf, hayvan tüyü) Alerjenler içinde en önemlisi ev tozu akarlarıdır. Türkiye’deki alerjik astımlıların yüzde 70’inde ev tozu akarı alerjisi bulunuyor.


Tek bir belirtisi olduğunda tanı güçleşiyor!

Astımlı kişi hastalığı tetikleyen etkenlerle temasa geçtiğinde hava yolları daralıyor. Bu darlık hastada; öksürük, tekrarlayan nefes darlığı, göğüste daralma hissi, hırıltılı solunum ve kolay yorulmaya gibi yakınmalara neden oluyor. Bazı hastalarda astımın bu tipik belirtilerinden hepsi görülebileceği gibi, bazılarında ise sadece birkaçı, hatta sadece biri gelişebiliyor. Bu nedenle teşhis, dolayısıyla tedavi edilmeyen pek çok astımlı olabiliyor.


Ataklar kontrol altına alınabiliyor!

Astım uygun teşhis ve tedavi ile kontrol altına alınabilen bir hastalık. Tedavide 2 türlü ilaçlardan faydalanılıyor; nefes darlığında ihtiyaç halinde kullanılan rahatlatıcı ilaçlar ve ise astımın gerçek nedenine inerek hastalığı tedavi etmeye yönelik ilaçlar. Astım tedavilerinin çoğunda en etkili yöntem, ilacın solunarak doğrudan akciğerlere girmesinin sağlanması.

Bu yoldan yapılan uygulamalar etken maddenin istenilen organ olan akciğerlere doğrudan ulaşmasını sağladığı gibi, vücuda geçişin çok az olması nedeniyle hastayı ilacın yan etkilerinden de koruyor. Hastanın doktorun ilaçlarını doktorunun önerileri doğrultusunda, uygun dozda kullanması ve düzenli olarak kontrollere gitmesi, astımın kontrol altına alınabilmesinde son derece önemli bir rol oynuyor. Hastanın dikkat etmesi gereken bir başka önemli nokta da, alerjik astımı varsa alerjenden kaçınma yollarını günlük hayatında uygulamak.
cumhuriyet portal

4/04/2011

bahar alerjileri için bazı vakalarda alerji uzmanına başvurmak gerekebilir

    4/04/2011 10:59:00 ÖS   Yorum yok
alerji uzmanına başvurmak

Amerikan Hastanesi Alerji ve İmmünoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Jale Göktan'a göre, bazı vakalarda bu yöntemler kafi gelmez ve bir alerji uzmanına başvurmaları gerekebilir. Tedavide allerjenlerden sakınma ve ilaçla sağıltma en sık başvurulan yöntemler olmakla birlikte Alerji Aşısı (İmmunoterapi)’da düşünülmesi gereken bir yoldur.


Öte yandan aşı, her alerji hastasına verilmeli midir? Verilebilir mi? Sakıncaları var mıdır? Bunları irdelemek gerekir. Aşıları kimlere verilmelidir? Aşı ile allerji hastalığından tamamen kurtulmak mümkün müdür? Aşı verilmesi için ne gibi şartlar ve ortam gerekmektedir? Öncelikle ürtiker ve atopik dermatit ve astım hastalarında hemen hemen hiç sonuç alınmadığı bilinmelidir. Yiyecek allerjenleriyle aşı hazırlanmaz.Aşıların, farklı özellikleri vardır. Allerji doktoru neye göre ve nasıl seçim yapmalıdır? Tüm bunlar hastadan hastaya değişebilir ve her hastanın allerjilerine göre allerji aşı içeriği de değişiktir.

Her şeyden önce hastanın allerji şikayet ve bulgularının değerlendirilmesi gerekmektedir.

Saman nezlesinin yanı sıra akciğer hastalığı (allerjik astım) var mıdır? Allerjik astıma, KOAH (kronik obstraktif akciğer hastalığı) eşlik etmekte midir? Hastanın çevre faktörleri tam olarak kontrol altına alınmış mıdır? Örneğin hastanın kedi allerjisi varsa ve evde kedi hala yaşamaya devam ediyorsa, allerji aşısının iyileştirme gücü oldukça düşüktür. Kediyi uzaklaştırıp aşıya başlanırsa, etkin sonuç alınabilir. Ya da hastada KOAH varsa ve/veya sigara içiyorsa, allerjik rinite bağlı basit bir bronkospazmla kıyaslandığında, aşıdan fayda görmesi olasılığı neredeyse hiç yoktur.

Belki biraz hapşırık ve burun kaşıntılarında azalma kaydedilir. Ama burun tıkanıklığı, öksürük, nefes darlığı kaybolmaz. 

Hastanın solunum yolu şikayetleri sadece allerjik rinite mi bağlıdır? Bunu saptamak için allerji Prik testleri yapılmalıdır (klinik olarak semptomlarla en doğru paralelizmi saptayan yöntemdir). Bunun yanı sıra hastada sinüzit, nazal sinüzal polip gibi hastalıklarında olup olmadığı incelenmelidir. Hastanın sinüzit ve polipleri tedavi edilmeden allerji aşısından bir fayda görülme ihtimali çok azdır.

Bu durumlardan şüphelenilirse aşıya başlamadan önce bir Kulak Burun Boğaz Uzmanı ile konsültasyon yapılması ve/veya sinüs/akciğer filmleri çekilmesi gerekebilir. Aşılar kişinin allerjisi olduğu saptanan polen, toz akarı, hayvan epiteli vs. allerjenlerinin allerji uzmanının hesapladığı formulasyona göre hazırlanır. Bu aşı çok düşük sulandırma ve dozlardan başlayarak, tedrici bir şekilde haftalık infeksiyonlarla daha yüksek dozlara çıkarılarak. Devam dozuna erişilir. İmmunoterapi (Allerji aşı tedavisi) total 4 veya 5 yıl süren bir programdır.

Ağızdan damla ile alınan aşılar da vardır ama henüz tam olarak tedavi eden özelliği düşüktür. Hastada tüm bulgularıyla aşıya başlanması uygun görülse bile bazen sosyal nedenlerle aşı vermek mümkün olmayabilir. Bunların en başında iş-okul-sık seyahatler dolayısıyla aşıları düzgün zaman aralıkları ile yaptırmak mümkün olmayabilir. Aşılanma aralarda olduğundan ve aşı tam olarak bağışıklık sistemi ile tanışamayacağından, aşılamada ilerleyememeğe yol açar.

Bir ikinci ve en önemli neden de çok nadir olmakla birlikte daha en erken dönemler de bile şiddetli sistemde allerjik reaksiyon gelişmesi de (öksürük, ürtiker, nefes darlığı vs) olabilir. Bu her iki durumda da allerji aşılaması durdurulur. Konservatif tedaviler uygulanır. Bütün bu yukarıda anlatılan olumsuz olasılıklara rağmen rinitli hastaların çoğunda aşıdan oldukça başarılı sonuçlar elde edilir. Allerjik rinitlerde %80-90’a varan semptom azalması ile klinik iyileşme gözlenmektedir ve iyilik hali 15-20 yıl devam edebilmektedir.
cumhuriyet portal

4/03/2011

bahar alerjisi ve diğer alerjiler için doğal tedavi andız bitkisi kullanılabilir

    4/03/2011 09:37:00 ÖS   Yorum yok
doğal tedavi andız

Iğdır Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi ve ''Şifalı Bitkiler'' kitabı yazarı Prof. Dr. Yusuf Zeynelov, bahar alerjilerinin ağaç ve bitkilerden yayılan polenlere bağlı olarak meydana geldiğini, ancak asıl nedenlerinden birinin de vücuttaki vitamin yetersizliğinden kaynaklandığını belirtti.


Zeynelov, yaz aylarında tüketilen taze meyve ve sebzenin kışın bulunmaması nedeniyle insanların bünyelerinin zayıfladığını dile getirdi.

Vitamin yetersizliğinin vücuttaki bağışıklık sisteminin zayıflamasına, bunun da alerjik hastalıkların daha kolay yerleşmesine neden olduğunu kaydeden Zeynelov, polenin ise ağaç ve bitkilerin yanı sıra evdeki halı, yorgan, yastık gibi yünlü bir çok malzemede bulunabileceğini söyledi.

Bahar alerjisine karşı şifanın doğada olduğunun altını çizen Zeynelov, Türkiye'nin bir çok yerinde bulunabilen andız bitkisinin alerjik hastalıklara en iyi gelen bitki olduğunu söyledi.
Andız bitkisinin kökünün ve çiçeğinin tedavi için kullanılabildiğini belirten Zeynelov, ayrıca papatyanın da iyi bir antibiyotik olması dolayısıyla vücuttaki mikroorganizmaların canlandırılması amacıyla her zaman kullanılabileceğini ifade etti.

Zeynelov, civanperçemi otu olarak bilinen bitkinin Türkiye'de yaklaşık 80 çeşidinin bulunduğunu, Doğu Anadolu Bölgesi'nde bulunan 16 çeşit civanperçemi otundan ancak 7 çeşidinin tedavi amacıyla kullanılabildiğini ve bu bitkinin de alerjik hastalıklar için çok faydalı olduğunu söyledi.

Alerji tedavisinde huş ağacının tomurcuk ve yapraklarının da kullanıldığını anlatan Zeynelov, huş ağacının tomurcuklarının mutlaka Nisan ayında toplanması ve hemen tüketilmesi gerektiğini bildirdi.

Alerjik hastalıklarla ortaya çıkan kaşıntı ve sivilce sorununun da doğal çözümü olduğunu kaydeden Zeynelov, bu hastalık için de kırlangıç otunu önerdi.
Bahar aylarında bol miktarda bulunan Kırlangıç otundan alınan sütün direk sivilcelere uygulanmasıyla rahatsızlığın bir kaç saat içinde geçtiğini ileri süren Zeynelov, kırlangıç otunun yapraklarının kaynatılarak bir bezle vücuda uygulanmasıyla da hastaların şifa bulacağını belirtti.



''Bitkileri taze tüketin''


Kendisinin sadece eğitim öğretim hayatı değil, çocukluğundan bu yana bitkilerle uğraştığını ve ''bu işe ömrünü verdiğini'' söyleyen Doç. Dr. Zeynelov, bitkisel tedavi de en önemli konunun bitkilerin taze ve zamanında toplanması olduğunu vurguladı.

''Her bitkinin bir zamanı vardır ve bu bitkiler zamanına göre hastalıklara şifa olabilir'' diyen Zeynelov, zamanında toplanmayan, zamansız kurutulan bitkilerin de faydası olabileceğini ancak zamanında toplanan bitkiye göre faydasının çok az olacağına dikkati çekti.

Zeynelov, bitkilerin kurutulacaksa da en iyi zamanında toplanarak kurutulması gerektiğini bildirdi.

''Kabalak kabızlığa, kızılağaç şekere iyi gelir"


''Şifalı Bitkiler'' adıyla bir de kitap yazan Prof. Dr. Yusuf Zeynelov, bitkilerin en az 10 yıl denendikten sonra faydalarıyla ilgili bilgi verebildiğini belirterek, bazı bitkilerin faydalarını şöyle sıraladı:

Kabalak (Deve Tabanı): Astım hastalıklarının yanı sıra mide ve bağırsaktaki kabızlık sorununa iyi geliyor. İçinde yoğun kobalt maddesi bulunduğu için saçın beyazlanmasında da kullanılıyor. Kökü ve sürgünleri kullanılan bitkinin kökü mart aylarında sürgünleri ise Haziran'a kadar tüketilebiliyor. İlk bu bitkiyi yiyenlerin kökünü direk yememeleri, yoğurtla birlikte yenmesi tavsiye ediliyor. Kanser hastalığını önceden engelleyen en güçlü bitkilerden biri olarak biliniyor.

Kızılağaç: Şeker hastalığına iyi geliyor.

Isırgan otu: Antibiyotik özelliği var, ancak faydalı olması için zamanında toplamak ve kurutmak çok önemli. İltihap sökücü yönü de bulunan otun bağırsakları rahatlatıcı, kanseri sakinleştirici etkilerinin de olduğu ifade ediliyor. Bruselloz hastalığına yüzde 70 oranında şifa olduğunu söyleyen Zeynelov, kendisine gelen her 10 hastadan 7'sini ısırgan otuyla tedavi ettiğini belirtiyor. Isırgan otu ayrıca saç dökülmesinin önüne geçmek için de kilit önemde...

Çakşır: Cinsel gücü artırıcı özelliğiyle tanınıyor. Nisan ayında çıkan çakşırın kan hareketini hızlandırıcı ve damar tıkanıklığını önleyici etkileri de olduğu bildiriliyor.

Kaz ayağı (tere): Mayıs ayında toplanması gereken bu bitkinin, mayıs ayı dışında toplanması halinde hiç bir faydasının olmayacağı belirtiliyor. Şekeri önleyen ve kandaki şeker oranını düşürdüğü belirtiliyor.

Kekik: Hem kokusu hem de verdiği lezzet nedeniyle yemeklerde tercih edilen bu bitki, bağırsak ve midenin rahatlaması için önemli. Kekiğin kesinlikle tam çiçek açtığı zaman toplanması gerekiyor.

Gileburu: Hemeroid hastalığına iyi geliyor. Özellikle Nisan ayında toplanması ve kurutulması gerekiyor.

Prof. Dr. Zeynelov, zamanında toplanmış bu bitkinin 3-5 gün içinde hemeroid hastalığını kesin tedavi ettiğini belirtti.
cumhuriyet portal

2/27/2011

alerji vakalarındaki artışın sebebleri tam olarak açıklanamıyor

    2/27/2011 05:57:00 ÖS   Yorum yok
artışın sebebleri

İngiltere'de tıp çevreleri alerjilerin sayısının giderek arttığında hemfikir.


2007 yılında yayımlanan bir araştırma, gıda alerjisi teşhisiyle hastaneye yatırılanların sayısının 1990 yılından bu yana yüzde 500 arttığını gösteriyor.

Saman alerjisi, astım ve egzama vakaları da son 30 yıldır artmakta.

İngiltere Alerji Derneği Allergy UK'e göre bu da her üç kişiden birinin hayatının bir döneminde alerjik belirtiler gösterdiği anlamına geliyor.

Bu durum, İngiltere'de ulusal sağlık yetkililerini çocuklarda alerjilerle nasıl mücadele edileceğine ilişkin yeni bir kılavuz yayımlamaya yöneltti.
Çocuklarda en yaygın gıda alerjileri

* İnek sütü
* Balık ve deniz ürünleri
* Tavuk yumurtası
* Fıstık
* Soya
* Buğday
* Kivi

Kaynak: NICE (Ulusal Sağlık ve Klinik Mükemmeliyet Enstitüsü)

Çocuklarda en sık görülen gıda alerjileri inek sütüne, balık ve deniz ürünlerine, tavuk yumurtasına, soya, fıstık, buğday ve kivi meyvesine oluyor.

Vücudun alerjik reaksiyonu ise çeşitli; kimi zaman hapşırma kimi zaman deride kabarma şeklinde oluyor ama alerjiye yol açan madde, kimilerinde de hayatı tehdit edecek şekilde sonuçlanabiliyor.

Peki alerji vakaları neden artıyor?


İngiltere'de St Guys and St Thomas's Hastanesinden Doktor Adam Fox, bunun basit bir yanıtı olmadığı görüşünde.

Fox, "Bir çok teori var ama ne yazık ki çoğunda boşluklar var o nedenle sebebini tam anlamıyla bilemiyoruz" diye konuştu.

Lordlar Kamarası Bilim ve Teknoloji Komisyonu, 2007'de bulgulara ilişki bir değerlendirme yayımlamıştı.

Bu değerlendirmede çeşitli teorilere yer verildi.


Bunlardan biri hijyen teorisi; insanların çok daha temiz ortamlarda yaşamaları, bağışıklık sistemlerinin zayıflamasına neden oluyor.

Bir diğeri annenin beslenme düzeni; hamilelik ve emzirme dönemlerinde annenin beslenme düzeninin, bebekte alerjilere karşı önemli bir koruma sağlayacağı düşünülüyor.

Komisyon, bireylerin alerjik oldukları maddeye yüksek dozda maruz bırakılarak alerjisinin üstesinden gelinebileceği yolunda da görüş belirtti.

Değerlendirmede ayrıca hava kirliliğinin de alerjileri artırdığı görüşü dile getiriliyor.
bbc türkçe sağlık

12/23/2010

kaya tuzu astım bronşit gibi hastalıkların tedavisinde faydalı

    12/23/2010 09:41:00 ÖS   Yorum yok

Çankırı'da bir toplantıya katılan Prof. Dr. Ahmet Maranki, kaya tuzunun rafine edilmemiş halinin insan sağlığı için çok yararlı olduğunu açıkladı.

hastalıkların tedavisinde faydalı

Çankırı'da önemli oranda bir tuz kaynağının bulunduğunu dile getiren Prof. Dr. Maranki, 1 litre kaplıca suyunda ortalama 1 gram mineral bulunduğunu, aynı orandaki tuzda ise 40 kat mineral olduğunu ifade etti.
© 2014 deva arayanlar . Designed by Bloggertheme9
Proudly Powered by Blogger .