-->
Bulaşıcı Hastalıklar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Bulaşıcı Hastalıklar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9/26/2013

Türkiye'de nedeni bilinmeyen yeni bir salgın hastalık mı var?

    9/26/2013 12:24:00 ÖS   Yorum yok
Hayvan sakatatından bulaşan hastalığın iki yıl içinde yurtdışından ithal edilen etlerden gelme ihtimali
Türkiye'de nedeni bilinmeyen yeni bir salgın hastalık mı var?
Hürriyet gazetesi yazarı Yalçın Bayer, yeni bir salgın hastalığın Türkiye'de olduğu, ancak bunun gizlendiği iddiasını köşesine taşıdı.


Kurban Bayramı öncesinde bir bir kargaşa yaratılması istenmediği için doktorların suspus olduğunu anlatan Bayer, bir okurun mektubuyla olayın ortaya çıktığını yazdı. Hayvan sakatatından bulaşan hastalığın iki yıl içinde yurtdışından ithal edilen etlerden gelme ihtimali de konuşuluyor.

İşte Bayer'in köşesinden ilgili bölüm:

"‘Deli Dana’ hastalığı mı, MS hastalığı mı?

Hastane koridorlarında konuşuluyor, ama doktorlar haklı olarak ‘suspus’...

Hastalığın nedeni biliniyor da gerçek açıklanamıyor.

Kurban Bayramı öncesinde bir bir kargaşa yaratılması istenmiyor.

Bir hastabakıcı bir yakınımıza demiş ki, “Bu hastalığın sakatattan (beyin ile ciğer, böbrek, yürek) geçtiğini doktorlar konuşurken duydum”.

Cerrahpaşa’da karantina altında yatan 45 yaşlarındaki hasta D.K. adlı erkekmiş...

Fransa’dan gelen raporda iyi şeyler yazmıyormuş.

“Ben vicdanen bunu size duyurmak istedim” diyor okurumuz.

Veteriner bir tanıdığıma göre, bu hastalığın tespitini ve analizini yapacak hastane yokmuş.

Hastanın belinden su alınarak Fransa’ya gönderilmiş ve rapor bir ay sonra gelmiş.

Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’na sormak gerekiyor:

“Türkiye’de bu kaçıncı vakadır?”

Bu konunun bir başka sorumlusu da Tarım Gıda ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker’dir; iki yıl içinde binlerce hayvan ithal edildi; bunlarda bulaşıcı hastalık olup olmadığı yeterince kontrol edilebiliyor mu? Riskimiz nedir?

Yoksa biz de afiyetle bunları yedik mi? Şimdilik bu kadar yazmakla yetiniyoruz."

Odatv.com

4/18/2012

tedavi edilmezse ölüme bile yol açan frengi'nin üç gizli devresi

    4/18/2012 06:37:00 ÖS   Yorum yok

Frengi genellikle cinsel yolla bulaşan bakteriyel bir hastalıktır. Frengiye Treponema pallidum isimli bir bakteri sebep olur. Sifilis diye de adlandırılan frengi, 16. yüzyıl da Asya ve Avrupa'yı kasıp kavurdu.

frengi'nin üç gizli devresi

Bu hastalık hâlâ sık olarak görülür ve hatta son yıllarda artış göstermiştir. Frengi tedavi edilmezse, birbirinden gizli üç devre gösterir.

Birinci devre frengi


Bu dönem, vakaların yüzde 95'inde cinsel organlarda görülen şankr dönemidir. Sert bir zemin üzerinde ağrısız, sınırlı, tek, yüzeysel bir lezyon vardır. Erkekte şankr penisin derisinde veya sünnetsizlerde sünnet derisi üzerinde oluşabilir, kadındaysa vulvada veya nadir olarak dölyolunda olur; dölyatağı boynunda daha sık görülür, ama fark edilmeyebilir. Cinsel bölgedeki şankra kasıkta adenopati eşlik eder ve bir ayda kaybolur.

İkinci devre frengi


Hastalığın 2. ayından 3. veya 4. yılına kadar sürer. Hasta için daha az rahatsız edici, ancak çok bulaşıcı olduğu için oldukça tehlikeli bir dönemdir.Deri döküntüleri karakteristiktir. Göğüste kaşıntısız kızarıklıklar olur, bunlar sonra ciltte yayılır, el ayası, ayak tabanı ve anal (makat) bölge koyu kırmızı bir renk alır.

Üçüncü devre frengi

10 ila 25 yıl sonra, tedavi edilmeyen hastalarda bu döneme özgü karakteristik lezyonlar ve belirtiler ortaya çıkabilir. Vücudun kılcal damarlarının harap olduğu yerlerde gom denilen tahribat ve şişlikler oluşur; kronik menenjit, boşaltım yapmada bozukluk ve bunları yaparken şiddetli ağrılar ortaya çıkar ve bazen de genel felç, zihinsel işlevlerde bozulma görülür; bu bozulmalar sonunda megalomaniye ve ölüme kadar varabilir.

Birinci ve ikinci devre lezyonlarında treponemanın görülmesi teşhisi doğrular. Diğer testler tedavi altında gidişin nasıl olduğunu gösterir: Nelson testi, FTA testi (Flüoressan Treponema Antikorları) ve TPHA (Treponema Pallidum Hemaglütinasyon). Birinci devre frengide FTA ve TPHA 10. ila 20. günler arasında pozitif olur, Nelson testi bu devrenin sonunda pozitifleşir. Bu devreden sonra bütün testler pozitiftir. Erken tedavi testlerin hepisini negatif yapar.

Treponema her çeşit G penisilinine son derece duyarlıdır; bu yüzden, herhangi bir alerji söz konusu değilse bu tedavi uygulanır. 

6/04/2011

sağlık bakanlığı türkiyede ehec bakterisine ilişkin türkiyede endişelenecek durum yok

    6/04/2011 10:24:00 ÖS   Yorum yok
endişelenecek durum yok

Son iki hafta içerisinde EHEC'in görüldüğü ülkelere seyahat eden kişilerden kanlı ishal görülenlerin ve hastalıktan şüphe edenlerin en yakın sağlık kuruluşuna müracaat etmeleri istendi.



Sağlık Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, basında EHEC mikrobuna bağlı Avrupa'da ve özellikle Almanya'da hastalık ve ölümlerin görüldüğü haberleri üzerine komisyon oluşturulduğu belirtildi.

EHEC'in hayvan veya insan dışkısıyla kirlenmiş su ve gıdayla bulaşan bir bakteri olduğuna işaret edilerek, EHEC'in kanlı ishalle seyreden bir hastalığa sebep olduğu ifade edildi. Bu mikroba bağlı oluşan hastalığın genellikle bir hafta içerisinde tedaviyle düzeldiğini vurgulanarak, çok nadiren ani gelişen böbrek yetmezliği tablosuna bağlı ölüm görülebildiği bildirildi.

Açıklamada, konuyla ilgili şu bilgilere yer verildi:


''EHEC, 2005 yılından bu tarafa ülkemizde bildirimi zorunlu hastalıklardan olup ülkemizde laboratuvar teyitli EHEC vakası görülmemiştir. Konu, Bilim Kurulumuz, Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğümüz ve Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığımızca yakından izlenmektedir. Bugün itibarıyla ülkemiz için endişe edecek bir durum olmamakla birlikte Bilim Kurulu, EHEC dahil su ve besinlerle bulaşan hastalıklardan korunmak için aşağıdaki hususlara dikkat edilmesini önermektedir:
-Yemeklerden önce ve sonra eller bol su ve sabunla yıkanmalıdır.
-Çiğ sebze ve meyveler iyice yıkandıktan sonra tüketilmelidir.
-Süt ve et gibi hayvansal ürünler yeterince pişirildikten sonra tüketilmelidir.
-Son iki hafta içerisinde EHEC'in görüldüğü ülkelere seyahat eden kişilerden kanlı ishal görülenler ve hastalıktan şüphe edenler en yakın sağlık kuruluşuna müracaat etmelidir.
-Konu ile ilgili gelişmeler Avrupa Hastalık Kontrol Merkezi (ECDC) başta olmak üzere uluslararası sağlık kuruluşları ile işbirliği halinde Bakanlığımız tarafından izlenmeye devam edilmektedir.''
cumhuriyet portal

3/29/2011

kaşınmakta bulaşıcılar kategorisine girdi adı kaşıntı aktarımı oldu

    3/29/2011 09:14:00 ÖS   Yorum yok
adı kaşıntı aktarımı

Bilim adamları, yeni yapılan bir araştırma sonucunda kaşınma duygusunun da bir anlamda 'bulaşıcı' olduğu görüşüne vardı.


Araştırmacılar, "kaşıntı aktarımı" dedikleri bu durumun esneyen birini görünce esnemeye benzediğini söylüyor.

Yapılan deney kapsamında 25 deneğe, sol kolunu kaşıyan ya da sadece oturan insanların görüntülerinin bulunduğu, beş dakikalık video klipler seyrettirildi.

Ardından vücutlarında kaşıntı olursa sürmeleri için kremler dağıtıldı.


Deneklerin video kayıtta kaşınan birini gördüklerinde kaşınma oranlarının hiçbir şey yapmadan oturan bir insanı izlemelerine göre iki kat daha fazla olduğu belirlendi.

Kaşınma isteği, hem sağlıklı hem de cilt iltihabı olan deneklerde gözlendi.


Hatta bilim adamlarının söylediğine bakılırsa, kaşıntı kremi sürdüklerinde dahi, vücudunun başka yerlerini kaşıyan denekler oldu.

Araştırmayı yürüten Kuzey Carolina Wake Forest Tıp Fakültesinden Doktor Gil Yosipovitch, dermatologların hastalarını gördükten sonra kaşıntıya kapılmalarının bilinen bir durum olduğunu, ancak konunun sistemli bir şekilde daha önce hiç incelenmediğini anlattı.

Yosipovitch, kaşınma hissinin, sadece okuyarak ya da düşünerek bile uyanabileceğini belirlediklerini söyledi.

Bilim adamları bulguları, kronik kaşıntı rahatsızlığı ya da deri hastalıkları bulunan kişileri tedavi etmekte kullanılabileceğini söylüyor.
bbc türkçe yaşam

50 ülkede yapılan araştırma sonucunda ergenlik ölümleri çocuk ölümlerini geçti

    3/29/2011 08:55:00 ÖS   Yorum yok
çocuk ölümlerini geçti

Yeni yapılan uluslararası bir çalışma, ergenlik dönemi ya da yetişkinliğin ilk yıllarındaki ölümlerin, çocuk ölümlerini geçtiğine işaret ediyor.


Tıp dergisi Lancet'ta yayımlanan araştırma kapsamında, gelir düzey iyi, orta ve düşük 50 ülkenin 50 yıllık verileri incelendi.
Sonuçlar, ölüm oranlarının genel olarak düştüğünü gösteriyor.

Son 50 yıl içinde bulaşıcı hastalıklardan ölümlerin düşmesi 1-9 yaş grubundaki çocukların ölüm oranı yüzde 90 azaldı.
Kent hayatının riskleri

Buna karşılık yaşları 15-24 arasında değişen gençlerin ölüm oranları 1-4 yaş grubundakilerden üç kat fazla.

Üstelik bu ölümlerde şiddet, intihar ve kazaların payı giderek artıyor.


Bu durum cinsiyet ne olursa olsun benzer bir tablo çiziyor.

University College London'dan Dr. Russel Viner, Sahra Çölünü'nün güneyinde kalan Afrika ülkelerinde veri olmaması nedeniyle araştırmalarının küresel tabloyu tam olarak yansıtmadığını söyledi.

Viner, zengin ülkelerde orta çıkan eğilimin şimdi gelişmekte olan ülkelerde de görülmeye başlandığını, kent hayatının sağladığı yararlar kadar riskleri de olduğunu vurguladı.

Viner "Modern yaşamın toksik diyebileceğimiz bir etkisi var." diyor. 12-19 yaş arasındaki gençlerde ölümleri büyük oranda artıran risklerin, daha küçük çocukları benzer şekilde etkilemediğine dikkat çekiyor.

İngiliz uzmana göre, 12-19 yaş grubu bir zamanlar "en sağlıklı olunan dönemdi, ancak şimdi koşullar değişti".
bbc türkçe sağlık

1/10/2011

verem hastalığı çağımızın vebası olmaya devam ediyor

    1/10/2011 07:31:00 ÖS   Yorum yok
çağımızın vebası

İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü, 64. Verem Eğitimi ve Propaganda Haftası nedeniyle, Zeytinburnu Kültür Merkezinde ''Veremle Mücadele'' konulu bir toplantı düzenledi. Toplantıda konuşan İstanbul İl Sağlık Müdürü Prof. Dr. Dokucu, verem hastalığının, çağlar üstü bir hastalık olduğunun altını çizerek, ''Çağımızın vebası olarak adlandırabileceğimiz bu hastalığı, bu yüzyılda, el ele vererek tamamen ortadan kaldırmamız gerekiyor'' diye konuştu.


Verem hastalığı ile mücadele etmenin çok zor olduğunu belirten Dokucu, ''Tam bitti derken yeniden karşımıza çıkabilecek bir hastalık olan veremle savaşmak oldukça güçtür. Buna rağmen, böyle bir hastalığın toplumdan izole edilmesi de mümkündür'' şeklinde konuştu.
© 2014 deva arayanlar . Designed by Bloggertheme9
Proudly Powered by Blogger .