-->
Bağışıklık sistemi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Bağışıklık sistemi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5/01/2013

Prostat Kanserini bitiren aşı 3 doz prostat aşısı 160 bin lira

    5/01/2013 04:43:00 ÖS   Yorum yok
En yaygın kanser türü prostat'ın aşısı bulundu aşı hastadan alınan bağışıklık sistemi ve prostat kanseri hücrelerinden elde ediliyor üçer ay aralıklarla 3 doz halinde uygulanıyor ancak her prostat kanseri için uygun değil hastanın diğer tedavi yöntemlerinden geçmiş olması gerekiyor.

1/05/2013

Japon Araştırmacılar Kansere saldıran hücreleri çoğaltmayı başardılar

    1/05/2013 01:30:00 ÖS   Yorum yok

Doğal olarak az sayıda oluşan bu hücrelerden fazla miktarda üretilip hastaya nakledilmesi yoluyla bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi umuluyor.

Japon araştırmacıların bu çalışması Cell Stem Cell dergisinde yayımlandı.

Uzmanlar sonuçların heyecan verici olduğunu, ancak klinik tedaviye geçmeden önce bu yöntemin güvenli olduğunun kanıtlanması gerektiğini vurguluyor.

Araştırmacıların çalışmasına konu olan hücreler, sitotoksik T hücresi olarak bilinen bir tür akyuvar hücresi.

Hücre duvarlarındaki enfeksiyon ve kanser belirtilerini tespit etme yeteneğine sahip bu hücreler bu belirtileri görünce saldırıya geçiyor.

Tokyo Üniversitesi ve Riken Alerji ve İmmünoloji Araştırma Merkezi'nden ekipler, kök hücre teknolojisindeki gelişmelerden yararlanarak daha fazla sayıda T hücresi üretmeya çalıştı.

Ekiplerden biri cilt kanseri olan bir hastanın, diğeri ise HIV virüslü bir hastanın T hücrelerinden numune aldı.

Bu hücreler kök hücreye dönüştürülüp laboratuvarda çoğaltılarak yeniden kanser ya da HIV'e saldıran T hücrelerine dönüştürüldü.
Yeni bir silah mı?

Ekipler sadece bu hücrelerin laboratuvarda çoğaltılabileceğini kanıtlamış oldu.

Çoğaltılan hücrelerin güvenli bir biçimde yeniden hastaya naklinin ya da böylesi bir nakil durumunda hasatlıkta gelişme kaydedilmesinin mümkün olup olmadığını tespit etmek için daha fazla çalışma yapılması gerekiyor.

Riken Merkezi'nde kanser bağışıklık hücreleri konusunda araştırmayı yürüten Dr Hiroşi Kawamoto "Bir sonraki adım, bu T hücrelerinin vücuttaki diğer hücrelere dokunmadan sadece kanser hücrelerini hedef alıp alamayacağını denemek olacak" dedi.

Tokyo Üniversitesi'nden Dr Hiromitsu Nakauchi ise bu tekniğin HIV tedavisinde kullanılıp kullanılamayacağı konusunda netlik olmadığını, kanser ya da enfeksiyon hastalıklarından işe başlamanın daha doğru olabileceğini vurguladı.
'Heyecan verici'

Uzmanlar bulguların cesaret verici olduğunu söyledi.

Galler'deki Cardiff Üniversitesi Avrupa Kök Hücre Kanser Araştırması Enstitüsü'nden Profesör Alan Clarke "Bu, yeni hücre tedavileri geliştirme olanaklarımızı genişleten heyecan verici bir gelişme" dedi.

Clarke, hücrelerin hastalara özgün olarak geliştirilebileceğini, böylece uyum sorununun ortadan kalkacağını vurguladı.

Diğer uzmanlar ise çalışmaların henüz başlangıç aşamasında fakat ümit verici olduğunu ve gelecekti araştırmalara temel oluşturacağını belirtti.

İngiltere Kanser Araştırmaları Vakfı böyle bir tedavinin olası olup olmadığını öğrenmek için henüz erken olduğunu ifade etti.

Newcastle Üniversitesi'nden Profesör Sir John Burn ise T hücrelerini güvenli ve ekonomik bir biçimde çoğaltmanın zor olabileceğini, fakat geleneksel tedavi biçimleri başarılı olamadığında alternatif olarak böyle bir tedaviye başvurmanın mümkün olabileceğini vurguladı. bbc türkçe

9/19/2012

kanseri yenmek için karadeniz'de kokulu kara üzüm yetiştirilecek

    9/19/2012 01:32:00 ÖS   Yorum yok

Samsun 19 Mayıs Üniversitesi, Karadeniz'de kanserin önlenmesi ve sağlıklı nesillerin yetişmesi için kokulu kara üzüm bağcılığının geliştirilmesi için bir çalışma başlattı.



kokulu kara üzüm bağcılığı Kara üzümün antimutagen ve antikanserojen özelliklerinden dolayı Karadeniz Bölgesi'nde bağcılığının geliştirilmesini sağlamaya yönelik yürütülen proje, aynı zamanda

TÜBİTAK tarafından da destekleniyor.

Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Çelik, kokulu kara üzümün sağlık açısından bilinenden çok daha fazla faydasının bulunduğunu, özellikle bağışıklık sistemini kuvvetlendirdiğini söyledi.
Türkiye ve Amerika'nın önde gelen en kaliteli kokulu kara üzüm çeşitlerini topladıklarını ve 61 çeşidi araştırma sahasında çoğaltarak bölgeye uygun çeşidi belirlediklerini anlatan Çelik, bir salkım kara üzüm veya buna eş değer kurutulmuş kara üzüm, vücudu ve beyin hücrelerini zindeleştirdiğini ifade etti.
Bir kilo kara üzümün bin 150 gram süt, 390 gram et, 300 gram ekmek ve bin 200 gram patatese eşdeğer olduğunu dile getiren Çelik, üzümün içeriğindeki maddeler nedeniyle bayanlar için en ideal rejim menüsü olduğunu belirtti.
Prof. Dr. Çelik, projenin, lösemi ve lenfoma tedavisinde kemoterapinin etkisinin artırılması ya da yan etkilerinin azaltılması için resveratrol kullanılabilmesi yolunda bir çalışmayı kapsadığını, proje bedelinin 90 bin lira olduğunu sözlerine ekledi.

4/08/2012

sağlıklı hücreleri eğitip kanserli hücrelere saldırtacak kanser aşısı geliştirildi

    4/08/2012 11:37:00 ÖS   Yorum yok

Sunday Telegraph'ın aktardığına göre kanser hastalarının sağlıklı hücrelerini tümörlü hücrelere saldıracak şekilde eğiten yeni bir aşı geliştirildiğini yazıyor.

kanser aşısı geliştirildi

Tel Aviv Üniversitesi'nden araştırmacılarla Vaxil Biotheraputics adlı ilaç şirketinin ortak çalışması, kanser türlerinin yüzde 90'ında bulunan MUC1 adı verilen molekülü hedef alıyor.

Buna göre hastanın kendi bağışıklık sistemi kanserli hücreyle savaşıyor.

Aşı, hastanın bağışıklık sistemini kanserli hücreye direnmek üzere tetikliyor.


Dolayısıyla kansere yakalanmadan önce değil ama kanserli hastalarda başarı elde edilebiliyor.

Araştırma sonuçlarının resmi olarak yayınlanması bekleniyor ancak yeni denemelerin de sonuç vermesi halinde aşının altı yıl içerisinde piyasaya sürülebileceği belirtiliyor.

Aşının meme ve prostat gibi en yaygın kanser türlerinde de etkili olacağı düşünülüyor.


Kanser araştırma dernekleri gelişmeyi memnuniyetle karşıladıklarını söylerken daha fazla deney yapılması gerektiğine dikkat çekiyor.

3/15/2012

yıl içinde sadece üç ay üretilebilen akçaağaç'tan elde edilen maple şurubu her derde deva

    3/15/2012 11:40:00 ÖS   Yorum yok

Akçaağaç ya da İsfendan Çınarı'nın gövdesinden, yılın sadece Şubat-Mart ve Nisan aylarında alınabilen ağaç özsuyunun işlenmesi ile elde edilen Maple Şurubu, uzmanların tespitlerine göre bağışıklık sisteminden kalbe, prostattan yaşlanmayı durdurmaya kadar bir dizi rahatsızlığa iyi geliyor.

her derde deva

Doğal tatlandırıcı olarak kullanılabilen şurup, içeriğindeki magnezyum, demir, fosfor, potasyum, manganez, çinko, kalsiyum ve riboflavin ile tam bir şifa kaynağı. Antioksidan özelliği ile kanı temizleyen

Maple Şurup'un, erkek sağlığı üzerinde de olumlu etkileri olduğu biliniyor.


Sadece 3 ay üretilebiliyor

Kanada'nın Guelph kenti yakınlarındaki Shady Grove Maple Çiftliği, diğer Maple Şurup çiftlikleri gibi bugünlerde oldukça hareketli.

Ağaçlardan sadece yılın 3 ayı alınabilen özsuda yıllık üretimde en iyi rekolteyi yakalayabilmek için aralıksız çalışan çiftlik personeli, bir yandan da çocukları yarıyıl tatilinde olan aileleri ağırlıyor.

Bir Kanada geleneği haline gelen Maple Şurup'la krepli kahvaltı için çiftliğe gelen ailelere, çiftlikte Maple Şurup'la üretilmiş şekerlemeler ve kurabiyeler de satılıyor. Çiftlikteki at arabası ile orman turuna götürülen çocuklar ve ailelere, burada eski usulle üretilen Maple Şurup gösteriliyor, akide şekeri veriliyor.

"Yüzde 95'i su"

Maple Şurup'un hangi aşamalardan geçtiğini anlatan Shady Grove Çiftliği Sahibi Dan Kaufman, ağacın gövdesine takılan çeşmeden kovaya akan usarenin yüzde 95'inin su olduğunu söyledi.

Kovalarda biriken özsuyun, pompalama sistemi ile ana tanklara, oradan da Sugar House (Şeker Evi) denilen son işleme merkezine taşındığını anlatan Dan Kaufman, şurubun, basit anlatımla kazanlarda kaynatılarak elde edildiğini söyledi.

"Burada gördükleriniz, sadece nostaljiyi yaşatmak için" diyen Dan Kaufman, "Maple Şurup'un geçmişte nasıl elde edildiğini çocuklara göstermek ve geleneği yaşatmak için ateşte kazanları ve kovaları kullanmaya devam ediyoruz. Artık birçok çiftlik, ağaç gövdesinde kova bile kullanmıyor. Zaten bizim üretimimiz de son teknolojiye sahip sistemlerle Sugar House'da yapılıyor" dedi.

Kuzey Amerika yerlilerinin buluşu olan Maple Şurup, ilk kez 19. yüzyıl başlarında başkalarınca da tadılmaya başlandı. Günümüzde dünya Maple Şurup üretiminin yüzde 80'ni Kanada'da yapılıyor. Kanada'yı yüzde 5.5'lik üretim ile ABD, onu Japonya ile Güney Kore izliyor.

3/08/2012

böbrek naklinden sonra reddi engellemek için hayat boyu alınacak ilaçlara ihtiyaç kalkabilir

    3/08/2012 02:31:00 ÖS   Yorum yok

Bilimadamlarına göre böbrek nakli yapılan hastalara kök hücre enjekte edilmesi, hasta vücudunun böbreği reddetmesini önlemeye yönelik, hayat boyu alınan ilaçlara olan ihtiyacı ortadan kaldırabilir.

reddi engellemek için

ABD'deki Louisville Üniversitesi Hastanesi ile Chicago'daki Northwestern Memorial Hastanesi'nde yapılan denemelerde, bir dizi hastada başarı sağlandığı açıklandı.

Bilim ve Dönüşümsel Tıp Dergisinde yayımlanan araştırma sonuçları, hastaların büyük bölümünün yeni tedavi sonrası böbrek reddi (rejeksiyon) ilaçlarını düzenli olarak almasına gerek kalmadığını gösteriyor.

Araştırmacılar, bunun organ nakli biliminde büyük bir etkisi olacağına inanıyor.

Organ nakli sırasında yaşanan en büyük sorunların başında, hasta vücudunun yabancı olarak algıladığı yeni organa karşı savaşmaya başlaması riski geliyor.


Bunu önlemek için hastalar, hayat boyu bağışıklık sistemlerini baskılayan güçlü ilaçlar içmek zorunda kalıyor.

Bu ilaçlar, hasta vücudunun organı reddetmesini engelliyor ama yüksek tansiyon, diyabet ve ciddi enfeksiyon riskini de beraberinde getiriyor.

Yeni yöntemde ise canlı bir vericiden, bağışlanan organın yanında kök hücreler de alınıyor.


Organ nakli yapılacak hastanın bünyesi, radyoterapi ve kemoterapi yoluyla kendi bağışıklık sistemlerini baskılayacak şekilde operasyona hazırlanıyor.

Bir kaç gün sonra da hastaya kök hücre ve organ nakli yapılıyor.

Uzmanlar, bu yeni yönteme dayanarak hastaların bağışıklık sistemlerinin nakledilen organı reddetmeyeceği yeni sistemler, ilaçlar geliştirilebileceği umudunu dile getiriyor.

© 2014 deva arayanlar . Designed by Bloggertheme9
Proudly Powered by Blogger .