-->
Anemi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Anemi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11/26/2011

vücuttaki yaygın virüslerle mücadele eden bağışıklık sistemini güçlendiren geven bitkisi

    11/26/2011 12:25:00 ÖS   Yorum yok

Geven (Astragalus), baklagiller (Fabaceae) familyasından yetiştiği bölgelere göre farklılaşan 2000 kadar türü bulunan otsu ve küçük çalıların ortak adı.

bağışıklık sistemini güçlendiren
Tıpta özellikle ana vatanı Çin olan Çin Geveni kullanılmaktadır. Gevenden gövde veya kökünün üzerinden bıçakla özel olarak yapılan çizgilerden akan zamka kitre denir ve kitre başka ilaç yapımında kulanılır. Astragalus microcephalus ve Astragalus gummifer Türk kitresi ve Anadolu kitresi olarak bilinir.

Tıpta daha çok kullanılan ve hakkındaki araştırmaların en fazla olduğu Astragalus kökü veya Astragalus membranaceous denilen türünün doğal yerleşim alanları Çin'in kuzey ve doğu bölgeleriyle Moğolistan ve Kore'dir.

Son araştırmalar bitkinin insanın bağışıklık sistemini güçlendirebildiğini göstermiştir.

Astragalus tragacanthus'dan elde edilen ve tekstil ve farmakotiklerde kullanılan tragacanth'ın bedenin yaygın virüslere karşı direncini arttırdığı ve bağışıklık sistemine yardımcı olduğu iddia edilmektedir.
Kullanım alanları

Soğuk algınlığı ve grip
Süregen enfeksiyon
Çeşitli allerjiler
Astım
Kronik yorgunluk
Kemoterapiyle ilişkili olarak iştah kaybı veya yorgunluk
Anemi
Kalp rahatsızlıkları
Böbrek rahatsızlıkları
Mide ülserleri
Hepatit
Genel hazım zorunları
Yaralar
Ebru sanatına yarar

Vücutta bir dizi bağışıklık işlevini destekleyen Aatragli Polysaccharoses bileşini içeren Astragalus'un yapılan araştırmalarda


Soğuk algınlığı vakalarının şiddetini ve süresini azaltabildiği
Kalbin kan pompalama hacminde iyileştirmeler sağlayabildiği
Karaciğerde hücre hasarına karşı koruma sağlayabildiği
Kalp ve beyin dokularına oksijin taşınmasına yardımcı olduğu ve vücudun şevk ve direncini geliştirdiği
Fareler üzerindeki araştırmalarda astragalus özü kullanılan farelerde idrar torbası kanserinin daha az görüldüğü
Akciğer kanseri hastalarında tümör ilerleyişini tersine çevirebildiğine işaret edilmektedir.

Astragalus kökü;

Tentür
Kapsül
Hastane ve klinik koşullardaki kullanım için enjekte edilebilir formlarda
Deriye için merhem şeklinde kullanılmaktadır.

Kullanımı

Geven çocuklara bağışıklık sistemini destekleyici olarak verilebilmekte fakat ateşli vakalarda geleneksel Çin tıbbına göre ateşi uzattığı veya güçlendirdiği için kullanılmamaktadır. Yetişkinlerde dozajlar vücut ağırlığına göre olduğundan çocuklarda da yetişkinlerin dozunun 1/3'ü verilebilmekte ancak konsantrasyonlar arasında farklılıklar olabildiğinden uzun dönemli kullanımlarda doktora danışılması gerekmektedir.

Günlük önerilen dozlarda alındğında ciddi yan etkileri olmamakta ve genellikle güvenilir şekilde kullanılmaktadır. Bununla birlikte diğer bitki ve ilaçlarla etkileşime girebildiğinden bu tip durumlarda mutlaka doktora danışılarak kullanılması önerilmektedir.

Hamile veya emzikli bayanlarda veya ilaç kullanım durumunda kullanmadan önce mutlaka doktora danışılması gerekmektedir.
Muhtemel etkileşimleri

Antiviral ilaçlar - Acyclovir ve interferon gibi bazı antiviral ilaçların etkilerini arttırabilir.

Bağışıklık sistemini baskılayan ve organ nakillerinde bedenin organı reddetmesini önlemek amacıyla kullanılan cyclophosphamide gibi ilaçlarla ters etkileşime girebilir.
Yüksek tansiyon - Astragalus tansiyonu düşürerek yüksek tansiyon ilaçlarının etkilerini güçlendirebilmektedir
Kanı incelten ilaçlarla birlikte kullanıldığıda bu ilaçların etkilerini güçlendirerek kanama ve felç riskini arttırabilmektedir.

11/16/2011

bebeğin göbek kordonunu 3 dakika bekledikten sonra kesmek anemi riskini azaltıyor kan hacmini yükseltiyor

    11/16/2011 06:13:00 ÖS   Yorum yok

İngiliz Tıp Dergisi'nde yayımlanan bir araştırmaya göre, bebeğin göbek kordonunu biraz bekledikten sonra kesmek fazla bir yan etki yaratmadığı gibi, bebeğin demir eksikliği anemisi yaşaması riskini azaltıyor.


anemi riskini azaltıyor
Bebeğin kordonunu kesmeden önce 3 dakika beklenmesi, yeni doğan bebeğin kan hacmini üçte bir oranında artırabiliyor.

Dünya Sağlık Örgütü, bebeklerin kordonunun doğar doğmaz kesilmesi yönündeki tavsiyesinden yıllar önce vazgeçmişti.

İngiltere'deki hastanelerdeyse, doğumdan sonra göbek kordonunun ne zaman kesilmesi gerektiği konusunda kesin bir yönetmelik yok.

Birkaç yıl önce yapılan bir araştırmada, İngiltere'deki pekçok hastanede, kordonun doğumdan hemen sonra kesilmesinin tercih edildiği görülmüştü.

Giderek artan sayıda veri gösteriyor ki, kordonun hemen kesilmesi en iyi yöntem değil ve kimi sağlık sorunlarına yol açıyor.


Küresel düzeyde okul yaşı öncesi çocukların dörtte birinde demir eksikliği anemisi gözleniyor. Avrupa'da bu oran yüzde 3 ile 7 arasında değişiyor.

Bu da bebeğin beyin gelişimine zarar verebileceği için çok önemli bir sağlık sorunu yaratıyor.

Araştırmacılar, bu durumu önleyebilecek basit bir çözümün, bebeklerin hayata gözlerini açarken plasentadan olabildiğince kan ve demir stoklamaları olduğunu belirtiyorlar.

Son yapılan araştırmada, İsveç'teki uzmanlar düşük riskli hamileliklerden sonra doğan 400 bebek üzerinde inceleme yaptı.


Bu bebeklerden bazılarının kordonları, doğum üzerinden en az 3 dakika geçtikten sonra, bazılarının ise 10 saniyeden kısa bir süre içinde kesilmişti.

Göbek kordonları daha sonra kesilen bebekler 4 aylıkken, demir düzeylerinin daha iyi düzeyde olduğu ve yeni doğan bebeklerde rastlanan anemiye yakalanmadıkları belirlendi.

Kordonun kesilmesini geciktirmenin gözle görülür olumsuz etkiler yaratmadığı da saptandı. Daha önce uzmanlar kordonun kesilmesindeki gecikmenin bebekte sarılığa yol açması olasılığından söz ediyorlardı.

Araştırmacılar, göbek kordonları hemen kesilmeyen her 20 bebekten birinin, demir eksikliği çekmeyeceğini belirtiyor.

7/12/2011

ehec bakterisi hakkında bilinmesi gerekenler ve korunma önlemleri

    7/12/2011 10:56:00 ÖS   Yorum yok

Turizm sezonu açıldı, ülkemize daha çok sayıda turist gelecek, ülkemizden daha çok sayıda insan yurt dışına gidecek. Hal böyle olunca akıllara şu soru geliyor: Kısa süre önce Almanya’da ortaya çıkan ve bir anda Avrupa’nın gündemine oturan EHEC bakterisinin yayılma ihtimalini güçlendiriyor mu? 


Acıbadem Kayseri Hastanesi Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof Dr. Bülent Sümerkan, EHEC bakterisinin ne olduğunu, nasıl ve nereden bulaştığını, vücutta yaptığı tahribatı anlattı.


EHEC neyin kısaltılması? EHEC bakteri mi, yoksa virüs mü?


Entero-Hemorajik Escherichia Coli isimli bakterinin kısaltılmış ismi. EHEC, bir bakteri olmasına rağmen medyada çoğu kez yanlış bir kullanımla "virüs" olarak tanıtılıyor. Bu bakteri genelde, çeşitli tip ishallere neden olabilen bir grubun üyesi. Örneğin; çok daha hafif seyredebilen ve Turist İshali (diyaresi) olarak bilinen hastalığa da farklı bir Escherichia coli tipi neden oluyor.

korunma önlemleri
EHEC’in, kuşlar ve memelilerin bağırsaklarında, onlara zarar vermeden bulunan Escherichia coli bakterilerinden farkı ne?

Bu bakterilerin en önemli özelliği, diğer Escherichia coli bakterilerinden farklı olarak, güçlü bir toksin meydana getirmeleri. Bakteriler vücuda girip bağırsakta çoğalmaya başladığında, toksin üreterek hem bağırsakta kanlı ishale neden oluyor hem de bağırsak sisteminden dolaşıma geçerek organlara zarar veriyor.



Bahsettiğiniz toksinler, bağırsak dışında hangi organlara zarar veriyor?


Sitotoksin adını verilen bu toksinler, kan dolaşımına geçtikten sonra damar duvarını oluşturan endotel hücrelerine, böbreklerde bulunan bazı hücrelere, alyuvarlara bağlanıyorlar ve bu hücrelerde hasar meydana getiriyorlar. Bunun sonucunda pıhtılaşmaya neden olan bazı faktörler salınıyor, trombosit adı verilen pıhtılaşma pulcukları kümeleşiyor. Ardından başta böbrekler olmak üzere organlardaki kılcal damarlar tıkanıyor ve bu organların görevlerinde bozukluk meydana geliyor. Ayrıca alyuvarların tahrip olması sonucu anemi (kansızlık) oluşuyor.


Bakteri vücuda girdikten ne kadar zaman sonra etkileri görülmeye başlıyor? EHEC, herkeste aynı ağır tablonun yaşanmasına neden oluyor mu?
Özellikle 10 yaşın altındaki çocuklarda ve erişkinlerin yaklaşık yüzde 10’unda toksinlerin oluşturduğu organ bozukluğu nedeni ile ağır bir tablo olarak karşımıza çıkıyor. İshal belirtileri için kuluçka dönemi genellikle 3-4 gün. Bu dönem 1-2 gün kadar kısa olabileceği gibi 5-8 güne kadar da uzayabiliyor. Başlangıçta kanlı olmayan ishal, bir iki gün içerisinde kanlı olmaya ve karın ağrıları varsa artmaya başlıyor.


Toksinin neden olduğu ve organları etkileyen belirtiler ne zaman ortaya çıkıyor?

Genelde ilk belirtilerin ortaya çıkmasından bir hafta, on gün sonra ortaya çıkıyor.


Bu bakterilerin kaynağı nedir?

Bu bakterilerin ana kaynağı, sığır başta olmak üzere diğer çiftlik hayvanlarının kendi dışkıları ile kirlenmiş ve iyi ortamda tutulmadan az pişmiş etlerinin yenmesi. Bunun yanında, hastalığı belirtili ya da belirtisiz geçiren insanların, dışkıları ile kirlenmiş ortam ve iyi yıkanmamış elleri ile gıda hazırlamaları. Özellikle, hastalığı geçiren kişilerin bir kısmında, bakterilerin dışkılarında uzun süre bulunduğu görülüyor. Salgınların büyük bir kısmı, iyi pişirilmemiş sığır kaynaklı gıdalar (kıyma, tütsülenmiş et, süt) yoluyla oluşuyor. Hastalık insanlara; pişmemiş veya az pişmiş etler, özellikle hamburgerler, aracılığı ile bulaşıyor. Pastörize edilmemiş süt ve süt ürünleri, klorlanmamış içme suları, hatta doğal gübre ile yetişmiş çiğ tüketilecek sebzelerin iyi yıkanmadan veya bu tip gıdaların dışkı (kanalizasyon) ile kirlenmiş su ile yıkanmaları sonucu oluşuyor.



İshali önleyici, bağırsak hareketlerini azaltıcı ilaçlar bu vakalarda kullanılabilir mi?

Bağırsak hareketlerini azaltan ilaçların kullanılması kesinlikle doğru değil. Bu tip ilaçların kullanılması, bağırsakların EHEC’den temizlenmesini geciktirip toksin emilimini devam ettirerek organlara zarar verme riskini artırıyor.


İnsandan insana bulaşır mı? Korunmak için neler yapılmalı?

Bakterilerin düşük enfektif dozu nedeniyle (10 ila 100 bakteri enfeksiyon oluşturabilir) insandan insana da bulaşabiliyor. Özellikle çocuk yuvalarında veya yaşlı bakımevlerinde bakterinin bulaşması sıklıkla yaşanıyor. EHEC enfeksiyonları, genel hijyen önlemlerinin alınmasıyla önlenebiliyor. Enfekte olması muhtemel hayvanlarla temastan sonra ellerin yıkanması, gıdaların hazırlanmasında hijyen kurallarına uyulması çok önemli. Pastörize edilmemiş sütler mutlaka kaynatıldıktan sonra içilmeli. Özellikle hamburgerlerin et kısımları iyi pişirilmeli. Sebzeler uygun şekilde yıkanmalı. Hastalar ve nekahet döneminde olanlar (bakteri enfeksiyon düzeldikten sonra 8 hafta kadar dışkıda bulunabiliyor) gıda işlerinde ve özellikle risk altında bulunan çocuk yuvası, yaşlı bakımevi gibi yerlerde çalıştırılmamalı. Bakterinin dışkı ile bulaşabileceği sularda yüzülmemeli.


Salgın başta Almanya ve diğer Avrupa ülkelerinde görüldüğüne göre, bu ülkelere seyahat eden yurttaşlarımız özellikle nelere dikkate etmeli?

Daha önce de belirttiğim gibi genel hijyen önlemlerine uyulması çok önemli. Kapalı su tüketilmeli, eller sıkça yıkanmalı. Çiğ tüketilecek sebzelerin, çok iyi ve güvenilir sular ile yıkanmasına özen gösterilmeli. Dışarıda, çiğ sebze içeren salata gibi yiyecekler, bu aralar tüketilmemeli. Etlerin, özellikle hamburger içindeki etlerin iyi pişirildiğinden emin olunmalı.

Ek olarak ishal geliştiğinde mutlaka bir sağlık kuruluşuna başvurulması da önemli.

4/04/2011

nefes darlığı zatürreden akciğer kanserine kadar bir çok hastalığın habercisi

    4/04/2011 11:06:00 ÖS   Yorum yok
akciğer kanserine kadar

Eğer Nefesim daralıyor, “Eskisi gibi rahat nefes alamıyorum” diyorsanız, bunu hiçbir zaman olağan bir durum olarak görmeyip, mutlaka bir hekime başvurmalısınız.


Nefes darlığının kesinlikle ciddiye alınması gereken bir sorun olduğuna dikkat çeken Acıbadem Fulya Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Reha Baran, “Çünkü nefes darlığı ciddi hastalıklara işaret edebiliyor. Akciğer hastalıklarının yanı sıra diğer sistemlerin bazı hastalıklarında da ilk bulgu olabiliyor. Bu nedenle nefes darlığı nedenlerinin ayrıntılı olarak araştırılması gerekiyor” diyor.

 Hangi tip nefes darlığı, hangi hastalıkların belirtisi oluyor?

•    Soğuk havada nefes almakta güçlük çekme: Astıma işaret edebiliyor.
•    Eforla artan nefes darlığı: KOAH, fibrozis, romatolojik hastalıklar, anemi, tiroit hormon bozuklukları veya kalp hastalıkları gibi birçok hastalığın belirtisi olabiliyor.
•    Nefesin yetmediği hissi: Hiçbir sebep bulunamazsa “psikojenik dispne” denilen, kişinin iç sıkıntılarından kaynaklanabiliyor.
•   Geceleri artan nefes darlığı: Nefes darlığı özellikle yatınca artıyorsa, kalp yetmezliği ve astıma işaret edebiliyor.
•  Oturulduğunda bile nefes almakta güçlük çekme: Kişinin oturduğu yerde bile nefes darlığı hissetmesi; astım, KOAH, akut bronşit, zatürree, akciğerde kitle, akciğer zarları arasında sıvı toplanması, damar tıkanıklığı ve fibrozis gibi birçok akciğer hastalığına ait olabiliyor. Aynı zamanda anemi, romatizmal hastalıklar, kalp hastalıkları, böbrek yetmezliği, hormonal bozukluklar, reflü ve uykuda solunum apnesi gibi vücudun hemen tüm sistemlerini ilgilendiren hastalıklarda da ortaya çıkabiliyor.
•  İstirahat halindeyken oluşan nefes darlığı: Astım, pulmoner emboli, zatürree, akciğer kanserleri, akciğer zarında sıvı toplanması ve aneminin belirtisi olabiliyor.

Erken tanı hastalığın ilerlemesini önlüyor!

Acıbadem Fulya Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Reha Baran, nefes darlığında erken tanının altta yatan hastalığın ilerlemeden durdurulmasında anahtar bir rol üstlendiğini belirterek, bunun için nasıl bir yol izlendiğini şöyle anlatıyor: “Hastadan öncelikle dikkatli bir hikaye alınması ve fizik muayene yapılması gerekiyor. Sonrasında uygulanan akciğer grafileri, solunum fonksiyon testleri, egzersiz testleri, arter kanında oksijen ve karbondioksit ölçümleri, nefes darlığının nedenleri açısından çok önemli bilgiler veriyor. Bu testlerle nefes darlığının nedeninin akciğerde olup olmadığı anlaşılıyor ve gerekirse daha ayrıntılı testlere geçiliyor."


Tedavi şekli altta yatan hastalığa göre değişiyor!

Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Reha Baran, nefes darlığı tedavisinin altta yatan hastalığın tedavisi ile mümkün olduğunu belirterek, “Buna ek olarak hastalara oksijen veya basınçlı hava verilmesi gibi yöntemlere başvurulabiliyor” diyor.

Rahat bir soluk için...
•    Sigara dumanı ve kirli havadan kaçının.
•    Düzenli olarak spor yapın.
•    Deniz seviyesinden çok yüksek yerlerde yaşamayın.
•    Burundan nefes alın.
•    İdeal kilonuzu koruyun.
cumhuriyet portal

1/06/2011

erkeklerde kansızlık hangi hastalığın habercisi olabilir?

    1/06/2011 10:04:00 ÖS   Yorum yok
hangi hastalığın habercisi

Kansızlık Türk kadınlarında daha sık görülüyor ve pek çok sağlık sorununu da beraberinde getiriyor ancak erkeklerde görülen kansızlık kanser başta olmak üzere pek çok ciddi hastalığın habercisi olabileceği için dikkat gerektiriyor. 


Memorial Şişli Hastanesi Hematoloji Bölümü’nden Uz. Dr. Hüseyin Saffet Beköz, “Erkeklerde görülen kansızlık şikayetlerinin altında yatabilecek sebepler” hakkında bilgi verdi.

Anemi (Kansızlık) hemoglobin miktarının yaş ve cinsiyete göre Dünya Sağlık Örgütü tarafından kabul edilen kriterlerin altında kalmasıdır. Bu kriterler erişkin erkeklerde 13 g/Dl; kadınlarda 12 g/dL nin altı kabul edilir. 6 ay ile 6 yaş arası çocuklarda 11 g/dL nin, 6-14 yaşlarda 12 g/dL nin altı anemidir. Ancak kansızlık teşhisi konurken sadece hemoglobin değeri dikkate alınmaz. Onun yanında demir, demir bağlama kapasitesi, ferritin, gibi demir depolarını gösteren bir takım parametrelere de bakılır.
© 2014 deva arayanlar . Designed by Bloggertheme9
Proudly Powered by Blogger .