-->
şifalı bitkiler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
şifalı bitkiler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1/25/2015

Her derde deva Zerdeçal korkuya dair kötü anıları ortadan kaldırıyor

    1/25/2015 04:21:00 ÖS   Yorum yok

Yüreklere su serpen kalpleri ferahlatan haber Amerika'dan geldi araştırmalar Zerdeçalın korkuya dair kötü anıları ortadan kaldırdığını gösterdi gelecek vaadeden araştırma sonuçları İstanbul sokaklarında çoşkuyla karşılandı

Filmlere konu olan hayal meğer burnumuzun ucundaymış her derde deva her aktardaki zerdeçal meğer hafızadaki kötü anıların düşmanıymış

Yüreklere su serpen kalpleri ferahlatan haber Amerika'dan geldi araştırmalar Zerdeçalın korkuya dair kötü anıları ortadan kaldırdığını gösterdi gelecek vaadeden araştırma sonuçları İstanbul sokaklarında çoşkuyla karşılandı

11/11/2014

İbni Sina'nın Kanser hastalarına suyunu içirin dediği Bal Kabağının Faydaları

    11/11/2014 01:16:00 ÖÖ   Yorum yok


Sindirimden, Bağışıklık Sistemine, Zayıflamadan, Kan Şekerini düzeltmeye kadar her derde deva

İbni Sina Yüz Yıllar önce söylemiş "Kanser hastalarına Bal Kabağı suyunu içiriniz" demiş Sindirimden, Bağışıklık Sistemine, Zayıflamadan, Kan Şekerini düzeltmeye kadar her derde deva çünkü tabii Doktor kontrolünde.


Her bir çekirdek tanesi mineral deposu günlük Demir ve Magnezyum ihtiyacını karşılıyor vücudun salatası da ayrı bir lezzet kabağın pişirilmediği için B ve K Vitamini kaybolmuyor kemikler için birebir ve olmazsa olmaz Kabak Tatlısı ama biraz farklı suda haşlanıp şerbetsiz piştiği için içindeki lifi kaybetmiyor Toksin Birikimine engel oluyor.

7/22/2013

Gece görme zorluğu çekenler için mavi yemiş'in faydaları

    7/22/2013 01:45:00 ÖS   Yorum yok
insanların gece görüş kabiliyetini artırmasıdır
Gece görme zorluğu çekenler için mavi yemiş'in faydaları
Ordu Üniversitesi (ODÜ) Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Turan Karadeniz, "Birçok faydalı yönüyle bilinen mavi yemişin en özel yönü de insanların gece görüş kabiliyetini artırmasıdır, bu nedenle sürücülerimizin gece seyahatleri öncesi bu üründen tüketmelerini tavsiye ediyoruz" dedi.

12/25/2011

farsak ağacından yapılan kahve ile astım hastalığından kurtuldu şimdi üretimini yapıyor

    12/25/2011 03:16:00 ÖS   4 yorumlar

Astım hastalığına çare için keşfettiği farsak ağacı ile yüzde 100 doğal 10 farklı ürün geliştiren 71 yaşındaki Tuncer Gültang, gelecek yıl elde etmeyi planladığı 1 milyon dolarlık satış geliriyle asıl üretici konumunda bulunan köylülere kendi işletmelerini kurma fırsatı sunacak.

farsak ağacından kahve

Esas olarak ayakkabı sektöründe faaliyet gösteren bir sanayici olan Gültang, AA muhabirine yaptığı açıklamada, bir süre öncesine kadar astım hastalığı ile mücadele ettiğini, doktorların kronik hale geleceğini söylediği hastalığından farsak ağacından yapılan kahve sayesinde kurtulduğunu belirtti.

Hastalığını atlatmasının ardından doğal ürünler üretmeye karar verdiğini ifade eden Gültang, "Amacımız dünya standartlarının üzerinde ürün çıkartmak.

Eğer standardı biz koymazsak, başkasının standartlarını taklit ederiz" dedi.


Bu amaca ulaşmak için bilimden yararlanmanın önemine değinen Gültang, kendilerinin de ürünlerini üretirken bilimsel kriterleri esas aldıklarını söyledi.

"Farsak Projesi" olarak bilinen projeyi Sakarya Üniversitesinin ders programına dahil ettiğini anlatan Gültang, Türkiye Franchising Derneğinin de (UFRAD) projeyi destekleme yönünde karar aldığını belirtti.

Ürünlerin geliştirilmesi konusunda Çukurova Üniversitesindeki öğretim üyeleri ve öğrencilerle gruplar kurmaya başladıklarını ifade eden Gültang, "Bu grupların kurulmasındaki amaç şu: Üniversite artık köye gidecek. Böylece üniversitedeki bilgi köylere kadar ulaşacak" diye konuştu.

Köylülere verilecek eğitimin ardından köylülere sertifika verileceğini kaydeden Gültang, sertifika alan köylüleri onurlandırmak için üniversite cübbesi giydireceklerini söyledi.

Kahveden deterjana tam doğal ürünler


Yetiştirdikleri ürünler hakkında da bilgi veren Gültang, ürünlerini yetiştirirken bugüne kadar hiçbir kurumdan hibe desteği almadıklarını ancak makine ihtiyacını sponsor desteğiyle sağladıklarını söyledi.

Ürünleri arasında yer alan farsak kahvesinin özellikle solunum yolu rahatsızlıkları ve KOAH’a karşı etkili olduğunu belirten Gültang, söz konusu ürünün Adana-Feke’de üretildiğini dile getirdi.

Sponsor firmaların sağladıkları makineler sayesinden farsak ağacından elde ettikleri yağı şampuan imalatında kullandıklarını anlatan Gültang, şampuanın saçlara güç verdiğini söyledi.

Şampuanın üretilmesi konusunda Anadolu Üniversitesindeki öğretim üyelerinden de yardım aldıklarını dile getiren Gültang, şampuanın formülünün bu şekilde ortaya çıktığını kaydetti. Gültang, şampuanın İstanbul’da fason olarak üretildiğini bildirdi.

Farsak ağacının yağından sabun da ürettiklerini belirten Gültang, ürettikleri sabunun da özellikle mantar hastalıklarına iyi geldiğini dile getirdi.

Proje kapsamında üretilen bir diğer ürünün de "özgür tavuk yumurtası" olduğunu anlatan Gültang, ürünün Çukurova Üniversitesi öğretim üyeleri ve öğrencilerinin yanı sıra köylülerin katkılarıyla üretildiğini belirtti.

Yine aynı üniversitenin ve köylülerin katkılarıyla doğal ortamda yetişen zeytin ağaçlarından tek tek toplanarak ve toplandığı gün düşük ısıda sıkılarak üretilen zeytin suyunun üretimini de gerçekleştirdiklerini ifade eden Gültang, zeytin suyunun sedef, mantar, egzama hastalığına karşı etkili olduğunu söyledi.

Gültang, bütün bu ürünlerin yanında proje kapsamında nar, dut, andız pekmezleri ile tamamen doğal deterjan üretiminin yapıldığını da dile getirdi.

2012 hedefi 1 milyon dolar

Ürünlerinin pazarlanmasına yönelik olarak "Kardeş aile" sistemi kurduklarını anlatan Gültang, bu proje sayesinde köylülerin yetiştirdikleri ürünleri tüketicilere rahatlıkla ulaştırabildiğini söyledi.

Ürünlere tüketici tepkisinin nasıl olduğuna ilişkin de konuşan Gültang, "Ürünlere gelen tepkiler olağanüstü güzel. Gelecek yıl piyasaya ciddi anlamda girerek en az 1 milyon dolar ciro elde edeceğiz" dedi.

Gelecek yıl valilikler ve kaymakamlıklarla bir protokol imzalayacaklarını, bu protokol çerçevesinde elde ettikleri bütün kazancın yüzde 20’sinin köylülere işletme kurmaları için verileceğini bildiren Gültang, "Çok sayıda üniversitenin destek verdiği proje sayesinde sadece çıkış noktamız olan Toroslar değil, yurt genelindeki köylüler doğal ürünleri ile gelirlerine gelir katacaklar" diye konuştu.


boğaz ağrısını ve bademcik iltihabını azaltmak için kullanılan asya gün çiçeği

    12/25/2011 01:58:00 ÖS   Yorum yok

Gövde sürünen, dağınık yapıda çok sayıda daldan oluşur, 1 m’den daha uzuncadır. Yaprak kılıfı tüysüz; yaprak ayası mızraksı veya mızraksı-yumurta biçiminde 3-9 x 1.5-2 cm, tüysüzdür. 



asya gün çiçeği

Involukral brahtelerde yapraklar karşılıklı dizilmiştir ve 1.5-4 cm uzunluğunda saplı, kalp şeklinde, kıvrılmış, çoğunlukla tüylü-kirpikli, ucu sivridir.
Proksimal dallarda çiçek sapı 8 mm kadar ve 1 veya 2 erkek çiçek, distal dallarda çiçek sapı kısa 3 veya 4 bir cinsli çiçek bulundurur. Korolla 3 petallidir. Üsteki 2 taç yaprak mavi renkli 15 mm uzunluğunda, altaki taç yapraklar beyaz, küçük 5 mm'dir. Verimli stamenlerin sayısı 3'tür. Yalancı anterler sarı ile kahverengimsi renkte ortada yer alır.

Kapsül elipsoid 5-7 mm, 2 kapakçıklıdır. Tohumlar ikişer kapakçıklı, kahverengi-sarı, yarı elipsoid 2-3 mm, 1 yüzeyi yassı, düzensiz çukurlaşmış (oyuklu), son kısmı kesiklidir.

Asya gün çiçeği nemli alanları seven, yol kenarlarında görülen, çok hızlı büyüyen ve çok çabuk yayılan bir bitkidir. Temmuz-Eylül arasındaki dönemde çiçeklenir ve tohumlar, Ağustos-Ekim'de olgunlaşır. Çiçekler erdişidir.

Linnaeus, Commelina communis'e, 18'inci yüzyılda Fransa'da yaşayan adları Commelin olan üç erkek kardeşin ismini vermiştir. Üçüde, botanikçiydi, ama sadece onlardan ikisi tanınmıştı. Büyük, parlak mavi taç yapraklar, ünlü olan erkek kardeşleri temsil ederken, küçük beyaz taç yaprak, bilimsel olarak önemsiz erkek kardeşi simgeler.

Yapraklar, çiçekler ve genç sürgünler çiğ veya pişirilerek yenir. Salatalarda kullanılır veya yeşillik olarak pişirilir.


Yapraklar, depurativ, diüretik ve ateş düşürücü ilaç yapımında kullanılır. Boğaz ağrısı ve bademcik iltihabını hafifletmek için gargara ayrıca kurutulan bitkinin kaynatılan suyu kanamalarda, ishal ve ateş düşürücü olarak kullanılır. Bitki parçalarının antibakteriyal etkisi vardır.

Anavatanı Kuzey Amerika ve Doğu Asya'dır, Türkiye'de yalnızca Artvin, Trabzon ve Rize civarında doğal olarak bulunur. 

halk arasında andırın doktoru olarak bilinen her derde deva tırşik çorbası

    12/25/2011 01:44:00 ÖS   1 yorum

Tırşik çorbası, Livig aşı : Tirşik (Bazı yörelerde Tirşik, Tırşık, Trişik)doğada bulunan yaban pancarı veya yılan yastığı'dır. Çok zehirli bir bitkidir, çiğ olarak yenmez. Yemeği ise geleneksel usullerde yapılmalıdır, aksi takdirde ağzınız yara olur..

tırşik çorbası
Temizlenip doğranan yaban pancarı yaprakları; bir kase yoğurtla çırpılır, nohut ve maraş tarhanası ile beraber birazda ılık su ile kazana konur. Buna ekşitme denir.Bir miktar tuz ilave edilir. İyice karıştırılır üzerine un eklenir. Bu karışım üzeri sıkıca kapatılarak mayalanmaya bırakılır ve bir gün sonra ateşte saatlerce yavaş yavaş iyice kaynatılarak yapılır.

Tırşik, Akdeniz ikliminin uzandığı alçak ve yüksek yerlerde doğal olarak yetişir. 


Kahramanmaraş, Osmaniye özellikle de Andırın / Kahramanmaraş'ta yapılır. Halk arasında "Andırın Doktoru" olarak bilinir. kışın çok sık yapılan bir çorba çeşididir. Aslen Gavur Dağı'na özgü bir yemektir. Emeği çoktur, çok zahmetli bir çorbadır, büyüklerimiz çok şifalı olduğunu söylerler, her derde deva bir içecektir.Yılda 7 defa içilmesi gerektiği söylenir(İlleki gibi). Tırşik çorbasını bilmeyenler içemez, onlara tadı tuhaf gelir ama bizim gibi tırşik sevenlerde olsada içsek der. Çünkü çok emekli olduğu için kolay kolay yapılamaz. Özellikle de Osmaniye dışında olunduğunda da pek yenmez çünkü bitki her bölgede daha farklı bir özellik gösterir.

Tırşik çorbasını bilmeyenler
İnce ince doğranan yılan pancarı (yılan yastığı, yılan bıçağı) yıkanır ve bir tencereye konur. Ölçü: doğranmış bitkiler tencerenin yarısından biraz fazla olmalı. Tencerenin içine sıcak su ilave edilir (tencerenin ağzından iki parmak aşağı). Bir miktar da yoğurt, nohut ve döğme (aşurelik buğday) ilave edilip iyice karıştırılır ve bekletileceği yere konur. Bu esnada doğranan bitkiler tencerede sıvı içerisinde yüzer durumda bulunur. Henüz soğumamışken tencerenin içindeki bu yüzer durumdaki kıyılmış yaprakların üzerine yavaş yavaş un ilave edilerek her tarafı unla kapatılır ve hava almaz hale getirilir. Bu esnada tencere fazla hareket ettirilmemeli ki üzerini örten bu hamurlaşmış un bozulmasın. Sonra tencerenin kapağı kapatılıp üzeri de çeşitli örtülerle kapatılıp mayalanmaya (ekşitilmeye) bırakılır. En az 12 saat bu şekilde bekletilir. Sonra örtü ve kapak açılır. Üst kısımdaki hamurlaşan un katmanı bir kaşıkla alınabildiği kadar alınır. Alınamayan kısım karıştırılır. Sıvının tadına bakılabilir, ekşimişse ocağa konup kaynayıncaya kadar karıştırılır. Kaynadıktan sonra ara ara karıştırılarak 3-5 saat pişirilir. Gerekirse buharlaşan suyun yerine kaynamış su ilave edilerek kıvamı ayarlanır. Yaprakların tadına bakılıp piştiği anlaşılınca sarmısak ve tuz ilave edilir. İyi ekşitilmişse ekstra limon veya nar ekşisi katılmasına gerek yoktur. Zaten en iyisi de budur. Sıcak da soğuk da yenir. Bulgur pilavı ile yenirse çok lezzetli olur. Not: Kullanılacak bitkiler taze olmalı çiçeklenmiş olanlar yenmemeli. (Kuyakar)

efsanelere konu olan sağlığa müthiş etkisi olan halen araştırılan acai meyvesi hakkında

    12/25/2011 01:18:00 ÖS   Yorum yok

Euterpe familyasından bir tür palmiye ağacı olup meyvesi ve kaliteli palmiye göbekleri için yetiştirilir. 



acai meyvesi hakkında

Adını Tupi dilindeki ïwasa'i ('ağlayan ya da su saçan meyve’) kelimesinin Avrupa’ya uyarlanmasından alır. 1 cm.den (25 mm) uzun değildir ve mor-kırmızı bir rengi vardır.

Güney Amerika Yağmur ormanlarında yetişmekte olan Acai meyvesi aslında, bir çeşit böğürtlendir. Bilim adamları sürdürülen çalışmalar doğrultusunda bu eşsiz meyveyle ilgili sürekli daha fazla şey öğrenmektedirler. Ama henüz keşfettikleri şey şudur ki: bu meyve sağlığa müthiş etkili.. Açaí Palmiyesi çok yaygındır ve Güney Amerika’nın kuzeyi boyunca sıkça bulunur. Açai Palmiyesinin doğal ortamı nehir kıyıları ve mevsimsel taşkın ovalarıdır ve bu palmiye genellikle Brezilya’nın nehir yatakları boyunca bulunur. Açaí Palmiyesi ayrıca Amazon Nehrinin geniş halicinde de kimyasallardan uzak, organik koşullarda yaygın olarak yetiştirilir ve üretilir.

Greenpeace Uluslararası web sitesinde Acai ile ilgili “Lezzetli, koyu, mor olması ile birlikte, Amazon nehri deltası açısından çok önemli gelir kaynağı ve en önemli orman ürünü” açıklaması yapmıştır.

Los Angeles The Times açıkladığı Acai raporlarında; Amazon yağmur ormanlarında zarar verilmeden yöre insanının biçerdöverleri için sürdülebilir geçim kaynağı olduğunu ve bozulan amazon orman alanlarını ağaçlandırmak için kullanıldığını belirtmiştir.

Brezilya bitkisel tıp biliminde, Açai meyvesinin yağı ishal tedavisinde kullanılır; cilt ülserlerinin lokal olarak temizlenmesinde meyve kabuğu rendesi infüzyonu kullanılır; ve meyve çekirdekleri dövülerek hazırlanan infüzyon da yüksek ateşte yararlıdır. Peru Amazon’unda, kavrularak dövülmüş çekirdeklerden yapılan infüzyon yüksek ateşe karşı kullanılır. Ağaçların Pasifik kıyısı boyunca yetiştiği Kolombiya’da bu meyveye naidí denir ve bundan yaygın ve popüler bir içecek yapılır.

Açai meyvesinin Amazonlardaki en yaygın kullanım şekli koyu mor renkli meyve suyudur. 


Küçük yuvarlak meyveden bu suyu elde etmek için çekirdekler suda bekletilerek ince dış kabuğun yumuşaması sağlanır ve bunlar daha sonra sıkılıp süzülerek çok lezzetli yoğun kıvamlı mor bir sıvı elde edilir. Açaí sıvısı taze ve buz gibi soğuk servis edilir, bazen şeker ve tapyoka unu kullanılır ya da kullanılmayabilir. Bu aynı zamanda dondurma, likör, mus ve genel olarak tatlı yapımında da kullanılan besleyici ve tazeleyici bir içecektir. Yöre halkının bu oldukça besleyici meyve suyundan günde 2 litreye kadar tükettiği belirlenmiştir. Açaí meyve suyu Güney Amerika’nın kuzeyindeki yerlilerin beslenmesinde çok önemli bir yer tutmakta ve tüm sosyo-ekonomik düzeylerde oldukça sevilmektedir. Açai artık günümüzde meşrubatlarda mevcut olup, bu akışı Türkiye ve Avrupa'da ilk olarak So WOW enerji içeceği başlatmıştır.

Brezilyalı halkın anlattığı efsaneye göre;


Eski zamanlarda bir Amazon kabilesi şefi bütün yeni doğan bebeklerin kurban edilmesini hüküm vermiş. Şefin bu kararı vermesinin altında yatan neden, çok kuru geçen bir sezondan sonra yaşanılan yiyecek kıtlığıymış. Eldeki yiyecek ile kabile insanları zar zor yaşıyorlarmış. Şef insanlarının yaşaması için bu zor kararı vermek zorunda kalmış. Ancak Şefin kızı da doğum yapmış ve aynı hüküm onu bebeği için de geçerli olmuş. Bebeği elinden alınıp, kurban edilmiş. Şefin kızı kaybettiği bebeği için yas tutarken, bir gece ağlayan bir bebek sesi duymuş ve sesin geldiği yere doğru gidip, ağlayan bebeği aramış. Ertesi sabah kabile insanları şefin kızını aramaya çıkmışlar. Kızın cansız bedenini, üzerinde bir sürü meyve olan bir palmiye ağacının yanında bulmuşlar. Meyveler o kadar çokmuş ki kıtlık sona ermiş ve şefin hükmü kalkmış, kabile bu ağaca şefin kızı IACA onuruna isim takmışlar. İşte ACAI adı şefin kızının adının tersinden okunmasından geliyor. IACA-ACAI

kokusunda gerginlik giderici etkisi olan vetiver bitkisi hakkında

    12/25/2011 01:00:00 ÖS   Yorum yok

Saz görünümlü bitkinin uygun şartlarda boyu 2 m ye kökleri ise 3- 4 m ye inebilir. Saç görünümlü, dikey olarak, masif bir şekilde inen kökleri bilinen iyi yüzey tutucu bitkilerden biri olarak tanımlanmasını sağlar.

vetiver bitkisi hakkında
Kardeşlenme yeteneği yüksektir. Saçak köklüdür ve yumak oluşturan kökleri uygun koşullarda 3 m derinliğe kadar gider. Yaprakları ortalama 75 cm uzunluğunda, 8 mm genişliğinde, ince uzun görünümlü ve tüysüzdür. Yaprak kenarları kesicidir. Çiçekleri erguvan-bordo renginde, salkım şeklindedir ve çiçek sapının ucunda toplanmıştır. Hermafrodittir.

Tropikal bir bitkidir ve Hindistan'da yetişir. 


Hindistanın doğal bir bitkisidir ancak şu anda dünyada pek çok çevre sorununun çözumüne basit,ucuz ve etkin cözümler sunan global bir bio-teknoloji sisteminin öznesidir. Türkiye'de Ege Bölgesinde yetiştirilmektedir. 3 aylık yağışlı bir sezona ihtiyaç duymaktadır. Ortalama sıcaklık 18-25, en düşük sıcaklık -15, en yüksek sıcaklık 48, ve hızlı büyüyebilmesi için 25 derece sıcaklık istemektedir.

Eterik yağı için rizomlar kullanılır. 


Kokusunda gerginlik giderici etki vardır. Kozmetikte cilt altı yağı dokusu harab olmuş, yaşlı, mat, kuru ve hassas ciltler için hazırlanan kremlerde vetiver esansı kullanılır. Portakal, yasemin, ıtır, kananga (ylang ylang) esanslarıyla yapılan karışımlarda farklı kokular elde edilir.

12/04/2011

sadece türkiyede yetişen cildi yumuşatıcı iltihap giderici sığla ağacı hakkında

    12/04/2011 01:27:00 ÖS   Yorum yok

Anadolu sığla ağacı (Liquidambar orientalis), Altingiaceae familyasından dünyada yalnızca Türkiye'de Fethiye ve Muğla civarında yetişen endemik sığla ağacı türü.

sığla ağacı hakkında

Ağaç, 20 metreye kadar boylanabilir, görünüş olarak çınara benzer. Karaçamlarla karışık ormanlar oluşturur. Uzun ömürlü bir ağaçtır.

Sığala yağı iyi bir antiseptiktir. Eczacılıkta, parfümeride ve ayrıca buhur olarak kilise vb. yerlerde kullanılır. Kuru yongaları çeşitli ayinlerinde tütsü olarak kullanıldığından ağaca "günlük ağacı" denir.


Ağacın kabuğunun yaralanmasıyla, özünden elde edilen bir çeşit balsam olan "Sığla yağı" özellikle parfüm sanayinde kullanılan önemli bir hammaddedir. Ağacın önemi, elde edilen bu yağdan kaynaklanmaktadır.

Eskiden Türkiye'de 20 ton dolaylarında sığla yağı elde edilirken, günümüzde ormanların azalmasıyla yılda ancak 3-4 ton sığla yağı elde edilebilmektedir. Yağa, yurtiçinden ve yurtdışından yoğun talep olmakla berbaber, yeterli miktarda üretim olmadığı için bu talep karşılanamamaktadır. 2000'li yıllarla birlikte artık parfümeri sanayinde sentetik fiksatörler kullanıldığından eskiden olan talepler azalmış ve sığla yağı üretimi 1 tona kadar düşmüştür.

Geçmişte Mısır Kraliçesi Kleopatra'nın "aşk iksiri" ve parfüm olarak kullandığı sığala yağı, Hipokrat döneminden beri ilaç olarak da kullanılmıştır. Eski Mısırlılar sığala yağını mumyalama işlemleri sırasında da kullanmışlardır. Batmış Fenike gemilerinden çıkarılan içi sığala yağı dolu amforalar geçmişte sığla yağının Akdeniz ticaretinde önemli bir yer tuttuğunu göstermektedirler.

Sığla yağının bileşiminde kokusunu veren sinnamik asit, uçucu yağlar ve reçine bulunur.


Yağ, antiseptik özelliğe sahiptir. Parazitlere karşı etkilir. Ciltte yumuşatıcı, rahatlatıcı, iltihap giderici ve yara iyi edici etkileri bulunmaktadır. Halk tarafından özellikle mide rahatsızlıklarında ve yaraların iyileştirilmesinde kullanılmaktadır. Aynı zamanda temizleyici ve ter kokularını giderici olarak da kullanılır.

Bu yağ, parfümeride sabitleyici (fiksatör) olarak kullanılmaktadır. Yani parfüm içersindeki güzel kokuların uçmamasını sağlar. Bu nedenle sığla yağı parfüm sanayinde önemli bir hammaddedir. Bunun yanı sıra sığla yağıyla yapılan sabunlar cilt yumuşatıcı etkiye ve güzel kokuya sahiptir.

şeker hastalığı ve yüksek tansiyona olumlu etkileri olan stevia bitkisi hakkında

    12/04/2011 01:12:00 ÖS   Yorum yok

Paraguay ve Brezilya'da yüzyıllardan beri tatlandırıcı ve tedavi edici özellikleri nedeniyle kullanılan stevia (şeker bitkisi) Japonya'da da otuz yılı aşkın bir süredir milyonlarca kişi tarafından tatlandırıcı ve gıda katkısı olarak kullanılmaktadır.

stevia bitkisi hakkında

Bu bitkiden elde edilen özütün, kan şekerini düzenleyici etkileri olduğu kabul edilmektedir. Stevia'nın insülin duyarlılığını ve hatta salınımını arttırıcı etkilerinin olduğunu gösteren bazı araştırmaların varlığı diyabet tedavisinde kullanımını destekler niteliktedir.

Stevia bitkisinin ihtiva ettiği Steviosid maddesi, vücudumuzdaki tat duyuları tarafından normal şekerin 250-300 katı daha şekerli olarak algılanmaktadır. Bu nedenle bir tutam şeker bitkisi tozu, bir litre çay, kahve veya diğer içecekleri tatlandırmaya yeterli olmaktadır.

Diyet (kalori değeri sıfır (0)dır.), şeker hastalığı, yüksek tansiyon, kabızlık, depresyon ve asabiyete karşı olumlu etkileri vardır. 


Mide ve bağırsak florasını, asit alkali dengesini korur.Bununla birlikte stevia bitkisinin aşırı kullanımının özellikle erkeklerde sperm üretimini azaltarak kısırlığa neden olduğu hususunda çeşitli bilimsel araştırmalarda bulunmaktadır.

Amerika ve Kanada'da uzun süreler yasaklı durumda kalmıştır.Ancak bununla birlikte Japonya'da yıllarca bu bitki kullanılmış ve hiç bir yan etki kullananlar üzerinde görülmemiştir. Latin Amerika'da çeşitli ülkelerin halklarıda yüzyıllardır bu bitkiyi kullanmaktadır.En son olarak ABD ve Kanada bitki üzerinde yasakları kaldırıp, kullanımını serbest bırakmıştır. Bununla birlikte Paraguay'da özellikle kırsal kesimdeki ve yerli halk stevia bitkisini doğum kontrolü için kullanmakta olup bu durumda bitkinin sperm azaltıcı etkisini doğrulamaktadır.Türkiye'de ilk kez 2011 yılında Antalya'da üretilmeye başlanmıştır.

kalbi kuvvetlendiren mideye iyi gelen kardelen çiçeği hakkında

    12/04/2011 01:03:00 ÖS   Yorum yok

Kardelen, bir çenekli çiçekli bitki familyalarından nergisgiller (Amaryllidaceae) içinde sınıflanan Galanthus cinsi bitki türlerinin ortak adıdır. çok yıllık, soğanlı ve otsu bitkilerdir.

kardelen çiçeği hakkında

Kardelenler, tıbbi açıdan önemli oldukları düşünülen bitkilerdir:

Türkiye'de halk arasında, toprak üstü kısımları kalbi kuvvetlendirici, mideye iyi gelen ve âdet söktürücü ilaç; toprak altı kısımları ise taze haldeyken ezilerek, çıbanları olgunlaştırmak için hazırlanan lapa olarak kullanılır.

İçerdikleri ve ilaç olabilme olasılığı bulunan alkaloit ve lektinler nedeniyle, çok sayıda araştırmaya konu olmaktadırlar.


Türkiye'de 14 türünün doğada yetiştiği bilinen kardelenlerden bazılarının soğanları Türkiye'nin ihraç ürünleri arasında bulunmaktadır. Galanthus elwesii ile Galanthus ikariae ve/veya Galanthus latifolius adlı türler, uzun yıllardan beri ve başta Hollanda olmak üzere bazı ülkelere, "süs bitkisi" adı altında ihraç edilmiştir. Güncel durumda, Galanthus elwesii ile Galanthus woronowii türleri dışındaki kardelen soğanlarının doğadan toplanarak ihraç edilmesi yasaktır. Bahsi geçen ve Türkçe'de sırasıyla "Toros kardeleni" ve "Karadeniz kardeleni" olarak anılan iki türün soğanlarının ihracatı ise sınırlandırılmıştır.

karaciğer ve safra kesesinde biriken nikotin ve alkolü vücuttan atan sebze enginar hakkında

    12/04/2011 12:54:00 ÖS   Yorum yok

Enginar (Cynara scolymus), papatyagiller familyasından mavi-mor renkli çiçekler açan, 50-150 cm boyunda çok senelik otsu bir bitki. Güney Avrupa ve Akdeniz çevresinde yetişir.


enginar hakkında

Gövdeleri dik, kuvvetli, sert ve boyuna olukludur. Yaprakları sapsız, büyük, uzun-oval ve parçalıdır. Çiçekler üst yaprakların koltuğundan çıkan, uzun sapların ucunda büyük başçıklar halinde toplanmıştır. Çiçek tablası etlidir. Hepsi tüp şeklinde olan çiçekleri ve bunların aralarında bulunan tüyleri taşır.

Enginar cynarin içerdiği için karaciğer ve safra kesesinde biriken nikotin, alkol ve yağın vücuttan atılımını sağlar. Ayrıca vücuttaki amonyak ve kolestrolü azaltır.


Bol A ve B vitamini içerdiğinden atardamar kireçlenmesini önlemekte ve safra kesesi rahatsızlıklarını gidermektedir. Bunun dışında cinsel gücü artırıcı, ateş düşürücü, vücudu kuvvetlendirici ve iştah açıcıdır. Romatizma, ishal, sarılık hastalıklarına ve sinirlere iyi gelir.

Enginar genel olarak ülkemizde ve birçok ülkede vegetatif yolla üretilmektedir. Fransa, İtalya ve İspanya'da doğrudan tohumla üretilen çeşitler geliştirilmiştir. Enginarda vegatatif yolla üretim dip sürgünleri veya üzerinde gözlerin bulunduğu kök parçaları ile yapılabildiği gibi sadece gözlerin ana gövdeden çıkarılıp değişik ortamlarda köklendirilerek de yapılabilir. En yaygın üretim şekli sürgünlerle yapılan üretimdir.

Yeni kurulacak Enginar plantasyonlarında dikiminden önce toprak derin sürülmeli ve gübrelenmelidir. Derin sürümden sonra diskaro ve tırmık çekilerek toprak dikime hazır duruma getirilmelidir.

Dikim genellikle Akdeniz ve Ege bölgesinde Ekim–Kasım aylarında, Marmara bölgesinde ise Mart–Nisan aylarında yapılır. En uygun dikim masuralar üzerine sıra arası ve üzeri 1x1 m mesafe ile yapılır. Özellikler Bursa Doğan köy ve keramet köyünde meşhurdur.


11/27/2011

romatizma ve deri kızarıklılarında kullanılan akdeniz defnesi

    11/27/2011 03:04:00 ÖS   Yorum yok

Akdeniz defnesi, (Laurus nobilis), defnegillerden, her mevsim yeşil kalabilen, güzel kokulu ve yapraklarının kullanım alanı oldukça geniş olan bir çalı veya ağaç türü.


akdeniz defnesi

Yemeklere lezzet kattığı gibi alternatif tıpta da birçok yararı vardır. Ayrıca Türkiye'nin tarım ihracatında önemli bir paya sahiptir.

Akdeniz'e özgü bir bitki olan defne, genelde 2-6 m boyunda bir çalı veya ağaçtır, ama boyu 10 metreyi bulabilir. Gövdesinin alt kısmı gri, üst kısmı yeşildir. Yaprakları 6–12 cm uzunlukta ve 2–4 cm genişliktedir. Yapraklar kokuludur, şekilleri mızrak ucu gibi, kenarları dalgalı, üst yüzleri koyu yeşil, alt yüzleri açık yeşıldir. Çiçekleri 1 cm çapında olup açık sarı veya yeşildir, sapın aynı noktasından 4-5 tanesi birden çıkarak birer öbek oluşturular. Bu çiçek öbekleri yaprağın yanında çift olarak açarlar. Ağaçlar erkek ve dişi olarak ayrılırlar. Meyvesi yaklaşık 1 cm çapında, içinde tek bir tohum barındıran siyah bir yemiştir. En büyük düşmanı yaprak bitidir.

Defneden elde edilen defne yaprağı, yemeklerde tat vermek için kullanılmaktadır. Avrupa'da genelde önce kurutulur ve salça yapılırken beraberce pişirilir.

cilt nemlendirici olarak

Akdeniz defnesi, süs bitkisi olarak, özellikle süs bahçelerinde Akdeniz iklimi ve okyanus iklimi olan bölgelerde yetiştirilir. Dona çok duyarlı olduğu için daha soğuk yerlerde ise ev bitkisi olarak yetiştirilmektedir. Defne bitkisinin kaynağı Doğu Akdeniz bölgesi olup oradan ılıman iklimli başka yörelere yayılmıştır.

Defne yağı defne meyvelerini sıkarak elde edilen, 30 °C'de eriyen bir yağdır. %95 yağ asitlerinden ve %5 esansiyel yağlardan oluşur. Yağ, en çok sabun üretiminde kullanılıp, bunun yanı sıra kozmetik sanayisinde cilt nemlendirici olarak kullanılır.

Şifalı ot olarak romatizma, deri kızarıklıkları ve kulak ağrıları için kullanılır.


Tıbbi literatürde defne yaprağının antioksidan, analjezik (ağrı kesici), antienflamatuar ve antikonvulsant (antiepileptik) yararlarının olduğu belirtilmektedir.

Defne yaprağınin yıllık üretimi yılda 8 bin tondur, bunun yaklaşık %80'ı Türkiye'den kaynaklanır bu üretimden 8 milyon dolar gelir elde edilmektedir.

Defne yaprağı %1-3 esans yağlarından oluşur. Bu lipitler 1,8-cineole ve pinen, Terpen, Sesquiterpen, Metileugenol ve daha ufak miktarlarda α- ve β-Pinen, Phellandren, Linalool, Geraniol ve Terpineol. Defne yaprağının tat ve aroması büyük ölçüde eugenol adlı esansiyel yağdan kaynaklanır.

11/26/2011

cep telefonu'nun beyne yaymış olduğu dalgalara karşı faydalı ginkgo (mabed) ağacı hakkında

    11/26/2011 09:41:00 ÖS   1 yorum

Ginkgo Biloba (Mabet Ağacı)(Çince ve Japonca 銀杏), günümüzde varlığını sürdüren hiçbir yakın türü veya benzeri bulunmayan, tamamıyla kendine özgü bir ağaçtır.

ginkgo (mabed) ağacı

Botanikçilerce, bitkiler (Plantea) alemi içindeki ayrı bir bölümde (Ginkgophyta) değerlendirilir. Bu bölümün içinde tek bir sınıf (Ginkgoopsida), sınıfın içinde tek bir takım (Ginkgoales), takımın içinde tek bir familya (Ginkgoaceae), familyanın içinde de tek bir cins olarak Ginkgo ve bu cinste de tek tür olarak Ginkgo biloba bulunmaktadır. Geçmişte Spermatophyta veya Pinophyta bölümlerine yerleştirilmişse de bugün yukarıda belirtilen tanımların daha uygun olduğu sonucuna varılmıştır. Bilinen yaşayan fosil türlerinin en iyi örneklerinden biridir. Ginkgo biloba, açık tohumlular (gymnospermae) olarak anılan, başka bir deyişle tohumları bir meyve tarafından koruma altında olmayan bir ağaç türüdür (açık tohumluların tersi: kapalı tohumlular (angiospermae)).

Uzun süre, yabani ginkgo soyunun tükenmiş olduğu düşünülmüşse de, bugün Doğu Çin'deki Zhejiang eyaletindeki Tian Mu Shan milli parkında en az iki küçük alanda yabani ortamda da yetişmekte olduğu anlaşılmıştır. Ancak bu bölgenin bin yılı aşkın süredir insanlarca iskan edilmiş olduğu göz önüne alındığında, buralardaki ginkgoların ne derece yabani, ve ne derece bölge halkınca terbiye edilmiş türler olduğu tartışmaya açıktır.

Ginkgo yapraklarının özü flavonoid glükozidleri içermektedir ve ginkgolidler (Ginkgo özü bazlı ürünler) eczacılıkta giderek daha yaygın şekilde kullanılmaktadır. Mevcut bilimsel araştırmalar Alzaimer(Hafıza Kaybı, Unutkanlık) rahatsızlıklarında, hafıza güçlendirmede, başdönmesini önlemede ve zihinsel konstantrasyon arttırmada gingko özünün mutlak yararları bulunduğuna işaret etmekte olup, olası diğer faydalarına ilişkin çalışmalar sürmektedir.

Fareler üzerinde yapılan yeni bir araştırma Cep telefonlarının beyine yaymış olduğu dalgalara karşı Ginkgo Biloba'nın faydası olduğu deneyler sonucu ortaya çıkmıştır. Aynı zamanda Hiroşima ve Nagasaki'de bile ayakta kalmıştır.

Ginkgo enerji içeceklerine sıklıkla katılmakta ise de, maliyeti nedeniyle içeceklerde kullanılan oran çok düşük kalmakta, dikkate değer bir etki yaratmamaktadır. Enerji içecekleri etiketlerinde bazen anılan ginkgo bağlantılı yararlar, genellikle plasebo etkisinden ibarettir.

İleri yaşlardaki insanların kullanması tavsiye edilir.

kan dolaşımı bozukları
Ginkgonun kan dolaşımı bozukları veya aspirin gibi pıhtılaşmayı yavaşlatıcı özellikleri olan ilaçları yüksek dozlarda alan kimselerde bazı istenmeyen etkileri görülebilmektedir. Ayrıca monoamine oxidaz engelleyici (MAOI) antidepresan lar alan kişilerce veya hamile kadınlarca kullanılması salık verilmemektedir. Yan etkiler kanama artışı, gastroentestinal rahatsızlıklar, mide bulantısı, ishal, başağrısı ve huzursuzluk şeklinde kendini gösterebilmektedir. Bu tür yan etkilerin görülmesi halinde, ginkgo kullanan kişi aldığı dozları (günde 40 ila 240 mg.) hemen azaltmalıdır. Yan etkilerin sürmesi halinde ginkgo kullanımı durdurulmalıdır.

Ginkgo biloba yapraklarından üretilen (ekstre olmayan) kapsül veya tablet formlar için günlük kullanım dozu arttırılabilir. Burada kullanılan Ginkgo biloba kapsül veya tabletin içinde bulunacak olan;

1. Eksre (İlaç Amaçlı) mı ?
2. Ekstre (Gıda Amaçlı) mı ?
3. Yaprak (Gıda Amaçlı) mı ? çok büyük önem teşkil eder.

İstanbul'da mabet ağacı örneklerine rastlamak mümkündür. 


Ihlamur Kasrı girişinde bulunan mabet ağacı 1855 yılında dikilmiştir. İ.Ü. Orman Fakültesi, Bahçeköy Orman İşletmesi Bahçesi ile Atatürk Arboretumu'nda güzel gelişmiş dişi ve erkek Mabet Ağaçları vardır. Baltalimanı'nda, İstanbul Üniversitesi Sosyal Tesisleri'nin bulunduğu bahçede geniş bir çapa ve boya ulaşmış mabet ağaçları bulunur. Ayrıca İstanbul Üniversitesi Botanik Bahçesi'nde iyi gelişmiş ve mükemmel formda dört adet örneği de mevcuttur. Buradaki ağaçlardan verimli tohumlar alınıp kısıtlı miktarda da olsa üretim de yapılmaktadır. Kanlıca'da Sabancı yalısının bahçesinde ve Büyükdere'de Rus elçiliği korusunda mabet ağacı bulunmaktadır. İstanbul'da bu ağacın görülebileceği yerler arasında Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi'de vardır.

Trabzon'da ise K.T.U Orman Fakültesi önünde bulunmaktadır.

Ankara'da Kore Bahçesi'nde oldukça erişkin bir örneği görülebileceği gibi; Meclis yanındaki Egemenlik Parkı'nda da bir erkek ve bir dişi mabet ağacı bulunmaktadır. Ayrıca Ege Üniversitesi'nin botanik bahçesinde de mabet ağacı bulunmaktadır.

Manisa uluparta bir erkek bir dişi ağaç bulunmaktadır. İzmir Bornova Büyük parkın karşısında 7-8 tane bulunmaktadır. Balıkesir de şehir içinde Savaştepe yol ayrımından önce refuj bitkisi olarak oldukca çok sıra halinde dikilmiş olarakta vardır.

Ayrıca Yalova Çiftlik köyde tıbbi bitki üretim amaçlı kurulumuş küçük bir bahçede mevcuttur.

vücuttaki yaygın virüslerle mücadele eden bağışıklık sistemini güçlendiren geven bitkisi

    11/26/2011 12:25:00 ÖS   Yorum yok

Geven (Astragalus), baklagiller (Fabaceae) familyasından yetiştiği bölgelere göre farklılaşan 2000 kadar türü bulunan otsu ve küçük çalıların ortak adı.

bağışıklık sistemini güçlendiren
Tıpta özellikle ana vatanı Çin olan Çin Geveni kullanılmaktadır. Gevenden gövde veya kökünün üzerinden bıçakla özel olarak yapılan çizgilerden akan zamka kitre denir ve kitre başka ilaç yapımında kulanılır. Astragalus microcephalus ve Astragalus gummifer Türk kitresi ve Anadolu kitresi olarak bilinir.

Tıpta daha çok kullanılan ve hakkındaki araştırmaların en fazla olduğu Astragalus kökü veya Astragalus membranaceous denilen türünün doğal yerleşim alanları Çin'in kuzey ve doğu bölgeleriyle Moğolistan ve Kore'dir.

Son araştırmalar bitkinin insanın bağışıklık sistemini güçlendirebildiğini göstermiştir.

Astragalus tragacanthus'dan elde edilen ve tekstil ve farmakotiklerde kullanılan tragacanth'ın bedenin yaygın virüslere karşı direncini arttırdığı ve bağışıklık sistemine yardımcı olduğu iddia edilmektedir.
Kullanım alanları

Soğuk algınlığı ve grip
Süregen enfeksiyon
Çeşitli allerjiler
Astım
Kronik yorgunluk
Kemoterapiyle ilişkili olarak iştah kaybı veya yorgunluk
Anemi
Kalp rahatsızlıkları
Böbrek rahatsızlıkları
Mide ülserleri
Hepatit
Genel hazım zorunları
Yaralar
Ebru sanatına yarar

Vücutta bir dizi bağışıklık işlevini destekleyen Aatragli Polysaccharoses bileşini içeren Astragalus'un yapılan araştırmalarda


Soğuk algınlığı vakalarının şiddetini ve süresini azaltabildiği
Kalbin kan pompalama hacminde iyileştirmeler sağlayabildiği
Karaciğerde hücre hasarına karşı koruma sağlayabildiği
Kalp ve beyin dokularına oksijin taşınmasına yardımcı olduğu ve vücudun şevk ve direncini geliştirdiği
Fareler üzerindeki araştırmalarda astragalus özü kullanılan farelerde idrar torbası kanserinin daha az görüldüğü
Akciğer kanseri hastalarında tümör ilerleyişini tersine çevirebildiğine işaret edilmektedir.

Astragalus kökü;

Tentür
Kapsül
Hastane ve klinik koşullardaki kullanım için enjekte edilebilir formlarda
Deriye için merhem şeklinde kullanılmaktadır.

Kullanımı

Geven çocuklara bağışıklık sistemini destekleyici olarak verilebilmekte fakat ateşli vakalarda geleneksel Çin tıbbına göre ateşi uzattığı veya güçlendirdiği için kullanılmamaktadır. Yetişkinlerde dozajlar vücut ağırlığına göre olduğundan çocuklarda da yetişkinlerin dozunun 1/3'ü verilebilmekte ancak konsantrasyonlar arasında farklılıklar olabildiğinden uzun dönemli kullanımlarda doktora danışılması gerekmektedir.

Günlük önerilen dozlarda alındğında ciddi yan etkileri olmamakta ve genellikle güvenilir şekilde kullanılmaktadır. Bununla birlikte diğer bitki ve ilaçlarla etkileşime girebildiğinden bu tip durumlarda mutlaka doktora danışılarak kullanılması önerilmektedir.

Hamile veya emzikli bayanlarda veya ilaç kullanım durumunda kullanmadan önce mutlaka doktora danışılması gerekmektedir.
Muhtemel etkileşimleri

Antiviral ilaçlar - Acyclovir ve interferon gibi bazı antiviral ilaçların etkilerini arttırabilir.

Bağışıklık sistemini baskılayan ve organ nakillerinde bedenin organı reddetmesini önlemek amacıyla kullanılan cyclophosphamide gibi ilaçlarla ters etkileşime girebilir.
Yüksek tansiyon - Astragalus tansiyonu düşürerek yüksek tansiyon ilaçlarının etkilerini güçlendirebilmektedir
Kanı incelten ilaçlarla birlikte kullanıldığıda bu ilaçların etkilerini güçlendirerek kanama ve felç riskini arttırabilmektedir.

11/25/2011

vitamin ve mineral zengini enerji eksikliğini giderici yonca bitkisi

    11/25/2011 04:35:00 ÖS   Yorum yok

Yonca (Medicago sativa), baklagiller (Fabaceae) familyasından uzun yıllar yaşayan, gerek yeşil ot gerekse kuru ot olarak değerlendirilebilen çok yıllık bir serin mevsim yem bitkisi türü.

 yonca bitkisi
Uluslararası terminolojide alfalfa (kelime kökeni Arapça البرسيم veya الحجازي, halk dilinde Şark yoncası veya Kaba yonca şeklinde de anılır.

Yonca çok yıllık otsu bir bitkidir. Boyu 50-80 cm dir. Derin bir kök sistemi vardır. Uygun koşullarda 8-10 metre derine gider. Etkili kök derinliği 120-180 cm dir. Bu nedenle, anavatanı olan Ortadoğu bölgesinin şartları ile birebir özelliklere sahip olup, kuraklığa dayanıklıdır. Yonca önemli bir yem bitkisidir. Otlatılmaya da oldukça dayanıklıdır. Bu nedenle meraların ıslahında diğer bitkilerle karışıma giren ve meranın kalitesini arttıran bir bitkidir. Ahır besiciliğinde et ve özellikle süt verimini % 30'lara kadar artıran ve yem bitkileri içerisinde en çok besleyicilik değeri olan yoncada, içerisinde 10 kadar vitamin de vardır. Tetraploid genetik yapıya sahip bir bitkidir.

Kurutulmuş yonca yaprağı, kapsül, toz veya tisan şeklinde standardize edilmiş halde diyet katkı maddesi olarak yaygın surette kullanılmaktadır. 

Yüksek fiber düzeyi nedeniyle kolesterol düzeyleri üzerinde dengeleyici etki yaptığını, kötü kolesterolü düşürdüğünü gösterir bulgular bilimsel literatürde yer almaktadır.

 Baklagiller familyasındaki diğer bitkiler gibi protein, vitaminler ve mineraller açısından zengin bir kaynak oluşturan yüksek genel gıda değeri nedeniyle bünyede enerji eksikliğini önleyici, ayrıca içerdiği saponinler nedeniyle kanı ve karaciğeri detoksifiye edici özellikleri bulunduğu üzerinde durulmaktadır. Besin değeri yüksek bir besin olduğu için kansızlık çekenlere faydalıdır.

Özellikle ABD ve Avustralya mutfağında salatalarda yeri olan bir bitkidir. Bazı ülkelerde genç yaprakları çiğ olarak tüketilmektedir. Daha olgun yoncanın tüketimi çok yüksek diyet lifi içeriği nedeniyle kısıtlıdır.

menapozdan kırık kemiklere kadar kullanılan mührüsüleyman bitkisi

    11/25/2011 03:47:00 ÖS   Yorum yok

Mührüsüleyman (Polygonatum), çiçekli bitkilerin Ruscaceae familyasına dahil olan ve yaklaşık elli türü olan bir bitki cinsidir. Daha önce zambakgiller familyasına dahil edilerek sınıflandırılmaktaydı.

mührüsüleyman bitkisi
Mührüsüleyman türlerinin bazıları şifalı bitkiler arasında sayılmakta, özellikle P. sibiricum türü geleneksel Çin tıbbında bitki çayı olarak kullanılmaktadır.

Bazı mührüsüleyman sürgünleri kuşkonmaz gibi pişirildikten sonra yenebilir, özel bir işlemden geçirildikten sonra yenebilen kökleri de nişasta kaynağıdır.

Mührüsüleyman genellikle kökleri olmak üzere menopozdan kırık kemiklere kadar çeşitli durumlarda kullanılır. 

Deri üzerine uygulandığında köklerin kesik ve çürüklerin, deri tahrişleri ve iltihaplarının iyileşmesini hızlandırdığı söylenmektedir. Akne, deri lekesi ve her türlü deri kusurlarında yüzü yıkamak için kullanılır. Bitki çayı olarak kullanıldığına menopoz, hazımsızlık, diyabet, kırık kemikler, uykusuzluk, böbrek ağrıları ve hatta kısırlık gibi durumlara iyi geldiği söylenmektedir.

Diyabet için kullanıldığı ilk defa 1930'da Langecker tarafından gözlemlenmiştir. Deneylerden sonra muhtemelen glükokinin içeriği sayesinde, besinsel hiperglisemi ile mücadele etmekte etkili olduğu sonucuna varmıştır.
© 2014 deva arayanlar . Designed by Bloggertheme9
Proudly Powered by Blogger .