-->
tümörler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
tümörler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9/12/2011

bilim adamları güz çiğdeminden elde ettikleri ilaçla kanserli hücreleri yok etmeyi başardılar

    9/12/2011 12:50:00 ÖS   Yorum yok

İngiltere'de bilim insanları güz çiğdemi (ya da acı çiğdem) bitkisinin özünden elde ettikleri ilacın kanserli hücreleri yok ettiğini söylüyor.


 kanserli hücreleri yok etme
güz çiğdemi-acı çiğdem
Bradford Üniversitesi'nde görevli araştırmacılar, güz çiğdeminin henüz laboratuvar aşamasında fareler üzerindeki deneylerinden elde ettikleri sonuçları açıkladılar.

Ekibin başkanı Profesör Lawrence Patterson, araştırmanın insanlara yönelik yeni bir ilacın geliştirilmesi potansiyeli taşıdığını söyleyerek, güz çiğdemi ekstresinin tümörler üzerinde ''akıllı bir bomba'' kadar etkin olduğunu belirtti.

Araştırmacılar, fare deneylerinden görüldüğü kadarıyla, güz çiğdeminin sağlıklı hücreler üzerinde hiçbir yan etki bırakmadan sadece tümörü hedeflediğini söylüyor.

kanserli hücrelere yöneltme
Eski Mısır'dan kalan arşivlerde adı geçen güz çiğdemi tıp camiasının yüzyıllardır bildiği bir bitki.

Öne çıkan belli başlı özelliklerinden biri, zehirli olması.


Bradford Ünversitesi'deki ekip, bitkinin toksik etkisini sadece kanserli hücrelere yöneltmeyi başardıklarını söylüyorlar.

Deneme aşamasındaki ilaç, sadece tümörlerin saldığı bir kimyasalla karşılaşınca faal hale geliyor.


Deney fareleri üzerinde yapılan araştırmada, beş ayrı tipte kanserden kaynaklanan katı tümörlerin yarısının tek bir dozda etkin şekilde iyileştiği görüldü.

Araştırmacılar, bunun kesin bir çare olarak algılanamayacağını; fakat insanlar üzerinde iki yıl içinde klinik deneylere başlamayı umduklarını belirtiyorlar.

9/09/2011

morfin'in kanser hastalarında kanserli tümörlerin yayılmasında katkı sağlayabileceği sonucuna varıldı

    9/09/2011 04:46:00 ÖS   Yorum yok

ABD'de yapılan bir araştırmada, kanser tedavisinde ağrı kesici olarak kullanılan morfinin kanserli tümörlerin yayılmasına katkıda bulunabileceği sonucuna varıldı.

kanserli tümörlerin yayılması
Bilimadamları, morfinin tümörlere oksijen ve çeşitli besleyici maddeler taşıyan yeni kan damarlarının oluşumunu teşvik ettiğini belirtti.

Boston'daki Amerikan Kanser Araştırmaları Birliği'nin toplantısında yapılan sunumda, morfinin bu yan etkilerini engelleyen bir de ilaç bulunduğu kaydedildi.

Ancak İngiliz araştırmacılar kanser tedavisinde herhangi bir değişikliğe gidilmesinden önce daha fazla araştırma yapılması gerektiğini bildirdi.

Chicago Üniversitesi'nden Patrick Singleton, yaptıkları laboratuar testlerinde, morfinin tümörlere giden kan damarlarını güçlendirmesi dışında, kanserli hücrelerin başka dokuları işgal edip yayılmasını kolaylaştırdığı sonucuna vardıklarını söyledi.

Ancak Singleton, bu etkilerin Metilnaltrikson (MNTX) adlı bir ilaçla engellenebildiğini belirtti. Sözkonusu ilaç, 1980'lerde morfinin yol açtığı kabızlığın tedavisi için geliştirilmiş, ancak kısa bir süre önce onay almıştı.

İlacın morfinin ağrı kesici etkilerini engellemediği belirtiliyor.Yüzde 90 azalma


Akciğer kanserli fareler üzerinde yapılan araştırmalarda MNTX'in morfinin tümör büyümesini teşvik eden etkilerini engellediği ve kanserli hücrelerin yayılmasını yüzde 90 oranında azalttığı ifade edildi.

Patrick Singleton, "Klinik testlerde de doğrulanırsa, kanser hastalarımızdaki anestezi sürecini değiştirebilir." dedi.

Singleton MNTX üzerindeki araştırmalara, anestezi uzmanı Jonathan Moss'un MNTX verilen kanser hastalarının tahmin edilenden daha uzun yaşadığını kaydetmesiyle başlandığını belirtti.

Ancak İngiliz bilimadamları, morfinin kanser tedavisindeki kullanım şeklini değiştirmek için daha çok erken olduğunu belirtiyor.

9/03/2011

kanser tedavisi için yapılan ilginç yöntem kanserli hastalara enjekte edilen virüs tümörleri temizliyor

    9/03/2011 07:38:00 ÖS   Yorum yok

Kanada'daki Ottawa Üniversitesi ile “Jennerex Inc” adlı özel bir biyoteknoloji şirketinden bilimadamlarının 31 Ağustos Çarşamba günü Nature dergisinde yayımladıkları araştırma, JX-594 adı verilen virüsün tümörlere sürekli olarak bulaşmasına karşılık, hastalar üzerinde sadece küçük ve geçici yan etkiler bıraktığını gösterdi.


virüs tümörleri temizliyor
Bilimadamları, değişik türlerdeki kanserli tümörlere sahip 23 ileri safhadaki kanser hastası üzerinde yapılan araştırmada, çocuklara yapılan çiçek aşısında kullanılan bir virüse mutasyon yeteneğini veren genetik bilginin silinmesi yoluyla elde edilen JX-594 adlı virüsü enjekte etti.

Yüksek dozlarda virüs verilen 8 hastadan 6'sında kanserli tümörlerde ilerlemenin durarak sabitlendiğini veya tümörlerin küçüldüğünü saptayan bilimadamları, bu gruptan 7 hastada ise virüsün, kanserli tümör üzerinde kendiliğinden yayılmasına karşın, kanser bulunmayan dokulara bulaşmadığının görüldüğünü gözlemledi.

Araştırmayı yürüten bilimadamlarından, Jennerex Inc şirketinin baş bilim yetkilisi ve Ottawa Hospital Research Institute adlı araştırma enstitüsü bilimadamı Dr. John Bell yaptıkları küçük ölçekli, başlangıç safhasındaki çalışmanın ardından bir karaciğer kanseri türü üzerinde orta safhalı yeni bir çalışma yapacaklarını belirtti.

Kemoterapinin hastalar üzerinde çok şiddetli etkisi bulunmasına karşılık yeni tedaviyi uyguladıkları hastalarda sadece 24 saat süren grip belirtilerinden başka bir etkinin görülmediğini ifade eden Bell, “Safha 2b” adını verdikleri ikinci aşamada ise özellikle 'hepatosellüler karsinom' adı verilen bir çeşit karaciğer kanserine yakalanmış 120 hastada yeni tedaviyi deneyeceklerini anlattı.

Bell, genetiği değiştirilmiş virüsle yaptıkları ilk denemelerin virüsün özellikle karaciğer kanserli vakalar üzerinde etkili olduğunu görmeleri üzerine virüsü özellikle bu tip kanser vakalarında deneme kararı aldıklarını ifade etti.

Hepatit B gibi virüslerin bazı kanser türlerine neden olduğunun bilindiğini anlatan Bell, teorik olarak virüs etkisiyle oluşmuş bu tip kanser tümörü hücrelerinin ikinci bir virüse karşı daha duyarlı olabileceğini düşündüklerini kaydetti.

“JX-594'ün oldukça güvenli olduğunu biliyoruz” diye konuşan Bell, virüsün enjekte edilerek tüm vücuda verilmesinin, kanser hücrelerinin metastas yapma ve çoğalma yeteneğini azaltmak konusunda da ümit vaadettiğine dikkati çekti.

AA

9/01/2011

yeni geliştirilen microçip sensörü kanserli hastanın tümör hareketlerini anında bildirecek

    9/01/2011 12:21:00 ÖÖ   Yorum yok

Alman bilim adamlarının geliştirdiği mikroçip sensörü, yakınlarındaki tümörün büyüyüp büyümediğini belirleyecek şekilde oksijen seviyelerini ölçmeye duyarlı.


hastanın tümör hareketleri
Oksijen seviyesinde azalma, tümörün büyüdüğüne işaret ediyor; böylece hastanın doktoruna gelişmeyle ilgili bilgi iletiliyor.

Sonuçlar doktorun bilgisayarına kablosuz olarak aktarılabiliyor; böylece hastanede tarama yapılması ihtiyacını da ortadan kaldırıyor.

Gelecekte bu cihazın, vücudun tümörden etkilenen bölgesine doğrudan ilaç iletmesini sağlayacak modellerinin de tasarlanması gündemde.

Araştırmacılar, bu sayede kanser tedavilerini, daha fazla hedefe yönelik ve daha az sıkıntılı hale getirecek yöntemler geliştirmeyi umuyor


Münih Teknik Üniversitesi'nden bilim adamları cihazı mevcut yöntemlerle ulaşılması güç tümörleri düşünerek geliştirdi.

Proje müdürü Sven Becker, "Omurgaya yakın yerlerde, alınması bir hayli güç tümörler olabiliyor. Bu tür tümörleri aldığınızda tüm sinir sistemini felce uğratma riski bulunuyor. Ya da hasta yaşlı olduğu için tümör de yavaş büyüyor. Böyle durumlarda tümörü takibe alıp gerekli durumlarda ilaç vermek çok daha iyi" diye konuştu.

Kemoterapi ya da radyoterapi gibi bilinen kanser tedavileri sırasında ilaçlar tüm vücudu etkiliyor.


Ancak Becker, doğrudan tümörün kendisine ulaşılabileceği için, yan etkilerin de azalabileceği görüşünde.

Zira mikroçip sensörüne yerleştirilecek ilaç pompası gerekli durumlarda devreye girecek ve tedaviyi uygulayacak.

Hala çok erken aşamalarında olan mikroçip sensörü projesinin, önümüzdeki on yıl içinde yaygınlaşması umuluyor.

7/30/2011

kanser hastaları atom çekirdeğinin pozitif yüklü parçacıkları protonlar ve iyonlarla tedavi olabiliyor

    7/30/2011 10:08:00 ÖS   Yorum yok

Gisela, 60’lı yaşların başında. Başında örgü bir beyaz şapka var. Şapkanın altından saçlarının yavaş yavaş çıkmaya başladığı görülüyor. Beş yıl önce konulan rahim kanseri teşhisinden bu yana kanser Gisela’nın yakasını bırakmıyor. 


Gisela, durumunu, “Tümör ikinci kez yayıldığında, kanserin sevmediğim bir akrabam olduğu gibi bir fikre kapıldım, benimle yaşıyor, bana çok yakın, hatta içimde. İlgi görüyor ve çok iyi besleniyor. Ona iyi bakıyorum, ama bir saçmalık yaptığında silah dolabını açıyoruz, doktorlara gidiyoruz ve biraz darbe alıyoruz" sözleriyle anlatıyor.

protonlar ve iyonlarla tedavi
Kemoterapi ya da ameliyat… Alman doktorlar Gisela’ya bugüne kadar bu tedavi yöntemlerini uygulamış. Ancak artık Almanya’nın iki kentinde, Heidelberg ve Münih'te yeni bir yöntem denenmeye başlandı. Kanser hastaları, atom çekirdeğinin pozitif yüklü parçacıkları protonlar ya da iyonlarla tedavi ediliyor:

Gerd Datzmann, Münih'teki Rieneker Proton Merkezi'nde görev yapan bir fizikçi. Hareket ettirilebilen bir hasta yatağının önünde duruyor. Beyaz bir hastane odasının ortasına yerleştirilen bu yatak özel bir şekilde tasarlanmış. Büyük yuvarlak bir türbine benzeyen bu yatağın üzerinde yaklaşık bir metre uzunluğunda bir kol bulunuyor. Datzmann tedavinin bu yatakla yapıldığını söylüyor: “Işın, bu uzantı sayesinde hastanın vücuduna aktarılıyor. Cihazı odanın her yanına çekebiliyoruz, böylece hasta her açıdan da ışın alıyor.”

Sağlıklı dokulara asgari zarar


Hasta, aslında devasa mıknatıslardan oluşan bir tünelin içinde tedavi ediliyor. Yaklaşık 9 metre çapında ve yaklaşık 150 kilogram ağırlığındaki bu manyetik tünelde, mıknatıslar sayesinde toplanan ışın demeti hastanın vücudundaki tümöre gönderiliyor. Uzman Datzmann, bu yöntemle sağlıklı dokuya verilen zararın asgari düzeye indirildiğini söylüyor.

Kanser hücresine odaklı proton ışınları doku içerisinde ilerlerken yavaşlıyor. Kanserli dokuya geldiklerinde ise radyasyon uzmanı tarafından doz artırılıyor ve böylelikle sağlıklı dokuya fazla zarar verilmeden doğrudan tümöre müdahale ediliyor. Münih’teki merkezin başkanı Dr. Hans Rienecker, bunun kanserle mücadelede çok daha etkin bir yöntem olduğunu belirtiyor. Rienecker, “Diğer tedavilerde tümör dışındaki yerler de ışınlara maruz kalıyor. Örneğin röntgen ışınlarında vücudun tamamı ışın alıyor. Proton tedavisinde ise durum daha farklı: Bu parçacıkların nereye kadar gireceği, hız ayarı yapılarak belirleniyor" şeklinde konuşuyor.

Hassas dokularda en etkili yöntem


Bu yöntem Gisela’nın hayatını kurtarmış. Zira daha önce tam beş kez ameliyat olan Gisela'ye, kemoterapi uygulanmış. Ancak doktorlar tümörün yayılmaya devam ettiğini tespit etmiş. Gisela son çare olarak proton tedavisine başvurmuş. Heidelberg’de bulunan terapi merkezinin Bilim-Teknik Direktörü Thomas Haberer, yılda beş bin ila 10 bin hastanın bu tedaviden faydalanabildiğini söylüyor: “Özellikle hassas dokular söz konusu olduğunda farklı bir durum ortaya çıkıyor. Örneğin, görme sinirlerinin yakında bulunan beyin söz konusuysa. Mesela prostat tedavisini ele alalım: Bağırsak ile idrar kesesi birbirinden kolaylıkla ayrılamıyor, bu nedenle vücuda gönderilen ışınların tam olarak tümöre denk gelmesini, etraftaki sağlıklı dokuya ise dik bir şekilde düşmesini sağlamak zorundayım. Böyle durumlarda parçacık ışınları tercih ediliyor.”

Bu yöntemin en büyük dezavantajı ise böyle bir tedavinin uygulanacağı merkezlerin kurulmasının toplam 100 ila 200 milyon euroya mal olması. Bu tür bir tedaviye gereksinimi olan tüm hastaların tedavi edilebilmesi için Almanya’da altı ila sekiz adet yeni merkeze ihtiyaç var.


Nicolas Martin / Çeviri: Başak Özay

Editör: Hülya Köylü

7/21/2011

kadınlarda 152 santimetrenin üzerindeki her 10 santim kanser riskini yüzde 16 arttırıyor

    7/21/2011 08:52:00 ÖS   Yorum yok

Oxford Üniversitesi bilim adamları bir milyondan fazla kadın üzerinde yapılan çalışmaların, uzun boylu olmak ile en yaygın kanser türlerinin görülmesi arasında bir bağlantı olduğuna işaret ettiğini açıkladı.


Araştırmaya göre kadınlarda ortalama uzunluk olarak belirlenen 152 santimetrenin üzerindeki her 10 santimetre kanser riskini yüzde 16 artırıyor.

uzun boylu olma
Lancet Oncology dergisinde yayımlanan çalışmanın bulguları büyümeyi kontrol eden kimyasalların tümörleri etkileyebilme ihtimaline işaret ediyor.

İngiliz kanser araştırmaları vakfı Cancer Research UK, uzun boylu kişilerin yalnızca bu çalışma nedeniyle ciddi endişeye kapılmalarının yersiz olacağını açıkladı.

Oxford Üniversitesi araştırmacıları bu çalışma için 1996 ve 2001 yılları arasında 1,3 milyon orta yaşlı kadının vakası üzerinde inceleme yaptı.

Araştırmada sık görülen 10 kanser türü ile uzun boylu olma arasında bağlantı kuruldu.


Buna göre boyu 180 santimetreye yaklaşan kadınların kansere yakalanma riskleri yüzde 37 daha fazla.

Araştırma yalnızca kadınlar üzerine odaklanırken, bilim adamları uzun boylu olma ile kanser arasındaki bağlantının erkekler için de geçerli olduğunu söylüyor.

Bilim adamları, bu bağlantıyı erkekleri de kapsayan 10 kadar benzer araştırmanın sonuçlarına bakarak kurduklarını belirtiyor.

© 2014 deva arayanlar . Designed by Bloggertheme9
Proudly Powered by Blogger .