-->
mutasyon etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
mutasyon etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1/01/2012

kuş gribinden ölen ilk çinli yapay üretilen kuş gribi virüsündenmi öldü?

    1/01/2012 08:03:00 ÖS   Yorum yok

DÜNYA Sağlık Örgütü (DSÖ), ABD Yönetimi’nin de desteğiyle laboratuvar ortamında insandan insana daha kolay bulaşabilecek ölümcül bir kuş gribi virüsünün üretilmesinden “derin endişe duyduğunu” açıkladı.

yapay üretilen kuş gribi

Örgütten önceki gün yapılan sert açıklamada, araştırmadan elde edilen tehlikeli bilimsel verilerin yanlış ellere geçebileceği uyarısında bulunuldu. Açıklamada dikkat çekilen “olası olumsuz sonuçlar” arasında, araştırmanın biyolojik silah üretiminde kullanılabileceği ve mutasyona uğramış virüsün yanlışlıkla salıverilebileceği ihtimalleri de var. Örgütün üst düzey kuş gribi uzmanı Dr. Keiji Fukuda, AP’ye yaptığı açıklamada, “Bu yapılmasını istemediğimiz türden bir araştırma” dedi. Araştırma sonuçlarının medyada yer almaması için yetkililer devreye girmişti. DSÖ sadece saygın bilimadamlarının araştırmanın detaylarına erişmesine izin verilmesini istiyor.

Çin’de kuş gribinden ilk ölüm


İnsana nadiren geçen ve genelde sadece kümes hayvanlarıyla temas eden insanlarda gözlenen, buna karşın bulaştığı kişilerin yüzde 60’ını öldüren H5N1 virüsünün solunum yoluyla insandan insana bulaşabilen bir türevi, Amerikalı ve Hollandalı bilimadamlarınca üretilmişti. DSÖ’nün son açıklaması tartışılırken, Çin’in Şenzen şehrinde otobüs şoförü olan 39 yaşındaki bir erkeğin 21 Aralık’ta grip belirtileri sergiledikten sonra, 25 Aralık’ta ağır zatürre şüphesiyle hastaneye kaldırıldığı ve önceki gün çoklu organ yetmezliğinden öldüğü açıklandı. Soyadı “Çen” olan kurbanın vücudunda H5N1 virüsü tespit edilirken, Çin’de ilk kuş gribi vakası kayıtlara geçmiş oldu. 

11/28/2011

dünya nüfusunu silip süpürebilecek kadar tehlikeli ve bulaşıcı virüs

    11/28/2011 04:57:00 ÖS   Yorum yok

Hollandalı bilim insanları, 2009’da dünyada yaklaşık 9 bin insanın ölümüne yol açan kuş gribi virüsünün “çok daha bulaşıcı ve öldürücü” bir türünü geliştirdi.

tehlikeli ve bulaşıcı virüs

Erasmus Tıp Merkezi’nde, kuş gribine yol açan H5N1’in genetiği üzerinde oynayan Ron Fouchier liderliğindeki ekip, sadece beş mutasyonun (gen değişimi), virüsü dünya nüfusunu silip süpürecek kadar bulaşıcı hale getirebileceğini keşfetti. İnsanlara benzer solunum yollarına sahip dağ gelincikleri üzerinde test edilen yeni virüs, çok kısa sürede milyonlarca kişiye bulaşabilme kapasitesine sahip.

Yanlış ellere ulaşırsa biyolojik savaşa neden olabilir


Araştırma, bilim dünyasında büyük tartışma yarattı. Genetiği değiştirilmiş virüsün “yanlış ellere düşmesi” halinde biyolojik savaşa yol açmasından endişe duyuluyor. Daily Mail Gazetesi, virüsün “şarbondan beter” olduğunu ve tüm uygarlığı tehdit edebilecek potansiyele sahip olduğunu yazdı. Araştırmayı H5N1’i daha iyi anlamak için yapan Fouchier, “yapılabilecek en tehlikeli virüs” dese de, yöntemini yayımlamaya kararlı. Konu bilimsel yayın özgürülüğünü de tartışmaya açtı. Hollanda Ulusal Biyogüvenlik Danışma Kurulu ise makaleyi yasal olarak engelleyemese de basından yayınlamamasını rica etmeyi değerlendiriyor.

8/31/2011

birleşmiş milletler aşının fayda etmediği yeni kuş gribi uyarısında bulundu

    8/31/2011 02:03:00 ÖS   Yorum yok

Birleşmiş Milletler, mutasyona uğrayan ve aşının etki etmediği yeni bir kuş gribi türüne karşı uyarıda bulundu.


yeni kuş gribi
BM'ye bağlı Gıda ve Tarım Örgütü FAO, Vietnam ve Çin'de görülen yeni kuş gribi türünün insanlar için nasıl bir tehdit oluşturabileceğinin henüz bilinmediğini açıkladı. Örgüt, Vietnam'daki virüsün Tayland, Malezya ve bu yıl hastalıktan sekiz kişinin öldüğü Kamboçya'yı tehdit ettiğini belirtti. Dünya Sağlık Örgütü 2003 yılından bu yana kuş gribinden 331 kişinin öldüğünü açıklamıştı. 

Salgın nedeniyle dünya genelinde şimdiye kadar 400 milyondan fazla tavuk ve kanatlı hayvan itlaf edildi, 20 milyar dolarlık kayıp yaşandı. 2006'da doruk noktasına çıkan salgından etkilenen 63 ülkenin çoğunda hastalık ortadan kalktı. Ancak Çin, Mısır, Hindistan, Endonezya ve Vietnam'da zaman zaman kuş gribi vakaları görülüyor.

FAO'nun baş veterineri Juan Lubroth, kuşların göçleri nedeniyle vaka sayısının 2008'den beri artmakta olduğunu söyledi.

Kuşlar getiriyor, insanlar yayıyor


Lubroth, "Virüsü kuşlar getiriyor, üretim ve pazalamada insanlar yayıyor" dedi. Kuş gribi son iki yıl içinde son birkaç yıldır hiç vakaya rastlanmayan İsrail, Filistin, Bulgaristan, Romanya, Nepal ve Moğolistan'da da görüldü. 

Bu ülkelerde kümes hayvanları ya da yabani kuşlarda hastalığa rastlandı. Lubroth, Vietnam'ın kuzey ve orta kesimlerinde görülen yeni tür kuş gribinin Japonya ve Kore Yarımadası için de tehdit oluşturduğunu söyledi. 2008'de ilk vakanın görülmesi ardından Güney Kore'de yüzbinlerce kuş itlaf edildi. BM Gıda ve Tarım Örgütü virüse karşı tetikte olunması çağrısında bulundu.

7/03/2011

birinci derece akaraba evliliği olanlarda tespit edilen böbrek yetmezliği geni bulundu

    7/03/2011 01:42:00 ÖS   Yorum yok

Hacettepe Üniversitesi Bilimsel Araştırmalar Birimi, AB 6. Çerçeve ve TÜBİTAK tarafından desteklenen proje kapsamında keşfedilen gen, birinci derece akraba evliliği bulunan ailelerde tanımlandı.


Çalışma kapsamında ailenin bir çocuğunda tespit edilen gen sayesinde, diğer çocuklar böbrek yetmezliği olmadan tedavi edilebildi.

Genin bulunması, özellikle akraba evliliklerinin sık yaşandığı Türkiye'de böbrek yetmezliği potansiyeli taşıyan hastalığın erken dönemde tanımlanması ve tedavi edilmesi için önem taşıyor.
böbrek yetmezliği geni
Çalışma ABD'deki American Journal of Human Genetics Dergisinde dün itibariyle yayımlanarak bilim çevrelerine duyuruldu.

HÜ Çocuk Nefroloji ve Romatoloji Ünitesi Öğretim Üyesi ve Nefrogenetik Laboratuvarı Sorumlusu Doç. Dr. Fatih Özaltın, genetik mutasyonları çocuklarda nefrotik sendrom ve son dönem böbrek yetmezliğine neden olan PTPRO (protein tyrosine phosphatase receptor type O) genini ilk kez keşfettiklerini bildirdi.

Genin iki Türk ailede tanımlandığını, her iki ailede de anne ve baba arasında birinci dereceden akraba evliliği bulunduğunu anlatan Özaltın, ailelerden birinde 14 yaşında hastalığı başlayan bir gencin 18 yaşında böbrek yetmezliği görüldüğünü, ailenin diğer bireyinde ise böbrek sorununa ilişkin herhangi bir yakınmanın bulunmadığını aktardı. Bu çocuğun ablasında böbrek yetmezliği bulunduğu için gen taramasına alındığını ve idrarda proteine bakıldığını anlatan Özaltın, bu yolla bu genin taşıyıcısı olduğu ve ileride böbrek yetmezliği sorunu ile karşı karşıya geleceği riskinin erken dönemde teşhis edilebildiğini belirtti.

Özaltın, çocukta genin varlığının tespit edilmesiyle çocukta yoğun bir tedaviye başlandığını ve sonuçta çocuğun böbrek yetmezliğine gidişatının engellendiğini bildirdi.

Eskiden tamamen tedavisiz olan genetik odaklı böbrek yetmezliklerinde bu genin tespitinin ekiplerini çok heyecanlandırdığını dile getiren Özaltın, bu gende mutasyon saptanan hastalarda erken tanı ve tedavi ile son dönem böbrek yetmezliğine gidişin yavaşlatılabileceğini, hatta bazı hastalarda tamamen önlenebileceği yönünde aldıkları sonuçların umut verici olduğunu söyledi.


Nefrotik sendrom nedir?


Doç. Dr. Özaltın, çocukluk yaş grubunda sık görülen nefrotik sendromun, idrarda yoğun protein kaybı ve buna ikincil kan protein düzeyinde azalma, ödem ve kanda lipidlerin artışı ile karakterli bir hastalık olarak tanımlandığını belirtti.

Özellikle Türkiye'de böbrek yetmezliğine neden olan nefrotik sendromun akraba evlilikleri nedeniyle sık göründüğünü, hastalığın ileri aşamalarında diyaliz ve organ yetmezliğinin başladığına işaret eden Özaltın, hastaların bir bölümünün ise bu yönde bir şansı bile bulunmadığını, çok küçük yaşlarda böbrek yetmezliği nedeniyle kaybedildiğini belirtti.
Özaltın, çalışmada saptanan PTPRO geninin bozukluğunun böbrekten çok önem taşıyan ''podosit''in sağlıklı fonksiyon görmesini engellediğini ispatladığını bildirdi.


''7 gen daha önce keşfedilmişti''


Çalışmalarından önce steroide dirençli nefrotik sendroma yol açan 7 genin daha bulunduğunu dile getiren Özaltın, bütün bu genler ile hastaların ancak yüzde 20'lik bir bölümünün açıklanabildiğini ve geri kalan kısmında altta yatan genetik nedenin bilinemediğini söyledi.

Ekiplerinin çekinik özellik gösteren aileler üzerinde çalışarak şu ana kadar hastalıktan sorumlu olduğu bilinmeyen PTPRO geninde mutasyonlar tanımladığını kaydeden Özaltın, şöyle konuştu:
''Diğer resesif genlerin aksine PTPRO mutasyonlarına sahip bireylerin tedaviden fayda görebileceği de bu çalışma ile ispatlandı. Bu durum, genetik tanının tedavideki önemini vurguluyor. Şu ana kadar tedaviye dirençli nefrotik sendromda podosit fonksiyonunu bozan genlerde mutasyon saptandığında tedavi sonlandırılmakta, hastaların yan etkileri yüksek ve pahalı ilaçları gereksiz yere kullanmaları önerilmemekte, diyaliz ve böbrek nakil planlamaları yapılmaktaydı.

PTPRO mutasyonu saptanan hastalarda ise daha yoğun tedavinin faydalı olacağının görülmesi her genetik mutasyonun tek bir kalıp halinde ele alınamayacağını gösteren en önemli kanıt olarak gösteriliyor. Bu nedenle genetik bozukluğa göre tedavi algoritmalarının oluşturulması, tedavilerin kişiselleştirilmesi ve akılcıl tedavi politikalarının geliştirilmesi son derece önem taşıyor.''

Akraba evlilikleri hastalık riskini artırıyor

Türkiye'nin ciddi bir sorunu olan akraba evliliklerinin ''nadir hastalıkların'' ortaya çıkma olasılığını arttırdığını vurgulayan Özaltın, şimdiye dek tanımlanmış nefrotik sendroma neden olan resesif genlerin akraba evliliği olan ailelerde tanımlandığını ve bunların hemen tamamında bir ya da daha fazla Türk ailenin bulunduğunu dile getirdi.

Türkiye'de akraba evlilikleri oranının yüksek olmasının ciddi bir sağlık problemi oluşturduğunun altını çizen Özaltın, şunları kaydetti:
''Bu sorun hükümetlerin sağlık politikalarının da önceliği olmalıdır. Genetik araştırmalar, sadece hastalıkların altında yatan genetik nedenleri aydınlatmakla kalmıyor hastalıkların tedavilerinde de giderek artan bir öneme sahip oluyor.
Bu nedenle genetik hastalıkların sık görüldüğü ülkemizde genetik tanı ve buradan elde edilen verilere göre planlanacak tedaviler ülke kaynaklarını daha etkin kullanan bir toplum olmamızın ön koşulu gibi durmakta.''
© 2014 deva arayanlar . Designed by Bloggertheme9
Proudly Powered by Blogger .