-->
kusma etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kusma etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11/18/2012

5 cana can katan küçük bedenin başında doktorlar saygı duruşu yaptı

    11/18/2012 02:01:00 ÖS   Yorum yok



minicik bedeniyle beş kişiye hayat verdi doktor ve hemşireler ameliyat masasında saygı duruşunda bulundu.

izmirli genç çiftin tek çocuğuydu 3,5 yaşındaki melek bulantı,kusma ve bilinç kaybı şikayetiyle hastaneye kaldırıldı aynı gece beyin ölümü gerçekleşti ailesi yaşam savaşı verenleri düşünerek biricik kızlarının organlarını bağışladı.

8/17/2011

anesteziden uyananlar için bulantı ve kusmaya doğal ilaç zencefil

    8/17/2011 11:55:00 ÖS   Yorum yok

Zencefil (Zingiber officinale), zencefilgiller familyasından bir metreye kadar boylanabilen, ince-uzun yapraklı, sarı-kırmızı renklerde çiçekler açan bir bitkidir. 


Başta Çin olmak üzere, Hindistan, Endonezya, Vietnam, Japonya gibi tropik ya da yarı tropik iklimlerde yetişir.

doğal ilaç zencefil
Şifalı bir bitki türüdür. Baharat olarak kullanılır. Dünyanın birçok mutfağında genelde kök olarak kullanılır. Güney Çin'den gelen Zencefil, önce Hindistan'a; ardından Güneydoğu Asya'ya, Batı Afrika'ya ve Karayipler'e yayılmıştır. Zencefil bitkisinin şekilsiz, parçalar halinde bulunan soyulmuş ya da soyulmamış haldeki kurutulmuş kökleri ya da bunların öğütülmüş hali baharat olarak kullanılan kısımdır. Çöreklere katılır. Ayrıca zencefilden gazoz, şarap, turşu ve reçel yapımında da yararlanılır. Mide rahatsızlığına, baş dönmesine iyi gelir ve daha birçok alanda yararı vardır.

Zencefil kökünün bileşiminde önemli etken maddeler var. Taze zencefil etken madde bakımından daha zengin; % 80 su, % 2 protein, % 1 yağ, % 12 nişasta, kalsiyum, fosfor, demir, B ve C vitamini içeriyor. Kuru zencefilde su oranı % 10'dur.

Zencefilin; iştah açıcı, antiseptik, midevi, gaz söktürücü, sindirimi düzenleyici, solunum yollarını açıcı ve toksin atici etkileri bulunuyor. 


Zencefil kan damarlarını açar, terleme ve sıcaklık yapar, kalbi canlandırır. Mutfakta çorbalara, patates, sosis, çeşitli dolmalar, ızgara etler, söğüş, pilav, her türlü beyaz peynire, çeşitli sebzelere, meyva salatasına, çeşitli pastalara, kurabiyelere ve keklere katılır.

Londra’da St. Bartholomew hastanesinde yapılan bir klinik çalışmada, zencefilin hastaların anesteziden uyanınca gösterdikleri bulantı ve kusma belirtilerini antiemetik ilaçlardan daha çok önlediği ortaya çıktı.

4/25/2011

gereğinden fazla vitamin kullanımı çeşitli hastalıklara yol açıyor

    4/25/2011 10:19:00 ÖS   Yorum yok
çeşitli hastalıklara yol açıyor

Son günlerde hava sıcaklıklarındaki dengesizlik adeta hastalık saçıyor. Hasta olanlar ağrı kesici ve ateş düşürücülerinin yanında mutlaka vitamin alırken sağlıklı kalmak isteyenler de doktora danışmadan bilinçsizce vitamin takviyesi alıyor. 

Ancak gelişigüzel vitamin kullanımı yaradan çok zarar getiriyor. Memorial Şişli Hastanesi Dahiliye Bölümü’nden Uz. Dr. Gürkan Yurteri, gereğinden fazla alınan vitaminlerin vücudumuza vereceği zararlar hakkında önemli bilgiler verdi.

Sağlıklı bir sinir sistemi için B6, iyi bir göz ve cilt için A, kanserden korunmak için E, kemiklerimiz için K vitamini… Görüldüğü gibi sağlığınızı ve güzelliğinizi korumanın yolu vitaminlerden geçiyor. Peki, vitamin ve minerallerin fazla kullanıldığında yanlış beslenmenin yarattığı sorunları gideremediği gibi, vücudumuza da zarar verdiğini biliyor muydunuz?

Vitamin ve mineraller, sağlıklı yaşamın vazgeçilmez bir parçası olan organik maddelerdir.


Vücudumuz, işleyişini sürdürebilmesi için bu maddelere çok az miktarlarda da olsa gereksinim duyar. Ancak bu vitaminler aşırı dozda kullanıldığında, baş ağrısı, bulantı, kusma, idrar yolu rahatsızlıklarına, hatta ölüme kadar gidebilen problemlere neden olabilir.

Vitamin ihtiyacını karşılamanın en doğru yolu dengeli beslenmek.


Vitaminlerin çoğu bitkisel ve hayvansal besinlerde bulunur. Karbonhidrat, yağ, protein gibi ana besin öğeleri ile yeterli miktarda yapılan dengeli beslenmede vücudun günlük vitamin ihtiyacı karşılanır. Ancak çeşitli fizyolojik (Gebelik, spor, gelişme çağı gibi), patolojik (Ateş,ishal,travma...vs) durumlar, çevresel faktörler (İklim,coğrafi bölge) ve ilaç tedavileri vitamin gereksinimini artırabilir.


Eğitim seviyesi vitamin kullanımını etkiliyor.

Vitamin kullanımının kadınlar, yaşlılar, gelir düzeyi yüksek olanlar, iyi eğitimliler, sigara içmeyenler (özellikle eski içiciler), çok fazla içki içmeyenler ve iyi beslenmenin hastalıklara iyi geleceğine inananlarda daha yaygın olduğu bilinmektedir.


Fazla vitamin tüketilmesinin yol açtığı hastalıklar!

•A vitamini fazlalığı; daha çok baş dönmesi, çift görme, baş ağrısı, kasılma nöbetleri, dudaklar ve avuç içlerinin soyulması, şiddetli kusma, kafa içi basıncı artışı şeklinde belirti verir ve bu belirtiler kullanımdan 6 saat sonra ortaya çıkar. A vitamini zehirlenmesi de diyebileceğimiz kronik toksisite ise günde 15mg dozda 3 aydan uzun süre kullanıldığında gelişir. Bu durumda ise kişilerde kuru cilt, kusma, kellik, kemik ağrıları, kalsiyum yükselmeleri, lenf bezlerinde büyüme, kan yağlarında yükselme, regl olamama, yalancı beyin tümörü belirtileri, sinirlilik, huzursuzluk, kansızlık görülebilir.


Yaşlılar A vitamini zehirlenmelerine daha duyarlı

Gebe kadınlara yüksek doz A vitamini verildiğinde düşüklere, bebekte kalp ve kafa anomalilerine rastlanabilir. Gebelikte, günlük A vitamini dozu belirli bir seviyeyi aşılmamalıdır. Yaşlılar, alkolikler, karaciğer hastalığı olanlar vitamin A zehirlenmesine daha duyarlıdırlar. Klinik çalışmalarda akciğer kanseri gelişme riski olan kişilerde (ailesinde olması, sigara içmesi, kanserojen maddeye maruziyet gibi) yüksek doz beta karoten alımının kansere yakalanma riskini artırdığını ortaya koymuştur.

•B vitamini fazlalığı; genellikle zehirlenmeye sebep olmaz. Ancak çok yüksek dozlarda alınırsa zehirlenme görülebilir. Belirtileri, hissizlik, yürüyememe, cilt rahatsızlıkları, gözlerde ışık hassasiyeti, uykusuzluk, bitkinlik, baş ağrısı, çarpıntı, ishal şeklinde görülebilir.

•C vitamini fazlalığı; 2 gramdan fazla alındığında karın ağrısı, bulantı ve kusma şeklinde kendini gösterir. Uzun süreli ve yüksek doz kullanımının böbrek taşı oluşturabileceğinden korkulur. Bir diğer olası yan etkisi demir preparatı kullanan hastalarda demir yüklenmesine neden olmasıdır. 1 gramın üzerinde alımlarda, idrardan bakılan şeker ölçümlerini bozar. Ayrıca bazı enzim eksikliği olan hastalarda kan hücrelerinin yıkımına neden olabilir.

•D vitamini fazlalığı; kanda kalsiyum yükselmesine, böbrek hastalıklarına, damar
sorunlarına, böbrek taşlarına neden olabilir. D vitamini toksisitesinin yani zehirlenmesinin neden olduğu böbrek yetmezliği ya da kalp yetmezliği sonucu ölüm dahi ortaya çıkabilir. Toksisite günde 10000IU in birkaç ay boyunca alınmasıyla ortaya çıkar. Erken toksisite belirtileri kemik ağrısı, kabızlık, sersemlik hali, ağız kuruluğu, sürekli baş ağrısı, artmış susuzluk, iştahsızlık, düzensiz kalp atışı, kas ağrısı, ağızda metalik tat, bulantı, kusma şeklindedir. Kronik toksisite kemik ağrısı, idrarda bulanıklık, gözlerde kızarma, cinsel isteksizlik, gözlerin ışığa hassasiyetinde artma, ciltte kaşıntı, bulantı, kusma, şiddetli mide ağrısı, psikiyatrik problemlerle kendini belli edebilir.

E vitamini fazlalıgı; kanın pıhtılaşmasını önler. Özellikle kan sulandırıcı ilaç kullanan hastalara önerilmez. 1 gramın üzerindeki dozlarda bulantı, gazlanma ve ishal yapabildiği bildirilmiştir.

F vitamini fazlalığı; vücuttaki yaraların geç iyileşmesine ve yorgunluk hissedilmesine
sebep olabilir.

K vitamini fazlalığı; kanın pıhtılaşmasında ve yıkılmasında problemler yaratabilir.

B6 vitamini fazlalığı; da ayaklarda uyuşma ve ellerde his kaybına neden olabilir.

Sonuç olarak “Vitamin bu, ilaç değil ki ortada doktorluk bir durum yok” demek doğru değildir. Vitamin takviyesi yapmadan önce mutlaka doktora danışılması gerekir.
cumhuriyet portal

1/16/2011

türkiyede mide kanseri oranı yükseliyor önlemek için yapılması gerekenler

    1/16/2011 08:16:00 ÖS   Yorum yok
tüm kanser ölümleri

Prof. Dr. Necati Örmeci, "Mide kanseri, dünyada tüm kanser ölümlerinde dördüncü sırada yer alır. Dünyada her yıl 700 bin kişi mide kanserinden ölmektedir. 


Dünyada özellikle gelişmiş ülkelerde mide kanseri sıklığı azalırken, Sağlık Bakanlığı verilerine göre Türkiyede mide kanseri sıklığı artmaktadır. Mide kanserinin, bireylerin yaşam biçimine dikkat etmeleri durumunda önlenebilir bir hastalık olduğu bilinmelidir" dedi.


nasıl korunmalı


Prof. Dr. Örmeci, mide kanserinden korunmanın yollarını şöyle belirtti:
"Sofrada aşırı tuzdan, yanık ve tütsülenmiş gıdalardan, uzun süre beklemiş salamura yiyeceklerden kaçınılmalıdır, sigara ve alkol tüketilmemelidir. Bir ailede en az iki jenerasyonda mide kanseri var olduğu biliniyorsa genetik geçiş ihtimaline karşı E-Cadherin gen mutasyonu analizi yapılmalıdır."

Mide kanserinin en sık 50'li yaşlarda ortaya çıktığını belirten Prof. Dr. Necati Örmeci, "En azından bir kere endoskopik muayene yapılmalıdır. Daha önce herhangi bir nedenle midesinin bir kısmı alınan bireyler aradan 10 yıl geçtikten sonra düzenli endoskopik kontroller yaptırmalıdır. Endoskopik muayeneler sırasında tesadüfen yakalanan intestinal meteplazi, displazi, polip gibi kansere yolaçan durumlar düzenli takip altında kalmalıdır."


Belirtiler önemli


Prof Dr. Necati Örmeci hastalığın belirtilerinden söz ederken de "İştahsızlık, çabuk doyma, kilo kaybı, sebebsiz süregiden kusmalar ve mide kanamaları mide kanserinin haberci belirtileri olabilir. Ancak hiç bir belirti vermeden de mide kanseri ortaya çıkabilir. Mide kanseri erken teşhis edildiğinde kesinlikle hayat kurtarıcıdır. Yukarıdaki özelliklere dikkat ederek sağlığınıza özen gösterebilirsiniz" dedi.
cumhuriyet portal

12/17/2010

hamileyken çok sık karın ağrısı çekerseniz

    12/17/2010 11:46:00 ÖS   Yorum yok
karın ağrısı çekerseniz

Gebelikte ortaya çıkan akut apandisitin tehlikelerinden ve tedavi yöntemleri hakkında bilgi veren Erdem Hastahanesi Tüp Bebek Klinik Sorumlusu Doç. Dr. Serap Yaltı, “Akut Apandisit gebelikte cerrahiye neden olan akut vakalarının başında yer alır. Klasik olarak gebeliklerin 1/1500- 1/ 6000 inde görülür. Vakaların 1/3’i gebeliklerin ilk 3 ayında, 1/4 i ise son 3 ay içinde rastlanır. Hastalıkta patofizyolojik olarak apandiks lümeni tıkanır, gerilir, gecikilen olgularda ise apandiks patlar.

© 2014 deva arayanlar . Designed by Bloggertheme9
Proudly Powered by Blogger .