-->
bahar alerjileri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
bahar alerjileri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5/09/2011

çocukta nezle üç haftadan fazla sürüyorsa alerjiye işaret eder

    5/09/2011 01:23:00 ÖS   Yorum yok
alerjiye işaret eder

İlk bakışta ne olduğunu anlamadığınız bu durum bahar aylarında yaygın olarak görülen alerjik rinite işaret ediyor olabilir. Halk arasında “saman nezlesi” olarak da bilinen, “alerjik rinit/ nezle”, çocuğunuzun baharın keyfini özgürce çıkarmasının önündeki en önemli engellerden biridir. 


Memorial Antalya Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü’nden Uz. Dr. Pınar Akyol, çocuklarda alerjik nezle ve tedavisi hakkında bilgi verdi.


Hastalığın temelleri bebeklikte atılmaya başlar


Kişide alerjiye karşı bir genetik yatkınlık varsa, henüz bebeklik çağından itibaren alerjiye neden olabilecek maddelerle, diğer adıyla “alerjenlerle” aynı ortamda bulunması, bebekte bir duyarlılığın oluşmasına neden olmaktadır. Oluşan bu duyarlılık nedeniyle harekete geçen bağışıklık sistemi, bu alerjenlerle her karşılaştığında tepki vermeye başlar. Vücudun bu reaksiyonları farklı şekillerde ortaya çıkabilmektedir. Alerjik nezle, çocuklarda bu tür alerjenlere karşı gelişen en tipik reaksiyonlardan biridir.


Kaşıntılı burun akıntısı bahar aylarında ortaya çıkarsa…


Alerjik nezle (alerjik rinit), alerjenlere duyarlı çocuklarda tüm yıl boyunca belirti verebilir. Ancak duyarlılık etkisini en çok bahar aylarında gösteriyorsa, söz konusu alerjik nezle “pollinosis” adı verilen saman nezlesidir. Sıklıkla bahar aylarında özellikle bitkilerdeki tozlaşma döneminin başlamasıyla, üst solunum yollarını etkileyen alerjik nezlenin
temel belirtileri; kaşıntılı ve sulu burun akıntısı, hapşırma krizleri, burunda yanma şeklindedir. Ancak, hastanın şikayetleri çoğu zaman bu belirtilerle sınırlı kalmaz. Gözlerde de kızarıklık ve yanma, hatta kaşıntı ve sulanma alerjik nezlenin diğer bulguları arasındadır.


Evinizdeki toz ve sigara dumanı da şikayetleri artırır

Evlerde bulunan çiçek ve bitkiler polenlere karşı duyarlı olan bu çocukları çok fazla etkilemezken; açık havada, yeşillik alanlarda, ormanda, kırda görülen bitkiler alerjik nezle şikayetlerinin artmasına neden olmaktadır. Alerjik nezleye polenlerin yanı sıra; evdeki toz, hayvan tüyleri, tütün dumanı gibi alerjenler de neden olabilmektedir. Çocukluk yaşlarında ilk belirtilerini veren hastalık, kişinin tüm hayatı boyunca birlikte yaşamayı öğrenmesi gereken bir durum haline gelebilir. Alerji ilk başladığı yıllarda üst solunum yollarında görülürken; zaman içinde aşağıya doğru inerek bronşları etkileyebilmektedir. Bu durum, alerjik astımın oluşmasına neden olabilir.


“3 haftadan uzun süren nezle alerjiye işaret eder”

Alerjik nezle çoğunlukla soğuk algınlığıyla karıştırılabile bir hastalıktır. Eğer nezle, ilkbahar ve yaz aylarında başlayıp, üç haftadan uzun sürüyorsa ve iyileşme eğilimi göstermiyorsa, alerjik nezle şüphesi kuvvetli hale gelir. Böyle durumlarda mutlaka doktora danışılması gerekir.


Alerji testleri ile tanı konulabilir

Çocukta alerjik nezleden şüpheleniliyorsa, alerjiye neden olan maddeyi tespit etmek için cilt veya kan testlerine ihtiyaç duyulmaktadır. Ayrıca, burun akıntılarında alerji hücrelerinin yüzdesinin ölçüldüğü “nasal eosinofili” testi de alerjik nezle tanısı için kullanılan bir yöntemdir. Testlerin sonucunda, çocuğun belli bir alerjene karşı duyarlı olduğu tespit edildiği takdirde, bu alerjiye yönelik tedaviye başlanabilir.


“Alerjiye neden olan bitkilerden uzak durulmalı”

Alerjik nezle tedavisinin ilk adımı, alerjiye neden ola alerjenlerden kaçınmaktır. Eğer çocuktaki alerjik nezle polenlere karşı geliyorsa, tozlaşmanın sıkça görüldüğü aylarda, çocuğu yeşil alanlardan mümkün olduğunca uzak tutmak gerekebilmektedir.


İlaç tedavisi şikayetleri hafifletiyor

Çevresel korunma yöntemlerinin yetersiz kaldığı veya ailenin çocuğu bu tür alanlarda bulunmasını kontrol altına alamadığı durumlarda, ilaç tedavisi etkili bir yöntem olacaktır. Bu ilaçlar sadece belirtilerin görüldüğü günlerde kullanıldıklarında bile, çocuğun şikayetlerini gidermeye yardımcı olabilmektedir.

Bir başka çözüm: “İmmünoterapi”

İlaç tedavisinin yeterli olmadığı çocuklarda aşı tedavisi, “immünoterapi”, uygulanmaktadır. Çocuğun duyarlı olduğu alerjenlerin artan dozlarda çocuğa verilmesiyle, çocuğun bağışıklık sistemini düzenlemeyi amaçlayan aşı tedavisi, bir süre sonra vücudun bu alerjenleri doğal karşılayabilmesini sağlamaktadır.
cumhuriyet portal

5/01/2011

bahar alerjilerinde çiçekler masum çimenler polen alerjisi yapıyor

    5/01/2011 11:23:00 ÖS   Yorum yok

Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Ana Bilim Dalı İmmünoloji ve Alerji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Dilşad Mungan, alerjiye yatkınlığı olan bünyeye sahip kişilerin alerjen maddelerle karşılaşmaları halinde alerjik hastalıkların ortaya çıktığını söyledi.


Bu maddelerle ilk karşılaşmada bazen alerjik belirti görülmediğini, ancak zamanla bu alerjenlerle temas arttıkça belirtilerin ortaya çıkmaya başladığını anlatan Mungan, ''Alerjik rahatsızlıklarda genetik yatkınlık önemli ama tek neden değil. Ama genetik yatkınlık bulunan bir kişi alerjenlerle karşılaştığında risk diğer kişilere göre daha fazladır'' şeklinde konuştu.

Alerjenlerin solunum yoluyla alınabildiğini, bazı besinlerle ilaçların da alerjiye yol açabileceğini belirten Mungan, arılarla böceklerin de alerjiye neden olabildiğini söyledi.

Alerjiye yol açan ev tozu ve polenlerin solunum yoluyla alındığını bildiren Mungan, şu bilgileri aktardı:


''En önemli ev içi alerjenler 'mite' denilen ev tozu akarlarıdır. Akarlar gözle görülemeyen, çevre koşullarına oldukça dayanıklı, sıcak ve nemli ortamlarda kolaylıkla çoğalabilen, ev tozu içinde yaşayan mikroskobik canlılardır. Akarların vücut proteinleri ve dışkıları alerji yapıcı özellik taşır. Akar alerjenleri yastık, yatak, halı ve kumaş kaplı mobilya gibi toz tutan ev eşyalarında yüksek oranda bulunur. Bu alerjenlerin solunum yoluyla alınması, alerjik yakınmaların başlamasına neden olur. İnsan deri döküntüleriyle beslenen bu akarların tamamen temizlenmesi zordur. Bazı basit önlemlerle bunlardan uzak durulabilir. Akar alerjenleri kumaşların gözeneklerinden geçebilir. Özellikle yataklar bunlar için yuva görevi görür. Bu nedenle mite geçirmeyen çarşaf ve yastık kılıfları kullanılabilir. Gözenekleri yeterince küçük olmadığı için piyasada, 'mite geçirmez' diye satılan ürünler güvenilir değil. Gözenekleri kapalı medikal ürünler tercih edilmelidir.''


''Çiçekler masum, çimenler suçlu"


Mungan, daha çok, çiçeklerin alerjiye yol açan polenlerden sorumlu tutulmasına rağmen, en fazla çayırlarda yeşillik yapan çimenlerin polen alerjisi yaptığını vurguladı.

Alerjiye neden olan polenler rüzgarla taşındıkları için daha etkili olduklarını kaydeden Mungan, özellikle kavak ağaçlarının bu konuda suçsuz olduğunu, yaptıkları araştırmaların da bunu kanıtladığını söyledi.

Mungan, bahar aylarındaki alerjik rahatsızlıkların rinit, göz nezlesi, cilt alerjisi, burun akıntısı ve tıkanıklığı, hapşırma, burunda kaşıntı ve göz yaşarması gibi belirtilerle kendini gösterdiğini sözlerine ekledi.
cumhuriyet portal

4/04/2011

bahar alerjileri için bazı vakalarda alerji uzmanına başvurmak gerekebilir

    4/04/2011 10:59:00 ÖS   Yorum yok
alerji uzmanına başvurmak

Amerikan Hastanesi Alerji ve İmmünoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Jale Göktan'a göre, bazı vakalarda bu yöntemler kafi gelmez ve bir alerji uzmanına başvurmaları gerekebilir. Tedavide allerjenlerden sakınma ve ilaçla sağıltma en sık başvurulan yöntemler olmakla birlikte Alerji Aşısı (İmmunoterapi)’da düşünülmesi gereken bir yoldur.


Öte yandan aşı, her alerji hastasına verilmeli midir? Verilebilir mi? Sakıncaları var mıdır? Bunları irdelemek gerekir. Aşıları kimlere verilmelidir? Aşı ile allerji hastalığından tamamen kurtulmak mümkün müdür? Aşı verilmesi için ne gibi şartlar ve ortam gerekmektedir? Öncelikle ürtiker ve atopik dermatit ve astım hastalarında hemen hemen hiç sonuç alınmadığı bilinmelidir. Yiyecek allerjenleriyle aşı hazırlanmaz.Aşıların, farklı özellikleri vardır. Allerji doktoru neye göre ve nasıl seçim yapmalıdır? Tüm bunlar hastadan hastaya değişebilir ve her hastanın allerjilerine göre allerji aşı içeriği de değişiktir.

Her şeyden önce hastanın allerji şikayet ve bulgularının değerlendirilmesi gerekmektedir.

Saman nezlesinin yanı sıra akciğer hastalığı (allerjik astım) var mıdır? Allerjik astıma, KOAH (kronik obstraktif akciğer hastalığı) eşlik etmekte midir? Hastanın çevre faktörleri tam olarak kontrol altına alınmış mıdır? Örneğin hastanın kedi allerjisi varsa ve evde kedi hala yaşamaya devam ediyorsa, allerji aşısının iyileştirme gücü oldukça düşüktür. Kediyi uzaklaştırıp aşıya başlanırsa, etkin sonuç alınabilir. Ya da hastada KOAH varsa ve/veya sigara içiyorsa, allerjik rinite bağlı basit bir bronkospazmla kıyaslandığında, aşıdan fayda görmesi olasılığı neredeyse hiç yoktur.

Belki biraz hapşırık ve burun kaşıntılarında azalma kaydedilir. Ama burun tıkanıklığı, öksürük, nefes darlığı kaybolmaz. 

Hastanın solunum yolu şikayetleri sadece allerjik rinite mi bağlıdır? Bunu saptamak için allerji Prik testleri yapılmalıdır (klinik olarak semptomlarla en doğru paralelizmi saptayan yöntemdir). Bunun yanı sıra hastada sinüzit, nazal sinüzal polip gibi hastalıklarında olup olmadığı incelenmelidir. Hastanın sinüzit ve polipleri tedavi edilmeden allerji aşısından bir fayda görülme ihtimali çok azdır.

Bu durumlardan şüphelenilirse aşıya başlamadan önce bir Kulak Burun Boğaz Uzmanı ile konsültasyon yapılması ve/veya sinüs/akciğer filmleri çekilmesi gerekebilir. Aşılar kişinin allerjisi olduğu saptanan polen, toz akarı, hayvan epiteli vs. allerjenlerinin allerji uzmanının hesapladığı formulasyona göre hazırlanır. Bu aşı çok düşük sulandırma ve dozlardan başlayarak, tedrici bir şekilde haftalık infeksiyonlarla daha yüksek dozlara çıkarılarak. Devam dozuna erişilir. İmmunoterapi (Allerji aşı tedavisi) total 4 veya 5 yıl süren bir programdır.

Ağızdan damla ile alınan aşılar da vardır ama henüz tam olarak tedavi eden özelliği düşüktür. Hastada tüm bulgularıyla aşıya başlanması uygun görülse bile bazen sosyal nedenlerle aşı vermek mümkün olmayabilir. Bunların en başında iş-okul-sık seyahatler dolayısıyla aşıları düzgün zaman aralıkları ile yaptırmak mümkün olmayabilir. Aşılanma aralarda olduğundan ve aşı tam olarak bağışıklık sistemi ile tanışamayacağından, aşılamada ilerleyememeğe yol açar.

Bir ikinci ve en önemli neden de çok nadir olmakla birlikte daha en erken dönemler de bile şiddetli sistemde allerjik reaksiyon gelişmesi de (öksürük, ürtiker, nefes darlığı vs) olabilir. Bu her iki durumda da allerji aşılaması durdurulur. Konservatif tedaviler uygulanır. Bütün bu yukarıda anlatılan olumsuz olasılıklara rağmen rinitli hastaların çoğunda aşıdan oldukça başarılı sonuçlar elde edilir. Allerjik rinitlerde %80-90’a varan semptom azalması ile klinik iyileşme gözlenmektedir ve iyilik hali 15-20 yıl devam edebilmektedir.
cumhuriyet portal

4/03/2011

bahar alerjisi ve diğer alerjiler için doğal tedavi andız bitkisi kullanılabilir

    4/03/2011 09:37:00 ÖS   Yorum yok
doğal tedavi andız

Iğdır Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi ve ''Şifalı Bitkiler'' kitabı yazarı Prof. Dr. Yusuf Zeynelov, bahar alerjilerinin ağaç ve bitkilerden yayılan polenlere bağlı olarak meydana geldiğini, ancak asıl nedenlerinden birinin de vücuttaki vitamin yetersizliğinden kaynaklandığını belirtti.


Zeynelov, yaz aylarında tüketilen taze meyve ve sebzenin kışın bulunmaması nedeniyle insanların bünyelerinin zayıfladığını dile getirdi.

Vitamin yetersizliğinin vücuttaki bağışıklık sisteminin zayıflamasına, bunun da alerjik hastalıkların daha kolay yerleşmesine neden olduğunu kaydeden Zeynelov, polenin ise ağaç ve bitkilerin yanı sıra evdeki halı, yorgan, yastık gibi yünlü bir çok malzemede bulunabileceğini söyledi.

Bahar alerjisine karşı şifanın doğada olduğunun altını çizen Zeynelov, Türkiye'nin bir çok yerinde bulunabilen andız bitkisinin alerjik hastalıklara en iyi gelen bitki olduğunu söyledi.
Andız bitkisinin kökünün ve çiçeğinin tedavi için kullanılabildiğini belirten Zeynelov, ayrıca papatyanın da iyi bir antibiyotik olması dolayısıyla vücuttaki mikroorganizmaların canlandırılması amacıyla her zaman kullanılabileceğini ifade etti.

Zeynelov, civanperçemi otu olarak bilinen bitkinin Türkiye'de yaklaşık 80 çeşidinin bulunduğunu, Doğu Anadolu Bölgesi'nde bulunan 16 çeşit civanperçemi otundan ancak 7 çeşidinin tedavi amacıyla kullanılabildiğini ve bu bitkinin de alerjik hastalıklar için çok faydalı olduğunu söyledi.

Alerji tedavisinde huş ağacının tomurcuk ve yapraklarının da kullanıldığını anlatan Zeynelov, huş ağacının tomurcuklarının mutlaka Nisan ayında toplanması ve hemen tüketilmesi gerektiğini bildirdi.

Alerjik hastalıklarla ortaya çıkan kaşıntı ve sivilce sorununun da doğal çözümü olduğunu kaydeden Zeynelov, bu hastalık için de kırlangıç otunu önerdi.
Bahar aylarında bol miktarda bulunan Kırlangıç otundan alınan sütün direk sivilcelere uygulanmasıyla rahatsızlığın bir kaç saat içinde geçtiğini ileri süren Zeynelov, kırlangıç otunun yapraklarının kaynatılarak bir bezle vücuda uygulanmasıyla da hastaların şifa bulacağını belirtti.



''Bitkileri taze tüketin''


Kendisinin sadece eğitim öğretim hayatı değil, çocukluğundan bu yana bitkilerle uğraştığını ve ''bu işe ömrünü verdiğini'' söyleyen Doç. Dr. Zeynelov, bitkisel tedavi de en önemli konunun bitkilerin taze ve zamanında toplanması olduğunu vurguladı.

''Her bitkinin bir zamanı vardır ve bu bitkiler zamanına göre hastalıklara şifa olabilir'' diyen Zeynelov, zamanında toplanmayan, zamansız kurutulan bitkilerin de faydası olabileceğini ancak zamanında toplanan bitkiye göre faydasının çok az olacağına dikkati çekti.

Zeynelov, bitkilerin kurutulacaksa da en iyi zamanında toplanarak kurutulması gerektiğini bildirdi.

''Kabalak kabızlığa, kızılağaç şekere iyi gelir"


''Şifalı Bitkiler'' adıyla bir de kitap yazan Prof. Dr. Yusuf Zeynelov, bitkilerin en az 10 yıl denendikten sonra faydalarıyla ilgili bilgi verebildiğini belirterek, bazı bitkilerin faydalarını şöyle sıraladı:

Kabalak (Deve Tabanı): Astım hastalıklarının yanı sıra mide ve bağırsaktaki kabızlık sorununa iyi geliyor. İçinde yoğun kobalt maddesi bulunduğu için saçın beyazlanmasında da kullanılıyor. Kökü ve sürgünleri kullanılan bitkinin kökü mart aylarında sürgünleri ise Haziran'a kadar tüketilebiliyor. İlk bu bitkiyi yiyenlerin kökünü direk yememeleri, yoğurtla birlikte yenmesi tavsiye ediliyor. Kanser hastalığını önceden engelleyen en güçlü bitkilerden biri olarak biliniyor.

Kızılağaç: Şeker hastalığına iyi geliyor.

Isırgan otu: Antibiyotik özelliği var, ancak faydalı olması için zamanında toplamak ve kurutmak çok önemli. İltihap sökücü yönü de bulunan otun bağırsakları rahatlatıcı, kanseri sakinleştirici etkilerinin de olduğu ifade ediliyor. Bruselloz hastalığına yüzde 70 oranında şifa olduğunu söyleyen Zeynelov, kendisine gelen her 10 hastadan 7'sini ısırgan otuyla tedavi ettiğini belirtiyor. Isırgan otu ayrıca saç dökülmesinin önüne geçmek için de kilit önemde...

Çakşır: Cinsel gücü artırıcı özelliğiyle tanınıyor. Nisan ayında çıkan çakşırın kan hareketini hızlandırıcı ve damar tıkanıklığını önleyici etkileri de olduğu bildiriliyor.

Kaz ayağı (tere): Mayıs ayında toplanması gereken bu bitkinin, mayıs ayı dışında toplanması halinde hiç bir faydasının olmayacağı belirtiliyor. Şekeri önleyen ve kandaki şeker oranını düşürdüğü belirtiliyor.

Kekik: Hem kokusu hem de verdiği lezzet nedeniyle yemeklerde tercih edilen bu bitki, bağırsak ve midenin rahatlaması için önemli. Kekiğin kesinlikle tam çiçek açtığı zaman toplanması gerekiyor.

Gileburu: Hemeroid hastalığına iyi geliyor. Özellikle Nisan ayında toplanması ve kurutulması gerekiyor.

Prof. Dr. Zeynelov, zamanında toplanmış bu bitkinin 3-5 gün içinde hemeroid hastalığını kesin tedavi ettiğini belirtti.
cumhuriyet portal
© 2014 deva arayanlar . Designed by Bloggertheme9
Proudly Powered by Blogger .