-->
yaşlanma etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yaşlanma etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1/06/2014

İnatçı ve geçmeyen öksürüğünüz varsa Sebebi "KOAH" olabilir

    1/06/2014 04:15:00 ÖS   Yorum yok
koah hastalığıCiddiye alınmayan O öksürükler ölüme kadar götürüyor "KOAH" yani Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı hayatı tehdit ediyor Dünyada 4'üncü Türkiye'de ise 3'üncü ölüm sebebi hastalık ne yazık ki bilinmiyor bu yüzden nefes darlığı çoğu zaman yaşlanmaya ve sigaraya bağlanıyor 5 Milyon KOAH Hastasın sadece 300 Bini Doktora başvuruyor başvurulduğunda ise iş işten geçiyor Hastalar nefes darlığı, öksürük ve balgam çıkarma sıkıntıları yaşıyor tanı konulduktan sonra hastayı rahatlatmak için çeşitli tedaviler uygulanıyor.

5/04/2013

Yaşlılığı önleyen tüm tedavi yöntemleri yakında tarihe karışıyor

    5/04/2013 05:13:00 ÖS   Yorum yok
Kırışıklık kremleri, botoks ve yaşlılığı önleyen diğer tüm tedavi yöntemleri yakında tarihe karışıyor. Yaşlanmanın sebebi bulundu.
Amerika Birleşik Devletleri'nde Albert Einstein Üniversitesi Tıp Fakültesi'nin bilim insanları, fareler üzerinde yaptıkları deneyde beynin belirli hormonları salgılamasını sağlayarak vücudun yaşlanma sürecini yavaşlatmayı başardı.

Bilim dergisi Nature'de yer verilen araştırmaya göre, beyinde büyüme, üreme ve metabolizmayı düzenleyen 'hipotalamus' adlı bölge vücudun yaşlanmasında rol oynuyor. Her ne kadar beynin yaşlanma sürecini etkilediği bilinse de son araştırma ile bu etki kanıtlanmış oldu.

Araştırma görevlilerinden Moleküler Farmakoliji Profesörü Dongsheng Cai, "Araştırmamız hipotalamus bölgesine etkide bulunarak yaşlanma sürecinin yavaşlatılabileceği yönündeki uluslararası araştırmaları doğruluyor" şeklinde konuştu.

Hormonlar tespit edildi

Araştırmaya göre, hipotalamustaki NF-kB molekülleri aktive edilip ya da durdurulması ile yaşlanma süreci hızlandırılıp yavaşlatılabiliyor. NF-kB moleküllerindeki değişiklik sinir sistemini oluşturan GnR hormonlarını da düzenliyor. Bu etkileşim yaşlılık belirtileri olan kas güçsüzleşmesi, cildin buruşması, kemik erimesi ve hafıza zayıflıklarını tetikliyor.

Yöntemin insanlar üzerinde denenmeye henüz hazır olmadığını belirten Profesör Dongsheng Cai "Bu yöntem yaşlanmayı geciktirip yaşlılıkla birlikte ortaya çıkan sorunları yavaşlatabilir. Bu bir çığır açmıştır. Ancak yaşlanma sürecinin tamamen durdurulabileceğini düşünmüyorum" şeklinde konuştu.

Deutsche Welle Türkçe

11/21/2011

yaşlanma veya hastalanma sonucu kaybedilen koku alma duyusu eğitimle geliştirilebilir

    11/21/2011 10:33:00 ÖS   Yorum yok

Nature Neuroscience dergisinde yayımlanan çalışma, koku alma duyumuzu kullanmazsak, bu duyuyu kaybedebileceğimizi gösteriyor. 


Koku alma en eski duygularımızdan biri ve hafızayla en yakından ilişkili olanı.

koku alma duyusu

New York University Langone Tıp Merkezi, yaptıkları araştırmanın, yaşlanma veya hastalık sonucu koku alma duyusunu yitirmiş kişiler için umut verici olabileceğini belirtiyor.

Alzheimer ve Parkinson's hastalıklarında, şizofreni vakalarında ve normal yaşlanma sonucunda, insanda koku alma duyusu zayıflıyor.

Koku alma duyusunun tam olarak niçin azaldığı henüz bilinmiyor. Ancak Langone Top Merkezi, yapılan araştırmada, farenin beyninde, piriform korteks adlı ufak noktada sorun saptadıklarını belirttiler.
Teşhis ve ödüllendirme

Araştırmacılar, 30 fareyi, kenarlarında bir burun girebilecek büyüklükte delikler bulunan kutulara yerleştirdi ve farelere ortadaki delikten kısa sürelerle çeşitli kokular püskürttü.

Deneyde üç değişik koku kullanıldı. Birinci koku için, meyva, yağ ve temizlik malzemelerinden 10 kimyasal madde karıştırıldı. İkinci koku için de aynı karışım kullanıldı ama bir kimyasal madde başka bir maddeyle değiştirildi. Üçüncü kokudaysa kiyasal maddelerden biri çıkarıldı.

Fareler bir kokuyu tanıdıklarında kutunun solundaki delikten verilen suyla ödüllendirildi; diğer kokuyu tanıdıklarındaysa kutunun sağından verilen suyla ödüllendirildi.

Deney sırasında fareler, kimyasal maddenin değiştirildiği karışımdaki kokuları arasındaki farkı kolaylıkla farkettiler. Ama sadece bileşenlerden biri çıkarılmışsa, aradaki farkı anlayamadılar.

Araştırmacılar fareleri narkozla bayılttılar ve beyinlerine elektrotlar yerleştirdiler. Olfaktör bölümde her koku farklı bir elektrik faaliyeti yarattı.

Ancak piriform kortekste, farelerin ayrıştırdıkları kokular belirgin faaliyet kalıpları oluşturdu. Ayrımına varmadıkları kokuların yarattığı faaliyetlerse birbirinin aynısıydı.

Araştırmacılar daha sonra yeni bir grup fareyi, ilk gruptakilerin ayırt edemedikleri kokuların birbirinden farkını tanıyacak şekilde, içmeleri için doğru delikten su vererek eğittiler.

Bunun sonucunda farelerin piriform korteksinde ortaya çıkan faaliyet tabloları da değişti.


Daha sonra üçüncü gruptaki fareler, ilk gruptakilerin rahatlıkla ayırt ettikleri kokuları dikkate almayacak şekilde; her çeşit koku püskürtülen delikten aynı zamanda su da verilerek eğitildi.

Bu deneyde farelerin koku alma duyularının köreldiği, ödüllendirilseler bile, son gruptaki farelerin bir kokunun diğerinden farkını anlayamadıkları görüldü.

Bu farelerin koku ayırt etme becerilerini kaybetmeleri, piriform kortekslerine de yansıdı ve her iki koku verildiğinde benzer elektrik kalıpları oluştuğu gözlendi.

Araştırmanın öncüsü Prof. Donald Wilson, "Beyinde, koku alma duyusunun kaybolduğu noktayı saptadık. Eğitilerek koku alma duyusunun geliştirileceğini ya da daha da kötüleştirileceğini ortaya koyduk. Bulgularımız, koku almadaki gerilemenin, duyularda gerçekten bir hasar olduğunu gösterebildiği gibi, bazı durumlarda, koku alma duyusunun kullanılmaması halinde, bu duyunun kaybolabileceği görülüyor."dedi.

9/13/2011

ilerleyen yaşlarda işitme kaybını engellemenin en iyi yolu enstrüman çalmak

    9/13/2011 05:19:00 ÖS   Yorum yok

Psychology and Aging adlı dergide yayımlanan ve Toronto'daki Rotman Araştırma Enstitüsü'nden yapılan bir araştırma, 70 yaşındaki bir müzisyenin işitme yetisinin, hiç çalgı çalmamış 50 yaşındaki bir kişi kadar iyi olduğunu ortaya koydu. 


Araştırma yaşları 18'den 91'e dek kadar değişen bir grubu kapsıyordu.

yolu enstrüman çalmak
Kanada'daki araştırmacıların incelediği bir grupta, amatör olarak enstrüman çalanlarla, 16 yaşından beri bir çalgı çalan, hala çalmaya devam eden ve müzik eğitimi almış profesyonel müzisyenlerden oluşan 74 kişi vardı. Karşılaştırma yapılan diğer gruptaysa, hayatlarında hiç enstrüman çalmamış 89 kişi bulunuyordu.

İnsanlarda işitme yetisi yaşlanmayla birlikte azalıyor. 60 Yaşındaki insanların yüzde 10-30 kadarında orta derecede işitme kaybı gözleniyor. 80 Yaşına gelindiğindeyse, bu oran yüzde 60'ı buluyor.

İşitme kaybıyla ilgili temel sorun, özellikle gürültülü ortamlarda konuşulanı işitebilme ve anlayabilmede ortaya çıkıyor.

Müzisyenlerin, arka planda gürültü olan ortamlarda yapılan konuşmaları daha iyi işitebildiği gözlendi.


Kanadalı araştırmacılar yaşam boyu müzikle uğraşmanın beyinde yaşlanmayla ilişkili değişimleri hafiflettiğini; bunda müzisyenlerin işitsel sistemlerini daha yüksek düzeyde ve düzenli olarak kullanmış olmalarının rol oynayabileceğini düşünüyorlar.

İnsanlardaki işitme kaybı konusunda çalışmalar yapan bir kuruluş, müzisyenler dahil herkesin, işitme kaybını önlemek için daha başından önlem almaya çalışması gerektiğini belirtiyor.

Action on Hearing Loss adlı kuruluşun tıp araştırmaları merkezi başkanı Dr Ralph Holme, "Müzisyenlerin ilerki yaşlarda işitme kaybını daha az yaşadıkları belirtiliyor olsa da, daha işin başında uygun koruyucu önlemlerle işitme yetisinin zarar görmemesi için çaba gösterilmeli. Biz her zaman, bir enstrüman çalan ya da yüksek sesle müzik dinleyen kişilere, işitme yetisinin kalıcı zarar görmesini engelleyen kulak tıkacı gibi koruyucu önlemler almalarını tavsiye ediyoruz." dedi.

8/09/2011

yaşlanan erkeğin en önemli sorunlarından prostat kanserinin belirtileri

    8/09/2011 08:48:00 ÖS   Yorum yok

Uzmanlar, prostat kanserinin, yavaş ilerlediği ve geç bulgu verdiğini belirterek, bulguların ortaya çıktığında hastalığın ilerlemiş ve metastatik şeklinde kendini gösterdiğini ifade ediyor. 


Gazi Üniversitesi (GÜ) Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, prostat kanserinin yaşlanan erkeğin en önemli problemleri arasında yer aldığını söyledi.

prostat kanserinin belirtileri
Avrupa'da 2009 yılı itibari ile 2.6 milyon yeni kanser vakası saptandığını belirten Biri, tüm kanser vakalarının yüzde 11'inin ve kanserden ölümlerin yüzde 9'unun prostat kanseri olduğunu ifade etti. Biri, prostat kanseri için bilinen en kuvvetli risk faktörünün genetik olduğuna, ailede prostat kanseri öyküsü olmasının prostat kanseri için risk oluşturduğuna dikkati çekerek, beslenme alışkanlığının da prostat kanseri gelişiminde etkili olabileceğinin düşünüldüğünü dile getirdi. 

 Prostat kanserinin, genel olarak orta-ileri yaş erkeklerin hastalığı olduğunu, hastalığın yavaş ilerlediğini ve geç bulgu verdiğini ifade eden Biri, bulgular ortaya çıktığında ise hastalığın ilerlemiş ve metastatik şeklinde kendini gösterdiğini söyledi. Biri, hastalığın bulguları arasında sık sık işeme, gece idrara çıkma, ağrılı idrar yapma ve idrar yapmada zorluğun öne çıktığını belirterek, 

''İlerlemiş hastalık da ise bel ve eklem ağrıları, halsizlik ve kilo kaybı olabilir. 


Bazen hastalık hiç belirti vermeden rastlantısal olarak veya kontrollerde PSA yüksekliği nedeniyle yapılan biyopsi ile ortaya çıkabilir'' diye konuştu. Tedavi seçenekleri Biri'nin verdiği bilgiye göre, hastalığın tevdisi tamamen evresine göre yapılıyor. Dikkatli izlem, cerrahi tedavi, radyoterapi, HIFU, hormonoterapi, kemoterapi gibi tedavi seçenekleri bulunuyor. Cerrahi tedavi, açık cerrahi, kapalı cerrahi ve robotik cerrahi olarak uygulanabiliyor. Prostat kanserinde dikkatli izlem, yavaş seyir gösteren ve tedavinin yan etkileri nedeniyle tedavi edilmeyecek hasta gurubuna uygulanıyor. İzlem protokolüne alınan hasta, düzenli olarak serum PSA ölçümü ile birlikte hastalığa özgü sorgulama ve parmakla rektal muayene ediliyor. Üç ayda bir PSA ölçümü diğer biyokimya testleri, yılda bir prostat iğne biyopsisi yapılarak hastalığın ilerleyip ilerlemediği kontrol ediliyor ve gerektiğinde kemik taraması isteniyor. Yerel olarak yerleşmiş, uzak yayışım göstermeyen hastalık durumda ise radikal prostatektomi tedavisi uygulanıyor. Açık, kapalı ya da robotik cerrahi ile prostat kapsülü ile birlikte, seminal veziküllerin ve çevre yağ dokuları ile birlikte çıkarılıyor. Bu tedavi, tümörün prostat dokusuna sınırlı olan, lenf nodu tutulumu olmayan, uzak metastaz olmayan, 75 yaşından küçük hastalara yapılabiliyor. Genel anesteziye bağlı risklerin dışında bu uygulama sonrasında idrar kaçırma ve sertleşme problemleri yaşanabiliyor. Yapılan çalışmalarda idrar kaçırma oranı yüzde 9-27 ve sertleşme problemi oranı ise yüzde 13-49 arasında değişiyor. Brakiterapi olarak da adlandırılan radyoreterapi ile prostat bezine yüksek dozda radyasyon verilebiliyor. Hormonal tedavide ise prostat kanseri testosteron denilen hormona duyarlı bir kanser çeşidi olduğundan sık tercih ediliyor. Testosteron bir erkeklik hormonu ve prostat kanserinde varlığı istenmiyor. Dolaşımdaki testosteronun ortadan kaldırılması ya da salgılanmasının durdurulması hormonal tedavinin temel prensibini oluşturuyor. Hormonal tedavide, dolaşımdaki testosteron hormonun baskılanmasına bağlı olarak seksüel problemler, meme büyümesi, bulantı, mide problemleri ve baş dönmesi gibi yan etkiler görülebiliyor. Hormon dirençli kanserlerde ya da ilerlemiş kanserlerde kemoterapi kullanılıyor. Krioterapi seçeneğinde ise prostat dondurularak tedavi ediliyor. Krioterapi ultrasonografi eşliğinde iğneler ile girilerek prostatın soğutulması ve dondurulması ile yapılıyor. Prostat kanserinde alternatif tedavi metotalarından olan HIFU (High Intensity Focused Ultrasound) ameliyatsız bir yöntem olarak gösteriliyor. Özel bir ultrason probunun bilgisayar eşliğinde makata yerleştirilerek kanserli dokunun odaklanması ve ses dalgaları ile tedavi edilmesi prensibine dayanıyor. HIFU, hastalık tekrarladığında yeniden uygulanabiliyor ya da diğer tedavi yöntemleri başarısız olduğunda yapılabiliyor.

6/15/2011

yapılan araştırmalarda yaşlanmayı geciktirmede bir adım daha atıldı

    6/15/2011 09:33:00 ÖS   Yorum yok

Dünyadaki en önemli araştırma merkezlerinden biri olan Amerikan Ulusal Sağlık Enstitüsü'nün Direktörü Francis Collins başkanlığındaki ABD'li bilim adamlarınca yapılan araştırma, çocuklarda görülen yaşlanma hastalığında rol oynadığı belirlenen bir proteinin erişkinlerdeki yaşlanma üzerinde de etkili olduğunu gösterdi.



Yaşlanmanın, hücrelerin yıpranmasıyla ilgili pasif bir mekanizma olduğu yönündeki bilim dünyasında hakim olan görüşü değiştirdiği bildirilen araştırma, yaşlanma mekanizmasının anlaşılmasında önemli bir adım olarak değerlendiriliyor.

Journal of Clinical Investigation adlı biyomedical dergisinde yayınlanan araştırma, çocukların 7 kat daha hızlı yaşlanmasına yol açan Hutchinson-Gilford Progeria Sendromu hastalığında rol oynayan progerin adlı proteinin, erişkinlerdeki yaşlanmayla bağlantısını ortaya çıkardı.
bir adım daha
Saç dökülmesi, ciltte kırışıklık, damar tıkanıklığı ve artrit gibi genellikle yaşlılarda görülen semptomlarla kendini belli eden, çok nadir görülen genetik bir hastalık olan Hutchinson-Gilford Progeria Sendromu, çocuklarda genellikle 13 yaşında ölümle sonuçlanıyor.
Araştırma hakkında basına açıklamada bulunan Collins, 2003 yılında yapılan bir araştırmanın, yaşlanma hastalığına, toksik progerin proteinini üreten LMNA geninde meydana gelen mutasyonların neden olduğunu ortaya koyduğunu belirtti.

''Yaptığımız araştırma, yaşlanma hastalığına yakalanmış çocuklarda görülen sürecin normal yaşlanma için de önemli bir süreç olduğunu gösterdi'' diye konuşan Collins, hastalarda büyük miktarlarda üretilen, progerin adlı toksik proteinin, normal insanların hücrelerinde de, hücreler ölmeye başladığında üretildiğini belirlediklerini söyledi.
Bunun, genetik bilgilerin korunması işlevini gören DNA'ların telomer adı verilen uç kısımlarıyla progerin adlı proteinin bağlantılı olduğunu gösterdiğini anlatan Collins, ''Bunlar birbirine paralel bilimsel yolaklar üzerindeler ve biz şimdi bunların gerçekten birbirleriyle birleşmiş olduklarını bulduk'' diye konuştu.

Telomerlerin çok kısa ve zayıf hale gediklerinde vücuda hücrenin vücut içindeki yararlı işlevinin sonuna geldiği sinyalini vererek progerin üretimini tetiklediğini anlatan Collins, çalışmalarının, yaşlanmanın, hücrelerin yıpranmasıyla oluşan pasif bir mekanizma değil, hücrelerin içinde programlanmış aktif bir biyolojik mekanizma olduğunu gösterdiğini vurguladı.

''Elimizde, açık bir biçimde, resmin tamamı yok'' diye konuşan Collins, yaşlanmanın biyolojik mekanizmasının anlaşılması için daha fazla çalışma yapmaya ihtiyaç bulunduğunun altını çizdi.

Yaşlanma sürecinin anlaşılmasının normal yaşlanmanın geciktirilmesi için yeni yollar bulunmasına imkan sağlayacağını ifade eden Collins, elde ettikleri bilginin nadir görülen hastalıklar için fon ayrılmasının ne kadar gerekli olduğunu bir kez daha ortaya koyduğuna dikkati çekti. Collins, ''Genellikle nadir hastalıklardan elde edilen bilgiler, bize daha sık rastlanan hastalıklar hakkında bir şeyler öğretir'' değerlendirmesini yaptı.
cumhuriyet portal
© 2014 deva arayanlar . Designed by Bloggertheme9
Proudly Powered by Blogger .