-->
kalp kapağı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kalp kapağı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5/23/2013

Kalbindeki yırtıkla 35 gün mucize eseri yaşadı Dünya Tıp Tarihine geçti

    5/23/2013 08:30:00 ÖS   Yorum yok
o farkında değildi belki ama hayatının son 35 günü tam amlamıyla bir mucizeydi 73 yaşındaki hasan aşkın kalp kapağındaki yırtıkla günlerce yaşama tutundu sonunda tanısı konuldu böylece hayata tutundu bu direnme azmiyle dünya tıp literatürüne geçti.

2/28/2012

dana kalp zarından elde edilen biyolojik kalp kapağı 73 yaşındaki hastaya takıldı

    2/28/2012 09:45:00 ÖS   Yorum yok

Kartal Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi Göğüs, Kalp ve Damar Cerrahisi Klinik Şefi Prof. Dr. Mete Alp, "Dana kalp zarından elde edilen biyolojik kalp kapağının 73 yaşındaki hastamıza takılmasıyla Türkiye’de bir ilki gerçekleştirmiş olduk" dedi.

biyolojik kalp kapağı

Prof. Dr. Alp, AA muhabirine yaptığı açıklamada, dana kalp zarından elde edilen biyolojik kalp kapağı ameliyatının genelde yaşlı, kalp kapağında, şah damarı kapağında kireçli darlık veya yetmezlik olan hastalarda yapıldığını belirtti.

Normal şartlarda standart açık kalp cerrahisi yöntemiyle takılan mekanik ya da biyolojik kapakların uzun süredir kullanıldığını ifade ederek, "Fakat bu yeni jenerasyon bir kapak. 2008 yılında ilk kez kullanılmaya başlanan kapak, aktif olarak 2009 yılından itibaren kullanılıyor" dedi.Dana kalp zarından elde edilen biyolojik kapağın, 2009 yılından itibaren Avrupa’daki birçok açık kalp cerrahi merkezinde kullanıldığını ve 900 kişide bu operasyonun gerçekleştirildiğini dile getiren Prof. Dr. Alp, şunları kaydetti: "Kapak hiç dikiş gerektirmeden, cerrahın hızına göre 1,5-3 dakika arasında yerleştirilebiliyor. Bu kapağın en özelliği, yaşlı insanlarda kireç olsa dahi kireçleri sökmeye gerek kalmadan şah damarı ve kapakçıkların alınmasının ardından kalp kapağının doğrudan yerleştirilebilmesidir. Ayrıca bu yöntem, 70’li yaşların üstünde, küçük aort çapı olan ve birlikte cerrahi yöntemi uygulanan hastalarda, cerraha ve hastaya inanılmaz bir avantaj sağlıyor. Hem kullandığınız kalbi durdurma süreniz çok kısalıyor, hem de bu tür özellikler nedeniyle hastaya daha yararlı bir işlemi kısa sürede yapıyorsunuz."

"Hastanemize operasyon yetkisi verildi"


Prof. Dr. Mete Alp, operasyonu İspanya’dan ve Hollanda’dan gelen cerrahların da katılımıyla gerçekleştirdiklerini ve bu durumun ardından hastanelerine Orta Doğu ve çevre ülkeler ile Türkiye için uygulama yapılabilme yetkisinin verildiğini belirterek, "Yani bu yetkinin verilmediği hastanelerde bu ameliyat, uygulama yetkisi verilen Kartal Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesinin bilgi ve kontrolü dahilinde yapılacaktır" diye konuştu.

Birlikte cerrahi yönteminin hastalarında da uygulandığını işaret eden Alp, şöyle devam etti: "73 yaşındaki hastamıza aynı anda hem bu kapak takıldı, hem de 2 damarı bypass yapıldı. Dana kalp zarından elde edilen biyolojik kalp kapağının 73 yaşındaki hastamıza takılmasıyla Türkiye’de bir ilki gerçekleştirmiş olduk.

Literatürde bildirilmiş birlikte cerrahi sayısı bizim operasyonumuzla 31’e ulaşacak. Öte yandan Türkiye’de bu birlikte cerrahiyi ilk kez uygulayan merkez de bizim hastanemizdir."

"Kapak çalışırken çok sessiz çalışıyor"


Kapağın bu özellikleri nedeniyle piyasadaki mevcut kapaklara göre iki avantajı olduğunu ifade eden Alp, şunları kaydetti: "Yaşlılarda kireçlenme nedeniyle 7-8 yıl sonra ikinci bir ameliyata ihtiyaç vardı. Bu yeni jenerasyon kapakta bu ihtimalin olabildiğince düşürüldüğünü biliyoruz. Çünkü laboratuvar çalışmalarında bu kireçlenme oranının çok düşük olduğunun gözlendiği ifade ediliyor. Yani 75 yaşındaki insan, ömrünün sonuna kadar ikinci bir ameliyat ihtiyacı olmaksızın yaşamını bu kapakla sürdürebiliyor. Yine bu kapak çalışırken hiç ses olmadan çalışıyor ve hasta kan sulandırıcı ilaç kullanmıyor. Bu son durum yaşlılar için son derece önemli.

Yaşlıların birçok sorunu olabiliyor ve o sırada kan sulandırıcı ilaçlar kullananların hayati tehlikeleri olabiliyor. Yöntem, böbrek, akciğer ve beyin hastalıkları olan insanlarda, kalbi durdurma süresinin de 1-3 dakika arasında olması ve bu süre içinde yeni kapağın yerleştirilmesi dolayısıyla çok avantajlı olabilir."

"Hastaya başka bir operasyon daha gerekiyorsa bu yöntem tercih edilmeli"

Prof. Dr. Mete Alp, çevresel damar hastalıklarında katedral yoluyla (kasık yoluyla) kalp kapağını yerleştirmenin mümkün olmadığını belirterek, "Bu hastaların büyük bir bölümünde kronik akciğer hastalığı nedeniyle koah bulunuyor.

Bu nedenle göğüs yoluyla akciğere girmek ve dolayısıyla kapağı yerleştirmek konusunda sıkıntılar oluyor. Ancak buradaki başka bir ayrıntı da hastaya bu operasyon dışında bir operasyon daha gerekiyorsa bu yöntem yüzde yüz tartışmasız tercih edilmesi gereken bir yöntemdir" dedi.

Kapalı yöntemde yapılan yerleştirmede yer oynaması veya kirecin tekrar ilerleyip bu kapağın yapısını bozması gibi durumlarda tekrar katedral yoluyla içeriye bir şey koymanın mümkün olmadığını ifade eden Alp, ancak yaptıkları yöntemle kapağı direk yerleştirdikleri zaman kapakta problem olursa, bir de katedral yöntemiyle girip ikinci bir kapak oturtma şansları olduğunu kaydetti.

73 yaşındaki hasta İsmail Özkan da bulantı, baş dönmesi ve bayılma gibi şikayetlerle hastaneye başvurduğunu ve Prof. Dr. Alp’in kendisine bu yöntemi anlatmasıyla ameliyat olmaya karar verdiğini ifade etti.

Özkan, "Sadece 3 gün yoğun bakımda kaldım. Şu anda yeniden doğmuş gibiyim. Kendimi çok iyi hissediyorum. Mete Hocama teşekkür ediyorum" diye konuştu.

5/09/2011

kordon kanı ile tedavi kemik iliği naklinin yerini alacak

    5/09/2011 01:43:00 ÖS   Yorum yok
kemik iliği nakli

Antalya Belek'de düzenlenen IX. Türk Alman Jinekoloji Kongresi kapsamında yapılan basın toplantısında konuşan Türk Alman Jinekoloji Eğitim ve Araştırma Vakfı (TAJEV) Başkanı Prof. Dr. Cihat Ünlü, kordon kanından elde edilen kök hücre ile doku mühendisliği yöntemleri kullanılarak, ihtiyacı olan kişilere kas, kemik, kıkırdak dokuları, kalp kapakçığı, mesane gibi doku ve organ parçaları üretilebilir hale geldiğini dile getirdi.


Yeni doğan bebeklerin, anneden ayrıldıktan sonra kalan göbek bağı ve eş denilen plasenta içindeki kanın zengin bir kök hücre kaynağı olduğunu belirten Ünlü, göbek bağındaki (kordon kanı) kök hücreler ile şu an yaklaşık olarak 80 kadar hastalığın tedavi edilebildiğini anlattı. Ünlü, kordon kanının yüzde 97'sinin hala atıldığını ve bu nedenle de hastaların tedavi şanslarını yitirebildiğini ifade etti.

Kök hücrelerin bulunabilirliğini arttırmak ve tüm topluma ulaştırmak için, kordon kanını toplamak ve çiftleri kordon kanı bankacılığı hakkında yeterli bilgilendirmek için çaba harcanması gerektiğini dile getiren Ünlü, bu hücrelerin kanser, bağışıklık sistemi ve genetik ile ilgili birçok hastalığın tedavisinde kullanıldığını söyledi. Ünlü, kordon kanı kök hücrelerin kolay bulunabilmesi için önerilen yöntemin, doğumdan sonra alınacak göbek bağı kanlarının özel veya kamuya ait kordon kanı bankalarında toplanması şeklinde olduğunu ifade ederek, daha sonra ihtiyaç duyan kişilerin bu bankalara başvurarak kendisine en uygun kanı bulabileceğini anlattı.


Kemik iliği naklinin yerini aldı


Daha çok "doğumdan sonra saptanan hastalıklarda kullanılan kordon kanının, artık kemik iliği naklinin yerini aldığını", kolay alınması ve ulusal bankalarının oluşması ile de kolay ulaşılabilir hale geldiğini anlatan Ünlü, şunları söyledi:

"Günümüzde anne babası bir hastalık için taşıyıcı olan ve bu nedenle anne karnında yapılan tetkiklerde hasta olduğu saptanan bebeklerin daha doğmadan kök hücre ile tedavisi gündeme gelmiştir. Bazı bağışıklık sistemi bozukluklarının, bebeğin anne karnında iken tedavi edilmesi bu alanda yeni ufuklar açmıştır. Genetik hastalığı olan çocuklara normal genetik yapıya sahip kök hücrelerin verilmesi eksik veya bozuk olan genlerin işlevlerinin bir kısmını sağlayarak hastalığın iyileştirilmesine veya daha hafif şiddette yaşanmasına olanak sağlayabilir.

Yine hasta çocuğun daha anne karnında iken alınan kanı, dış dünyada işlenerek bozuk veya eksik olan genlerin yerine yenisinin eklenmesi, kök hücrelerin farklı organ ve doku yapılarına dönüşmesi için uygun komutlar verilerek oluşturulmuş bu kök hücrelerin yine hasta çocuğa daha anne karnında geri verilmesi planlanmaktadır. Bu yöntem ile hem doku uyumu sayesinde kök hücrelerin hasta çocuk tarafından kabulü kolaylaşacak hem de organların daha oluşum aşamasında tedavisi sağlanacaktır.

Yine hasta çocuktan gebelik devam ederken alınan kök hücreleriyle oluşturulacak dokular ve organlar ile çocuk doğduktan hemen sonra yapılacak ameliyatlarla hasta dokuların değiştirilebilmesi mümkün olacaktır. Bu durum hastaların kendilerine uygun organ arama ihtiyacını ortadan kaldırmakta ve erken tedavi ile vücuttaki diğer organlarda oluşacak hasarın önüne geçilebilmektedir."


Ulusal kordon kanı bankası oluşmalı


Prof. Dr. Ünlü, kordon kanının çok kıymetli olduğunu hatırlatarak, "TAJEV olarak diyoruz ki, devlete ait bir kordon kanı bankası olsun. Ve hastalığı olanlarda kullanılabilsin. İşte kordon kanı bankacılığında olması gereken nokta budur. Bunun bir ticari araç olarak değil, Ulusal Kordon Kanı Bankası oluşmalı" dedi.

Türk Alman Jinekoloji Vakfı Genel Sekreteri Doç. Dr. Kubilay Ertan da, doğum sonrası çöpte toplanan plasentanın çok değerli olduğunu, Almanya'da da kordon kanı bankası ile ilgili çalışmaların devam ettiğini belirtti. Doç. Dr. Ertan ayrıca Almanya'da 43 robotik merkez bulunduğunu, pek çok hastanede robotik cerrahi kullanma yaklaşımı olmadığını söyledi. TAJEV Üyesi Operatör Dr. Şenol Kalyoncu ise Sağlık Bakanlığı'nın kordon kanı bankası ile ilgili ciddi bir çalışması bulunduğunu, proje aşamasında olan çalışmaya göre, doğan her bebeğin kordon kanının ailenin izni ile alınacağını bildirdi.


Anne karnında kök hücre tedavisi

Basın toplantısında söz alan Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Eray Çalışkan ise anne karnında kök hücre tedavisi ile ilgili çalışmaların devam ettiğini söyledi. Doç. Dr. Çalışkan, anne karnında kök hücre naklinin mümkün olduğunu da belirterek, "Kordon kanından kök hücre verilebilir. Deneme aşamasında olan bazı hastalıklar var. Anne karnında lösemi, Down sendromlu çocuklar var. Doğmadan önce daha erken müdahale edilmesi önemli" diye konuştu.
cumhuriyet portal

4/04/2011

ölüden alınan kalp iskeletine kök hücre enjekte ederek insan kalbi ürettiler

    4/04/2011 05:08:00 ÖS   Yorum yok
insan kalbi ürettiler

Amerika Birleşik Devletleri'nde, Minnesota Üniversitesi'nde, laboratuvar ortamında, insan kalbi üretildi


Ölü organlara kök hücre enjekte edilerek canlandırılan organların, kalp nakli ameliyatı için bekleyen binlerce hasta için umut olabileceği belirtiliyor.

Üniversitenin rejeneratif tıp uzmanlarından Doris Taylor'ın açıklamasına göre, ölmüş kişilerden alınan kalpler, kas hücrelerinden arındırılarak geride sadece "hayalet kalp" olarak adlandırılan sert protein iskeleti bırakıldı.

Daha sonra bu iskeletlere canlı kök hücreler enjekte edildi.


"Birkaç Haftaya Kadar Atmaya Başlayacak"
İskelete yapışan hücreler başarılı bir şekilde kalp hücrelerine dönüşmeye başladı.

Taylor, "Kalpler büyümeye başladı. Birkaç hafta içinde atma belirtileri göstermeye başlayacaklar. Herşeyiyle çalışan bir kalp oluşturmanın önünde hala birçok engel var. Ama ben günün birinde kalp naklinde kullanabileceğimiz organlar üretebileceğimizi düşünüyorum" dedi.

Kalp nakli yapılan kişiler hayatları boyunca bağışıklık sistemlerini baskılamak için ilaç almak zorunda.


2007'de İngiliz doktorlar, bir hastanın kemik iliğinden aldıkları kök hücreyle kalp kapakçığı üretmişti.
trt türk

1/06/2011

kalp çarpıntısının asıl nedeni kalp kapağı hastalığı olabilir

    1/06/2011 10:23:00 ÖS   Yorum yok
kalp kapağı hastalığı

Memorial Hizmet Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Kaya Süzer, kalp kapak hastalıkları ve tedavi yöntemleri hakkında bilgi verdi. Mitral kapak yetmezliği sonucu ağır kalp yetmezliği tablosu ortaya çıkabilir


Tıkayıcı koroner hastalığında sıklıkla uygulanan ve halk arasında en çok bilinen yöntem ‘bypass’ olarak tanımlanan “damar köprüleme yöntemi”dir. Bu yöntem tıkanmış veya ciddi oranda daralmış damarların beslemesi gereken bölgeye yine hastanın kendi atar veya toplardamarları ile kan akımı sağlanması esasına dayanır. Bu tür bir girişim enfarktüs geçirmemiş, hasar görmemiş bir kalp için yeterlidir. Ancak daha önce enfarktüs geçirerek pompalama işlevinde önemli kayıplar oluşmuş bir kalpte bu yöntem yeterli olmayabilir. Geçirilmiş enfarktüslerden sonra kalpte oluşan büyüme, sol kulakçık ile sol karıncık arasında yer alan mitral kapakta yetmezliğe neden olabilir. Bu tür bir durum da kalbin her kasılmasında bir miktar kan geriye kaçacağı için kalp yetmezliğine neden olabilir. Bu, başlangıçta hastada; çarpıntı, nefes darlığı ve çabuk yorulma gibi belirtilerle ortaya çıkar. Daha ileri aşamalarda ise daha ağır kalp yetmezliği tablosu ortaya çıkabilir.
© 2014 deva arayanlar . Designed by Bloggertheme9
Proudly Powered by Blogger .