-->
ilaç kullanımı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ilaç kullanımı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1/20/2014

Damar Tıkanıklığı tedavisinde Bypass ve Stent'i tarihe karıştıracak buluş

    1/20/2014 10:34:00 ÖS   Yorum yok
Bypass ve Stentİstanbul Tıp Fakültesinden 35 kişilik araştırma ekibi Damar tıkanıklığının Bypass ve Stent takmadan gidermenin yolunu buldu Tıp literatürüne girecek çalışmada 1500'ü aşkın hastada ilaç kullanıldı

7/05/2013

Aids Hastası iki kişiye Kemik iliği nakli yapıldı virüs temizlendi

    7/05/2013 02:14:00 ÖÖ   Yorum yok
Hastalardan birinde nakilden iki, diğerinde ise dört yıl sonra bile HIV virüsü tespit edilmedi
Aids Hastası iki kişiye Kemik iliği nakli yapıldı virüs temizlendi

Doktorlar ilaç açmadan dört ay geçiren hastalardan birinde virüsün tekrar görülmediği tespit etti. Brigham and Women's Hastanesi'ndeki doktorlar, uygulanan tedavinin kesin çözüm olarak sunulması için henüz erken olduğunu belirtti.

Bulgular, Uluslararası AIDS Topluluğu Konferansı'nda sunuldu.

HIV bulaşmasından kurtulmak son derece zor, virüs insan DNA'sı içine gizlenerek vücutta dokunulmaz "rezervuarlar" oluşturuyor.

Antiretroviral ilaçların virüsün kan dolaşımı içinde kontrol altında tutulmasını sağlıyor, ancak ilaç kullanımına son verilmesi ile birlikte virüs de geri geliyor.

Kemik iliği nakli yapılan ve isimleri açıklanmayan iki erkek, 30 yıldır HIV ile yaşıyor.

Kemik iliği HIV'nin asıl olarak depolandığı yerlerden biri.

İki hastada da lenfomaya rastlanması üzerine kemik iliği nakli yapıldı.

Hastalardan birinde nakilden iki, diğerinde ise dört yıl sonra bile HIV virüsü tespit edilmedi.


Hastaların bu yıl başlarında antiretroviral ilaçlar kullanmayı bıraktığı belirtiliyor.

Doktor Timothy Henrich, BBC'ye yaptığı açıklamada, sonuçların oldukça ilginç olduğunu ancak henüz kesin tedavi bulunduğunun ilan edilmesi için erken olduğunu söyledi.

Dr Henrich, "Ancak, virüsün tedavi durdurulduktan bir ya da iki yıl sonra dahi geri gelmediğini söyleyebiliriz" dedi.

Son derece pahalı olduğu belirtilen ilik naklinden sonraki birkaç yılda ölüm riski yüzde 15 ila 20 arasında seyretmeye devam ediyor.

Dr Henrich, virüsün beyin dokusunda gizlenmeye devam ediyor olabileceğini söyledi.

ABD'deki bu iki hastaya da normal donörlerden ilik nakli yapıldı.


Terrence Higgins Vakfı yöneticisi Michael Brady de, "HIV'nin bu kişilerin bedeninden temizlendiğini söylemek için henüz çok erken. Fakat, bu tedavi, Berlin'deki Hasta olarak bilinen Timothy Brown'ın yaşadığının türünün tek örneği olmayabileceğini" söylüyor.

Brown, AIDS hastalığına yakalanıp da tedavi edilen tek kişi olarak biliniyor. bbc türkçe

4/26/2012

reflü hastalığı belirtileri ilaç tedavisi ve ameliyatla tedavi hakkında

    4/26/2012 02:54:00 ÖS   Yorum yok

Reflü kelime anlamıyla ‘geriye kaçış’ demek. Gastro-özafajeal reflü ise yüksek asit içeren mide içeriğinin yemek borusuna geri dönmesi ve burada mukozal hasara yol açması, solunum sistemine kaçarak öksürük, ses kısıklığı ve astım ataklarını tetiklemesi olarak nitelendiriliyor.

ilaç tedavisi ve ameliyat

Reflü toplumda oldukça sık görülen bir hastalık. Öyle ki ülkemizde her 5 kişiden birini etkisi altına alıyor. Bu hastalık yaşam alışkanlıkları ile beslenme tarzına özen gösterildiği ve ihtiyaç duyulduğunda ilaç tedavisine devam edildiği sürece genellikle kontrol altında tutulabiliyor. Ancak bazı durumlarda operasyon kaçınılmaz hale gelebiliyor. Acıbadem Maslak Hastanesi’nden Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. İsmail Hamzaoğlu reflü ameliyatına götüren 6 nedeni açıklıyor.

1.Hasta ömür boyu ilaç tedavisi istemiyorsa: Reflü tedavisinde başvurulan ilaçlardan başarılı sonuçlar alınabiliyor. Ancak bazı hastalar ilaçların yan etkileri ve sürekli olarak ilaç kullanmanın getirdiği psikolojik etki gibi nedenlerden dolayı ömür boyu ilaç kullanmak istemeyebiliyor.

2. Beslenme alışkanlıklarına dikkat etmiyorsa: Öncelikle düzenli beslenmek şart. Ayrıca reflüyü arttırdığı bilinen yağlı gıdalar, kızartmalar ve çikolata gibi besinlerden, alkol ve gazlı içeceklerden ayrıca çay, kahve ile kola gibi kafeinli içeceklerden kaçınmak gerekiyor. Ancak bazı hastalar beslenme alışkanlıklarına dikkat etmekte güçlük çekebiliyor.

3. Mide fıtığı eşlik ediyorsa: Reflü hastalığına sıklıkla mide fıtığı eşlik edebiliyor. Mide fıtığının bazı türlerinde fıtık boğulması ve acil ameliyat riski oluyor. Bu tür fıtıklarda reflünün şiddetine bakılmaksızın hastaya ameliyat öneriliyor.

4. Kullanılan ilaçlar kesilemiyorsa: Kemik erimesine karşı kullanılan ilaçlar, doğum kontrol hapları, ağrı kesiciler veya tansiyon ilaçları reflü şikayetlerinin artmasına yol açabiliyor. Ancak bazı durumlarda bu ilaçların kesilmesi mümkün olmayabiliyor.

5. Hasta yaşam tarzını değiştiremiyorsa: Reflü hastası kilolu ise öncelikle kilo vermeli. Ayrıca yemeği uykudan 3-4 saat önce bitirmeli, yediği gıdaların türüne dikkat etmeli, stresli ortamlardan uzak durmalı, sürekli olarak ilaç kullanmalı ve sigara içiyorsa bu alışkanlığını bırakmalı. Eğer hasta bu şartlara uymakta zorluk çekiyorsa operasyonun seçenek olarak sunulması gerekiyor.

6 . Gastro-özafegeal reflü’ye bağlı hasarlar oluşmuşsa: Uzun süren reflülerden sonra yemek borusunun iç yüzeyinde yaralar oluşabiliyor. Bu yaraların sürekli olarak iyileşip yeniden açılmasıyla birlikte yemek borusunda darlıklar ortaya çıkabiliyor. Reflü nedeniyle mide içeriğinin gırtlak ve solunum sistemine gitmesi ses kısıklığı ve akciğer hastalıklarına yol açabiliyor. Yemek borusunun iç yüzeyinde sürekli devam eden reflü hücre düzeyinde değişiklik yaparak sonu kansere neden olabilecek Barret özofagusu denilen bir duruma neden olabiliyor. Bu tarz hasarlar gelişmişse operasyonla tedavi öne alınabiliyor.


Tek port ile izsiz operasyon


• Reflü operasyonunun laparoskopik olarak yapılması gerekiyor. Çünkü açık ameliyat ile karşılaştırıldığında laparoskopik, yani kapalı yöntem daha az ağrı, hastanede daha kısa kalış süresi, normal aktiviteye ve iş hayatına daha erken dönüş gibi pek çok avantaja sahip. Öyle ki hastanın operasyondan sonra hastanede sadece 1 gün kalması yeterli geliyor. Ayrıca hasta 4-5 gün sonra iş hayatına da dönebiliyor.

• Açık ameliyatta yaklaşık 20-30 santim karın yarası oluşuyor. Bu yaraya ait enfeksiyon riski daha fazla oluyor. Ayrıca yaklaşık yüzde 10 hastada bu yaradan fıtık oluşma riski mevcut. Laparoskopik ameliyatta ise bu tür sorunlara çok ender rastlanıyor.

• Mide fıtığı varsa bu sorun operasyonda düzeltilerek göğüs boşluğuna kaçış önleniyor ve midenin üst bölümündeki fundus bölümü yemek borusu çevresine sarılarak antireflü bir mekanizma oluşturuluyor.

• Tek port laparoskopik yöntem ise laparoskopinin tüm avantajlarını taşımasının yanı sıra ciltte hiç iz kalmaması gibi kozmetik açıdan çok önemli bir avantaj daha sağlıyor. Laparoskopik ameliyatta 1 santimden küçük 4 ya da 5 yara oluyor. Bu nedenle sadece sağlık değil, kozmetik olarak da açık ameliyata göre belirgin olarak üstünlük taşıyor.



Belirtileri neler?

• Göğüste yanma hissi,
• Ağza acı su gelmesi,
• Bulantı, kusma,
• Hazımsızlık, ekşime,
• Gıdaların ağza geri gelmesi,
• Ağız kokusu,
• Yutma güçlüğü,
Daha nadir olarak;
• Ses kısıklığı,
• Boğaz ağrısı,
• Kuru öksürük,
• Astım,
• Zatürree,
• Dişlerde mine kaybı gibi belirtiler ile ortaya çıkabiliyor.

2/18/2012

tıp dünyasından ilaçlarını içmeyi unutanlar için hayat kurtaracak buluş

    2/18/2012 07:25:00 ÖS   Yorum yok

ABD’de bilim insanları, gelecekte ilaç kullanımını tamamen değiştirecek çığır açıcı bir deneye imza attı.

hayat kurtaracak buluş

Massachusetts Institute of Technology (MIT), Harvard Üniversitesi ve Cleveland Western Reserve University tarafından gerçekleştirilen çalışmada, kadın deneklerin derilerinin altına, implantasyon yöntemiyle bir çip yerleştirildi. Çipin içinde bulunduğu cihaza aynı zamanda, osteoporoz hastalığından muzdarip deneklerin kullanmaları gereken ilaçtan konuldu.

12 ay kullandılar


Kablosuz olarak uzaktan kumanda edilebilen ve MicroCHIPS adlı firma tarafından üretilen çipe daha sonra, belirli aralıklarla belirli dozajda ilacı, hastanın kanına karıştırma komutu verildi. 12 ay boyunca gerçekleştirilen deney sonunda, hastaların, konvansiyonel yöntemlerle aynı ilacı kullanmaları durumunda sağlayacakları düzelmeye denk bir iyileşme olduğu tespit edildi.

Sıra uzaktan tedavide


DOKTORLAR, bu yeni tedavi yönteminin yaygın şekilde kullanılmasının erken olduğunu belirtiyor. İlk deneylerde kullanılan çipler, hastaya yalnızca birkaç santimetre uzaklıktan kontrol edilebiliyor. Şimdi amaç, cihazı geliştirmek ve “tele-ilaç” adı verilen, hastanın uzaktan tedavi edilmesine yarayan bu yöntemin geliştirilip resmen uygulamaya sokulmasını sağlamak.

Çipin içinde bir eczane

1- Çok hazneli bir ilaç yayma çipi derinin altına yerleştirildi.
2- Hazneler, platin ve titanyumdan yapılma bir zarla kapatıldı.
3- İstendiğinde ya da programlandığında, bu zar elektrik akımıyla eritiliyor ve ilaç kana karışıyor.

6/15/2011

hareketsiz kalmak fazla alkol almak ve bazı ilaçlar kemik yapımını engelliyor

    6/15/2011 09:53:00 ÖS   Yorum yok

Uzmanlar, seks hormonlarının az salgılanması ile ilgili sorunların osteoporoza neden olan hastalıkları içinde yer aldığını belirterek, tiroit ile paratiroid bezinin fazla çalışması, şeker hastalığı, hematolojik ve genetik hastalıklar ve fazla alkol kullanımının ostreoporoza yol açtığını ifade ediyor.

Bazı ilaçların da osteoporoza neden olabildiği uyarısında bulunan uzmanlar, bunlar arasında en sık kortizon, kan sulandıran ilaçlar, epilepsi, kanser, guatr, mide ve psikiyatri ilaçlarının bulunduğunu belirtiyor.

Hacettepe Üniversitesi (HÜ) Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Türkiye Osteoporoz Derneği II. Başkanı Prof. Dr. Yeşim Gökçe Kutsal,  osteoporozun kemik kitlesindeki azalmaya bağlı olarak ortaya çıkan ve kırıklara neden olan sistemik bir iskelet hastalığı olduğunu söyledi.
Yetişkin insanlarda kemik kitlesinin, iskelet gelişimi sırasında varılan en yüksek kemik kitlesine ve yaşamın daha sonraki dönemlerinde meydana gelen ''kemik kaybı''nın ya da ''kemik yıkımı''nın derecesine bağlı olduğunu belirten Kutsal, osteoporozun kemik kırıklarına ve ağrıya yol açtığını ve kişinin yaşam kalitesinin bozulmasına neden olduğunu ifade etti.
fazla alkol almak


Kutsal, ''günümüzde sık rastlanan bazı hastalıkların ve sık kullanılan bazı ilaçların kemik yapımını engellediğini, kemik yıkımını artırdığını ve osteoporoza neden olduğunu'' söyledi.

Seks hormonlarının az salgılanması ile ilgili sorunların osteoporoza neden olan hastalıklar içinde yer aldığını belirten Kutsal'ın verdiği bilgiye göre, tiroit ile paratiroid bezinin fazla çalışması, şeker hastalığı, hematolojik ve genetik hastalıklar, fazla alkol kullanımı ostreoporoza yol açıyor.

Bunun dışında uzun süre hareketsiz kalmak, iltihabi bağırsak hastalıkları, bağırsakta emilim bozukluklarına neden olan hastalıklar, böbrek, karaciğer ve romatizmal hastalıklar ile mide ameliyatı ya da organ nakli geçirmiş olmak, akciğerlerde kronik tıkayıcı hava yolu hastalığı bulunması, beslenme bozuklukları ve yetersiz beslenme ve radyasyon tedavisi almış olmak da diğer etkenler arasında yer alıyor.
Kimi hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaçlar da osteoporoza neden olabiliyor. Bunlar arasında en sık kortizon, kan sulandıran ilaçlar, epilepsi, kanser, guatr, mide ve psikiyatri ilaçları bulunuyor.

Ne yapmalı?

Osteoporozdan korunmak için şu önerilerde bulunuluyor:
''Toplum, osteoporoza neden olabilecek hastalıklar ve ilaçlar konusunda bilgilendirilmeli.
-Osteoporoz hastalarında muayenelerde, klinik ve laboratuvar incelemelerde kemik kaybına ve kırığa yol açabilecek hastalık ve ilaçlar gibi tüm faktörler ortaya çıkarılmalı. Çünkü, osteoporoza başka bir hastalık ya da uzun sure kullanılan bir ilaç neden olabiliyor.
-Osteoporoz varlığı belirlenmeli ve tedavi edilmeli.
-İlaç tedavisine başlamadan önce yeterli kalsiyum ve D vitamini alınmalı.
-Yaşam boyu düzenli egzersiz yapılmalı. Hormon eksikliği halinde tanı konulmalı ve etkin tedavi tamamlanmalı.
-Alkol alımı azaltılmalı, sigara tüketimine dikkat edilmeli.
-Osteoporozun tedavisine yönelik geliştirilmiş ilaçlardan hastaya en uygun olanı seçilmeli ve düzenli olarak kontrolleri yapılarak tedavisi takip edilmeli.
-Kemik yoğunluğunun artırılması ve sağlıklı kemikler için puberte öncesi dönemde egzersiz, kalsiyumdan ve D vitamininden zengin diyet yapılmalı, ideal vücut ağırlığı korunmalı.
-Yetişkin dönemde bilinçli egzersiz ile kemik kaybını yavaşlatılırken, ileri yaşlarda düşmelerin şiddeti ve sıklığı hareketliliğin, esnekliğin ve hareket hızının korunması ile azaltılmalı.''

Üç aydan fazla kortizon kullananlar dikkat


İleri yaştakiler, kemik mineral yoğunluğu düşük olanlar, ailesinde osteoporotik kırık olanlar, daha önce basit düşmeler ile kırık geçirmiş olanlar, vücut ağırlığı normalin altında bulunanlar, üç aydan uzun süre kortizon ilacı kullananlar ve ayrıca yoğun sigara ve alkol tüketenlerin öncelikli olarak tedavi edilmeleri gerekiyor.
Gelişebilecek sakatlıkların önlenmesinde ise temel ilkeler, hastanın ve ailesinin bilgilendirilmesi, eğitimi, düşmelerin önlenmesi açısından evinin uyarlanması, düşme için risk faktörlerinin (bireysel ve çevresel) azaltılması, yardımcı cihaz ve günlük yaşam aktivitelerini kolaylaştıracak araçların temini ve bilinçli beslenme olarak gösteriliyor.
cumhuriyet portal

4/24/2011

kan kanseri olan hastalara evinde tedavi hizmeti verilebilecek

    4/24/2011 05:02:00 ÖS   Yorum yok
evinde tedavi hizmeti

Kayseri, Ankara, Samsun, Van, Erzurum, Hatay, Adana illerindeki tıp fakültelerinin Hematoloji Anabilim Dallarından 50'den fazla uzmanın katıldığı ve Mersin'de gerçekleştirilen Anadolu bölge toplantısında Multipl Miyelom denilen kan kanserinin tanı ve tedavisinde son gelişmeler ele alındı.


Multipl Miyelom'un eskiden korkulan bir hastalık olduğunu ifade eden Aferez Derneği Genel Sekreteri Doç. Dr. Fevzi Altuntaş, son tedavi yöntemleri sayesinde artık bu hastalığın tedavisinin mümkün olduğunu dile getirdi.

Bu hastalığın tedavisinde Türkiye'de de dünyanın gelişmiş ülkelerindeki yöntemlerin uygulandığını anlatan Altuntaş, Türkiye'deki birçok merkezde hastanın kendisinden alınan kök hücre ile yapılan nakillerde büyük başarılar sağlandığını belirtti.

Sağlık Bakanlığının son yıllardaki uygulamalarıyla kök hücre nakli merkezlerinin sayısının arttığını ve ülkedeki yıllık nakil sayısının bin 500'lere ulaştığını vurgulayan Altuntaş, ''Geçmişte kan kanserli hastaların tedavisinde sıkça dile getirilen bekleme listesi sorunu, artık ülkemizde bitme noktasına geldi. 2011 yılı itibarıyla ülkemizde bekleme listesi sorunu artık yok'' diye konuştu.

Kan kanserli hastaların ilaçlarının tamamen devlet tarafından ödendiğini belirten Altuntaş, bu hastaların evde bakım hizmetlerini içeren yeni uygulamaya ilişkin şu bilgileri aktardı:

''Bu hastalarımızı daha önce polikliniklerde veya hastanelerde yatarak tedavi ediyorduk. Getirilen yeni uygulamayla özellikle ileri yaşlardaki hastalarımıza artık evlerinde tedavi hizmeti vermeye ve tetkiklerini yapmaya başladık.

Bu hastalarımızı sağlık personelimiz belirli aralıklarla evlerinde ziyaret edip ilaçlarını nasıl kullanacaklarını ve hangi dozlarda alacaklarını anlatıyor. Hastalarımızın birçok tetkiki artık evlerinde de yapılabiliyor. Eğer tetkik için hastaneye götürülmeleri gerekiyorsa bunu da devlet sağlıyor.''


''Kan kanserli hasta sayısında artış bekleniyor"


Geriatrik Hematoloji Derneği Başkanı ve Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji Bilimdalı öğretim üyesi Prof. Dr. Osman İlhan da Türkiye'de 65 yaş üstü 5 milyon 700 bin kişi bulunduğunu belirterek, 2023 yılında bu sayının 12 milyon 700 bine ulaşacağının tahmin edildiğini söyledi.

Ortalama yaşam süresinin artmasının belirli hastalıkların görülme sıklığında artışa yol açacağını anlatan İlhan, ''İleri yaşlarda sıkça görülen kan kanseri hastalarının sayısı ortalama yaşam süresinin uzamasıyla Türkiye'de de artacak. İleriki yıllarda her yıl 3 bin yeni tanı konulması bekleniyor'' dedi.

İlhan, Sağlık Bakanlığı ve Sosyal Güvenlik Kurumunun sosyal devlet anlayışı içerisinde gelişmiş ülkelerde tedavide uygulanan ilaçların tümünün Türkiye'de de kullanıldığını ifade ederek, bunun hastalar açısından memnuniyet verici olduğunu dile getirdi.

Sağlık Bakanlığının ileri yaşlardaki kan kanserli hastaların tedavi ve işlemleriyle ilgili bir yönerge yayımlama hazırlığı içerisinde olduğunu bildiren İlhan, ''Bu yönerge ile özellikle ileri yaşlardaki hastalarımızın tedavilerinde daha başarılı sonuçlar alınmasını bekliyoruz'' diye konuştu.

İlhan, kan kanserine yol açan kanser kök hücresine karşı yakın bir gelecekte aşı geliştirilmesinin beklendiğini sözlerine ekledi.

Aferez Derneği Başkanı ve Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji Bilimdalı öğretim üyesi Prof. Dr. Ali Ünal da son yıllarda Türkiye'nin birçok ilinde yeni merkezlerin açıldığını kaydederek, ''Bu sayede artık hastalarımızın başka şehirlere giderek tedavi olmalarına gerek kalmıyor. Bu merkezler uluslararası standartlarda hizmet veriyor'' diye konuştu.

Ünal, AB'nin Uluslararası Akreditasyon Kuruluşu (JAICE) tarafından akredite edilecek ilk merkezin Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Kök Hücre Merkezi olacağını bildirdi.
cumhuriyet portal
© 2014 deva arayanlar . Designed by Bloggertheme9
Proudly Powered by Blogger .