-->
depresyon etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
depresyon etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4/24/2013

Yetenek Yarışmalarına katılanlar yıllarca depresyonla mücadele etmek zorunda kalabiliyor

    4/24/2013 01:42:00 ÖÖ   Yorum yok
Merkezi Almanya'nın Münih kentinde bulunan Gençlik ve Eğitim Kanalları Araştırma Enstitüsü'nün yürüttüğü bir araştırmaya göre, yetenek yarışmasına katılmak bazı adayların ruh sağlığını derinden etkileyebiliyor.

Araştırmaya göre, bu tür yarışmalara katılmak bazı adaylar için o kadar kötü bir deneyim oluyor ki söz konusu yarışmacılar yarışmadan sonra yıllarca depresyonla mücadele etmek zorunda kalabiliyor. Araştırmacılar, özellikle yaşları 16-17 olan gençlerin böyle bir yarışmaya dâhil olmanın kendileri için ne tür sonuçlar doğurabileceğini öngöremediğine dikkat çekiyor. Araştırmayı yürüten ekibin başkanı Maya Götz, “Gerçekten de katılan kişinin zarar gördüğü vakalar var” şeklinde konuşuyor.

'Sonuçları dikkate alınmıyor'

Araştırma için Almanya'da bu tür yarışmalara katılan ve yaşları 16 ila 34 arasında değişen 59 kişi ile görüşülmüş. Yarışmaya katılanları yarısı bunu kendileri açısından "olumlu" bir deneyim olarak değerlendirirken, beşte biri ise böyle bir yarışmada yer almanın "olumsuz" bir deneyim olduğunu dile getirmiş.

Yarışma bölümlerinin internette bulunduğunu ve bu görüntülerin itibar zedeleyici etkisinin sürekli olduğunu söyleyen Götz, gençlerin sürekli olarak programdaki görüntüler ile yüz yüze gelmek zorunda kaldığına dikkat çekiyor. Götz, milyonlarca kişinin izlediği bu tür programlarının olası sonuçları üzerinde yeterince durulmadığı eleştirisinde bulunuyor.Deutsche Welle Türkçe

3/06/2013

Kalitesiz uyku çekenlerde Kalp yetmezliği riski yüksek

    3/06/2013 10:05:00 ÖS   Yorum yok

11 yıl boyunca 50 bin kişiyi izleyen araştırmanın sonuçları European Heart Journal'da yayımlandı.


Araştırmacılar, günlerce düzensiz uyku uyuyanların ileride, kalbin düzenli kan pompalayamaması olarak tanımlanan, kalp yetmezliği riskine daha fazla maruz kaldıklarını açıkladı.

Uzmanlar kalp yetmezliğine yetersiz uykunun mu neden olduğunu, yoksa daha karmaşık bir bağlantının mı bulunduğunu tespit etmek için bu konuda daha fazla çalışma yapılması gerektiğini belirtiyor.

Norveç Bilim ve Teknoloji Üniversitesi'nden bilim insanları, 20-89 yaş aralığında olan ve araştırma başladığında herhangi bir kalp hastalığı bulunmayan 50 bin kişiyi inceledi.

Uykuya dalma ve uyku halini sürdürmekte sıkıntı çekenlerin çekmeyenlere oranla kalp yetmezliği riskinin üç kat daha fazla olduğu sonucuna varıldı.

Kaliteli uyku uyumayıp uyandığında kendisini dinlenmiş hissetmeyenlerin de risk grubunda olduğu belirtildi.

Kalp yetmezliği durumunda kalp kasları biçimini kaybediyor; kaslar ya çok zayıf ya da çok sert hale geldiği için kanı gereken basınçta pompalayamıyor. Kalp yetmezliği olanlar sıklıkla nefessizlik ve yorgunluk hissediyor.

Ancak aradaki bağlantının nedeni henüz tespit edilemedi.

Araştırma ekibinin başında bulunan Dr Laugsand, "Uykusuzluğun doğrudan kalp yetmezliğine neden olup olmadığını bilmiyoruz. Ama öyle ise uyku sorunları incelenerek kalp yetmezliğine karşı önleyici tedbirler almak mümkün olacaktır" diyor.

Diyabet, depresyon ve beyin fonksiyonlarında zayıflama gibi diğer bazı hastalıklar da düzensiz uykuya bağlanıyor.


Sheffield Üniversitesi'nden Dr. Tim Chico, bu araştırmanın uykusuzluk ile kalp yetmezliği arasındaki bağlantıyı gösterdiğini ama bundan uykusuzluğun kalp yetmezliğine neden olacağı sonucunun çıkarılamayacağını belirtti.

Aynı görüşü paylaşan İngiltere Kalp Vakfı'ndan June Davison uyku düzeninin ruhsal, fiziksel ve duygusal sağlık üzerindeki etkisinin eskiden beri bilindiğini vurguladı. bbc türkçe

6/06/2012

yeni bir araştırmanın sonuçlarına göre egzersiz yapmak depresyon tedavisinde etkili değil

    6/06/2012 06:45:00 ÖS   Yorum yok

İngiltere'de yapılan ve British Medical Journal'da yayımlanan araştırma dahilinde 361 depresyon hastasının yarısına sadece ilaç tedavisi uygulandı, diğer yarısına ise hem ilaç tedavisi uygulandı hem de bu hastaların düzenli olarak egzersiz yapması sağlandı.

tedavisinde etkili değil

Bir yıl sonra hastaların tamamının durumunda iyileşme olduğu gözlendi ancak düzenli egzersiz yapan hastaların durumunun hiç egzersiz yapmayanlarla aynı olduğu görüldü.

Doktorlar depresyon hastalarına haftada üç kez egzersiz yapmalarını tavsiye ediyor.


Doktorlar, hafif depresyon vakalarının tedavisinde egzersizin oldukça etkili olduğunu düşünüyordu.
Fiziksel faydalar

Bristol ve Exeter Üniversiteleri tarafından yapılan araştırmada egzersizin faydalarının net olarak kanıtlanmasına çalışılıyordu.

Deneye katılan 361 hastanın tamamına depresyon seviyelerine uygun olan ilaç tedavisi uygulandı.


Ancak 8 hafta boyunca rastgele seçilmiş bir gruba fiziksel aktivitelerini artırmaları tavsiye edildi.

Bu sayede hastaların fiziksel durumlarının iyileştiği gözlemlendi ancak bir yıl sonra yapılan incelemelerde düzenli egzersizin hastaların ruhsal durumuna herhangi bir etki yapmadığı ortaya çıktı.

Peninsula Tıp ve Dişhekimliği Koleji'nden Prof John Campbell ''Depresyon hastalarının çoğu anti-depresan kullanmak istemez, ilaçsız tedavi olmayı tercih ederler. Egzersizin böyle bir tedavi yöntemi olabileceğini düşünüyorduk ancak bu araştırma sonucunda egzersizin depresyon tedavisinde etkisiz olduğu görülmüş oldu'' dedi.

Ancak Campell, egzersizin faydalarının gözardı edilmemesi gerektiğine de dikkat çekti ve ''Egzersiz sizin için kötü demek istemiyoruz. Egzersiz yapmak tabiki de çok faydalı. Ancak ne yazık ki ağır depresyon vakalarının egzersizle tedavi edilmesi mümkün değil'' dedi.

Campbell sözlerine ''Egzersizin hemen sonrasında hissedilen mutluluk ve zindelik elbette gerçek ancak bu depresyon hastalarının uzun vadede kendilerini iyi hissetmelerini sağlayamıyor'' dedi.bbc türkçe

4/18/2012

iyimser insanların kalp hastalıklarına yakalanma ve felç geçirme riski daha az

    4/18/2012 02:06:00 ÖS   Yorum yok

Harvard Üniversitesi'nin 200 araştırmadan derlediği veriler iyimser insanların kalp hastalığına yakalanma ya da felç geçirme riskinin daha düşük olduğunu ortaya koydu.

kalp hastalıklarına yakalanma

İyimser insanlar genel olarak daha sağlıklı oldukları gibi kolestrol ve yüksek tansiyon gibi hastalıklara da daha nadir yakalanıyorlar.

Stres ve depresyon ile kalp hastalıkları arasındaki bağlantı ise zaten daha önceden kanıtlanmıştı.

Yapılan son inceleme için bilimadamları hastaların hem psikolojik hem de kardiyovasküler incelemelerinin kayıtlarının tutulduğu vakaları gözden geçirdi.

Araştırma sonucunda iyimserlik, yaşanılan hayattan duyulan tatmin ve genel olarak mutluluk gibi özeliklerin kişinin sosyal konumuna, yaşına, kilosuna ve sigara içip içmediğine bakılmaksızın kalp ve damar hastalıklarına yakalanma riskini düşürdüğünü ortaya çıkardı.

İyimser insanların kalp hastalığına yakalanma oranı kötümserlerden %50 daha az.


Kanıt yok

Araştırmacılardan Dr Julia Boehm incelemelerinin kesin kanıtlar sunmadığının altını çizdi ve ''Sadece psikolojik durum ile kalp hastalığı arasında bir bağlantı bulduk'' dedi.

Psikolojik olarak ''iyi'' durumda olmanın objektif bir biçimde ölçülüp ölçülemeyeceği zaten tartışma yaratan bir konu.

Ayrıca araştırmada ''iyimser'' insanların yaşam tarzlarının da kötümser kişilere göre daha sağlıklı olduğu görüldü.

Sonuçlara göre iyimser insanlar daha sağlıklı besleniyor ve daha çok spor yapıyor.

Ancak tüm bunlar göz önünde bulundurulunca bile iyimserlik ve mutluluğun kalbe iyi geldiğini kabul etmek gerekiyor.



Şimdiye kadar kalp hastalıkları ve psikolojik durum arasındaki bağlantıyı araştıran araştırmalar genellikle stres ve endişe üzerine çalışmıştı.

İngiliz Kalp Vakfı Baş Hemşiresi Maureen Talbot ''Bu hastalıklar ile akıl sağlığı arasındaki bağlantı oldukça komplike ve hala tam olarak anlaşılabildiğini söylemek mümkün değil'' dedi.


Talbot ''Ancak bu araştırma zaten tahmin ettiğimiz bir şeyi doğruladı. Psikolojik olarak iyi durumda olmak sağlıklı bir yaşam sürmenin önemli bir bölümü'' dedi

Hemşire ayrıca araştırma sonuçlarının sağlık görevlilerinin psikolojiye vermeleri gereken önemi de gösterdiğini söyledi.

1/19/2012

antidepresan ilaçları kullanan yaşlılarda düşme olayları artıyor

    1/19/2012 06:46:00 ÖS   Yorum yok

Bakımevlerinde antidepresan tedavisi uygulanan ve bunama geçiren yaşlıların düşmeye daha çok eğilimli oldukları bildirildi.

yaşlılarda düşme olayları

British Journal of Clinical Pharmacology adlı dergide yayımlanan makalede, bunama geçiren yaşlıların depresyona da yakalandıkları ve kendilerine sıklıkla SSRI grubu altında toplanan serotonin arttırıcı ilaçlar verildiği kaydedildi.

Makalede, bu yaşlılarda düşme olaylarına üç kat daha fazla rastlandığı belirtildi.


Alzheimer Derneği, depresyon geçiren bunama hastalarına, başka tedaviler uygulanabilmesi için daha fazla araştırma yapılmasını istedi.

Eski tür antidepresan kullanımında düşme olasılıklarının arttığı öteden beri biliniyor. Bu tip ilaçlar baş dönmesi ve sendeleme gibi yan etkiler yaratbiliyor.

SSRI türü ilaçların bu sorunu azaltacabileceği tahmin ediliyordu ancak Hollanda'nın Roterdam kentindeki Erasmus Üniversitesi'nde yapılan araştırma beklentilerin aksinde sonuçları ortaya koydu.

Araştırma ekibinde yer alan doktor Carolyn Sterke, iki yıl süresince söz konusu ilaçları hergün kullanan hastaların 248 kez düştüğünü belirtti.

Yaş ortalaması 82 olan hastalardan 152'sinin 683 düşme vakası yaşadığı tespit edildi.


Düşmelerin 220'sinde kemik kırılması gibi ciddi hasarlar yaşanırken, bir hasta düşme sonrası hayatını kaybetti.

SSRI ilaçlarını kullanan hastaların ise üç kat daha fazla düşme vakası yaşadıkları ortaya çıktı. 

10/08/2011

depresyon 2020 yılında dünyada en yaygın ikinci hastalık olacak

    10/08/2011 09:17:00 ÖS   Yorum yok

almanya'da son verilere göre, yaklaşık 4 milyon depresyon hastası var ve ağır depresyon yaşayan her 7 kişiden biri intihar ediyor.


Leipzig kentinde bu yıl ilk kez düzenlenen Depresyon Hastaları Kongresi çerçevesinde hasta ve doktorlar bu hastalıkla ilgili tecrübelerini paylaştı.
en yaygın ikinci hastalık

"Grip gibi başladı''


Thomas Müller-Rörich, binlerce kişinin gözleri önünde sahneye çıkarak büyük bir özgüvenle deneyimlerini aktardı. Ancak böyle bir kalabalık önünde konuşmasının bundan bir süre önce kesinlikle mümkün olmadığını belirtti. Yaklaşık 4 yıl boyunca hastanede ağır bir depresyon tedavisi görmüş.

Rörich, hastalığın başlangıcını gribe benzeterek şunları söyledi: ‘’Sanki grip olmuş da kendinizi halsiz ve iştahsız hissediyormuşsunuz gibi. Tabii bir de korku vardı bende; Ama neden korktuğumu bilmiyordum. Tek bildiğim, o haldeyken asla dışarı çıkıp işe gidemeyeceğimdi. Çünkü hiç enerjim yoktu. Sonra bir hafta kadar evde kaldım; düzelir gibi oldu ama ardından daha kötü duruma gelmeye başladı.’’

"Herkes bir nebze kendi kendisinin doktorudur", diyor Rörich. Onun da aklına doktora giderken her türlü rahatsızlık gelmiş, ama depresyon ya da tükenmişlik sendromu aklının ucundan bile geçmemiş. Hatta sadece kendisinin değil, aile hekiminin bile...

Rörich ‘'Ben, tanı konulması daha zor, ağır bir hastalık çıkacağını sandım. Yani kan kanseri ya da beyin tümörü gibi. Ve o nedenle sürekli doktora gidip şikayetlerimi dile getiriyordum ki, beni daha iyi muayene etsin diye. Ama bir süre sonra doktor da beni ciddiye almamaya başladı. Ve bana sadece ‘Sizin bir şeyiniz yok, gidin biraz tatil yapın’ gibi bilinen öğütler verdi’’ diye konuşuyor.
tükenmişlik sendromu

''Tanı koymak zor ''


Leipzig Üniversitesi Hastanesi'nden Psikiyatri ve Psikoterapi Profesörü Ulrich Hegerl, depresyon geçiren hastaların yüzde 10’una genelde aile hekimi tarafından tehşis konulamadığını belirtiyor. Hegerl, ''Stresli bir mesleği olanların çoğunda ise tükenmişlik sendromundan söz etmek mümkün', diyerek bu hastalığın tanısını koymanın daha kolay olduğunu, zira o aşamaya kadar gelen hastaların zaten tüm enerjilerini kaybetmiş olduğunu kaydediyor.

Profesör Ulrich Hegerl, bu sorunlarla mücadele edenlere genelde yanlış telkinlerde bulunulduğuna dikkat çekiyor. Hegerl sözlerini şöyle sürdürdü:

"Genelde tatile çıkmak, uzun süre uyumak ya da iyi gelen bir şeyler telkin edilir. Ama bunlar depresyona hiç iyi gelmez. Uzun süre uyumak, genelde depresyonu tetikler. Yerleşmiş ve etkili olan bir tedavi ise az uyumaktır. Tatile çıkmak, depresyondakilere kesinlikle önermeyeceğim bir şey. Çünkü depresyon da peşinizden gelir ve durumunuz tatilde daha da kötüleşir."


''Depresyon hastalıktır''

Profesör Hegerl, depresyon rahatsızlığı olanların genelde fiziksel olarak sağlıklı göründüklerini, ama en ufak bir işi halledecek durumda olmadıklarını kaydederek "Diş fırçalamak bile yerine getirilmesi imkansız bir göreve dönüşebiliyor’’ diyor. Hegerl, depresyonun bir ruhi çöküntü değil, bir hastalık olduğunu vurguluyor ve tıpkı bir apandisit iltihabı gibi acilen tedavi edilmesi gereken safhaları olduğunu kaydediyor. Çünkü bu insanların çoğunda büyük bir intihar riski oluşuyor.

Yas, üzüntü ve acılı günlerin her insanın hayatına ait şeyler olduğunu kaydeden Hegerl, ''Depresyon söz konusu ise hem fiziksel hem de ruhsal bir hastalık söz konusudur'' diyor. Hafif veya orta ağırlıktaki depresyonların psikolojik terapilerle tedavi edilebildiğini, ama ağır depresyonlarda hastaların mutlak antidepresan ilaçlar alması gerektiğini belirtiyor.

© Deutsche Welle Türkçe
Claudia Ruby / Çeviren: Başak Demir
Editör: Çelik Akpınar
© 2014 deva arayanlar . Designed by Bloggertheme9
Proudly Powered by Blogger .