-->
kolesterol etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kolesterol etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3/24/2013

Türk Kahvesindeki mucize ömrü uzatıyor kalbe iyi geliyor

    3/24/2013 09:25:00 ÖS   Yorum yok
ünü dünya çapında lezzeti dillere destan kısık ateşte pişirilen türk kahvesinin faydaları saymakla bitmiyor türk tarzı olarak bilinen pişirme tarzı mucizenin sırrı sabah saatlerinde içilen bir fincan kahve konsantrasyonu yükseltiyor kolesterol'e iyi geliyor


2/20/2013

damar tıkanıklığı tedavisinde etkili olan kök hücre nakli Türkiye'de ilk defa uygulandı

    2/20/2013 09:30:00 ÖS   Yorum yok

Yaklaşık 3 ay önce Amerika Birleşik Devletleri'ndeki Miami Eagles Enstitüsü'nden gelen bir ekip tarafından eğitim amaçlı Ordu ve Rize'den 9 hastaya uygulanan kök hücre nakli, 


Türkiye'de bu eğitime katılan ve uygulayabilirlik sertifikası alan 3 doktordan biri olan Opr. Dr. Oğuz Karahan tarafından Dicle Üniversitesi Kalp Hastanesi'nde 2 hastaya uygulandı.

ABD'de 5 bin hastaya uygulanan ve yüzde 98 başarı sağlanan uygulamada, hastanın karın bölgesinden alınan yağ dokudan elde edilen kök hücreler, tıkalı damarların yerine yeni damarların gelişmesi için hastalıklı uzva enjekte ediliyor.

Halk arasında ''kangren'' olarak adlandırılan, ağırlıklı olarak sigara kullanımına bağlı ''buerger'' (budama) hastalığı ile kolestrol, diyabet ve genetik rahatsızlıklar nedeniyle uzuv ve organ kayıplarına yol açabilen damar tıkanıklığı rahatsızlıklarının tedavisinde etkili olan işlemin, ABD ve Türkiye'de uygulandığı hastaların ayaklarındaki yaraların iyileştiği, gündelik temel ihtiyaçlarını görebilecek kadar yürüme mesafelerinin arttığı görüldü. mynet

4/18/2012

iyimser insanların kalp hastalıklarına yakalanma ve felç geçirme riski daha az

    4/18/2012 02:06:00 ÖS   Yorum yok

Harvard Üniversitesi'nin 200 araştırmadan derlediği veriler iyimser insanların kalp hastalığına yakalanma ya da felç geçirme riskinin daha düşük olduğunu ortaya koydu.

kalp hastalıklarına yakalanma

İyimser insanlar genel olarak daha sağlıklı oldukları gibi kolestrol ve yüksek tansiyon gibi hastalıklara da daha nadir yakalanıyorlar.

Stres ve depresyon ile kalp hastalıkları arasındaki bağlantı ise zaten daha önceden kanıtlanmıştı.

Yapılan son inceleme için bilimadamları hastaların hem psikolojik hem de kardiyovasküler incelemelerinin kayıtlarının tutulduğu vakaları gözden geçirdi.

Araştırma sonucunda iyimserlik, yaşanılan hayattan duyulan tatmin ve genel olarak mutluluk gibi özeliklerin kişinin sosyal konumuna, yaşına, kilosuna ve sigara içip içmediğine bakılmaksızın kalp ve damar hastalıklarına yakalanma riskini düşürdüğünü ortaya çıkardı.

İyimser insanların kalp hastalığına yakalanma oranı kötümserlerden %50 daha az.


Kanıt yok

Araştırmacılardan Dr Julia Boehm incelemelerinin kesin kanıtlar sunmadığının altını çizdi ve ''Sadece psikolojik durum ile kalp hastalığı arasında bir bağlantı bulduk'' dedi.

Psikolojik olarak ''iyi'' durumda olmanın objektif bir biçimde ölçülüp ölçülemeyeceği zaten tartışma yaratan bir konu.

Ayrıca araştırmada ''iyimser'' insanların yaşam tarzlarının da kötümser kişilere göre daha sağlıklı olduğu görüldü.

Sonuçlara göre iyimser insanlar daha sağlıklı besleniyor ve daha çok spor yapıyor.

Ancak tüm bunlar göz önünde bulundurulunca bile iyimserlik ve mutluluğun kalbe iyi geldiğini kabul etmek gerekiyor.



Şimdiye kadar kalp hastalıkları ve psikolojik durum arasındaki bağlantıyı araştıran araştırmalar genellikle stres ve endişe üzerine çalışmıştı.

İngiliz Kalp Vakfı Baş Hemşiresi Maureen Talbot ''Bu hastalıklar ile akıl sağlığı arasındaki bağlantı oldukça komplike ve hala tam olarak anlaşılabildiğini söylemek mümkün değil'' dedi.


Talbot ''Ancak bu araştırma zaten tahmin ettiğimiz bir şeyi doğruladı. Psikolojik olarak iyi durumda olmak sağlıklı bir yaşam sürmenin önemli bir bölümü'' dedi

Hemşire ayrıca araştırma sonuçlarının sağlık görevlilerinin psikolojiye vermeleri gereken önemi de gösterdiğini söyledi.

3/04/2012

damar sertliği damar tıkanıklığı ve tansiyon için limon ve sarmısak mucizesi

    3/04/2012 04:56:00 ÖS   Yorum yok

Özellikle Rus doktorların tavsiye ettiği kalp ve damar hastalıkları reçetesi mucizevi sonuçlar veriyor. Bitkilerle doğal tedavi yöntemine son derece önem veren Rus tıp dünyası, bu formülü yüzlerce yıldır kullanıyor ve son derece başarılı sonuçlar elde ediyor.

limon sarmısak mucizesi

Limon suyu ve sarımsakla yapılan karışım, damar sertlikleri, damar yağlanması, damar tıkanıklıkları ve tansiyon gibi sorunları kalıcı olarak ortadan kaldırıyor.

Türkiye'deki bazı doktorlar da hastalarına bu formülü öneriyor.


EVİNİZDE KENDİNİZ YAPABİLİRSİNİZ

- 2 Litre hiç su katılmamış sıkılmış limon suyu

- 40 diş soyulmuş ve ezilmiş sarımsak (Mümkünse Anadolu'da yetiştirilmiş ithal olmayan sarımsaklardan)

- Ağzı sıkı kapanan koyu renkli bir kavanoz (2 litrelik pet şişeler de kullanılabilir)

HAZIRLANIŞI

2 Litrelik kavanoz ya da pet şişeyi dolduracak kadar limon satın alın. Limonların suyunu iyice sıkıp şişeye doldurun. Soyulmuş 40 diş orta boy sarımsağı yıkamadan ve ezerek limonun içine atıp şişenin kapağını sıkıca kapatın. 25 gün boyunca normal ılık bir yerde tutun ve her gün birkaç kez çalkalayın. Yaklaşık 25 gün sonra sarımsakların limon suyunun içinde eridiğini göreceksiniz.

25 gün sonra hazır hale gelen karışımdan her sabah kahvaltıdan yarım saat önce yarım çay bardağı için. Bunu hergün düzenli olarak ve mümkünse aynı saatte yapın. Bu karışımın içine asla başka bir madde (şeker, tuz, tatlandırıcı vs. katmayın)

YÜZDE 100 KANITLANMIŞ FAYDALARI


1- Tüm damar iltihaplarını (vasküler) tedavi ediyor, tıkanan damarları açıyor, damar sertliklerini ve hipertansiyonu
önlüyor.

2- Kolesterol ve lipidi düşürüyor, zararlı yağların yakılmasını sağlıyor, kilo verdiriyor (bazal metabolizmayı hızlandırıp yağların yakılmasını sağladığı için iştahı açıyor.), vücuttaki şeker oranını dengeliyor, pankreasin yenilemesini sağlıyor.

3- Böbrek ve safra taşlarını eritiyor, idrar söktürüyor, vücuttaki şişkinliği yok ediyor ve dokularda ödem oluşmasını engelliyor.

4- Helycobeacter pylori adlı ülser mikrobunu öldürerek mide ve oniki parmak bağırsağı ülserinin kesin tedavisini
yapıyor.

5- Tüm romatizmal iltihabi önleyor, her tür romatizmal ağrıları dindiriyor, kireçlenmeyi önlüyor, eklem yüzeylerinin
yenilenmesini sağlıyor ve her türlü ağrıyı kesiyor.

6- Beyin hücreleri ve tüm sinir sistemlerini yeniliyor, sinirdeki aksiyon potansiyelini düzenleyip ileri-refleks hızını artırıyor, felç ve inme riskini azaltıyor.

7- Vücudun bağışıklık sistemini son derece mükemmel hale getiriyor ve her türlü alerjiyi, özellikle de damarsal kökenli ve strese bağlı cilt alerjilerini kökünden engelliyor. Kanser oluşumlarına karşı tüm vücudu koruyor.

12/17/2011

sağlıklı yaşam ve kanserden korunmak için evlerdeki en doğal kanser ilacı

    12/17/2011 08:31:00 ÖS   Yorum yok

sağlıklı yaşam ve kanserden korunmak için evlerdeki en doğal kanser ilacı tarhana çorbası

doğal kanser ilacı

bu sözler profesör doktor ismail çeliğe ait katıldığı bir sempozyumda

sağlıklı yaşam ve kanserden korunmak için tarhana çorbasını önerdi sadece yoğurt domates değil kırmızı biber, soğan, maydanoz, nane, kekik, karabiber, tuz ve un'sa tarhana çorbasının içinde bulunan diğer besin unsurları

tabi sigaradan'da kesinlikle uzak durulacak 


ve her gün yeni bir öneriyle ortaya çıkan birbirinden farklı diyetler.profesör çeliğin başta tarhana çorbası kanserden korunma reçetesi bu özetle kolesterolun tartışıldığı bu günlerde köyden gelen lezzetleri unutmayın diyor.


12/04/2011

karaciğer ve safra kesesinde biriken nikotin ve alkolü vücuttan atan sebze enginar hakkında

    12/04/2011 12:54:00 ÖS   Yorum yok

Enginar (Cynara scolymus), papatyagiller familyasından mavi-mor renkli çiçekler açan, 50-150 cm boyunda çok senelik otsu bir bitki. Güney Avrupa ve Akdeniz çevresinde yetişir.


enginar hakkında

Gövdeleri dik, kuvvetli, sert ve boyuna olukludur. Yaprakları sapsız, büyük, uzun-oval ve parçalıdır. Çiçekler üst yaprakların koltuğundan çıkan, uzun sapların ucunda büyük başçıklar halinde toplanmıştır. Çiçek tablası etlidir. Hepsi tüp şeklinde olan çiçekleri ve bunların aralarında bulunan tüyleri taşır.

Enginar cynarin içerdiği için karaciğer ve safra kesesinde biriken nikotin, alkol ve yağın vücuttan atılımını sağlar. Ayrıca vücuttaki amonyak ve kolestrolü azaltır.


Bol A ve B vitamini içerdiğinden atardamar kireçlenmesini önlemekte ve safra kesesi rahatsızlıklarını gidermektedir. Bunun dışında cinsel gücü artırıcı, ateş düşürücü, vücudu kuvvetlendirici ve iştah açıcıdır. Romatizma, ishal, sarılık hastalıklarına ve sinirlere iyi gelir.

Enginar genel olarak ülkemizde ve birçok ülkede vegetatif yolla üretilmektedir. Fransa, İtalya ve İspanya'da doğrudan tohumla üretilen çeşitler geliştirilmiştir. Enginarda vegatatif yolla üretim dip sürgünleri veya üzerinde gözlerin bulunduğu kök parçaları ile yapılabildiği gibi sadece gözlerin ana gövdeden çıkarılıp değişik ortamlarda köklendirilerek de yapılabilir. En yaygın üretim şekli sürgünlerle yapılan üretimdir.

Yeni kurulacak Enginar plantasyonlarında dikiminden önce toprak derin sürülmeli ve gübrelenmelidir. Derin sürümden sonra diskaro ve tırmık çekilerek toprak dikime hazır duruma getirilmelidir.

Dikim genellikle Akdeniz ve Ege bölgesinde Ekim–Kasım aylarında, Marmara bölgesinde ise Mart–Nisan aylarında yapılır. En uygun dikim masuralar üzerine sıra arası ve üzeri 1x1 m mesafe ile yapılır. Özellikler Bursa Doğan köy ve keramet köyünde meşhurdur.


kolesterol damar tıkamaz kolesterol ilaçları tam bir abonelik sistemi

    12/04/2011 01:16:00 ÖÖ   Yorum yok

İstanbul Üniversitesi (İÜ) Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı ve Beslenme Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ahmet Aydın, ''Kolesterol ilacı kullanmak tam bir abonelik sistemidir'' dedi.

kolesterol ilaçları abonelik sistemi

İstanbul Bilim Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları ve Kardiyoloji Anabilim Dalları Öğretim Üyesi Canan Efendigil Karatay da ''Kolesterol damarları tıkamaz. Damarları tıkayan kolesterol değil, kan pıhtısıdır" şeklinde konuştu

''Kolesterolle ilgili bilimsel gerçekler'' başlığı altında Hyatt Otel'de düzenlenen basın toplantısında konuşan Aydın, kolesterolü ortalamanın altında olanların başka hastalıklara çok daha fazla yakalandıkları yönünde birçok araştırma olduğunu, ancak bu araştırmaların birtakım insanlara ticari açıdan bir şey kazandırmadığını, bu yüzden de ibrenin kolesterol karşıtı kampanya yürütenlerin lehine olduğunu savundu.

Ortada çok büyük bir rant olduğunu ifade eden Aydın, şunları kaydetti:


''1960'lara, 70'lere kadar tıp safiyane amaçlarla yapılıyordu. 40 yıldır ise ilaç tüketimine dayalı bir anlayış ve sistem geliştiriliyor. İlaç sanayi, hastalığı değil, belirtilerini yok edecek ilaçlara yöneliyor. Mesela başınız ağrıyorsa onun gerçek nedenini öğrenmeyi değil, ağrısını dindirecek ilaçlar vermeyi öneriyor tıp. Hastalar bu ilaçları kullanır ve ağrıları yıllarca devam eder. Sanayinin de aradığı budur. Kolesterol ilacı kullanmak da tam bir abonelik sistemidir. 40 yıl kullanırsınız.''


Konuya ilişkin rant meselesini görmeyenlerin kavganın nedenini anlayamayacağını vurgulayan Aydın, sözlerine şöyle devam etti:

''Araştırmaların yüzde 90'ı, ilaç firmaları tarafından yapılıyor. Yani tedaviye değil, önleme yönelik. Vücutta mikropsuz bir iltihap vardır. Vücut bunu kolesterol ile tamir etmeye çalıştığı için kolesterol oranını yükseltir. Yani oradaki kolesterol tamir materyalidir. Bu, bir yangın mahallindeki itfaiyeyi görüp de 'İtfaiye yangın çıkarıyor' demeye benziyor. Çünkü bundan büyük paralar kazanılıyor.''

Prof. Dr. Karatay

İstanbul Bilim Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Ha0stalıkları ve Kardiyoloji Anabilim Dalları Öğretim Üyesi Canan Efendigil Karatay da ''Kolesterol damarları tıkamaz. Damarları tıkayan kolesterol değil, kan pıhtısıdır. Kanın pıhtılaşmasının en önemli sebeplerinden biri de insülin hormonudur'' dedi.


Toplantıya katılan diğer hocalarla birlikte kendisinin de aylarca ''En Çok Satanlar'' listesinde yer almış kitaplarının olduğunu belirten Karatay, ''Bizim için 'Boşuna konuşuluyor' deniyor. Biz boşuna konuşmuyoruz. Sayfalarca olan bu kitapları yazmak kolay değil. Buradan belirtmek istiyorum ki, hiç birimiz boş hocalar değiliz. Hepimiz kitap yazmış insanlarız ve halkımızın sağlığı için yapıyoruz bunları'' diye konuştu.
Yiyeceklerin kolesterolü yükselttiğine ilişkin iddiaların yersiz olduğunu vurgulayan Karatay, şunları kaydetti:

''Senelerden beri ispat edilmiştir ki hiçbir yiyecek kan kolesterolünü yükseltmez. Bunu bilmemek demek bilime kapalı olmak demektir. Mesela inekler yeşillik yer ama sütleri yağlıdır. İnekler yağlı bir şey mi yiyor? Demek ki yalnızca yeşillik bile yense, insan vücudu da hayvan vücudu da yağı üretir, çünkü ihtiyacı vardır. Trans yağlar dışındaki her türlü yağa vücudun ihtiyacı vardır.''

Sağlık ocaklarındaki aile hekimlerinin hiçbir teşhise ihtiyaç duymadan şakır şakır kolesterol ilacı yazdığını vurgulayan Karatay, şöyle devam etti:


''Kolesterolün yüksek olması demek, ilaçların verilmesi demek değildir. İşte biz buna karşıyız. Bir çok yan etkileri var bunların. Kolesterolün kendisi bizatihi masumdur. Vücutta bazı şeyleri düzeltmek için yükselir. Dolayısıyla kolesterolü ilaçla düşürmeye çalışmak anlamsızdır.''

Toplantı sonunda basın mensuplarının sorularını da cevaplayan katılımcılardan Prof. Dr. Aydın, Prof. Dr. Bingür Sönmez'in kendileri hakkında basın yoluyla suç duyurusunda bulunduğunun hatırlatılması üzerine, ''Biz de buradan suç duyurusunda bulunuyoruz'' dedi.

9/16/2011

göz kapakları üzerindeki sarı lekeler kalp krizi habercisi

    9/16/2011 06:43:00 ÖS   Yorum yok

Danimarka'daki araştırmacılara göre bu da söz konusu kişide kalp krizi ve diğer hastalıklara yakalanma riskinin yüksek olduğuna işaret ediyor.

kalp krizi habercisi
İngiliz tıp dergisi British Medical Journal'ın internet sayfasında yayınlanan araştırmada göz kapaklarında tıbbi adı "ksantelazma" olan kabarık lekeler bulunan hastaların kalp krizi geçirme olasılığının yüzde 48 daha fazla olduğunu gösterdi.

Çoğunlukla kolestrolden oluşan ksantelazmanın, vücutta başka yağ birikiminin de göstergesi olabileceği belirtiliyor.

Kalp doktorları bulguların kalp krizi riski taşıyan hastaların belirlenmesine yardımcı olabileceğini kaydediyor.


Danimarka'nın Herlev hastanesindeki araştırma ekibi 1970'lerde 12.745 hastayı izlemeye başlamıştı.

Araştırmanın başlangıcında hastaların yüzde 4.4'ünde ksantelazma bulunuyordu.
Sarı alarm

33 yıl sonra hastalardan 1872'si kalp krizi geçirdi, 3699'u kalp hastası oldu, 8507'si de öldü.

Ksantelazmanın kalp krizi riskini arttırdığı, işte bu verilerin değerlendirilmesiyle ortaya çıktı.


Ksantelazma yağ birikimine işaret ettiği için felce ve kalp krizine yol açabilecek damar tıkanıklığı riskinin yüksek olduğunu gösteriyor.

Araştırmacılar bu hastaların yaşam tarzlarını değiştirmeleri ve kolestrolü azaltmaya yönelik tedavi görmeleri gerektiğini belirtiyor.

9/12/2011

metabolik cerrahi adı verilen yöntemle bir defada şeker hastalığından kurtulmak mümkün olabiliyor

    9/12/2011 11:43:00 ÖS   Yorum yok
Taksim Alman Hastanesi’nden Genel Cerrah Doç. Dr. Alper Çelik, tip 2 diyabet, kilo fazlalığı, kolesterol ve tansiyon yüksekliğinden “metabolik cerrahi” adı verilen tek bir ameliyat ile kurtulmanın mümkün olabildiğini söyledi.

şeker hastalığından kurtulmak
Çelik, 4 yıldan bu yana çoğu tip 2 diyabet hastası olmak üzere 88 ameliyat yaptığını ve hastalarda büyük bir oranda iyileşme gösterdiğini belirterek “Şeker hastaları bu ameliyatlardan sonra yüzde 75 ila yüzde 98’inde insülin veya şeker hapı kullanılmasına gerek kalmıyor. Kan şekeri düzeyleri ilaçsız olarak normal veya normale yakın seyrediyor” dedi.

Doç. Dr. Alper Çelik, 2007 yılından bu yana bu ameliyatları gerçekleştirdiğini, bu ameliyatların yalnızca tip 2 diyabet hastalarına yapıldığını anımsatarak “Bütün diyabet hastalarının yaklaşık yüzde 90-95’i tip 2 diyabetliler oluşturuyor. Metabolik cerrahi ameliyatı olabilmesi için hastanın vücudunda az da olsa insülin üretimi olabilmelidir. Tip 1 diyabetlilerde insülin hiç olmadığı için bu yöntem kullanılmaz. Ameliyat sonrasında tip 2 hastalarında büyük oranda iyileşmeler elde ediliyor” dedi. Doç Dr. Çelik, ameliyat ettiği bir hastanın günde tek doz insülin, 3 hastanın ise yalnız şeker hapı kullandığını, diğer hastaların da insülin tedavisine ihtiyaç duymadan, kan şeker düzeylerinin normal ya da normale yakın seyrettiğini anlattı. Söz konusu ameliyatların dünyada 35 yıla yakın zamandır yapıldığını, Japonya, İtalya, Brezilya, Hindistan ve ABD’de birkaç merkezde sık olarak yapıldığını kaydeden Çelik, “Ameliyat ile hastanın kan değerlerine ve uygulanan yöntemin zamanlamasına göre hastaların yüzde 75 ila yüzde 98’inde, 8 ila 30 yıl süre boyunca kan şekerini herhangi bir ilaç kullanmaksızın normal seviyelerde tutmak mümkün. Enfeksiyon kapılması, stres, anksiyetiye, astım gibi kronik hastalığın alevlenmesi gibi bazı dönemlerde hastaların kan şekerinde dalgalanmalar olabilir” diye konuştu. Metabolik cerrahi ameliyatlarında ince barsakta bir yer değiştirme işlemi gerçekleştirdiklerini anımsatan Çelik, söz konusu yöntemin çeşitli bilimsel tıp dergilerinde de yayımlandığını kaydederek, özetle şunları söyledi:

“Ancak bu yer değiştirme işlemi birbirinden farklı 10-12 teknik yöntemle yapılmaktadır. 18 yaş üzeri ve 65 yaş altına yapılabilen bu ameliyatlarda herhangi bir sindirim sistemi ameliyatı kadar risk bulunmaktadır. Bu ameliyat tekniği çok fazla bilinnmediği için ülkemizde de çok fazla yapılmıyor. Hipertansiyon hastalarında tedavide önemli olan hastanın kaç yıllık tansiyon hastası olduğudur. 10 yıldan daha kısa süre tansiyon hastaları olan bireylerde bu ameliyat sonrası tansiyon yüzde 75-80 oranında düzelir. Kolesterolde ise ameliyat sonrası düzelmeler olur. Bu ameliyatların ardından vitamin takviyesi alınması gerekebiliyor. Şeker hastalığının bu kadar hızlı artışını önlemenin yolu cerrahiden ziyade, gıda teknolojisine ve yeni gıda ürünlerine bakanlıkça müdahale edilmesi, süper rafine gıdaların genç erişkinler tarafından tüketilmesinin kısıtlanmasını, toplumsal bilinçlenme sağlanması, yaşam standartlarının değiştirilmesi, spor bilincinin oluşturulması, kilo kontrolü ile mümkündür.”

Çelik, yarın Japonya’dan İstanbul’a gelecek olan Dr. Kazunori Kasama ile birlikte Türkiye’de şeker hastalığını ameliyatla tedavi edecek ve ameliyata ilişkin tüm detayları düzenleyecekleri basın toplantısı ile kamuoyuna açıklayacak. 

7/11/2011

mehmet öz'ün tavsiye ettiği zayıflama hapı afrika mangosu amerikada kriz yarattı

    7/11/2011 09:29:00 ÖS   Yorum yok

Mehmet Öz'ün programında "Afrika Mangosu hapı gerçek bir mucize. Herkes almalı. Eğer günde 2 tablet alırsanız egzersiz yapmadan ve yediklerinize dikkat etmenize gerek kalmadan 28 günde 4-5 kilo verebilirsiniz." açıklamasının ardından 


Çinli üreticiler sahte Afrika Mangosu hapı üretimine başladılar. Hürriyet'in haberine göre 50 ile 70 dolar arasında bir fiyatla satılan şişede bir aylık kullanım için 60 tane hap bulunuyor. ABD'nin en etkili 100 insanı arasında gösterilen Mehmet Öz ayrıca hapın kolestrolü ve kan şekerini de dengelediğini, yemeklerden yarım saat önce hapı almanın yeterli olduğunu söyledi.

afrika mangosu

Dolandırıcılık var


Afrika Mangosu hapının satışlarının patlamasının ardından ABD hükümeti olaya el koydu ve “1 milyar dolarlık bir dolandırıcılık var. 4 haftada 12 kilo verdiren bir hap imkansızdır” açıklaması yaptı. Dünyada obezite vakalarının görüldüğü ülkeler arasında ilk 5’te yer alan ABD’de, diyet ve zayıflama endüstrisi 40 milyar dolar gibi dev bir sektör halinde. 

5/26/2011

kalp hastalığını önleyen tek hap kokteyli yedi farklı ülkede denendi

    5/26/2011 06:58:00 ÖS   Yorum yok
tek hap kokteyli

Kalp ve damar hastalıklarını engellemeyi amaçlayan ilaç kokteylinin yedi ülkede yapılan klinik deneylerinden olumlu sonuç alındı.



400 denek üzerinde gerçekleştirilen ilk araştırmada tek bir hap halinde alınan ilaç kokteylinin kalp hastalığı riskini yarı yarıya azalttığı görüldü.

Dünya Sağlık Örgütü'nün rakamlarına göre, belli başlı ölüm nedenlerinden olan inme ve kalp hastalığı her yıl dünya çapında yaklaşık 17 milyon insanın yaşamını erken noktalıyor.

Uzmanlar, günde tek kez alınacak ucuz bir hap geliştirerek küresel bir sağlık kampanyasına ön ayak olmayı uzunca bir süredir planlıyordu.

Bugüne değin farklı ülkelerde birbirinden ayrı yapılan sınırlı deneylerin ardından, uzmanlar ilk defa geliştirdikleri hapı uluslararası bir araştırmaya tabi tuttu.

Sözkonusu hap, kolestrol ve tansiyon düşürücü dört ayı ilacın karışımını içeriyor.


Hapın denendiği 400 kişi, aralarında ABD, Hindistan ve Brezilya'nın da bullunduğu yedi ayrı ülkede yaşıyor.

Uzun erimli kullanılırsa kalp ve damar hastalığı riskini yüzde 50'ye varan oranda azaltacağını ileri süren kimi araştırmacılar, hapın 55 yaşın üzerinde herkes tarafından alınmasını salık veriyor.

Araştırmanın sponsorluğunu yapan hayır kurumu Wellcome Trust, sonucu ''heyecan verici'' diye niteleyerek, ileriki yıllarda dünyanın en büyük sağlık sorunlarına karşı yeni nesil ilaç kokteyli tedavilerine geçişte bu deneyin önemli bir adım olmasını umduğunu açıkladı.

Ancak sözkonusu hapın yararlarına şüpheyle bakan ve yan etkilerine dikkat çeken uzmanlar da var.


Uluslararası deneyde, hapı alan her altı kişiden biri mide rahatsızlığı ve öksürük dahil kimi yan etkilerden şikayetçi oldu.

İngiltere Kalp Vakfı, hapın üzerinde yeni deneylerin yapılması gerektiğine dikkat çekti.

Vakfın sözcülerinden Natasha Stewart, ''Tek bir hapla herşeyin yoluna gireceği mesajını vermek yerine, kalp hastalıklarına karşı dünya çapında sağlıklı yaşam, diyet ve egzersizin öneminin vurgulanmasını, ayrıca sigara ve alkolün zararları konusunda herkesin bilinçlenmesini sağlamak gerektiğini'' söylüyor.
bbc türkçe

5/23/2011

bir araştırmaya göre mide ülseri ve parkinson hastalığına aynı bakteri neden oluyor

    5/23/2011 07:22:00 ÖS   Yorum yok
parkinson hastalığı
Helicobacter pylori adlı bakteri

Amerika Birleşik Devletleri'nde yapılan bir araştırmaya göre, mide ülserine yol açan bakteri ile Parkinson hastalığı arasında bağlantı var.



Helicobacter pylori adlı bakterinin mise ülserine neden olduğu biliniyor


Araştırmayı yapan bilim adamları bazı farelere Helicobacter pylori adlı bakteriyi enjekte etti.


Bu farelerde daha sonra Parkinson hastalığının belirtileri görüldü.

Araştırmanın sonuçları ise Amerikan Mikrobiyoloji Derneği'nin toplantısında katılımcılara sunuldu.

Bilim adamları, farelerde Parkinson belirtileri görülmesinde, onlara Helicobacter pylori adlı bakterinin enjekte edilmesinin "önemli rolü" olmuş olabileceğini söylüyor.

Louisiana State Üniversitesi Sağlık Bilimleri Merkezi'nden Doktor Traci Testerman, "Araştırma sonuçları, yaşlı farelerde genç farelere kıyasla çok daha dramatik. Bu da, insanlarda olduğu gibi farelerde de yaşlıların Parkinson hastalığına daha duyarlı olduğunu gösteriyor." dedi.

Bilim adamları Helicobacter pylori adlı bakterinin, vücuttan koleströl "çalmayı" başarıp, beyne zarar veren kimyasal maddeler ürettiğine inanıyor.


Parkinson ise beynin alt kısımlarındaki gri cevher çekirdeklerinin bozukluğuna bağlı bir sinir sistemi hastalığı.
İngiliz bilim adamları temkinli

Öte yandan İngiliz yardım kuruluşu Parkinson's UK ise araştırma sonuçlarına temkinli yaklaşılması gerektiğini bildirdi.

Bu kuruluşun araştırma birimi başkanı Doktor Kieran Breen, "Biz Parkinson hastalığının muhtemelen birçok faktörün birleşiminden kaynaklandığına, bir bireyin genetik özelliklerinin de hastalığın ilerlemesine yol açabileceğine inanıyoruz." dedi.

Kieran Breen yine de araştırma sonuçlarının ilginç olduğuna inanıyor.


Breen, "Zira bu araştırma bir bakterinin, sinir hücrelerini öldüren bir toksin salgılayabileceğini gösteriyor." diye konuştu.
bbc türkçe

4/12/2011

süt asidi ve alkol fermantasyonu ile yapılan mucize içecek kefir her derde deva

    4/12/2011 10:56:00 ÖS   Yorum yok
her derde deva

Çok eski yıllardan beri özellikle Kafkaslar'da yapılan, bugün ise Avrupa ve Amerika ülkelerinde ticari amaçla üretilen süt asidi ve alkol fermantasyonu yardımıyla yapılan köpüklü, koyu kıvamlı (yoğurt kıvamında), hafif ekşimsi bir Türk içeceği Kefir...


Kefir Nedir?
Kefir, kefir taneleri ile elde edilen Kafkas orjinli etilalkol ve laktik asit fermantasyonlarının birarada oluştuğu tarihi geçmişi olan bir süt içeceğidir.

Kefir çok karışık bir mikrobiyolojik yapıya sahiptir. Boyutları 0,5-3 cm arsasında değişir ve fındık ya da buğday tanesi büyüklüğünde beyaz, beyaz-sarı arasında renklerde küçük karnabahar veya patlamış mısır görünümündedir.

Kafkas Türkleri'nin Gençlik İksiri

Kafkas Türkleri kefiri su yerine içmekte ve gençlik iksiri olarak kullanmaktadır. Kafkaslar'dan dünyanın her tarafına yayılan Türkler, bu içeceklerini beraberinde dünyanın her tarafına götürmüş ve yaymıştır.

Şu anda bilimsel araştırma yapan fakülteler başta olmak üzere kefirin faydaları üzerinde ciddi çalışmalar yapilmakta ve önemli sonuçlara ulaşılmaktadırlar.

Neye İyi Gelir?
Kullanımı ve hazmı çok kolay olan kefir hücre yenileme özelliğine sahiptir. Mucize içecek kefir özellikle bağırsaklardaki maddelerin küreselleşmesini önlediğinden ömür uzatıcı olduğuna inanılır.

Kefir protein, yağ, laktoz ve mineraller bakımından hayli zengindir. İlaç tedavisi kesilmeden kullanıldığı zaman kandaki kötü kolestrolü azaltır, tansiyonu düşürür, idrarı sulandırır.

Her Derde Deva
Vücuttan atılması gereken maddelerin atımını kolaylaştırır, bağırsak hareketlerini hızlandırır, bulaşıcı sarılık, eklem hastalıkları, ishal, kabız, kan kaybı, idrar torbası hastalıları, doğum sorunları, şeker düşmesini ve önemlisi kanseri geciktirir.

Hazmının kolay, proteince zengin oluşu nedeni ile kefir hastalar ve çocuklar için de önemli bir besindir. Hatta 20-30 günlük çocuklara bile günde 1-2 kaşık içirilmesi önerilmektedir.

Ayrıca yapılan araştırmalarda kefirin kadın ve erkeklerde cinsel gücü arttırdığı da bildirilmiştir.

Cilde Faydalı
Kefir, hücre yenileme sayesinde de kadınlar tarafından cilt maskesi olarak kullanıldığı da bilinmektedir.

Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Süt Teknolojisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Emel Sezgin, Japonya' da fareler üzerinde yapılan bir araştırmaya göre kefirin içinde yer alan maddelerin kanseri %53,6 oranında azalttığını ve ayrıca kefirin kanseri önleyici ilaçlarla kullanılması halinde kanserin tekrarlanma riskinin %67 oranında azalttığını da ortaya çıkarttığını belirtmiştir.

Sinirsel Hastalıkların Tedavisinde...

Ayrıca kefir: sinirsel rahatsızlıklara, iştahsızlık ve uykusuzluk için de yararlı olmaktadır. Ülser, yüksek tansiyon, bronşit, astım hastalarının tedavisinde de kullanılmaktadır.

Kefiri yaşı ne olursa olsun her yaştaki insan kullanabilir. Yan etkisi yoktur. Çocuklara bile rahatlıkla verilebilir.

Yapılan çalışmalar, kefirin, iştahsızlık ve uykusuzluğa da iyi geldiğini göstermiştir.
trt türk

2/04/2011

dünyada obezite sayısı son otuz yılda iki kat daha arttı

    2/04/2011 07:32:00 ÖS   Yorum yok
 iki kat arttı

İngiliz tıp dergisi Lancet'te yayınlanan bir çalışmaya göre, dünyada obezite düzeyi son 30 yılda ikiye katlandı.


Araştırmaya göre 2008 yılında dünyada yarım milyar yetişkin obez vardı.

Bu, 1980'deki sayının iki katı.

Gelişmiş ülkeler arasında kitle-vücut indeksi en yüksek olanlar Amerikalılar, Japonya ise burada en alt sırada.

Aşırı kilo sorunu, Latin Amerika ülkeleri ile Orta Doğu ve Çin'in bazı kesimlerinde de etkili oluyor.

Bu durum gelir düzeyinin yükselmesi ve yemek alışkanlıklarının değişmesi ile açıklanıyor.


Ancak Lancet'te yayınlanan diğer iki çalışmada obezite düzeyleri yükselmiş olsa da tansiyon ve kolesterol düzeylerinin iyiye gittiği belirtiliyor. Bunun da daha çok sebze meyve tüketmek, tuzdan vazgeçmekle sağlandığı düşünülüyor.

Bu iyi bir haber çünkü obezite genellikle kalp hastalıkları, şeker ve kanser ile bağlantılı.


Raporun yazarları obezite oranları artsa bile, daha dengeli beslenme, ilaç kullanımı ve daha az sigara tüketimi sayesinde dünya genelinde daha az kalp hastalığı görülmesi konusunda iyimserler.

Obezite son yıllarda ortalama ömrün de uzamasıyla, sağlık sistemleri önündeki en büyük 'yük'lerden biri olarak gösteriliyordu.
bbc türkçe sağlık

1/20/2011

kilo vermek isteyenler için tok tutan yiyecekler

    1/20/2011 10:38:00 ÖS   Yorum yok
tok tutan yiyecekler

Diyet yapıyor yine de kilo veremiyorsanız, bu haber sizin için... Uzmanlara göre bazı yiyecekler iştah kapattığı için daha uzun süre tok tutuyor. Yumurta, muz ya da ceviz bunlardan sadece birkaçı.


Özellikle Omega-3 ve krom açısından ceviz ve fındığın tok tutma özelliği bulunuyor. Sadece bunların tüketim miktarları önemli. Günde 3 tam ceviz içi ya da 10 fındık veya 10 badem yediğinizde uzun süre açlık hissetmeyeceksiniz.

Bu Formüle Dikkat!

Özellikle akşam yemeğinden sonra ortaya çıkan ani açlıklar için işte bir formül:

1 kaseye 1 çay bardağı leblebi ve 1 yemek kaşığı kuru üzüm ve 10 fındık ilavesi ile hem atıştırma hissini ortadan kaldırmış hem de ciddi anlamda tokluk hissetmiş olacaksınız. Özellikle yanına 2 yemek kaşığı yoğurt ile 1 bardak ayran ilave ederseniz bu tokluk hissi pekişecektir. Çünkü kuru meyvede bulunan karbonhidrat ayran içindeki proteinle kan şekerini dengeleyecektir.

1/02/2011

yaşlanmayı geciktirmek için yaban mersini meyvesi

    1/02/2011 06:22:00 ÖS   Yorum yok

Kalp, ağız sağlığı ve damar tıkanıklıklarına karşı ciddi yararlar sağladığı bilinen yaban mersininin görme bozuklukları, kan şekeri, kolesterol ve idrar yolu enfeksiyonu gibi birçok hastalığın Tedavisinde de olumlu etkileri olduğu bildirildi.

yaban mersini meyvesi
Artvin Çoruh Üniversitesi (AÇÜ) Orman Fakültesi Orman Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Zafer Ölmez, halk arasında mavi yemiş, ligarba, ayı üzümü, morsivit, çalı çileği ve Trabzon çayı gibi isimlerle anılan yaban mersininin, ılıman iklim kuşağında yetişen bir bitki türü olduğunu, botanik olarak meyvesinin gerçek üzümler grubunda yer aldığını söyledi.

Türkiye'de Artvin, Rize, Trabzon, Giresun, Ordu, Samsun'un yüksek kesimlerinde doğal olarak yetişen türlerinin bulunduğunu belirten Ölmez, ''Yurt dışında blueberry olarak tanınan yaban mersininin meyveleri, Avrupa ve Amerika'da reçel, marmelat, pasta, pekmez, meyve suyu, meyveli yoğurt, dondurma, meyveli çörek, şarap gibi pek çok gıda malzemesi yapımında kullanılmaktadır. Yapraklarından çay yapılırken, kökleri, meyveleri, çiçekleri ve yine yaprakları ilaç sanayinde değerlendirilebilmektedir'' dedi.

12/21/2010

süt içenlerde diyabet riskinin düştüğü belirlendi

    12/21/2010 07:16:00 ÖS   Yorum yok
riskinin düştüğü belirlendi

Boston'daki Harvard School of Public Health'de görevli bilim adamı Dariush Mozaffarian ve ekibi, 3736 kişinin katıldığı ve aslında kalp ve dolaşım bozukluklarının risk faktörlerini belirlemek için yapılan uzun dönemli araştırmayı değerlendirdi.


Bilim adamları, bu araştırmanın verilerini kullanarak katılımcıların diyabet riskini belirlemek için kan şekeri ve insülin değerlerini, ayrıca kandaki çeşitli yağ asitlerinin oranlarını analiz etti.
© 2014 deva arayanlar . Designed by Bloggertheme9
Proudly Powered by Blogger .