-->
kalp etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kalp etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3/15/2012

yıl içinde sadece üç ay üretilebilen akçaağaç'tan elde edilen maple şurubu her derde deva

    3/15/2012 11:40:00 ÖS   Yorum yok

Akçaağaç ya da İsfendan Çınarı'nın gövdesinden, yılın sadece Şubat-Mart ve Nisan aylarında alınabilen ağaç özsuyunun işlenmesi ile elde edilen Maple Şurubu, uzmanların tespitlerine göre bağışıklık sisteminden kalbe, prostattan yaşlanmayı durdurmaya kadar bir dizi rahatsızlığa iyi geliyor.

her derde deva

Doğal tatlandırıcı olarak kullanılabilen şurup, içeriğindeki magnezyum, demir, fosfor, potasyum, manganez, çinko, kalsiyum ve riboflavin ile tam bir şifa kaynağı. Antioksidan özelliği ile kanı temizleyen

Maple Şurup'un, erkek sağlığı üzerinde de olumlu etkileri olduğu biliniyor.


Sadece 3 ay üretilebiliyor

Kanada'nın Guelph kenti yakınlarındaki Shady Grove Maple Çiftliği, diğer Maple Şurup çiftlikleri gibi bugünlerde oldukça hareketli.

Ağaçlardan sadece yılın 3 ayı alınabilen özsuda yıllık üretimde en iyi rekolteyi yakalayabilmek için aralıksız çalışan çiftlik personeli, bir yandan da çocukları yarıyıl tatilinde olan aileleri ağırlıyor.

Bir Kanada geleneği haline gelen Maple Şurup'la krepli kahvaltı için çiftliğe gelen ailelere, çiftlikte Maple Şurup'la üretilmiş şekerlemeler ve kurabiyeler de satılıyor. Çiftlikteki at arabası ile orman turuna götürülen çocuklar ve ailelere, burada eski usulle üretilen Maple Şurup gösteriliyor, akide şekeri veriliyor.

"Yüzde 95'i su"

Maple Şurup'un hangi aşamalardan geçtiğini anlatan Shady Grove Çiftliği Sahibi Dan Kaufman, ağacın gövdesine takılan çeşmeden kovaya akan usarenin yüzde 95'inin su olduğunu söyledi.

Kovalarda biriken özsuyun, pompalama sistemi ile ana tanklara, oradan da Sugar House (Şeker Evi) denilen son işleme merkezine taşındığını anlatan Dan Kaufman, şurubun, basit anlatımla kazanlarda kaynatılarak elde edildiğini söyledi.

"Burada gördükleriniz, sadece nostaljiyi yaşatmak için" diyen Dan Kaufman, "Maple Şurup'un geçmişte nasıl elde edildiğini çocuklara göstermek ve geleneği yaşatmak için ateşte kazanları ve kovaları kullanmaya devam ediyoruz. Artık birçok çiftlik, ağaç gövdesinde kova bile kullanmıyor. Zaten bizim üretimimiz de son teknolojiye sahip sistemlerle Sugar House'da yapılıyor" dedi.

Kuzey Amerika yerlilerinin buluşu olan Maple Şurup, ilk kez 19. yüzyıl başlarında başkalarınca da tadılmaya başlandı. Günümüzde dünya Maple Şurup üretiminin yüzde 80'ni Kanada'da yapılıyor. Kanada'yı yüzde 5.5'lik üretim ile ABD, onu Japonya ile Güney Kore izliyor.

9/08/2011

altı saat süren ameliyatla ayrılan ikizler bir karaciğeri paylaştılar

    9/08/2011 10:22:00 ÖS   Yorum yok

Şangay'da dört doktordan oluşan bir ekip, doğuştan göğüs ve karnından birbirine yapışık ikizleri ayırmayı başardı.

bir karaciğeri paylaştılar
Altı saat süren operasyon sonucunda An An ve Min Min, artık kendi kalplerine bir karaciğerin yarısına sahip.

İkizler, doğdukları günden bu yana hastanede özel bakım altında tutuluyorlardı.

8/13/2011

elektronik dövme cihazı ile hastaların kalp ve beyin işlevleri kolayca izlenebilecek

    8/13/2011 12:34:00 ÖÖ   Yorum yok

''Elektronik dövme'' olarak adlandırılan cihaz, hastaların kalp ve beyin işlevlerini kolayca izlemek amacıyla geliştirildi.


kalp ve beyin işlevleri
Saç telinden bile daha ince olan bir sensör, insan derisine sanki bir dövme gibi yapıştırılıyor. Ve aynen bir dövme gibi, derideki her türlü hareketle uyum içinde kıvrılıp gerilerek, hiç bozulmadan çalışıyor. 

Kabloya son Araştırma ekibi, hastanelerde halihazırda kullanılan büyük ve taşınması zor cihazların yerini yakın gelecekte elektronik dövmelerin alabileceğini umuyor. Hastaların sağlık durumunun vücudun çeşitli noktalarına bağlanan kablolar ve monitörlerle izlenmesi, bazen örneğin bir ay boyunca gözetim altında tutulan kalp rahatsızlığı vakaları açısından, sabır gerektiren zorlu bir süreç. 

 Bunun yerine hasta kontrolünü deriye yapıştırılan elektronik sensörlerle gerçekleştiren Illinois Üniverstiesi araştırma ekibi, deneklerin bacak, kalp ve beyin faaliyetlerini izlediklerini söylüyorlar. Aldıkları sonuçların geleneksel yöntemlerle elde edilen ölçümlerle uyumlu olduğunu söyleyen araştırmacılar, elektronik dövmelerin kuvözdeki bebeklerin kontrolünde özellikle yardımcı olacağını düşünüyor. 

 Illinois Üniversitesi'nden Profesör Todd Coleman, elektronik dövmenin beyin fonksiyonlarının izlenmesinde karşılaşılan önemli bir engeli ortadan kaldırabileceği inancında. 

Doğallık Beynin doğal ortamda nasıl çalıştığını görmek isteyen araştırmacılar, laboratuvarda kablolar bağlamak suretiyle gerçekleştirilen deneylerden istedikleri sonucu alamıyorlar. İleride elektronik dövme vasıtasıyla bu sorunun aşılabileceği tahmin ediliyor. Fakat elektronik dövmenin uzun süreli kullanımında karşılaşılan zorluklar var. İnsan derisi kendini sürekli yenilediği için, elektronik sensörlerin de en az iki haftada bir yenilenmesi gerekecek. Derinin üst tabakasındaki hücreler ölüp yerlerine yeni hücreler geçtiği zaman, sensörün ömrü tükenmiş oluyor.

5/28/2011

yaşam süresi türkiyede 50 yıl öncesine göre 50 yaş ortalamasından 73,8'e çıktı

    5/28/2011 10:01:00 ÖS   Yorum yok
yaş ortalaması

Antalya'nın Belek Turizm Merkezi'nde, Akademik Geriatri 2011 Kongresiyle ilgili basın toplantısı düzenlendi. 


Basın toplantısına, kongre başkanı Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Geriatri Ünitesi Başkanı Prof. Dr. Servet Arıoğlu, Kongre Eş Başkanı İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Geriatri Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Akif Karan, Kongre Genel Sekreteri Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Geriatri Ünitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Cankurtaran, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Geriatri Ünitesi'nden Doç. Dr. Meltem Halil katıldı.Prof. Arıoğlu, Türkiye'de son yapılan Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi'ne göre nüfusun 72 milyon 561 bin 312 olduğunu, bunun yüzde 7,01'nin 65 yaş ve üzerinde bulunduğunu söyledi. Yaşlı nüfusun yüzde 3,01'nin erkeklerden oluştuğunu vurgulayan Arıoğlu, ''Türkiye'de 2008 yılı Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre beklenen yaşam süresinin 73,8 yıla ulaştı. Bu süre 2003 yılında 70,9, 50 yıl önce 50, 30 yıl önce ise 60 yıl idi'' dedi.

En uzun yaşam süresi Nazilli'de


Türkiye'de beklenen yaşam süresinin en uzun olduğu bölgenin Aydın'ın Nazilli ilçesi olduğunu anlatan Arıoğlu, ''Nazilli'de 60 yaş üstü nüfus yüzde 23 olarak belirlenmiştir. Nüfusun yüzde 1,3'ü 90 yaş üstündedir'' dedi.
Arıoğlu, bu durumu Ege tipi beslenme, yöresel ve genetik etkilere bağladı. Arıoğlu, Türk toplumunun yaşlanmakta olduğunu, Türkiye'nin buna hazırlıklı olması gerektiğini ifade etti.
Prof. Dr. Akif Karan da sadece tıp mensuplarının değil, toplumun da yaşlılık konusunda eğitime ihtiyacı olduğuna işaret ederek, Türklerin yaşı ilerledikçe hastalıklarını yaşlılığa bağlayıp üzerinde durmadıklarını kaydetti.
Karan, yaşlıların her sağlık sorununda mutlaka doktora başvurulmasını önerdi. Yaşlıların doktorların önerdiği ilaçların dışında eş dost tavsiyesiyle ilaç ve bitkisel ürünleri kontrolsüzce kullandığına, ancak yaşlıların ilaçların yan etkilerinden ölüme varan sonuçlara ulaşacak kadar olumsuz etkilendiğine değinen Karan, yaşlıların doktor önerisi dışında ilaç almamaları gerektiğinin altını çizdi.
Karan, antibiyotik gibi bazı ilaçların yanlış kullanımının toplumun tümüne yan etkisi olduğunu da kaydetti. Prof. Karan, günümüzde yaşlıların çantalarında en az 2-3 ağrı kesici bulunduğuna işaret ederek, bu ilaçların bilinçsiz olarak kullanılması halinde böbrek ve kalp fonksiyonları üzerinde ciddi risk oluşturacağını belirtti.


"Evde profesyonel bakım"


Doç. Dr. Mustafa Cankurtaran ise yaşlıların ''Yaşlıyım'' demeden fiziksel açıdan hareket etmesi gerektiğini vurguladı. Kişinin bitkisel hayata bile girmesine neden olan şeker düşmesine dikkati çeken Cankurtaran, yaşlıların doktor kontrollerini ihmal etmemesi gerektiğini ifade etti.
Türkiye'de 65 yaş üstü 5 milyon vatandaş olduğunu, bunun çok yakında 10 milyona yükseleceğine değinen Cankurtaran, artık yaşlıların evde yaşamlarını sürdürmelerinin zorlaştığını, ancak Türkiye'de yaşlı bakımevi sayısının yetersiz kaldığını bildirdi.
Dünyanın yaşlı bakımevlerinde bakımda belli bir doygunluğa eriştiğini söyleyen Cankurtaran, gelişmiş ülkelerin şimdi evde profesyonel bakıma yöneldiğini kaydetti.
Türkiye'de günümüzde 25 yaşlı bakım şirketi olduğunu bildiren Cankurtaran, bunun sayısının artacağını düşündüğünü kaydetti.

Yaşlılarda beslenme bozukluğu ciddiye alınmalı
Doç. Dr. Meltem Halil ise yaşlanmada beslenme sorunları ve beslenme sorunu geliştiğinde yapılacak tedaviyi anlattı. Beslenme bozukluğunun çok önemsenmeyen, ancak çok sık karşılaşılan bir durum olduğunu belirten Halil, özelikle huzurevi ve yaşlı bakımevinde beslenme bozukluğunun yüzde 85'lere ulaştığını, beslenme bozukluğu olan hastalarda çeşitli komplikasyonlar geliştiğini söyledi.

Yaşlılığı da planlamak lazım

Basın toplantısının soru ve cevap bölümünde Doç. Dr. Cankurtaran insanların çocukları ve kariyerleri için planlama yaptıklarını, yaşlılıklarını nasıl geçireceklerini planlamadıklarını, oysa günümüzde bunun da çok gerekli olduğunu ifade etti.
Evde bakımı yapılan yaşlıların bez ve ilaç, tıbbi beslenme ürünlerinin geri ödemeleriyle ilgili SGK açısından sorunlar olduğunu bildiren Cankurtaran, bazı ilaç gruplarında yaşlıların ulaşmasını engelleyici maddeler bile bulunduğunu söyledi. Türkiye'de yaşlılığın konforlu geçmesi açısından çok eksikler olduğunu söyleyen Cankurtaran, ''Emekli maaşlarında iyileştirmenin hayata geçirilmesi, ekonomik düzenlemeler yapılması lazım'' dedi.
Prof. Dr. Arıoğlu, yaşlılar arasında intihar oranlarıyla ilgili bir soru üzerine, ''En riskli yaşlı grubu, izole, eskiden beri sosyal ilişkileri iyi olmayan, eşini yakın tarihte kaybetmiş yalnız yaşamak zorunda kalan erkekler. Onların intihara teşebbüsleri teşebbüste kalmıyor, ölümle sonuçlanıyor'' dedi.
Arıoğlu, yaşlı bireyin ağzından bir kez bile ölüm sözcüğü çıkması halinde hemen psikiyatrist desteğine başvurulması gerektiğini, aksi halde yakınlarının büyük vicdan azabı çekebileceğini kaydetti.

Demirel'in yaşı

Bir başka gazetecinin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in yaşını gündeme getirmesini nasıl değerlendirdiklerini sorması üzerine Kongre Genel Sekreteri Cankurtaran, ''Yaş değil verimlilik kriter olmalı, 87 yaşında olması da Süleyman (Demirel) beyin fikrini beyan etmesine engel olmamalı'' diye konuştu.
cumhuriyet portal

eşşek sütü italyada fayda bakımından inek sütüne alternatif oluyor

    5/28/2011 04:36:00 ÖS   Yorum yok
inek sütüne alternatif
eşşek sağma

İtalya’da inek sütüne alerjisi olanlar için alternatif bir ürüne dönüşen eşek sütünün popülaritesi hızla artıyor.


Üretimin yarıdan fazlası çocuk hastalıkları birimlerine satılırken, zayıflatıcı özelliği sebebiyle eşek sütü kadınlar tarafından da yoğun olarak tüketiliyor. Napoli Üniversitesi uzmanlarına göre, eşek sütü vücuttaki yağ oranını azaltarak hem formda tutuyor, hem de içindeki yüksek kalitedeki Omega 3 yağları ve kalsiyum ile kalbi koruyor. Eşek sütü ayrıca astıma iyi geliyor, kansere karşı koruyor.
hürriyet planet

5/26/2011

kalp hastalığını önleyen tek hap kokteyli yedi farklı ülkede denendi

    5/26/2011 06:58:00 ÖS   Yorum yok
tek hap kokteyli

Kalp ve damar hastalıklarını engellemeyi amaçlayan ilaç kokteylinin yedi ülkede yapılan klinik deneylerinden olumlu sonuç alındı.



400 denek üzerinde gerçekleştirilen ilk araştırmada tek bir hap halinde alınan ilaç kokteylinin kalp hastalığı riskini yarı yarıya azalttığı görüldü.

Dünya Sağlık Örgütü'nün rakamlarına göre, belli başlı ölüm nedenlerinden olan inme ve kalp hastalığı her yıl dünya çapında yaklaşık 17 milyon insanın yaşamını erken noktalıyor.

Uzmanlar, günde tek kez alınacak ucuz bir hap geliştirerek küresel bir sağlık kampanyasına ön ayak olmayı uzunca bir süredir planlıyordu.

Bugüne değin farklı ülkelerde birbirinden ayrı yapılan sınırlı deneylerin ardından, uzmanlar ilk defa geliştirdikleri hapı uluslararası bir araştırmaya tabi tuttu.

Sözkonusu hap, kolestrol ve tansiyon düşürücü dört ayı ilacın karışımını içeriyor.


Hapın denendiği 400 kişi, aralarında ABD, Hindistan ve Brezilya'nın da bullunduğu yedi ayrı ülkede yaşıyor.

Uzun erimli kullanılırsa kalp ve damar hastalığı riskini yüzde 50'ye varan oranda azaltacağını ileri süren kimi araştırmacılar, hapın 55 yaşın üzerinde herkes tarafından alınmasını salık veriyor.

Araştırmanın sponsorluğunu yapan hayır kurumu Wellcome Trust, sonucu ''heyecan verici'' diye niteleyerek, ileriki yıllarda dünyanın en büyük sağlık sorunlarına karşı yeni nesil ilaç kokteyli tedavilerine geçişte bu deneyin önemli bir adım olmasını umduğunu açıkladı.

Ancak sözkonusu hapın yararlarına şüpheyle bakan ve yan etkilerine dikkat çeken uzmanlar da var.


Uluslararası deneyde, hapı alan her altı kişiden biri mide rahatsızlığı ve öksürük dahil kimi yan etkilerden şikayetçi oldu.

İngiltere Kalp Vakfı, hapın üzerinde yeni deneylerin yapılması gerektiğine dikkat çekti.

Vakfın sözcülerinden Natasha Stewart, ''Tek bir hapla herşeyin yoluna gireceği mesajını vermek yerine, kalp hastalıklarına karşı dünya çapında sağlıklı yaşam, diyet ve egzersizin öneminin vurgulanmasını, ayrıca sigara ve alkolün zararları konusunda herkesin bilinçlenmesini sağlamak gerektiğini'' söylüyor.
bbc türkçe

2/06/2011

kendiliğinden atan kalp hücresi üreten türk doktoru cem efe

    2/06/2011 06:02:00 ÖS   Yorum yok
türk doktoru cem efe

Doktor Cem Efe, ekibiyle 11 gün içinde fare deri hücrelerinden kendiliğinden atan kalp hücresi elde etmeyi başardı. Daha önce bu süre 30-40 gün sürüyordu. 


Efe ve ekibinin geliştirdiği bu yöntem sayesinde ileride insanlar için kalp, beyin ya da pankreas hücresi elde edilebilir.

ABD’nin San Diego kentinde bulunan Scripps Research Enstitüsü’nde Türk doktor Cem Efe tarafından yapılan araştırma, farelerden alınan sıradan deri hücrelerinin kültür tabaklarında 11 gün zarfında kendiliğinden atan kalp hücreleri haline dönüştürülebileceğini gösterdi.

İlk kez 5 yıl önce üretilmişti


Prof. Dr. Sheng Ding’in laboratuvarında 3 yılda tamamlanan projenin baş araştırmacısı ve yazarı bu ülkede master ve doktora eğitimi yapan Türk Doktor Cem Efe. İlk defa 2006 yılında Japonya’da uzmanlar erişkin fare hücrelerinin yeniden kök hücrelere dönüştürülebildiğini göstermişti ve bu şekilde geliştirilen kök hücrelerden de zahmetli ve uzun bir metodla kalp hücresi elde edilebiliyordu.

Kalp, beyin ve iç organ hücreleri yapılabilecek


Ancak, Doktor Efe’nin geliştirdiği yeni yöntemle kök hücreye dönüştürme basamağı tamamen atlanarak 30-40 gün yerine 11 günde işlevsel kalp hücreleri elde edilebildi. Bundan daha da önemlisi, Ding laboratuvarında Doktor Cem Efe’nin önderliğinde halen yapılmakta olan araştırmalar bu metodla sadece kalp değil, beyin ya da çeşitli iç organ hücrelerinin de yapılabileceğini işaret etmekte.

11 günde atar kalp hücresi üretti

Doktor Efe’nin geliştirdiği yöntem şu şekilde özetleniyor: Japonların geliştirdiği yöntemde yetişkin fare hücrelere dört gen ilave edilerek bunlar pluripotansiyel (iPS), yani başka hücrelere değişme potansiyeli bulunan kök hücre haline getiriliyordu. Ancak bu epey bir süre alıyordu. Yeni yöntemde aynı genleri yetişkin deri fibroblast hücrelerine enjekte ediyor. Birkaç gün sonra ise iPS aşamasına gelmeden genlerin faaliyeti durduruluyor. Biyokimyasal müdahale ile bunların kalp hücresine dönüşmesi sağlanıyor. Bu sayede aşılanan hücrelerin yüzde 90’ı 11 gün sonra kendiliğinden atan kalp hücresi haline geliyor.

Parkinsonda da kullanılabilecek

Bundan sonraki basamağın, aynı yöntemin insan hücrelerine adapte edilmesi olacağını söyleyen Doktor Efe, “Halen üzerinde çalışılan bu adaptasyon, kalp ve sinir sistemi gibi çok sınırlı onarım ve yenilenme kapasitesine sahip insan organlarına hücre transferi yapılabilmesi için şart. Zamanla, kolayca elde edilebilen bir deri örneğinden insanın kendi sağlıklı kalp, beyin ya da pankreas hücrelerini nakil amacıyla üretmek mümkün olabilir” dedi. Bu yöntemden geliştirilebilecek bir tedavi metodunun Alzheimer, Parkinson ve kalp hastalıklarında kullanıbileceği belirtiliyor.

Dr. Cem (Jem) Efe kimdir?

İSTANBUL’da Avusturya Lisesi’ni bitirdikten sonra ABD’de eğitimine devam eden Cem (ABD’de kullandığı isimle ‘Jem’) Efe, lisans eğitimini Iowa Eyaleti’nin Grinnell College’inde, master ve doktorasını ise San Diego’daki University of California’da tamamladı. Scripps Research Enstitüsü’nde bu son araştırmasını tamamlayan Cem Efe, gelecek hafta başı ‘Genomics Institute of the Novartis Research Foundation’da yine araştırmacı olarak yeni işine başlayacak.
hürriyet dünya

1/19/2011

kahvenin bilinmeyen özellikleri hakkındaki araştırma sonuçları

    1/19/2011 06:52:00 ÖS   Yorum yok
kahve antioksidanlar içeriyor

Yeşil ve siyah çay gibi, kahve de antioksidanlar içeriyor. Bu da kansere yol açan hücrelerin çoğalmasını engelliyor.


Baş ağrıları
Migreni olumsuz yönde etkileyen kahve, şaşırtıcı bir biçimde baş ağrısına iyi geliyor. Baş ağrısı ilaçlarında bulunan bazı maddeleri içeren kahve, ağrı kesicilerle kıyaslandığında, yüzde 40 oranında baş ağrısında daha etkili oluyor.


Beyin Uyarımı
Kahve konsantrasyona yardımcı oluyor. Yapılan araştırmalarda, okul çağındaki çocukların az miktarda kahve ile süt içtiklerinde sabahki derslerinde daha başarılı oldukları görülüyor.

Karaciğer sağlığı
Düzenli kahve içenlerin siroz gibi karaciğer rahatsızlıklarından daha az şikayet ettiği görülüyor.

1/02/2011

yaşlanmayı geciktirmek için yaban mersini meyvesi

    1/02/2011 06:22:00 ÖS   Yorum yok

Kalp, ağız sağlığı ve damar tıkanıklıklarına karşı ciddi yararlar sağladığı bilinen yaban mersininin görme bozuklukları, kan şekeri, kolesterol ve idrar yolu enfeksiyonu gibi birçok hastalığın Tedavisinde de olumlu etkileri olduğu bildirildi.

yaban mersini meyvesi
Artvin Çoruh Üniversitesi (AÇÜ) Orman Fakültesi Orman Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Zafer Ölmez, halk arasında mavi yemiş, ligarba, ayı üzümü, morsivit, çalı çileği ve Trabzon çayı gibi isimlerle anılan yaban mersininin, ılıman iklim kuşağında yetişen bir bitki türü olduğunu, botanik olarak meyvesinin gerçek üzümler grubunda yer aldığını söyledi.

Türkiye'de Artvin, Rize, Trabzon, Giresun, Ordu, Samsun'un yüksek kesimlerinde doğal olarak yetişen türlerinin bulunduğunu belirten Ölmez, ''Yurt dışında blueberry olarak tanınan yaban mersininin meyveleri, Avrupa ve Amerika'da reçel, marmelat, pasta, pekmez, meyve suyu, meyveli yoğurt, dondurma, meyveli çörek, şarap gibi pek çok gıda malzemesi yapımında kullanılmaktadır. Yapraklarından çay yapılırken, kökleri, meyveleri, çiçekleri ve yine yaprakları ilaç sanayinde değerlendirilebilmektedir'' dedi.

12/15/2010

türkiyede obezite sorunu sigaradan daha tehlikeli

    12/15/2010 10:48:00 ÖS   Yorum yok
sigaradan daha tehlikeli

Türkiye’deki en büyük sağlık sorununun şişmanlık ve hareketsizlik olduğunu belirten Sağlık Bakanı Recep Akdağ, diyabet, kalp, damar hastalıkları, bazı kanserler, kronik akciğer hastalıkları, inme, eklem sorunları ve daha çok sayıda sorunun bunlara bağlı olarak ortaya çıktığını söyledi.


Türkiye’deki şişmanlık sorununun ABD, Meksika ve İngiltere gibi ülkelere yaklaştığını söyleyen Bakan Akdağ, bu durumu önleme amacıyla iki yıl çalışarak ülke programı hazırladıklarını belirtti.
© 2014 deva arayanlar . Designed by Bloggertheme9
Proudly Powered by Blogger .